Pirtûkxaneya dîjîtal a kurdî (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Özgürlük yolu, n° 30


Nivîskar : | | | | | |
Weşan : Özgürlük Yolu Tarîx & Cîh : 1977, İstanbul
Pêşgotin : Rûpel : 104
Wergêr : ISBN :
Ziman : Kurdî, TirkîEbad : 140x215 mm
Hejmara FIKP : Liv. Tur. Kur. Ara Ozg. N°30 (Rev. 4)Mijar : Siyaset

Danasîn
Naverok Pêşgotin Nasname PDF
Özgürlük yolu, n° 30

Versions

Özgürlük yolu, n° 30

Faruk Aras,
Mustafa Kaya

Özgürlük yolu


Bugün dünya emperyalist-kapitalist sistemi bunalım içerisinde dir. Esasında bu sistemin tarihini bunalımlar tarihi olarak nitelemek yanlış olmaz. Kapitalizm ortaya çıktığından beri ekonomik krizler birbirini izlemektedir. Ancak bu kirizlerin şiddet dereceleri her zaman aynolmamıştır. Belirli dönemlerde çok büyük boyutlara ulaşmış, sistemi ciddi olarak tehdit etmiş olanların yanısıra daha hafif seyreden ve dolayısıyla da sonuçları daha az tahripkar olanları mevcuttur. Bu sağlıksız, zikzaklı durum tekelci dönemde de süregelmiştir.

Günümüzde emperyalist olsun veya ona bağımlı durumda bulunsun bütün kapitalist ekonomilerde krizler birbirini izlemektedir. Bu krizler kaynağını ekonomik yapıdan almaktadırlar. Bu ülkelerde emek-sermaye çelişkisi (üretimin sosyal karakteri ile üretim araçlarının özel mülkiyette bulunması nedeniyle var olan çelişki) mevcuttur. Daha da basitleştirerek anlatmak gerekirse işçilerin bir araya gelerek ortak çaba sonucu üretim yapmalarına rağmen üretim araçlarının ve üretilen malların mülkiyeti belli ellerde toplanmaktadır. Patronlar işçilerin emeklerjyle yarattıklarından kâr elde etmekte ve emeği sömürmektedirler. İşte çelişkinin varlığı ve uzlaşmazlığı bundan ...



MC EKONOMİK BUNALIMIN YÜKÜNÜ EMEKÇİ HALKA

Ahmet Taş


Bugün dünya emperyalist-kapitalist sistemi bunalım içerisinde dir. Esasında bu sistemin tarihini bunalımlar tarihi olarak nitelemek yanlış olmaz. Kapitalizm ortaya çıktığından beri ekonomik krizler birbirini izlemektedir. Ancak bu kirizlerin şiddet dereceleri her zaman aynolmamıştır. Belirli dönemlerde çok büyük boyutlara ulaşmış, sistemi ciddi olarak tehdit etmiş olanların yanısıra daha hafif seyreden ve dolayısıyla da sonuçları daha az tahripkar olanları mevcuttur. Bu sağlıksız, zikzaklı durum tekelci dönemde de süregelmiştir.

Günümüzde emperyalist olsun veya ona bağımlı durumda bulunsun bütün kapitalist ekonomilerde krizler birbirini izlemektedir. Bu krizler kaynağını ekonomik yapıdan almaktadırlar. Bu ülkelerde emek-sermaye çelişkisi (üretimin sosyal karakteri ile üretim araçlarının özel mülkiyette bulunması nedeniyle var olan çelişki) mevcuttur. Daha da basitleştirerek anlatmak gerekirse işçilerin bir araya gelerek ortak çaba sonucu üretim yapmalarına rağmen üretim araçlarının ve üretilen malların mülkiyeti belli ellerde toplanmaktadır. Patronlar işçilerin emeklerjyle yarattıklarından kâr elde etmekte ve emeği sömürmektedirler. İşte çelişkinin varlığı ve uzlaşmazlığı bundan kaynaklanmaktadır. Üretim biçimi değişmedikçe de antagonist dediğimiz bu çelişkiler sona ermez. Bu aynı zamanda emperyalist-kapitalist sistemde görülen sınıf mücadelesinin de kaynağını oluşturmaktadır.

Dünyada durum sürekli olarak emperyalizmin aleyhine işlemektedir. Sosyalist sistem, kapitalist ülkelerin işçi sınıfları ve ulusal kurtuluş üçlüsü tarafından verilen mücadeleler başarıya ulaşıyor. Emperyalizm mevziler kaybediyor. Tekelci dönemde emperyalist ülkelerdeki toplumsal muhalefetin boyutları daha da genişlemiş durumda. İşsizliğe, tekelci baskıya ve enflasyona karşı mücadele bayrağı yükseliyor. Bunlar sonuçta emperyalist ve bağımlı ülkelerin ekonomik güçlüklerini giderek ağırlaştırıyor.
Emperyalist ülkelerde meydana gelen ekonomik bunalım, onun güdümündeki bağımlı ve sömürge ülkelerde etikisini daha şiddetli bir biçimde hissettiriyor. Bu durumu doğal karşılamak gerekir. Çünkü bu ülkelerin ekonomileri emperyalist ülkelerinkine göre daha sağlıksız bir yapıya sahiptir. Sermayenin mevzileri daha güçsüzdür.

Türkiye de bu ülkelerden biridir., Bu nedenle emperyalizmin bunalımları etkisini çok daha şiddetli olarak hissettirmektedir. Ama bu bağımlılığın faturasını tekelci sermaye ve onun iktidar ortakları değil, ezilen halk kesimleri, emekçi sınıf ve tabakalar ödemektedirler. Bu bakımdan Türkiye'de var olan çarpık kapitalizmin iç ve dış koşullar altında ortaya çıkan krizleri süreklilik gösteriyor. Bu neden böyle olmaktadır? Biraz daha somutlaştıralım.

Türkiye'nin ekonomisi emperyalist tekellerin çıkarları doğrultusunda biçimlendirilmiştir. Emperyalizmin girdiği hiç bir ülkede ekonomik kararlar o ülke halkının çıkarlarına göre verilmez. Bunun yerini emperyalistlerin ve onların yerli maşalarının talepleri alır. Yatırım politikası çarpık bir biçime sokulur. Ülke emekçilerinin çıkarları ayrı, yapılanlar ayrı olur. Ekonomik faaliyetlerin yürütülmesinde birinci rolü sömürücülerin kârları oynar.

Bunun sonucunda zamanla iç dinamizmden kopuk, emperyalist mihraklara bağlı, sağlıksız ve çarpık bir ekonomik yapı çıkar ortaya. Ekonomiye hakim olan güçlerin kasaları dolar durmaksızın İşte bu gün Türkiye ekonomisinin durumu da budur ve bu yüzden de emperyalist krizlerin etkisi şiddetlenerek varlığını hissettirmektedir.

Bu genel açıklamadan sonra Türkiye ekonomisine daha yakından bakarak başlıca sorunlarını ve günlük hayata yansımalarını kısaca ele alalım. Bunalımın elle tutulur, gözle görülür belirtileri vardır. Bu belirtiler halk kitlelerinin hayatını geniş ölçüde ve olumsuz yönde etkiliyor.

.....




Weqfa-Enstîtuya kurdî ya Parîsê © 2024
PIRTÛKXANE
Agahiyên bikêr
Agahiyên Hiqûqî
PROJE
Dîrok & agahî
Hevpar
LÎSTE
Mijar
Nivîskar
Weşan
Ziman
Kovar