Versions- Özgürlük yolu, n° 15-16 [Turc, Ankara, 1976]
- Özgürlük yolu, n° 17 [Turc, Ankara, 1976]
- Özgürlük yolu, n° 18 [Turc, İstanbul, 1976]
- Özgürlük yolu, n° 19 [Turc, İstanbul, 1976]
- Özgürlük yolu, n° 20 [Turc, İstanbul, 1977]
- Özgürlük yolu, n° 21 - 22 [Kurde, İstanbul, 1977]
- Özgürlük yolu, n° 23 [Kurde, İstanbul, 1977]
- Özgürlük yolu, n° 24 [Kurde, İstanbul, 1977]
- Özgürlük yolu, n° 25 [Kurde, İstanbul, 1977]
- Özgürlük yolu, n° 26 [Kurde, İstanbul, 1977]
- Özgürlük yolu, n° 27 [Kurde, İstanbul, 1977]
- Özgürlük yolu, n° 28 [Kurde, İstanbul, 1977]
- Özgürlük yolu, n° 29 [Kurde, İstanbul, 1977]
- Özgürlük yolu, n° 30 [Kurde, İstanbul, 1977]
- Özgürlük yolu, n° 31 - 32 [Kurde, İstanbul, 1978]
- Özgürlük yolu, n° 33 - 34 [Kurde, İstanbul, 1978]
- Özgürlük yolu, n° 35 [Kurde, İstanbul, 1978]
- Özgürlük yolu, n° 36 [Kurde, İstanbul, 1978 ]
- Özgürlük yolu, n° 37 - 38 [Kurde, İstanbul, 1978]
Özgürlük yolu, n° 20
Faruk Aras A. Kadir Akel
Özgürlük yolu
Daha Lice depreminin acıları hafiflemeden bu kez de Van yöresi, Muradiye, Çaldıran, Erciş, Diyadin ve çevre köyler yerle bir oldu. Yine yıkılan binlerce ev, ölen ve yaralanan binlerce insan; telef olan onbinlerce hayvan; açlığa, sovuğa, hastalığa terkedilen koca bir bölge halkı.
Türkiye önemli bir deprem kuşağı üzerinde. Hemen her yıl, deprem ülkenin bir tarafını yerle bir ediyor. Özellikle de Doğu'da, kasabalar, köyler birbiri ardı sıra altüst oluyor. İnsanlarımız çaresizlik içinde. Her depremden sonra toplumun acıma duyguları kabarıyor, içerden ve dışardan yardımlar yapılıyor, deprem bölgesine koşuluyor; ama ne yeni depremlere karşı tedbir alınabiliyor, ne de depremlerin açtıkları yaralar zamanında ve gereği gibi sarılabiliyor. Ülkeyi yöneten iktidarlar her keresinde kitlelerin gözünü boyayıp işi geçiştirmeye çalışıyorlar.
Birbirlerinin ardısıra deprem bölgesine koşan baş sorumlular, burjuva politikacıları, depremi, önlenmesi elde olmayan bir «doğal felâket», «Allahtan gelen» bir şey olarak niteleyip halkımıza sabır ve tevekkül tavsiye ediyorlar. Evleri yıkılmış, yakınlarını yitirmiş, aç ve soğuktan titreşen insanlarımızın gözlerinin içine baka baka, eski bir ... |