ÖNSÖZ YERİNE: DÜŞSEL BİR NAME
Bir düşümüz var. Veya bir hayalimiz. Ya da rüya! Biz sadece Türkçeye saygıdan ötürü Türkçesini yazdık başa. Dillerin anlaşma eylemini herzaman sevinçle karşılar, en azından kullanarak destek veririz. Bitek Türkçeden haberli etnikçi ve de etnik arındırmacı Türk kavmi, başka dillere ne denli saygısız olsa da, bu bizim temiz ve doğru hasletimizi etkilemez.
Türkçeyi dil olarak seviyoruz ve kullanırken de en iyi, güzel ve doğru bir biçimde kullanmaya çalışıyoruz. Başla dedik bir düşümüz var diye. Ama dilimiz başka, o nedenle de düşümüzü Türkçe görmüyoruz. Düşümüzü Kürtçe görüyoruz. Türkçe görmediğimiz bu düşü, etnikçi Türk kavmi ve Türkçe konuşan Kürtler anlasın diye Türkçe "tabir” ediyoruz. Mistik deyimle "rüya tabiri” denirdi ya eskiden.
Bir düş görüyoruz, ama bir gecelik değil, anlık ya da günlük de değil. İnatçı ve anlaşılıyorki uzun zamanlı bir düş görüyoruz. Bir düş görüyoruz, ama kesintisiz. Bir düş görüyoruz, ama kendini tekrarlamayan sahnelerle dolu bir düş. Sürekli yeni karelerle eklemli, heyecanlı, bol serüvenli bir düş görüyoruz. Bu düşü kâbuslara rağmen, kabussuz görüyoruz. Ve bu düşü isteyerek, arzulayarak, aşkla görüyoruz. Aslında biz bu düşü görmek istediğimiz için görüyoruz. Ve yine biz bu düşü kurgulayarak görüyoruz.
Ne zamandan beridir bu düşü mü görüyoruz? Bin yıllardır dememiz gerekiyor. Daha ne kadar mı sürecek bu düş görmemiz? Sürecek ama aynı kulvarda değil. Alanı, senaryosu, oyunu ve en önemlisi amacı değişecek düşümüzün. Bu bir kesinti yaratmayacak ilk düşümüzle. İlk düşümüz bir özgür yurt toprağıdır.
Bu sürekli ve kesintisiz düşümüzün ilk ama olmazsa olmaz evresidir. Bu düşümüzü sindire sindire, doyasıya yaşamamız gerekiyor. Sonra düşümüzü bölmeden, ikinci yarısını görmeye devam edeceğiz. Bu ikinci etap mutluluklar ülkesi düşü olacak. Bu düş süreklileştirilecek.
Bu düşün asla sarsılmaması, bu büyüsel düşün bozulmaması gerekir. Özgür bir yurt ve o topraklarda mutlu insanlar!
.....
|