La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Türkiye'de Siyasal Partiler - III


Auteur :
Éditeur : Hürriyet Vakfı Date & Lieu : 1989, İstanbul
Préface : Pages : 674
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 160x240 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Tun. Tur. (3). 1152Thème : Politique

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Türkiye'de Siyasal Partiler - III


Türkiye'de Siyasal Partiler - III

Tarık Zafer Tunaya

Hürriyet Vakfı


Siyasal partiler tarihi, bir ülkenin iktidarlarının, muhalefetlerinin, hürriyetlerinin, kısaca uygarlığının tarihidir. Siyasal parti, yapısal bakımdan diğer kurum ve kuruluşlardan ayrılır. Örgütlenmesi, disiplini, üyeleri, seçmenler ve seçtirdiği kişiler üzerindeki etkisi, gücünü halktan almış olması, siyasal anlaşmazlıklarda, yine halkı en yüksek hakem olarak benimsemesi bu farklılığın başlıca nedenlerini oluşturur. Bu bakımdan, siyasal pârtiler, kişilerin ve toplumların en gizli yanlarına kadar gider. Onların güçlerini ve güçsüzlüklerini oluşturan 'malzemeleri', duyguları, fikirleri, tutkuları, çıkarları, gelenek ve töreleri, geçmişe bağlılık ve geleceğe olan özlemlerini bir araya getirip eylemleştirir. Siyasal partilerin kullandığı bu olağanüstü harç, yapılarının ideolojik niteliğini de saptar. Parti, bütün bu malzemeyi sıraya koyar, siyasal hayatı tümüyle kapsar; etkilenir ve etkiler...”

...diyen Prof.Tarık Zafer Tunaya, üçüncü cildini sunduğumuz bu geniş kapsamlı incelemeyi, “İmparatorluğun en uzun on yılı” olan İkinci Meşrutiyetle bütünleşmiş İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin irdelenmesine ayırmıştır. Yazarın kanısına göre, üzerinde çok konuşulmuş ve çok yazılmış olan bu konunun gerçeklerini aydınlatmak ancak nesnel bir yöntemle mümkün olabilir. Bu cemiyetin yapısal analizi, anatomisi ve tarih içindeki yerini anlayabilmek izlenen yöntemin sağlamlığına bağlıdır.

Tümü 6 ciltte (İkinci Meşrutiyet Dönemi / Mütareke Dönemi / îttihat ve Terakki / Müdafaa-i Hukuk Dönemi / Cumhuriyet Rejimi I, 1923-1960 / Cumhuriyet Rejimi II, 1960-1980) tamamlanacak Siyasal Partiler Tarihi, sunduğu belgelerle, 20. yüzyıl Türk siyasal hayatım incelemek isteyenlerin vazgeçemeyecekleri bir başvuru kitabı niteliğini taşıyor.



ÖNSÖZ

Tanzimatın yüz ellinci yıldönümü, Fransız İhtilâlinin iki yüzüncü yıldönümü, İkinci Meşrutiyet'in seksen birinci yıldönümü. Bu kitap bu üç yıldönümünün bütünleştiği bir zamanda çıkıyor.

Tarihe bakmak, uzaya giden bir füzeden dünyayı seyretmek gibi bir şey olmalı. Tarihin derinliklerinde Mustafa Reşit Paşa, Robespierre ve Enver Paşa, sanki bir odada oturmaktalar, aralarındaki zaman mesafesi ne olursa olsun geçmiş onları birleştiriyor. Belki kapı açılacak, Napoléon'la Lenin içeriye girecekler. Ve insana öyle geliyor ki; aynı odada oturan bu kişiler birbirlerine anılarını anlatmaktalar.

İttihat ve Terakki, siyasal tarihimizde ilginç bir sorunsalı ifade eder. İmparatorluğun son on yıllık batış sürecinin talihsiz baş aktörü olarak hâlâ tazeliğini koruyan bir konudur.

Hâlâ Enver Paşa'ya, Talât Paşa'ya şovenler, onları katiller sürüsünün çobanları olarak anımsayanlar var. Osmanlı Devleti'ni İttihatçılar mı batırdı, ülkenin Kuzey Afrika'daki, Rumeli'deki topraklarını, Trablusgarp ve Balkın Savaşları sonunda onlar mı yitirdi? Harb-i Umumi'ye bilerek ve isteyerek onlar mı girdi. Ve Arap dünyasının ülkeden kopmasına onlar mı neden oldu? Ermeni tehcirinin "tertipçisi" onlar mı?

Böylesine soruları istediğiniz kadar çoğaltabilir ve istediğiniz yanıtları da, kültürünüz, çıkarlarınız, hayalleriniz müsaade ettiği oranda verebilirsiniz. Bu da yapılmıştır... İçerde ve dışarda bugün de alabildiğine yapılmaktadır. Ben de bu tartışma ortamına giriyorum. Uzun bir zamandan beri İttihat ve Terakki konusuna büyük ilgi duydum. Daha da ötesi bu konuya âşık oldum. Ama gördüm ki yapılması gereken yalnızca bir siyasal partinin romanını yazmak değildir. "Batış yılları'' aynı zamanda bir çözülme yıllarıdır. Balkanların ve komitaların yanı sıra Arap vilayetlerinin, Kafkaslardan öteye bütün o bölgelerin tarihleri de incelenmelidir.

Emperyalizmin tüm çeşitleriyle irdelenmesi gerekir. Bu ağır işin üstesinden gelinebilir miydi? Denemek istedim. Belki yirmi beş yıldır arıyorum ve inceliyorum. Tarifsiz zorluklar içinde bunaldığımı itiraf etmem gerek.

Aslında İttihat ve Terakki hakkında yazılanların bir bölümü bilimsellikleri az, dedikoduları çök denemelerdir. İttihatçılardan bugüne, bu dedikoduların, suçlamaların ve yakıştırmaların yanında çok az belgesel nitelikte malzeme kalmıştır. Dr. Nâzım Bey'in bir valiz dolusu belgeyi damadına verdiği, Ankara İstiklâl Mahkemesi'nde söylenmiştir, ama bunlardan bir tanesi bile bulunamamıştır. Belki bir gün bunlar ortaya çıkar. O zaman yazmış olduklarım tamamlanır. Ama bugün okuyucularımdan özür dileyerek bu kadarla yetinmelerini isteyeceğim.

Bu kitap bir monografi olarak neden ve nasıl siyasal partiler ciltleri arasına girmiştir. Okuyucularıma bu konuda bilgi vermek istiyorum. Türkiye'de Siyasal Partiler'ı/ı ikinci baskısını yazıyordum. Yurt dışına bir geziye çıkmam gerekti. Gitmeden önce Mete Tunçay ve Zafer Toprak arkadaşlarıma manüskriyi bıraktım. Dönüşte bana bir öneride bulundular. İttihat ve Terakki bölümü bir kitap içinde fazla uzun olacaktı. Ayrı bir cilt halinde ele alınması daha uygun olurdu. Bu bakımdan kitabımın doğumu bu önerinin sonucu olmuştur. İşe başladığım zaman konuyu daha ayrıntılı ele almanın gerekliliğini anlamak zor olmadı. Bu çalışma böylece gelişti.

Manüskriyi Şükrü Hanioğlu arkadaşımın yardımıyla gözden geçirdik. Kitabın diğer ciltler arasında yer alması, onun yardımıyla gerçekleşti. Bu yardımları hiç unutmuyorum ve özellikle teşekkürlerimi yineliyorum.

Belki, bu kadar geniş bir kitabın yazılması yerine daha küçük ve sınırlı bir çalışma yapmak düşünülebilirdi. Fakat ittihat ve Terakki sadece bir “fırk-i siyasiye” (siyasal parti) değildi. Bir tarih döneminin ve de bir kuşağın bütün sorunlarını yüklenmiş ve yansıtmış bir "Cemiyet"ti. Bir partiden öte bir şeydi.

Büyük bir hızla oluşan bir tarih dönemecinin romanı son on yıla nasıl sığdırılmıştı. Çoğumuz bunun farkında mıyız? Bu on yıl içinde (1908-1918) Osmanlı dahil üç imparatorluk yıkılmış, büyük savaşlar yapılmış, dünya değişmiş ve sonunda Falih Rıfkı Atay'ın renkli üslubuyla "Ahmet kumarda kaybedilmişti." Yeni devletler, başta Avrupa olmak üzere, dünya haritalarında büyük değişiklikler yaratmışlardı, insanlar ideolojik bir dünyada yaşamaya başlamışlardı.

Bu hengâme içinde yeni ve milli bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri atılıyordu. On yıldır, Osmanlı'nın sosyal ve siyasal yaşamına egemen olan İttihat ve Terakki tarihe göçme hazırlıkları içindeydi, ittihatçı lider takımının büyükleri ülke dışına kaçmışlardı. Fransız işgal kumandanı General Franchet d'Esperey beyaz atının üstünde İstanbul'a girerken "Pera vatandaşları” onu hararetle alkışlıyorlardı. Kısacası dünya değişiyordu. Bu yeni dünyaya geçişi hızlandıran olayların ne kadarının faturası ittihat ve Terakkiye çıkarılabilir. Dahası var. Harb-i Umumi son bulmuştu, ama birtakım sorunlar hâlâ ortadaydı. Bunlar da İttihat ve Terakkinin damgasını taşıyorlardı ve bugün bile hâlâ çözümsüz kalmış olarak karşımızdalar. Özellikle Kafkaslarda yaratılmış olan yeni bir Makedonya'nın temel unsurlarını oluşturuyorlar.

Aslında, bu serinin üçüncü cildi elinizdeki kitap olmayacaktı. Bu kitap yerine, Müdafaa-i Hukuk Dönemi cildinin çıkacağını bildirmiştik. İttihat ve Terakki cildinin üçüncü sırayı almasının nedenini benimle yapılan bir röportajda anlatmıştım (Atilla Özkırımlı, Tarihe Not Düşmek, s. 119).

Bu kitap bu koşulların içinde doğdu. Belirttiğim gibi İttihat ve Terakki çok uzun incelemelere kucak açmış bir konudur. Kuşkusuz birçok eksiklik vardır. Bunların tamamlanmasını gelecek kuşakların araştırmacılarına bırakıyorum. Ve onları bugünden selamlıyorum.

Bu kitapta, öteki çalışmalarımda olmayan bir özellikten söz etmek isterim. O da, çoğunlukla ünlü karikatürist Cem'in çizgileriyle konuyu daha canlı tutacağımızı düşünmemizdir. Bu karikatürlerde altyazıların aynı zamanda Fransızca olması da dikkat çekicidir. Bunların bazılarını dilimize çevirdik.

Şunu da ilave edeyim ki, bu kitap bir belge kitabı değildir. Okuyucular konuya ilişkin belgelerin büyük kısmını birinci ve ikinci ciltlerde bulacaklardır. Bu ciltteki belgelerin az olması böyle bir nedene bağlanmıştır.

Belirttiğim nedenler dolayısıyla bir ekip kendi kendine kuruldu, gereksinmelere göre şekillendi ve genişledi. En azından yirmi beş yıldır bu kitap için topladığım ve eski harflerle yazdığım fişleri, metinleri ve belgeleri okuyup, gerektiğinde bugünkü yazıya çevirmek gibi çok zor bir işi Yücel Demirel ve Rıdvan Akın üstlendiler. Bu iki arkadaşım kitabın çıkmasında en büyük yardımcılarım olmuşlardır. Onlar olmasaydı kitabın yayınlanması mümkün olmayabilirdi. Sayın İsmet Kalaycıoğlu bizlere her an yardıma hazır olmuş ve hiçbir suretle unutulmayacak katkılarda bulunmuştur.

Çok eski arkadaşım Burhan Oğuz, yabancı dildeki kaynakları ve arşiv belgelerini Türkçe'ye çevirmek ışmi üzerine aldı. Çok sevgili can dostum Mehmet Akdoğan zaman zaman yazılmış olan bölümleri okuyarak bizi aydınlattı. Almanca kitaplardan çeviriler ve özetler yaptı. Ne yazık ki, şimdi hayatta değil, değerli yardımlarıyla çıkan bu kitabı okuyamayacak. Dr. Sacit Kutlu arkadaşımız da çeviri ve özetleme işlerinin bir bölümüne katıldı. Her zamanki gibi kaynaklara erişme konusunda Erol Şadi Erdinç' in unutulmaz yardımlarını gördük. Reşat Kaynar dostum geniş bilgisiyle, eski metinleri okumakta bizden yardımlarını esirgemedi. Enver Ercan da kitabın basımındaki büyük yardımlarıyla bize katıldı.

Şükrü Hanioğlu, bu çalışmada da Osmanlıca metinlerin transkripsiyonunu üstlendi. Özellikle tükenmiş olmaları dolayısıyla bulamadığım kimi kaynakları sağlamakta büyük yardımlarını gördüğüm emekli Orgeneral Sayın Necdet Uruğ'un yardımlarını da her zaman hatırlayacağım.

Sayın Erol Simavi'ye, Hürriyet Vakfına, eşsiz yardımlarından dolayı Vakıf Genel Müdürü Orhan Birgit dostumuza ve ayrıca Doğan Hızlan'a saygı dolu teşekkürlerimi iletmek isterim.

Bütün bunların üstünde eşim Melahat Tunaya'nın özverisini ve vefa dolu yardımlarını unutmamak, benim için bir borçtur.
Bütün dostlarıma yardımları için sonsuz teşekkürlerimi yineliyorum.

Bu kitap, içtenlik dolu bir dostluğun kanıtıdır.

Tarık Zafer Tunaya
Ayaspaşa, İstanbul
19 Haziran 1989



Giriş

Bir Çağın, Bir Kuşağın, Bir Partinin Tarihi

Giriş

Bir Çağın, Bir Kuşağın, Bir Partinin Tarihi

Türklye'nin yakın tarihine egemen olmuş ve damgasını vurmuş ilk 1 ve en büyük bir siyasal örgüt vardır: İttihat ve Terakki.

1906'dan 1918'e kadar -ve daha sonra- İttihat ve Terakki sözcüklerinin (birlik ve ilerleme anlamına) yer değiştirerek simgeledikleri bu örgütün adı ilk olarak 1889'da duyulur. Bu yılda “Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane” öğrencilerinden küçük bir grup “Ittihad-ı Osmani” (Osmanlı Birliği) adıyla gizli bir “Cemiyet” kurarlar. İstibdat rejimine karşı bir dernektir bu. Aynı yıl Paris'te kurulan “İttihat ve Terakki Cemiyeti” ile birleşirler ve bu adı benimserler.

Birkaç yıl sonra, Abdülhamit ülke içindeki örgütü etkisiz duruma getirir. Üyelerini dağıtır, sürgüne yollar. Paris'teki şube iç yapı sarsıntılarına, bölünmelere, çekişmelere karşın sınırlı yayınlarıyla ülke içindeki aydın kesimle bağlantı kurar, birçok yerde şubeler açar, fakat bu kesimle bütünleşemez. Bununla beraber Avrupa'da Jön Türk akımının başını çeker.

Bir iç dinamik simgesi olarak asıl “İttihat ve Terakki” 1906'da Selanik'te 3. Ordu subaylarının girişimiyle kurulur. O zaman adı “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti”dir. ilk kurucular on kişidir. Subaylarla bürokratların oluşturduğu kurucu grup, kısa sürede büyür ve yayılır. 1907 yılında Paris örgütü ile anlaşır, önce “Terakki ve İttihat” sonra da “İttihat ve Terakki” adını alır. Üyelerine ve militanlarına “İttihatçı” denecektir.

Tarihin Abdülhamit istibdadı karşısına çıkardığı bu örgüt, Balkan Yarımadası'nda oluşmuştur. Osmanlıların Rumeli, Balkanlıların da Makedonya dedikleri bu bölgede vığıl vığıl milliyetler kaynaşmakta ve yarattıkları milliyetçi akımlar birbirleriyle çarpışmaktadır: Panhelenizm, Panslavizm, uzantılarıyla Pangermanizm. Bunlar kendi içlerinde bölünme ve çatışma halindedirler. Siyonizm de bu gidişe hiçbir surette yabancı kalmamıştır. Yabancı adlandırmasıyla Pantürkizm (Türkçülük) bu karmaşık ortam içinde yerini hayli geç olarak alacaktır.

Çeteye çıkmak ve komitacılık Balkanlıların sanatı olmuştur.

Yunanlılar, Amavutlar, Sırplar, Karadağlılar, Rumenler, özellikle Bulgarlar ve bağımsızlık “mücadelesi”nin simgesi Makedonyalılar hem Osmanlı ile, hem de birbirleriyle sonsuz ve acımasız çatışma içindedirler. Türkler de “çeteye çıkma” adayıdırlar.

....




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues