GİRİȘ
Abi, Buralarda Bir Kürt Enstitüsü Varmış
Paris'te, La Fayette Caddesi'nde telefon kulübesi bulmak için etrafıma bakınırken, yanıma iki esmer genç yaklaştı. Bıyıklı, yakaları açık ve utangaçtılar. Belli ki, bizim «Doğulu» vatandaşlardan. İlk soruları, «abi, sen Türk müsün» oldu. «Evet» demem üzerine ikinci soru geldi: «Abi, buralarda bir Kürt Enstitüsü varmış, yerini biliyor musun?»
Güldüm. «Türk olarak bir «Kün» kunıluşunun yerini bilmem çok doğal gibiydi onlar için. Son yıllarda Türkiye 'de «Kürt» ekseni etrafında yapılan «bölücülük» tartışmalarının yaratmış olması gereken ayrımın pek farkında değildiler sanki. Kürt Enstitüsünü arıyorlardı ama kafalarındaki kimlik katarının «biz» kompartımanı,.«Kürt» ve «Türk» vagonlarının önünde gidiyordu hâlâ.
Hemen yakındaki binayı gösterdim, «sağ ol» diyerek gittiler.
Aslında aynı paradoksu, Türkiye kökenli Kürt sol gruplarının liderleri ile görüşürken de yaşıyor insan. Siyasi konuşmalarda «Kürt» ve «Kürdistan» kelimelerine vurgu yapmaya özen gösteren sözcüler, sohbet faslı başlayınca, Türkiye ile ilgili her şeyi «biz» kavramının içine alıveriyorlar hemen. Türkiye'nin «artı»ları da, «eksi»leri de «bizim» oluveriyor.
«İç» Kürtlerin yanı sıra «dış» Kürtlerin liderlerinin «dostlıık-düş-mantık haritasındaki koordinatları da «biz»e fazla uzak değil aslında.
Sıradan «dış» Kürdün bakışı nasıl acaba? Kerkük, Erbil ve Duhok'tan Türkiye sınırına doğru kaçan yüzbinlerce Kürt içinde bir peşmergenin şu sözünü kolay unutamam. Çoğu kadın ve çocuk «ölümden kaçış kervanını göstererek, «Türkiye’de böyle bir şey olmaz» demişti. Açıklama isteyen bakışlarıma cevabı ise oldukça kısaydı:
«Her şeyden önce Türk halkı razı gelmez.»
Ama Türkiye kamuoyu sorunun farklı yönlerini öğrenme imkânına sahip olamadı. Bırakalım sokaktaki sıradan insanımızı, çözümler üretmede sorumluluk taşıyan aydınlarımızla «Kürt meselesi» arasına «bölücülük» duvarı çekildi bugüne kadar. Bunda resmiyetin yasakçılığının yanı sıra, Türkiye kökenli Kürt örgütlerinin siyasi çalışmayı «bağımsızlık ajitasyonu» ile sınırlamalarının rolü inkâr edilebilir mi? |