Éditeur : İmge | Date & Lieu : 1994, Ankara |
Préface : | Pages : 256 |
Traduction : | ISBN : |
Langue : Turc | Format : 130x190 mm |
Code FIKP : Liv. Tur. Bir. Oni. | Thème : Politique |
Présentation
|
Table des Matières | Introduction | Identité | ||
12 Mart, İhtilalin Pençesinde Demokrasi
|
1960'ların sokaklarından önce tanklarıyla ihtilalciler geçti. Sonra zafer şarkılarıyla gençler... isyan bayraklarıyla işçiler... Sağcılar... Solcular... Polisler... Sonra yeniden cuntacılar ve darbeciler... Ülke, ihtilalin pençesinde 12 yıl geçirdi. Ve sonunda tüm yollar yine aynı kavşağa çıktı. GİRİŞ Odadaki bekleyiş sırasında Menderes'e bir hoca getirdiler. Hocayla başbaşa kalmak istedi. Buna izin verilmedi. Son sözleri soruldu. Şunları yazdırdı: “Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda, devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu arada karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum". Elleri arkadan kelepçelendi. Üzerine beyaz infaz gömleği giydirildi. Binadan çıkarıldı. Yanında iki gardiyan olduğu halde İmralı Cezaevi nin bahçesine doğru yürümeye başladı. Yolun iki yanına 20'şer adım arayla askerler dizilmişlerdi. Adnan Menderes son yolculuğuna çıkarken son kez dünyaya baktı ve ağzından şu iki cümle duyuldu: “hiç küskün değilim... hiçbir dargınlık duymuyorum”. Üç yıl önce Demirkırat’ı böyle bitirmiştik. Menderes’in idamı, Türkiye'de bir dönemin perdesini kapatmıştı. 1946’da binbir emekle, özenle kurulan çok partili demokrasi, böylece ilk yarasını alıyordu. Artık Türkiye'nin tarihinde asılmış bir Başbakan vardı ve bu kanın lekesi, kuşaklar boyunca temizlenemeyecekti. Ancak bu acı infaz, demokrasinin ezeli maratonunu durdurmadı. Demirkırat tökezledi, ama vurulmadı. Gerçi henüz eski kinler kabuk bağlamamıştı ama, bekleyecek zaman yoktu. Darağaçları sökülmeden, sandıklar kuruldu. “Demirkırat" şimdi dört nala, yeni bir dönemin sokaklarında koşacaktı. İhtilalin pençesindeki bu koşu tam 10 yıl sürecekti. Taa ki 10 yıl sonra bir Mart günü, ihtilal yeniden kapıyı çalıncaya dek... ..... |