La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Vatandaşlık Açısından Kürt Sorunu


Auteur :
Éditeur : Küyerel Date & Lieu : 1997, İstanbul
Préface : Pages : 286
Traduction : ISBN : 975-7030-02-3
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Eki. Vat. N°3939Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Vatandaşlık Açısından Kürt Sorunu

Vatandaşlık Açısından Kürt Sorunu

Tarık Ziya Ekinci

Küyerel

Bu kitap Kürt asıllı bir aydınımızın, Kürt sorununa demokratik ve barışçı bir çözüm getirme çabasının ürünüdür. Kitabın yazarı Sayın Dr. Tarık Ziya Ekinci ile 30 yıldan fazla bir süredir aynı sosyalist siyasal çizginin izleyicileri olarak tanışıyoruz. Kendisi Kürt sorununu bir aydın olarak yüreğinde duyarak olduğu kadar, Diyarbakır'da halkının arasında doktor olarak, Ankara’da Meclis’te milletvekili olarak, cezaevlerinde sanık ve hükümlü olarak ve yurtdışında siyasal sürgün olarak, yani tüm yönleriyle yaşayarak da tanımıştır. Bu kitap onun hem bu geniş ve çok yönlü deneyimlerinin bir yansıması hem de ülkesinin insanlarına karşı duyduğu sevgi yüklü sorumluluğunun bir ürünü ve kanıtıdır.

Okuyucuların dikkatini özellikle kitaptaki çözüm önerilerinin geçmişi canlandırmaya dönük olmadığına, tersine ilericiliği ve çağdaşlaşmayı hedeflediğine çekmek isterim. Gerçekten yazarımız Kürt sorununa yalnız insan haklarına dayalı, demokratik ve barışçı değil, fakat aynı zamanda çağa uygun ilerici çözümler getirmiştir. Öyle ki, Kürtlerle ilgili etnik bir sorunumuz olmasaydı bile, bu kitapta önerilmiş olan değişikliklerin çoğunun, özellikle yapısal sorunlarla ilgili olanların, Türkiye’nin ileri, çağdaş bir toplum olması için de geçerli olduğunu belirtmek isterim. Bu noktanın, yani önerilerin ilerici-çağdaş nitelikte olduklarının önemini ne kadar vurgulasam azdır. Çünkü bu öneriler uygulanınca yalnız Kürt sorunu çözülmeyecek, Türkiye de bir bütün olarak çağdaşlaşacak ve ileri gidecektir.



Dr. Tank Ziya Ekinci 1925’te Lice'de dünyaya geldi. Türkçeyi diğer okul arkadaşları gibi ilçenin tek ilkokulunda öğrendi. Ortaokulu ve Liseyi Diyarbakır'da okudu. 1949’da İstanbul Tıp Fakültesinden mezun oldu. İhtisas için bir süre Paris’te kaldı. 1957'de mütehassıs hekim olarak Diyarbakır'a yerleşti. Mesleki etkinliklerle birlikte aktif politika yaptı.

Demokrasi ve insan hakları konusunda yoğunlaşan politik çalışmalarını 1957-1960 arasında CHP'de ve 1960 darbesinden sonra da TİP'te yürüttü. 1965'te TİP Diyarbakır milletvekili seçildi. Meclis çalışmalarında da demokrasi, insan hakları ve kültürel hakların savunulmasına öncelik verdi.

12 Mart'ta Diyarbakır'da iki yıl tutuklu kaldı. 12 Eylül döneminde de çeşitli polisiye tertiplerle 5 kez tutuklandı. 1982'de kısa bir süre özgür kalınca yurt dışına çıktı ve 1989'a kadar Paris'te yaşadı. 1989'da Türkiye'ye döndü ve İstanbul'a yerleşti.
Parlamento konuşmalarından oluşan Doğu Dramı adlı kitabı 1966’da yayımlandı.
1995'de yayımlanan "Devlet ve Ben" adlı kitabı, 12 Mart ve 12 Eylül'de yaşadığı acılı serüvenlere dayanan özlü bir devlet eleştirisidir.

Tarık Ziya Ekinci'nin, ayrıca, Sosyalist çevrelerce çıkarılan çeşitli dergi ve gazetelerde pek çok yazısı yayınlanmıştır.

 



Bu kitabı, kimi siyasilerin kurduğu ve yönettiği çetelerin aydın bir Kürt olduğu için hunharca katlettikleri sevgili kardeşim Av. Yusuf Ekinci'nin aziz anısına adıyorum.

SUNUŞ


Bilindiği gibi Kürt sorunu öteden beri Türkiye’nin demokratikleşmesi ve ekonomik kalkınmasının önündeki en büyük engeldir. Sorun 1984’de PKK’nin silahlı eylemlere başlaması ile birlikte yeni bir aşamaya girmiştir. Önceleri sıradan bir iç güvenlik sorunu olarak algılanan çatışmalar, sonraları kuzey Irak'ı da kapsamı içine almış ve daha sonra bölge ile ilgili diğer yabancı ülkelerin de şu ya da bu biçimde işe müdahale etmeye başlamaları ile Kürt sorunu uluslararası bir nitelik kazanmıştır.

Bugün doğu ve güneydoğu illerimizde PKK ile sürdürülen silahlı çatışmalarda her gün onlarca insanımız ölmekte ve yaralanarak sakat kalmaktadır. Buna ek olarak bölge halkı büyük maddi ve manevi sıkıntılar ve yokluklar altında ezilmektedir. Ayrıca bu savaş durumu, ülkeye trilyonlarca liraya varan ağır masraflara da neden olmaktadır. Bu durumda Kürt sorununun çözülmesi ve dolayısıyla bölgedeki silahlı çatışmaların da sona erdirilmesi en acil bir görev olarak karşımızda durmaktadır.

Bilindiği gibi Kürt sorunu, Kürt kimliğinin tanınmamış olmasından ötürü ortaya çıkmıştır. Bu nedenle çözümün de bu kimliğin tanınması ve gereklerinin yerine getirilmesi ile sağlanabileceği açıktır. Bu, söylenmesi kolay fakat gerçekleştirilmesi zor bir iştir. Bir kere sorunun gerçekten bir kimlik sorunu olduğunun herkese, inandırıcı bir biçimde anlatılması gereklidir. Ancak bu yetmez; buna ek olarak, kimliği tanımanın gereklerinin neler olduğu ve bunların hayata nasıl geçirileceklerinin de olabildiğince ayrıntılı bir biçimde ortaya konulması gerekir. Üstelik bütün bunlar bölücü değil, Türkiye’nin bütünlüğü içinde, yani demokratik ve barışçı bir anlayışla düzenlenecektir. Zaten ayrılıkçı-çatışmalı çözüm için öyle uzun boylu düşünmeye ve projeler üretmeye gerek de olmadığı açıktır.

Hal böyle olunca, pek çok kimsenin demokratik ve barışçı çözümlerden söz etmelerine karşın, benim bildiğim kadarıyla, daha hiç kimsenin böyle bir çözümü hayata geçirecek ayrıntılı bir proje ortaya koymamış olması anlaşılır bir şeydir. Gerçekten buna şaşmamak gerekir. Çünkü ülkemizde henüz Kürt sorununun çözümü ile ilgili özgür tartışmalar yapmaya ve projeler oluşturmaya elverişli demokratik bir ortam yoktur. Hem hükümet hem de PKK soruna kendilerinden bağımsız olarak çözüm getirilmesine çok şiddetli bir biçimde karşıdırlar. Bu nedenle herhangi bir kimsenin bu konu ile ilgili bağımsız çözüm projeleri üretmeye kalkışması, yalnız medeni değil fakat aynı zamanda fizik bir cesaret gösterebilmesine bağlıdır.

İşte elinizdeki bu kitap Kürt asıllı bir aydınımızın, bu cesareti göstererek, Kürt sorununa demokratik ve barışçı bir çözüm getirme çabasının ürünüdür. Kitabın yazarı Sayın Dr. Tarık Ziya Ekinci ile 30 yıldan fazla bir süredir aynı sosyalist siyasal çizginin izleyicileri olarak tanışıyoruz. Kendisi Kürt sorununu bir aydın olarak yüreğinde duyarak olduğu kadar, Diyarbakır’da halkının arasında doktor olarak, Ankara’da Meclis’te milletvekili olarak, cezaevlerinde sanık ve hükümlü olarak ve yurtdışında siyasal sürgün olarak, yani tüm yönleriyle yaşayarak da tanımıştır Bu kitap onun hem bu geniş ve çok yönlü deneyimlerinin bir yansıması hem de ülkesinin insanlarına karşı duyduğu sevgi yüklü sorumluluğunun bir ürünü ve kanıtıdır.

Okuyucuların dikkatini özellikle kitaptaki çözüm önerilerinin geçmişi canlandırmaya dönük olmadığına, tersine ilericiliği ve çağdaşlaşmayı hedeflediğine çekmek isterim. Gerçekten yazarımız Kürt sorununa yalnız insan haklarına dayalı, demokratik ve barışçı değil, fakat aynı zamanda çağa uygun ilerici çözümler getirmiştir, öyle ki, Kürtlerle ilgili etnik bir sorunumuz olmasaydı bile, bu kitapta önerilmiş olan değişikliklerin çoğunun, özellikle yapısal sorunlarla ilgili olanların, Türkiye'nin ileri, çağdaş bir toplum olması için de geçerli olduğunu belirtmek isterim. Bu noktanın, yani önerilerin ilerici-çağdaş nitelikte olduklarının önemini ne kadar vurgulasam azdır. Çünkü bu öneriler uygulanınca yalnız Kürt sorunu çözülmeyecek, Türkiye de bir bütün olarak çağdaşlaşacak ve ileri gidecektir.

Tarık Ziya Ekinci arkadaşımın bu kitabının Kürt sorununun barışçı çözümüne büyük katkıda bulunacağına inanıyor ve bunu daha başka çalışmaların izlemesini diliyorum.

Sadun Aren
14 Ağustos 1997- Çeşme



Vatandaşlık* ve Alt Kavramları

Vatandaşlığın Oluşumu

Vatandaşlık kavramını algılayabilmek için tarihsel gelişine içinde bireyin dinsel ve siyasal otorite karşısındaki konumunu irdelemek gerekir.

Köleci toplumlarda sadece köle sahipleri ile köleler vardı. Devlet, köle efendi ilişkilerini korumak ve sürdürmekle görevli idi. Kölelerin efendilerini bırakma ya da onların iradesi dışında hareket etme özgürlükleri yoktu. Bu düzende bağımsız birey kavramı oluşmadığı için birey, ya köledir ya da köle sahibi efendidir.

Feodal toplumda ise toprağa bağlı sertler ve senyörler vardı. Burada da özgür birey yoktu. Kölelerden daha iyi konumda olmalarına ...

* Vatandaşlık deyiminin Türkçe karşılığı yurttaşlıktır. Ne var ki hem anayasa dilinde, hem de siyasetçilerin günlük konuşmalarında yurttaşlık yerine vatandaşlık deyimi kullanılmaktadır. Bu yaygın kullanımdan ötürü vatandaşlık deyiminin tinsel ve psikolojik açıdan yüklü olduğu anlamlar daha kapsamlı ve daha etkili olduğundan sözcüğün anlamını gerçek boyutlarıyla algılamak için yurttaşlık deyimi yerine vatandaşlık deyimi yeğlenmiştir. Örneğin, yerleşik değer yargılarına göre "vatan haini" suçlaması psikolojik olarak "yurt haini" suçlamasından daha büyük tepki yaratmaktadır.




 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues