ÖNSÖZ
"Öcalan Komplosu" ve onun yasal olmayan bir şekilde kendi düşmanına esir düşmesine yol açan olaylar başta Kürt halkı olmak üzere dünya kamuoyunu sarstı. Bu kitabın büyük bir bölümü tarihin en eski halklarından biri olan Kürtlerin Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin Lideri Abdullah Öcalan'ı Türk zindanlarına götüren oyunun perde arkasını açmayı amaçlamakta...
Bilindiği gibi bu olay bir çok kesim tarafından kullanılıdı; Öcalan'ı Yunanistan'a getiren sorumsuz politikacıların ve onu Nairobi'ye gönderen ve sonuçta tutuklanmasına yolaçan (bu defa) yetkili politikacıların kullandığı ve dezenformasyona uğrattıkları bir konu oldu. Türkler ve PKK ile aynı düşünmeyen Kürt çevreler de kendi cephesinde Öcalan Komplosu'nu Apo ve Kürt Ulusal Kurtuluş Hareketine karşı kulandı. Her kesin bu olayı istediği gibi kulanabilmesinin nedenlerinden biri de, Kürt Lideri'nin Imralı'da esir düşmesine yol açan belge ve bilgilerin kamuoyuna zamanında sunulmamasıydı.
Birçok kesim bu kitabın yayınlamasında geç kalındığını ve fırsatçıların, saygın insanların onurunu zedeleyecek kadar kirli bilgi yaydıklarını ve bunu kullandıklarını söylediler. Belkide haklıdırlar. Ama okuyucunun saygısına sığınarak, uluslararası bu olayın tarihi şahidi olarak, kitabın ne büyük zorluklar ve engellemelere rağmen önce Yunanca daha sonra da Türkçe basıldığının, zorluklarını bana sorun deme hakkina sahip olduğumu düşünüyorum...
Yunan halkının dediği gibi "Hiç olmamaktansa varsın geç olsun”. Herkese iyi okumalar diliyorum. Savvas Kalenteridis
Giriş
Yıl 1999, Şubat'ın 16'sıydı. Dünya kamuoyu, Türk televizyonlarından alınan ateşli Türk ırkçılığının görüntüleriyle sarsılıyordu. Kürt Ulusal Kurtuluş Hareketi'nin lideri Abdullah Öcalan'ın elleri kelepçeli, gözleri bantlı fotoğrafı ve arkasındaki fonda Türk bayrağı... Öcalan, Kenya'nın başkenti Nairobi'de iki hafta boyunca Yunan Elçiliği'nde misafir edildikten sonra, 15 Şubat'ta kaçırılmıştı. Geniş bir kesim için henüz açıklığa kavuşturulmamış şekilde gerçekleşen bu operasyon sonucu Öcalan, Marmara Denizi'ndeki imralı Adası'na yani Yunanlılar'ın eski Kalolimnos Adası'na götürülmüştü. Abdullah Öcalan, yani tanınan diğer adıyla Apo, Kuzey Kürdistan'daki (Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu dediği bölgeler) Kürt Ulusal Kurtuluş Mücadelesi ile özdeşleşen PKK'nin lideri olarak yıllarca sahnedeydi. Bu nedenle, tutuklanması kamuoyunu meşgul etmişti.
Apo'nun tutuklanması, Türkiye'nin ulusal bir başarısı -ki öyleydi- olarak gösterilirken, Türk milliyetçiliğinin de doruğa çıkmasını sağlamıştı. Ayrıca, seçim sonuçlarını da etkilemişti. Nasyonal Sosyalist Bülent Ecevit ile (ki, Atilla harekatının -Yunanlılar, Türklerin Kıbrıs'taki 1974 işgalini bu adla anarlar- Kıbrıs'ta görünen başrol oyuncusuydu) aşırı milliyetçi, Bozkurtlar'ın Partisi MHP'nin başkanı Devlet Bahçeli'nin oy oranları yükselmişti.
Apo'nun yasal olmayan bu kaçırılışı, aynı zamanda onurlu Yunanlı'ları da derinden yaralamış, politik kesimde ve halkın önünde hükümetin olayda izlediği çizgi, ciddi sorular yaratmıştı. Ayrıca Konstantinos Simitis Hükümeti'nde de çok şiddetli sarsıntılara neden olmuştu. Çünkü, 'Apo'nun hayatını koruma' adı altında Yunan Hükümeti'nin kritik 'Kenya' seçimi kararı, şu ana kadar bilinmeyen koşullar altında alınmıştı. Bunun yanında, şiddetli sarsıntılar sonucu Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos görevden alınmış; Yorgo Papandreu'ya ise, dişişleri bakanlığı görevindeki parlak ve başarılı döneminden sonra, PASOK Genel Başkanlığı yolu açılmıştı.
Yunan halkı başından beri açık biçimde, tutuklu Kürt liderinin ve zorluklara katlanan Kürt halkının yanındaydı. Ancak Yunan halkı; Kürtlerin amaçsız ve anlamsız biçimde Yunanistan'ın dış ülke temsilciliklerini işgal etmeleri ve PKK'nin o dönem temsilcisi olduğu söylenen Dilan kod adlı bayanın, Nairobi'den döner dönmez Atina'da yaptığı 'basın toplantısı'ndaki kaba ve anlaşılmaz tavrı karşısında 'donup kalmıştı'! Bunu fırsat bilen bu trajedinin gerçek sorumluları, kendi sorumluluklarını gizlemek için Kürtlerin bu tutumunu basın yoluyla ön plana çıkarıp Yunan kamuoyunu kontrol etmek istediler. Aynı zamanda gerçek sorumluların ortaya çıkmaması için de Kürt konusunu lanetlemeye başladılar. O süreçte Kürt Sorunu'nu konuşmak ve tartışmak isteyen, buna cesaret eden her sesi de kısıtladılar.
Bu süreçte Kürt Sorunu tekrar, 'Made in USA' olarak dünya gündemine geliyor, Washington'un bilinen plan ve amaçlarından bağımsız olarak, bölgenin Jeopolitik haritasını değiştiriyor. Sonuç olarak; Akdeniz, Ortadoğu, Kafkaslar, Karadeniz, Balkanlar ve Ege çokgenini içine alan bölgede dengeler değişmektedir. Yukarıdaki koşullar ve değişimler karşısında Yunanistan'ın, bütün bu konularla ilgili olarak tavır ve politika ile yerini belirlemesi zorunluluğu var. Çünkü, bu sorunların tümü Yunanistan'a dokunuyor. Abdullah Öcalan'ın yasal olmayan kaçırılışı ve bu çok ...
|