La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Türkiye'de Siyasal Partiler - II


Auteur :
Éditeur : Hürriyet Vakfı Date & Lieu : 1986, İstanbul
Préface : Pages : 694
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 165x240 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Tun. Tur. 186.2Thème : Politique

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Türkiye'de Siyasal Partiler - II


Türkiye'de Siyasal Partiler - II

Tarık Zafer Tunaya

Hürriyet Vakfı


“Siyasal partiler tarihi, bir ülkenin iktidarlarının, muhalefetlerinin, hürriyetlerinin, kısaca uygarlığının tarihidir. Siyasal parti, yapısal bakımdan diğer kurum ve kuruluşlardan ayrılır. Örgütlenmesi, disiplini, üyeleri, seçmenler ve seçtirdiği kişiler üzerindeki etkisi, gücünü halktan almış olması, siyasal anlaşmazlıklarda, yine halkı en yüksek hakem olarak benimsemesi bu farklılığın başlıca nedenlerini oluşturur. Bu bakımdan, siyasal partiler, kişilerin ve toplumların en gizli yanlarına kadar gider. Onların güçlerini ve güçsüzlüklerini oluşturan 'malzemeleri', duyguları, fikirleri, tutkuları, çıkarları, gelenek ve töreleri, geçmişe bağlılık ve geleceğe olan özlemlerini bir araya getirip eylemİeştirir. Siyasal partilerin kullandığı bu olağanüstü 'harç', yapılarının ideolojik niteliğini de saptar. Parti, bütün bu malzemeyi sıraya koyar, siyasal hayatı tümüyle kapsar; etkilenir ve etkiler...”

... diyen Prof.Tank Zafer Tunaya, ikinci cildini sunduğumuz bu geniş kapsamlı incelemede, yakın tarihimizin Mütareke Dönemi'nin siyasal yapısını ve örgütlenmesini nesnel bir bakış açısından değerlendirerek ortaya koyuyor.
Tümü 6 ciltte (İkinci Meşrutiyet Dönemi / Mütareke Dönemi / İttihat ve Terakki / Müdafaa-i Hukk Dönemi / Cumhuriyet Rejimi I, 1923-1960 / Cumhuriyet Rejimi II, 1960-1980) tamamlanacak Siyasal Partiler Tarihi, sunduğu belgelerle 20.Yüzyıl Türk Siyasal hayatını incelemek isteyenlerin vazgeçemeyecekleri bir başvuru kitabı niteliğini taşıyor.



ÖNSÖZ

Bir ülkenin insanları zaman zaman yakın tarihin aralanmış kapılarını zorlamalı. Çünkü orada öğrenecek çok şey vardır. Alınacak bir hayli ders vardır. Ben de bunu yapıyorum. Mütareke döneminin kapısını daha fazla itiyorum. Ardına kadar açabileceğimden emin değilim.

Adını Mondros Mütarekesi'nden (bırakışmasından) alan bu dört yıllık dönem (1918-1922) Sonun fırtınaları ve anaforları içinde oluşan bir başlangıçtır. Kuşkusuz yeni bir şey değildir bu. Tarihte rastlanılır bir olgudur. Ama yakın tarihimizde ilktir ve biz onu hâlâ keşfetmiş değiliz.

Birinci cildin başlangıcında şöyle demiştim: «Siyasal doğa örtüsünün birimleri toplumsal atılımların hızını ve yaratıcılığını taşımaktadır (s. 15) Sanırım bu sav Mütareke dönemi için özellikle geçerlidir.

Şimdi mikroskopunuzu 1918’in Ekim sonuna yaklaştırınız. Perişan bir tablo seyredeceksiniz. "Harb-i Umumiden yenik çıkmış Osmanlı ülkesi siyasal ve sosyal bir yıkıntı halinde. İkinci "Meşrutiyet" dediğimiz o ünlü siyaset laboratuvarında her şey yüzüstü ve karmaşa içinde. Herşey paramparça. İnsanlar ıztırabın ve şaşkınlığın ezikliğini yaşamakta. Bir şeyler yok olmakta, ölmekte. Galiplerin verecekleri cezanın ölüm olduğuna inanmışlar. Onu ömür boyu hapse çevirmek en büyük umutları.

Akbabalar yaralı vücuda saldıracaklar. Akbabaların ne istedikleri belli.

Pâyıtaht İstanbul üzerindeki siyasal tabiat örtüsünü kaldırınız. Vığıl vığıl, yeraltı ve yerüstü çatışmalar, siyasal kan dâvaları gözlemciyi şaşırtacak bir hareketlilik içinde ortaya çıkar. "Asırlık meseleler" yakalanamayacak bir "süratle" yer değiştirmekte, her an bozulan dengeler birbirini izlemekte.

Bu bakımdan Mütereke insanı araştırıcı olmak zorundadır. Yaratıcı olmak için gerekli malzemeleri yaşadığı dönem bol bol sağlar.

Klâsik Mütareke adamı bu başdörıdürücü oluşlar karşısında ne yapar. Sorunlara çözüm aramaz. Geçmiş olayların sorumlusunu arar. Değişen bir dünya içinde onun gözü gelecekte değil, geçmiştedir. Cezalandırılacak, gerekirse hapsedilecek, hatta idam edilecek insan avı çok çabuk İttihatçı ve giderek Müda-faa-i Hukukçu avına dönüşecektir. Sanki geçmişin intikamı alınmakla gelecek "inşa” edilecekmiş gibi Mütareke hayatının şaşırtıcılığı da buradadır.
Bu ortamın göze batıcı özelliği "fiilî” bir çoğulculuktur. Yalnız "fiili” değil, anarşik bir çoğulculuk. Herşey birbirinden kopmuş, öğeler birbirinden ayrılmış tek başlarına kendi çevrelerinde dönmektedirler, yalnız kalabalıklardır bunlar Mütareke İstanbul’unda birkaç tip insan vardır.

Birinci tip, büyük çözülmenin rüzgârından bir zafer havası çıkaran yabancılar ve onlarla işbirliği eden azınlıklardır. Bunlar arasında kendilerini öyle kabul edenler de vardır. Yabancılar büyük kentin yaşamına egemendirler. Askerlere evlerin bir iki odası ayrılacak, "umumi vasıtalarda” bedava gidip gelecekler, subayları OsmarUı Hükümeti hesabına Pera Palas gibi otellerde kalacaklardır.

.....



Giriş

Mütareke Ortamı (1918-1922)

İkinci Meşrutiyetin ne kadar devam ettiği tartışmalara neden olan bir konudur. Kimi yazarlar Saltanatın kaldırılışına değin —1908'de başlayan bu dönemin— devam ettiğini savunurlar. Ancak bu dönemin açıklanmakta olan özelliklerinden dolayı ayrı bir kategoride incelenmesi gerekmektedir.

A. Ortamın Özellikleri

1. Son’un Başlangıcı

İki “dünya" ve İki "taraf"

Adını Mondros (ya da Mudros) Bırakışma Belgesinden alan bu dönem, ‘‘Mütarekenâme’'nin imza tarihinden (30 Ekim 1918), Osmanlı saltanatının kaldırılmasına değin (1-2 Kasım 1922) dört bunalım yılını kapsamıştır. Biten bir imparatorlukla, doğan yeni ve milli bir devlet arasında, yakın tarihimizin en ilginç oluşları ve olguları görülür. Türk yakın tarihinin bu ilginç manzarası dünyanın içine girdiği yeni bir çağın koşulları içinde ayrı boyutlar kazanmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonunda, iki büyük ideolojik blok kurulmuştur. 1917 Ekim İhtilalinin bunalımları içinde, Çarlık Rusya tarihten silinmiş, yerini Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'ne bırakmıştır. Bu rejim Doğu’yu temsil etmektedir.
Marksist-Leninist yeni bir dünya karşısında Batı’yı ve Batı uygarlığını temsil ettiklerini savaş galipleri kendiliklerinden öne sürmektedirler. Mağluplar ise, sanki o zamanın Üçüncü Dünya’sı olmuşlardır.

Türklerin içinde bulundukları tablo, bu iki blok arasında ele alınmalıdır.
Bir yanda, Osmanlı İmparatorluğundan kalan ne varsa, İstanbul Hükümeti olarak saklı tutulmak ve devam ettirilmek istenmiştir. İstanbul Hükümeti, Sevres (Sevr) diktacıları olan galip devletlerin çizdikleri ülke sınırları içinde, elde edebileceği değişikliklerle ...

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues