La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi


Auteur :
Éditeur : Pêrî Date & Lieu : 2005, İstanbul
Préface : Pages : 176
Traduction : ISBN : 975 - 9010 - 16-X
Langue : TurcFormat : 135x210 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Epo. Tur. 108Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi

Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi

Şakir Epözdemir

Pêrî


Elinizdeki kitap, 1968 Antalya Ağır Ceza Mahkemesi’nde TKDP kurucularından Şakir Epözdemir’in yaptığı “ilk” Kürt ulusal - siyasal ve örgütsel savunmadır. Belgesel nitelikteki savunma, koşulları içinde değerlendirildiğinde dünü, bugünü ve yaşayacağımız tarihi kavramamız için önemli veriler sunar.
Bir anı sohbet; Dönemin Diyarbakır Baro Başkam Edip Altınakâr, Şakir Epözdemir’i cezaevinde ziyaret ederek sorar:
“Mesele nedir?"
“Meseleyi biliyorsun!”
“Zamanı mıydı?"

“Zamanı kim tayin edebilir? Zamanın ölçü aleti mi var veya gökten vâhiy mi
inecekti kurulmuş okluğuna göre zamanıdır!”
“Peki neden itiraf ettiniz?"

"itiraf etmeyip, inkar mı edeydik? Peki Kürtler ne zaman açık bir şekilde hak iddiasında bulunacaklar?"
“Pekisi: bu partiyi inkar etseydiniz, Kürtler yok mu olacaktı?”
“İnkâr ve itiraf etmemiz arasında ne kadar ceza farkı var?”
“İddiayı reddetmekle sekiz yıl, kabul etmekle 15 yıl cezaya çarptırılacaktınız.’’
“On beş yıla razıyız!"

Sorumluluk bilinci ile varoluşçu davranmayı gerektiren tarih, biraz da önümüze bakmak ve geleceği görmek uğruna, dönüp geriye bakmak değil midir? Onun için otuz yedi yıl evvel yapılan bu “yargılama” ve savunmaya bir de siz bakınız.



TÜRKİYE KÜRDİSTAN DEMOKRAT PARTİSİ (TKDP)’NİN KURULUŞ AŞAMASI


1965 baharında başlayan ve birkaç ay münakaşa edildikten sonra kuruluşuna karar verilen TKDP, 11 Temmuz 1965 tarihinde, Diyarbakır Gazi Köşkü'nün bahçesinde kocaman bir çınar ağacı altında beş kişi tarafından kuruldu.
Başkanlığa Said Elçi, Sekreterliğe Durnas, Saymanlığa bendeniz Şakir Epözdemir seçildik. Bu görev taksimatı 40 gün sonra, Diyarbakır Turistik Otel’de Avukat Faik Bucak partinin Genel Başkanlığına getirilerek, Said Elçiye Genel Sekreterlik ve tekrar bendenize de Genel Muhasiplik görevleri verilerek değiştirildi ve parti programının altına kurucular kurulunun kod isimleriyle görevleri yazıldı.

Serek                    Sekreter                Muhasip
Zinar                    Pêșmergeyê welat        Evîndarê Welat
(Av. Faik Bucak)    (Sait Elçi)             (Şakir Epözdfmir)
Aza            Aza                        Aza
Durnas            Jîrek                   Bendeyê Welat
(A. Ș. E)        (Derviș Akgul)          (Ömer Turhan)

Partinin kuruluşunda Şevli Said Efendi'nin katibi Liceli Fehmi Bilal'ın teşrikleri etkili oldu, Faik Bucak, Kemal Badıllı ve isminin açıklanmasını istemeyen genç ve yetenekli bir Avukat arkadaşımızın Parti Programı ile ilgili büyük çaba ve katkıları oldu. Said Elçi'nin kişiliği ve misyonu da bu oluşuma destek verdi. Suriye'de tahsil görmüş, Nureddin zaza, Cigerxwin ve Macid Haco'lar gibi önemli kişiliklerle teşri-i mesaisi olmuş Dervişê Sado'nun da, Parti Programı ve Nizamnamesinin hazırlanmasında önemli katkıları oldu. Bana da o kutsal programı daktiloya alma görevi verildi. Ömer Turhan arkadaşımız Diyarbakır Özel İdare Müdürlüğünde memurdu. Sevilen, sayılan, sözüne güvenilen ve davasına inanan saygıdeğer bir arkadaşımız idi. Altı Müteşşebbisin doğun yerlerini; Siverek, Bingöl, Baykan, Cizre, Kurtalan ve Eruh diye sıralayabiliriz.

Partinin kuruluşunda zaman ve mekanın da elbette rolü büyüktü. Mekan Diyarbakır idi ve Kürdistan'ın kalbi burada atıyordu. Diyarbakır çayhanelerinde sürekli olarak Şeyh Said Efendi ve dava arkadaşları konuşuluyordu. Darağacı altındaki sloganlarından, İstiklal Mahkemesi'ndeki kararlı savunmalarından, Şeyh Fahri'lerin, Yado Paşa'ların, Hesene Halıd ve Cıbranlı Miralay Halıd Beg'lerin kahramanlıklarından sözedilirdi. Şeyh Ebdırrehim, İhsan Nuri Paşa, Bitlis'li Yusuf Ziya, Cemilpaşazadeler, Bedirhaniler ve Kürdistan özgürlük mücadelesine katkı sunan herkesten söz edilirdi. Zaman olarak ele alırsak, dört parçaya bölünmüş Kürdistan'ın Türkiye parçası hariç, her kesimde ulusal örgütleri var idi.

Abdulkerim Kasım'ın 14 temmuz 1958 darbesinden sonra Büyük Barzani nin Sovyetler'den dönüşü ile, uyuşuk halde olan Kürdlük birdenbire canlandı ve kısa bir sürede sıçrama yaptı. 49'lar olayı, 27 Mayıs İnkılabı, 23'ler olayı, 27 Mayıs'ta Kürt Ağalarının sürgünü, 55'ler olayı ve 1961 Anayasası’nın getirdiği demokratik haklar peşpeşe oluştu. Her şey bir yana Kürtler Büyük Barzani'yi sürekli olarak izlemeye başladı.

Kürdlük, bir onur, bir gayret olmaya başlamıştı. Ali Karahan Hakkari'den, Ziya Şerefhanoğlu Bidis'ten, Nureddin Yılmazlar ve nice bağımsız adaylar her taraftan büyük çapta oy alıyordu. TİP Meclise 15 Milletvekili soktu. Dr. Yusuf Azizoğluinin 1961 seçiminde YTP ile aldığı başarıyıda saymadan geçemiyeceğim. Ki o zaman Onun Partisi Meclise tam 92 Milletvekili sokmuştu.

1965 ortalarına gelindiğinde üç aşağı beş yukarı manzara buydu. İkisi Avukat, ikisi Memur ve ikisi Serbest Muhasebe mesleği ile hayatlarını sürdüren biz altı kişinin de, umudu, inancı, kararlılığı ve uluslarına karşı tarihi sorumlulukları vardı. Bu bilinç ve inanç TKDP'nin kuruluşunda en büyük etken oldu. 1965'te Türkiye Kürdleri 10 milyon civarında idi. Cemal Gürsel Paşa (ki kendisininde Kürd olduğunu söylerler) Diyarbakır'da herkesin yüzüne baka baka “Sizler Kürt değilsiniz. Size Kürt diyenin yüzüne tükürün... ” diyordu. Cemal Ağa bunları Otobüs üzerinde Amed halkına söylerken Albay Alpaslan Türkeş yanında idi ve sanki bu demeci Gürsele dikte eder bir manzara arz ediyordu.

Türkiye'de resmi görüş ve şoven yönetimlerin Kürd halkını ne duruma soktuğunu en çok bizim kuşağımız, 58 kuşağı biliyor. O günleri okumakla o günler anlaşılmaz. 1961 Anayasasının getirdiği demokratik ortamda henüz kendine gelmeyen, bilinçlenmeyen Kürt gençliği ve özellikle okumuş kesim, bu defa kendini sol cereyanlara kaptırdı. Diyarbakır TİP'in merkezi halini aldı. Din, Mezhep, Tarikat ve çeşitli inançlara ilaveten, şimdi de Sosyalizm başımıza musallat olmuştu.

Daha önce “herşey kader idi” , “Şeyhleri rehber idi” , “Ali Şener idi”. Şimdi de ulus ve ulusçuluk büyük bir günah olmaya başlamıştı. “Milletmiş, Vatanmış, bunlar boş laflarmış, “Sosyalizm gelecek ve herkes eşit olacak”mış... propagandası aldı yürüdü. İşte ulusal bir örgüt bu tehlikeli gidişi yavaşlatabilirdi. 1965 / 68 döneminde TKDP Kürt solunu tedirgin etmeden, örgütsel çalışmalarda bulundu. 1967 Doğu kalkınma Mitinglerinde, Kürdlük ve Kürd ulusal istekleri ön plana çıkınca TİP liderlerini evvela şaşırttı, sonra halkın tezahüratını almayan işçi - köylü, fakir - yoksul nakaratları Kürdlüğü çağırıştıran sloganlarla değiştirilmeye başlandı.

Doğu Kalkınma Mitingleri 1967 Yazı'ııda başlayıp, 11. ay da Ankara Mitingi ile son buldu. Bütün Mitinglerde Kürdlük öne çıktığı gibi, Ankara Mitingi de milli istekler ve sloganlarla çalkalandı. TIP Miting Meydanlarında "Ezilen bir ulusun ekmekten önce, özgürlüğe ihtiyaç duyduğunu "gördü ve anladı. Kürd solu telaşlandı. Devlet peşimize düştü ve 19 Ocak 1968'de, yani Ankara Mitinginden 60 gün sonra, bir operasyonla tutuklamalara başladı.

MİT operasyon yaptığına bin pişman olmuştu. Devlet bu defa yanlış hesap yapmıştı. Onlara göre, bizi yakalayacak, korkutacak ve dağıtacaktı. Ama ilk celsede ve Diyarbekir Hakimleri önünde biz TKDP nin programına sahip çıktık ve hiç taviz vermeden bu ulusal ve demokratik programı savunduk. Elinizdeki Savunmamı okursanız, 1968'lerde Kürt dinamizmini görür ve yukarıdaki iddialarımın da ne kadar haklı olduğumu taktir edersiniz.

Temmuz 1965'te kurduğumuz TKDP, 1966'da karanlık güçler tarafından bu örgütün Genel Başkanı olan Avukat Faik Bucak katledildiği, yine 1966'da askere gittikten sonra Durnas arkadaşın bir daha bu partinin çalışmalarına katkı sunmadığı, Said Elçinin 1967'de sürgüne gittiği halde, büyük bir çaba ve özveri ile belli bir noktaya geldik. Başta Amed olmak üzere, Farqin, Batman, Botan, Sasun, Garzan, Hazzo, Baykan, Bitlis, Siirt, Tatvan, Muş, Bulanık, Lice, Patnos, Van, Hizan, Siverek, Cizre, Nusaybin ve Kızıltepe olmak üzere çok geniş bir alana yayıldık. Ankara'da ve Avrupa'da temsilciler belirledik.

Biz daha Antalya Hapishanesinde iken, Kürt solu telaşa düştü ve ulusal sorunu sahiplenmeye başladı. Gençler ve ulusal yanları ağır basanlar DDKO'yu kurdular. Yine yurtsever bir kesim TIP'in kongrelerinde Kürt sorununu öne çıkarıp, bu sorunu partinin programına aldılar. Sol yazarlar ve araştırmacılar TKDP'den söz etmeselerde, gerçek budur. Kürdlerin hala kendi sorunlarına şaşı bakmalarının sebebi de, hala solculuk hastalığından kurtulamamalarındandır.

19 Ocak 1968'de MIT bizi sorguya çekti. 5 gün işkencede, 70 gün Amed Hapishanesinde kaldık. Devlet bizden çekindi. Mahkememizi Antalya'ya aldı. Bizi Amed Mahkemelerinde yargılayamazdı. Biz Kürt ve Kürdistanı açıktan savunuyor olacaktık. Bu tavrımız Diyarbakır'ı ayağa kaldırabilirdi. Antalya'da 8. Ayımız dolduktan sonra Ağır Cezaya çıkarıldık. Mahkeme Başkanı açık oturumlu duruşmada bana sordu: “Sen bir sınıfın diğer sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak amacı ile bir cemiyet kurmuşsun? ” Ben Başkan Beyin sorusunu şöyle düzelttim: “Efendim, sizin Doğu ve Giineydoğu Anadolu dediğiniz yer Kiirdistan’dır. Buralarda Kürtler meskûndur. Bu program, Kürdlerin sorunlarıyla ilgli bir programdır. Bu Parti Kürdlerin haklarını aramak için kurulmuştur.”
Hakim bu kez doğru bir soru sordu: “Siz bu taleplerinizi neden mevcut partilerin bünyesinde yürütmüyorsunuz?. ” Ben: “Mevcut Partilerin hiç birisinin programlarında Kürt sorununu çözmeye dair bir kayıt koymamışlardır.. ”

“Peki Şeyhleriniz, Ağalarınız neden bu sorunu gündeme getiremiyor..?
“Efendim, onlar bizim Şeyhlerimiz ve Ağalarımız değller... ” “Ya kimlerin Şeyhleri ve Ağalarıdırlar?”
“Onlar Cumhuriyetin Şeyhleri ve ağalarıdırlar.. "dedim, ifadem Antalya Karar Tutanağında mevcut olup, bu kitapta okuyabilirsiniz.




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues