La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Özgürlük yolu, n° 20


Auteurs : | | | | |
Éditeur : Özgürlük Yolu Date & Lieu : 1977, İstanbul
Préface : Pages : 96
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 140x215 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Ara Ozg. N°20 (Rev. 2)Thème : Politique

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Özgürlük yolu, n° 20

Versions

Özgürlük yolu, n° 20

Faruk Aras
A. Kadir Akel

Özgürlük yolu


Daha Lice depreminin acıları hafiflemeden bu kez de Van yöresi, Muradiye, Çaldıran, Erciş, Diyadin ve çevre köyler yerle bir oldu. Yine yıkılan binlerce ev, ölen ve yaralanan binlerce insan; telef olan onbinlerce hayvan; açlığa, sovuğa, hastalığa terkedilen koca bir bölge halkı.

Türkiye önemli bir deprem kuşağı üzerinde. Hemen her yıl, deprem ülkenin bir tarafını yerle bir ediyor. Özellikle de Doğu'da, kasabalar, köyler birbiri ardı sıra altüst oluyor. İnsanlarımız çaresizlik içinde. Her depremden sonra toplumun acıma duyguları kabarıyor, içerden ve dışardan yardımlar yapılıyor, deprem bölgesine koşuluyor; ama ne yeni depremlere karşı tedbir alınabiliyor, ne de depremlerin açtıkları yaralar zamanında ve gereği gibi sarılabiliyor. Ülkeyi yöneten iktidarlar her keresinde kitlelerin gözünü boyayıp işi geçiştirmeye çalışıyorlar.

Birbirlerinin ardısıra deprem bölgesine koşan baş sorumlular, burjuva politikacıları, depremi, önlenmesi elde olmayan bir «doğal felâket», «Allahtan gelen» bir şey olarak niteleyip halkımıza sabır ve tevekkül tavsiye ediyorlar. Evleri yıkılmış, yakınlarını yitirmiş, aç ve soğuktan titreşen insanlarımızın gözlerinin içine baka baka, eski bir ...


HALKIMIZI ÖLÜME VE GÖÇE TERKEDEN DEPREM DEĞİL, DÜZENDİR

Daha Lice depreminin acıları hafiflemeden bu kez de Van yöresi, Muradiye, Çaldıran, Erciş, Diyadin ve çevre köyler yerle bir oldu. Yine yıkılan binlerce ev, ölen ve yaralanan binlerce insan; telef olan onbinlerce hayvan; açlığa, sovuğa, hastalığa terkedilen koca bir bölge halkı..

Türkiye önemli bir deprem kuşağı üzerinde. Hemen her yıl, deprem ülkenin bir tarafını yerle bir ediyor. Özellikle de Doğu'da, kasabalar, köyler birbiri ardı sıra altüst oluyor. İnsanlarımız çaresizlik içinde. Her depremden sonra toplumun acıma duyguları kabarıyor, içerden ve dışardan yardımlar yapılıyor, deprem bölgesine koşuluyor; ama ne yeni depremlere karşı tedbir alınabiliyor, ne de depremlerin açtıkları yaralar zamanında ve gereği gibi sarılabiliyor. Ülkeyi yöneten iktidarlar her keresinde kitlelerin gözünü boyayıp işi geçiştirmeye çalışıyorlar.

Birbirlerinin ardısıra deprem bölgesine koşan baş sorumlular, burjuva politikacıları, depremi, önlenmesi elde olmayan bir «doğal felâket», «Allahtan gelen» bir şey olarak niteleyip halkımıza sabır ve tevekkül tavsiye ediyorlar. Evleri yıkılmış, yakınlarını yitirmiş, aç ve soğuktan titreşen insanlarımızın gözlerinin içine baka baka, eski bir büyücü nakaratını tekrarlıyor, «Tanrı sizleri sınıyor, sabırlı olun, isyan duygularına kapılmayın» diyorlar. Şu yirminci yüzyılın son çeyreğinde, çağımızın bilimsel ve teknolojik düzeyinde, hem de mühendislik öğrenimi yapmış kişilerin halkın gözünün içine bakarak bütün bunları söyleyebilmeleri, insanları aldatmanın, utanmazlığın, din ticaretinin, düzenbazlığın akıl almaz bir örneğidir. Eğer bu kişiler kitlelere karşı böyle konuşabiliyorlarsa kitleler henüz gerçekleri gereği gibi göremedikleri içindir, halkımızın bilinç düzeyi henüz düşük olduğu içindir.

Depremin zararlarını önlemek mümkündür

Yer sarsıntısı elbette, insanlığın bugünkü uygarlık düzeyiyle de önlenemez, ama depremin zararlarını önlemek mümkündür. Fırtınalar gibi, su baskınları gibi depremler de birer doğa olayıdır. Atmosferde, yer kabuğunda ve yerin iç kısımlarındaki bu hareketler önlenemese de insanlar onlara karşı tedbirler alabilir, onların vereceği zararları asgariye indirebilir veya tümden ortadan kaldırabilirler.

Depremlerin verdiği zararları önlemek en başta sağlam konutlar yapmaya bağlıdır. Bu gerçek, şüphe yok ki, «Tanrı sizi sınıyor, sabırlı olun», diyen kişilerce de çok iyi bilinmektedir.

Bugün, Varto'yu, Lice'yi, Muradiye’yi yerle bir eden şiddette bir depremin, konut sorununu büyük ölçüde çözmüş, insanlarını sağlam yapılara kavuşturmuş ülkelerde can kaybına yolaçmadığı, ya da pek az can kaybına yol açtığı herkesçe bilinmektedir. Örneğin Lice depreminden daha şiddetli bir deprem, milyonların yaşadığı San Fransisko kentinde ancak 64 kişinin ölümüne yolaçmıştı. Yapıların sağlam olup olmamasının yarattığı zarar farkının Türkiye ölçüsünde bile gözlenmesi mümkündür. Bilim adamları, aynı şiddette bir depremin Doğu Anadolu'da, Batı'ya, örneğin Ege Bölgesine oranla 7,5 kat daha fazla can kaybına ve iki kat daha fazla bina yıkımına yol açtığını tespit etmişlerdir.

Yoksul halkımız, evlerini ancak taş, kerpiç ve kaba ağaçlardan inşa etmektedir. Soğuğa karşı korunmak için damını kalın bir ağaç ve toprak tabakasıyla örtmektedir. Orta şiddette bir sarsıntıda bile duvarlar ve damlar kolayca çökmekte ve bilinen sonuçlara yol açmaktadır. Bu nedenle de depremlerin yarattığı büyük can ve mal kaybının sorumluluğunu Tanrıya yükleyip işin içinden sıyrılmak mümkün değildir. Halkımız demir ve çimento kullanılarak yapılan sağlam evlere kavuşabildiği gün depremlerin yarattığı hasarlar da büyük ölçüde önlenecek ya da tümden ortadan kaldırılacaktır. Nitekim bütün bu depremlerde sağlam yapıların ayakta kaldığı, veya çok az hasar gördüğü tespit edilmiştir.

Böylece sorun, en başta insanlarımızı modern konutlara kavuşturmaya ve onları bir taş, toprak ve kaba ağaç yığını olan bugünkü mezbeleliklerden kurtarmaya bağlıdır. Başsağlığı dilemekte ve sabır tavsiye etmekte pek mahir ve yüreği yanık (!) olan burjuva politikacıları işin bu yanına hiç eğilmiyorlar, eğilmek işlerine gelmiyor.

Kaldı ki Muradiye’nin de Lice gibi bir yerleşim merkezi olamıyacağı, daha 1950 yılında jeolog raporlarıyla tespit edilmişti. Ama buna rağmen bu rapor hasıraltı edilmiş ve kasabanın yeri değiştirilmemiştir.

.....




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues