La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Kürtler Üzerine Tezler


Auteur :
Éditeur : Dönem Date & Lieu : 1990, Ankara
Préface : Pages : 344
Traduction : ISBN : 975-7684-06-6
Langue : TurcFormat : 130x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Kuc. Kur. N° 2147Thème : Politique

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Kürtler Üzerine Tezler

Kürtler Üzerine Tezler

Yalçın Küçük

Dönem Yayınları


Çocukluğumda, köyümün köylüleri, beni, “ortak” diye seviyorlardı.

“Ortak” sözcüğünü hep sevdim; ortakçılığı, toplum için hizmeti ve eşitçiliği ahlak sayan bir dünyada yaşamak istiyorum. Yaşamak istediğim dünyayı kurmak için çabalıyorum.

Ortaklığın zor olduğunu biliyorum. İnsanı ise, zoru kolaya çeviren yaratık olarak anlamak istiyorum.

Derin ağrılar içinde bu çalışmamı tasarlarken büyük heyecan duydum.

Ortak bir toplum ve dünyadan heyecan duyan okurlarıma, bu çalışmanın, ayrı bir heyecan kaynağı olmasını diliyorum.



ÖNSÖZ


Kürt Kardeşim'e göz göze el ele kalp kalbe ortak bit dünya için
Y.K., 17 Şubat 1990


Bin dokuz yüz seksen sekiz yazında Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesince tutuklanarak Ankara Ulucanlar Merkez Cezaevi'ne kapatıldıktan sonra çıkarıldığım ilk duruşmada, savunma aşamasında, "Kürt sorunu" üzerine bir kitap yazmayı vaad ettim. Altı Şubat bin dokuz yüz doksan günü vaadimi yerine getirmek zorundayım.

Aradan geçen bir buçuk yıl nerede ise her ay bir kez siyasi polisin hücrelerine kapatıldım; çıktıkça çalışmak durumundaydım. Başka sorumluluklarım da var. Sadece Öcalan söyleşisi, bana dört aya mal oldu; iki ay hazırlığı ve iki ay da gün ışığına çıkarmamın titizliği ve kaygıları gerekti.

Bunları şunun için yazıyorum: Artık insan yapısının "farklı" olduğunu açıkça kabul etmek gereğini duyuyorum. Başkaları ayrı, kendime karşı vaad ve sorumluluklarımı yapamamak bir yana, geciktirmek bile bende olağandışı tepkilere yol açıyor. Vaad günüm yaklaşınca rüyamda beni boğarak öldürüyorlar. Ben ölmemek için müthiş çığlıklar atıyorum; Cinnah'ta oturduğumuz zamanlar bazan bütün apartman dehşete kapılıyordu.

Kuşkusuz önceleri Temren de dehşete kapılıyordu. Sonra alıştı; işi otomatik bir çözümle ya beni uyandırarak ya da ağzımı eliyle kapatarak geçiştiriyordu. Daha sonraları ben, benim bu yanımı da "bilmeye" başladım; yetiştiremediğim bir yazımın akşamında "Temren, bu gece beni boğabilirler" diyordum. Çok zaman dediğim türden oluyordu; gece beni boğuyorlardı. Ama artık apartman korkmuyordu.

Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne vaadimi yerine getirebilmek için olağanüstü çaba harcadım. Çeşitli dilden kaynakları kullanıyordum. Aynı zamanda Türkiye Üzerine Tezler'in beşinci kitabı ile "Sovyetler Birliğimde Sosyalizmin Çözülüşü" üzerinde çalışıyordum. Her ay hücre taliminden sonra bir yeni talime kadar sanki çalışma hummasına yakalanmıştım.

Okuyucularımın bir bölümü biliyorlar; beyin yorgunluğu bende aşırı kas ağrılarına yol açıyor ve bana dayanılmaz ağrılar veriyor. Her yıl bir ay beni yatırıyorlar; doktorlar uyuşturucularla beni dünyadan uzaklaştırarak kendime getiriyorlar.

Üç Şubat günü Muammer Hoca’nın cenazesine katıldım. Katledildiği evde, Hoca ünlü bir aydın ve ben eylemci bir üniversite öğrencisi, yakınlığımız vardı. Derinden üzüldüm. Dört Şubat gününü Ertuğrul Kürkçü ve diğer arkadaşlarla ortak yayın imkanlarını tartışarak geçirdim. Beş Şubat gününe ait notlarımda şunlar var: "Koştum. Kahvaltı yapamadım. Hiç bu kadar yorgun olmadım." Biraz ilerde şu notlar var: "Şimdi tekrar yatıyorum. Anlamıyorum. Hasta mıyım? Elim, kolum, vücudum titriyor."

Doğrusu önce çok korktum; ancak öğleye doğru dayanılmaz kas ağrılarım başladı. Fakat ben hem ağrılardan ağlıyor ve hem de seviniyordum. "Bu benim hastalığım, bu benim hastalığım, ben bunu biliyorum" diye seviniyordum. Bilmek, beni hep sevindirmiştir.

Ağrılarımı gözlemeye ve gözlemlemeye karar verdim. Şimdi gözlemlerimi kaydetmek istiyorum.
Önce aşağıdalar. Karın boşluğunda bir telaş duyuyorum. Sonra vücudumda, ayaklarımın bir veya ikisinde, her zaman değişiyor, bir yoklama yapıyorlar. Sonra kaslarımın birine konuyorlar.
Ağrı, büyük bir ağırlığın sonucudur.

Kaslarımın birine dayanılmaz bir ağırlığı bindiriyorlar. Sonra bütün vücudumu ağrılarının özgürlük alanı yapıyorlar.
Bütün vücudumu işgal ediyorlar.
Cengiz’in sürüleri, Timur'un sürüleri, Moğol sürüleri bütün vücudumu işgal ediyorlar. Bütün ağırlıklarını özgürce ve hoyratça oynatıyorlar.

Cengiz'in sürüleri, Timur'un sürüleri, Moğol sürüleri, Orta Asya'dan gelip Ortaçağ'ın tüm işkencelerini bana uyguluyorlar. En çok uyguladıkları üçtür: Yüzbinlcrce pensovi kaslarımın ucuna takıp çekiyorlar veya demir bir yelek giydirip sürekli sıkıştırıyorlar, bu yetmeyince ayaklarımdan ve kollarımdan ters yönde çekerek vücudumu koparmak istiyorlar.
Cengiz'in sürüleri Timur'un sürüleri, Moğol sürüleri bir tek elektriği bilmiyorlar.

Bir halk, bir sınıf, bir ulu'' kaç kez işgal edilir; bilim, somutun zenginliğinde soyutlamadır. İşgalcilerin çekilişini soyutlamak istiyorum. Çünkü vücudumu binlerce kez işgal ettiler ve binlerce kez çekildiler. Cengiz'in sürüleri, Timur'un sürüleri, Moğol sürüleri... Bunların zenginliğinde soyutlama yapmak zorundayım. Halkların, sınıfların, ulusların herbirinin binlerce kez işgal edilmelerinden doğan şanslı eksikliği gidermek istiyorum.

Önce aşağıda, yine karın boşluğunda, bir telaş var; belirsiz, bilemiyorum. Müthiş kargaşalı, planız, düğün de olabilir, bayram da. Ne oluyor; bunu önce gözüm farkedivor; daha doğrusu gözümde bir ışık farklılığı ortaya çıkıyor. Görmek, belki de gözde bir ışık değişimidir; bilemiyorum. Ancak günümüzdeki bu ışık değişimini, ilk önce, yüzüm izliyor; yüzümde belli-belirsiz bir rahatlama duyuyorum. Cengiz'in sürüleri, Timur'un sürüleri, Moğol sürüleri, bütün ağırlıklarıyla üzerimde oynarken belli belirsiz bir hareket önce bir ışık değişikliği oluyor ve bunu gözüm farkediyor.

Bunu şaşırtıcı bir gözlem sayıyorum. Ressam Rasin'in insanı, gözünde yoğunlaştırmasını seviyorum; şimdi anlamaya başlıyorum. İnsanın yüzünün, gözündeki ışığa yakın olduğunu da görme mutluluğunu duyuyorum.
Sonra gerçekten çekiliyorlar.

Gözümün önce ışık sayıp farkettiği, yüzümün rahatlama kabul edip kaydettiği işgalcilerin çekilişi gerçekleşiyor. Cengiz sürüleri, Timur sürüleri, Moğol sürüleri işgal ettikleri vücudumdan ricat ediyorlar.

Doğulu kadınlar, oğullarını ya da kocalarını kaybeden kadınlar, acılarım neden, göğüslerini döverek, yüreklerini parçalayarak karşılarlar? Herhalde cevabı var; ancak şu anda benim için sorular daha önemlidir.

Moğol sürüleri giderken bazan kendimi, elimi bileğimden büküp kırmaya çalışırken buluyorum. Bazan yumruk yapıp bir yerleri dövüyorum. Ancak bunun bilincine çok sonradan varıyorum.

.....




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues