La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

İsmail Beşikçi


Auteurs : |
Éditeur : İletişim Date & Lieu : 2011, İstanbul
Préface : Pages : 616
Traduction : ISBN : 13: 978-975-05-0865-3
Langue : Kurde, TurcFormat : 160x230 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Unl. Ism. N°261Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
İsmail Beşikçi

İsmail Beşikçi

Barış Ünlü
Ozan Değer

İletişim


İsmail Beşikçi, Türkiye’de “düşünce özgürlüğü” sorununun simgesidir. 1970’lerin başından bugüne dek kitaplarına, yazılarına sürekli dava açıldı, toplamda on yedi yıl hapiste yattı. İsmail Beşikçi, Türkiye’de Kürt sorununun “tabu” oluşunun da simgesidir. Kürt sorunuyla ilgili öncü çalışmaları, onun hep “mahkemelik” olmasına ve üniversitede barındırılmamasına yol açtı.


Barış Ünlü ve Ozan Değer’in emeğiyle ortaya çıkan bu kitaptaki yazıların bir bölümü, İsmail Beşikçi’nin -veya onu aşk ve hürmetle sevenlerin yıllarca verdiği adla “Sarı Hoca”nın- kişiliğiyle ilgilidir. Kitabın geniş bölümünü ise, onun eserinin ilhamıyla, Kürt sorununun farklı dönemleri, farklı bağlamları üzerine yazılar oluşturuyor. Kürt sorununun aynasında Türkiye’de demokrasi, insan hakları, üniversite sorunlarını tartışan yazılar da bu çerçeveyi tamamlıyor.

Bu kitap, Kürt sorunu üzerine yüklü bir muhasebe olduğu kadar, İsmail Beşikçi’ye bir saygı armağanı...

Kaya Akyıldız, Gökçen Alpkaya, Kerem Altıparmak, Ahmet Aras, Ruşen Arslan, Abdurrahman Aydın, Fikret Başkaya, Oya Baydar, Mehmet Bayrak, Murat Belge, Haşan Bildirici, Hamit Bozarslan, Martin van Bruinessen, Handan Çağlayan, Ozan Değer, Temel Demirer, Yücel Demirer, Şeyhmus Diken, Ragıp Duran, Şakir Epözdemir, Işık Ergüden, Ümit Fırat, Cevat Geray, Haluk Gerger, Sabahattin Güllülü, İbrahim Gürbüz, Talat İnanç, Zeri İnanç, Levent Kanat, Karin Karakaşlı, Ruşen Keleş, İoanna Kuçuradi, M. Malmîsanij, Recep Maraşlı, H. Mem, Murathan Mungan, Baskın Oran, Ahmet Önal, İzzettin Önder, Hüsnü Öndül, Sibel Özbudun, Ünsal Öztürk, Necmettin Salaz, Esra Sarıoğlu, Murat Sevinç, Ahmet Soner, İlhan Tekeli, Mustafa Topal, Bedahet Tosun, Barış Ünlü, Nabi Yağcı ve Halit Yalçın’ın katkılarıyla.



ÖNSÖZ


Bariş Ünlü - Ozan Değer

İsmail Beşikçi Türkiye’nin ve dünyanın 20. yüzyılda yetiştirdiği en önemli entelektüellerden biri. Buradaki entelektüel kavramı bilgi üreten ve yayan insandan ziyade, kendi devletine ve egemenlere karşı hakikati söyleyen, tabuları yıkan, yasak konulara değinen, yalanları deşifre eden, ezilen, horlanan ve dışlananların yanında, onların sesi olan, gösterdiği bu cesaret ve ahlak nedeniyle de çeşitli bedelleri ödemeyi göze alan kişiyi anlatıyor. Bu anlamda İsmail Beşikçi hakiki, evrensel manada bir entelektüel. Kürt’ün ve Kürtçe’nin varolduğunu ve sadece varoldukları için zulüm gördüklerini 1960’larda söylemiş; 1970’lerde Türk resmi ideolojisinin yalanlarını ve suskunluklarını bilimsel çalışmalarıyla deşifre etmiş; 1980’lerle birlikte ise Kürt Hareketi’nin Kürt toplumunu nasıl dönüştürdüğünü, kişilikli bir halk haline getirdiğini yazmaya başlamış ve hareketi genel hatlarıyla her zaman savunmuştur. Devlet ise bütün bunlar karşılığında, bedel olarak, Beşikçi’yi üniversiteden tasfiye etmiş, 17 yıldan fazla cezaevlerinde tutmuş, kitaplarının tamamına yakınını yasaklamıştır.

Ancak Beşikçi özelinde, entelektüel kavramının başka ve en az yukarıdakiler kadar önemli olan bir diğer yönünü daha vurgulamak gerekiyor. Beşikçi, yazdıkları ve söyledikleriyle sadece devletin ve egemenlerin tepkisini çekmemiştir; aynı zamanda, içinden çıktığı kendi “cemaati”, kendi “köyü” olan Türk solu ve akademisinden de büyük ölçüde dışlanmıştır. Üslubundan değil, söylediklerinin içeriğinden dolayı. Entelektüel olmak, aile fertleri dahil en yakındakilerin dışlamasını bile göze almak demek oluyor. Bu, resmi ideolojinin sağ-sol demeden bütün topluma ve siyasete nüfuz ettiği Türkiye gibi ülkelerde özellikle geçerli.

Bütün bunlara rağmen ve belki de bütün bunlar nedeniyle, Beşikçi Türkiye’de çok az bilinmektedir. Aslında Türkler arasında demek gerekir, çünkü Kürtler Beşikçi’yi ve O’nun değerini çok iyi biliyorlar. Sadece Kürt aydınları değil; Kürt köylüleri, göçebeleri, girişimcileri, aşiret reisleri vs. de Beşikçi’yi çok iyi bilmekte, sevip saymaktadır. Buna tanıklık eden belki binlerce anı, yazı, görsel malzeme var; bir kısmını bu kitapta okuyacaksınız. Türkler arasındaki genel durum ise bunun tam tersidir. Beşikçi ya bilinmemektedir ya da suskunlukla veya ilgisizlikle geçiştirilmektedir. Burada Türk aydınlarından, okumuş yazmışlarından bahsediyoruz. “Sıradan” bir Türk’ün Beşikçi’yi bilmesi ve önemsemesi zaten beklenemez. Aydınların bilgisizliği, suskunluğu ve ilgisizliği ise herhalde üzerinde durulması gereken, ciddi bir konudur. Çünkü önemli bir hastalığın, nedeni olmasa da, semptomudur. Elbette Türkler arasında da istisnalar vardır, ki bu kişilerden bazıları bu kitap için yazı da yazdılar. Burada kuraldan bahsediyoruz.

Elinizdeki kitap, Beşikçi hakkındaki bu sessizliği biraz olsun kırma amacı taşımaktadır. Bunu yaparken de, Beşikçi’nin hayatı, eserleri ve kişiliği hakkında önemli bilgiler sağlamayı umuyor. Kitaptaki çeşitli yazılarda sadece Beşikçi değil; Kürt Hareketi’nin farklı dönemleri, oluşumları ve yazarların kendi hayatları da var. Bir başka deyişle bu eser aynı zamanda Kürt Sorunu, hareketi ve aydınları hakkındadır. Kitabın ilk üç bölümü doğrudan Beşikçi üzerinedir. Birinci bölüm Beşikçi’nin bilimadamlığı ve entelektüelliği üzerine odaklanırken; ikinci bölüm Beşikçi üzerine genel düşünceler, notlar olarak okunabilir; üçüncü bölüm ise Beşikçi’yi farklı dönemler ve farklı mekânlarda incelemektedir. Dördüncü bölüm de, Beşikçi’nin ilgilendiği konular üzerine yazılardan oluşmaktadır. Yazıların hepsi ilk defa burada yayımlanmaktadır.

Başlangıçtan beri, bu kitabın salt bir Beşikçi övgüsü olmanın ötesine geçmesini istedik ve amaçladık. Bu doğrultuda, neredeyse her yazardan Beşikçi’yi belli bir tema, belli bir dönem, belli bir kurum veya belli bir mekân bağlamında değerlendirmesini rica ettik. Böylece, Beşikçi’nin hayatını ve eserlerini 1960’lardan bugüne çeşitli tarihsel bağlamlar içinde kapsamış olacaktık. Bu beklentimiz, bütünüyle olmasa da, karşılandı diyebiliriz. Tabii konu İsmail Beşikçi olunca övgüden ve hayranlıktan kaçınmak; bazı özelliklerinin farklı yazılarda tekrar tekrar vurgulanmasını önlemek zor. Örneğin, Beşikçi’ye neredeyse “doğaüstü” özellikler atfeden ifadeler bu kitapta da var. Ancak bu tür duygu ve düşüncelerin Beşikçi’yi tanıyanlar arasında çok yaygın olduğunu unutmamak gerekir. Böyle okunursa, bu ifadelerin “Beşikçi fenomeni” hakkında çok öğretici olduğu da söylenebilir.

Elbette bu kitaptan çok daha iyisi yapılabilirdi. İsmail Beşikçi de çok daha iyisini hak etmektedir. Ancak bu bir başlangıçtır. Beşikçi ve dönemi hakkında biyografilerin, nehir söyleşilerin ve başka derleme kitapların ortaya çıkacağını öngörebiliriz. Bu türden çabaları destekleyecek olan vakıf veya araştırma merkezlerinin ortaya çıkmasını da umuyoruz.

Süreç boyunca Faruk Alpkaya, Tanıl Bora, Levent Cantek, Bülent Duru, Zeri İnanç, Necmettin Salaz, Esra Sanoğlu ve tüm İletişim Yayınları çalışanlarının önemli ve değerli yardımlarını gördük. Kendilerine müteşekkiriz. Kitaptaki hatalar ise bu noktadan sonra sadece bize aittir.

15 Ocak 2011, Ankara



İsmail Beşikçi Fenomeni: Bir Parrhesiastes’in Oluşumu

Barış Ünlü

Parrhesiastes Antik Yunan’da hakikati söyleyen kişiler için kullanılmış bir kavram. Parrhesiastes retorik kullanarak dinleyicinin üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışmaz, düşündüğünü ve bildiğini dolaysız ve açık bir şekilde anlatır. Sizden daha güçsüz insanlara hakikati söylemek kişiyi parrhesiastes yapmaz; asıl ölçüt güçlülere, tiranlara karşı söyleyebilmektir. Hakikati söylemek riskli ve tehlikeliyse, karşımızda bir “yaşam ya da ölüm” etkinliği var demektir. Bu tehlikeyi bilerek göze alan kişi dürüsttür. Dürüstlük ise belli bir ahlak yapısını işaret eder, ki o ahlak yapısı hakikate ulaşabilme yolunda en temel dayanak noktasıdır: “... hakikatin elde edilmesi, birtakım ahlaki niteliklere sahip olunması yoluyla garanti altına alınmış olur. Bir insan birtakım ahlaki niteliklere sahipse, bu onun hakikate erişebilme imkânı olduğunun ispatıdır (ve tersi durum da geçerlidir).”1 Parrhesia tartışmalarında, “kişinin hayatını değiştirip dönüşmesi teması” çok önemlidir. Bu dönüşüm içinse, kişinin ilk önce kendi hakkında bilgi ve tefekkür sahibi olması gerekir. Hakikate ulaşmak ancak kişinin kendisinden başlaması, kendisi hakkındaki hakikati anlamasıyla mümkündür. Örneğin Sokratik parrhesia etkinliği, insanın kendi hakkındaki cehaletinin farkına varmasını ve değişmesini amaçlar. Hakikati kavramaya başlayıp, kendisi ve başkaları hakkında kaygı duymaya başlayan kişi dönüşecektir:
“Tabii ki dönüşüm, parrhesia kullanan bir hatibin, çevresindeki yurttaşlara uyanmalarını, daha önce kabul ettiklerini reddetmelerini ya da daha önce reddettiklerini kabul etmelerini söylediği zaman yol açmaya çalıştığı fikir değişikliğinden tamamen farklı bir şey değildir. Ancak felsefi pratikte kişinin fikrini değiştirme mefhumu daha genel ve geniş bir anlam kazanır; zira artık mesele kişinin inanç ya da kanılarını değiştirmek değil, yaşam tarzını, diğerleriyle olan ilişkisini ve kendisiyle olan ilişkisini değiştirmektir.” 2

.....

1 Michel Foucault, Doğruyu Söylemek, çev. Kerem Eksen, (İstanbul: Aynntı, 2005), s. 10-13.
2 A.g.e., s. 81-84.

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues