La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Toplum ve Kuram, Lêkolîn û Xebatên Kurdî


Auteurs : | | | |
Éditeur : Toplum ve Kuram Date & Lieu : 2009, İstanbul
Préface : Pages : 300
Traduction : ISBN : 978-605-60675-0-1
Langue : Kurde, TurcFormat : 160x240 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Erc. Kur. N°3269Thème : Politique

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Toplum ve Kuram, Lêkolîn û Xebatên Kurdî

Toplum ve Kuram, Lêkolîn û Xebatên Kurdî

Harun Ercan

Toplum ve Kuram


Bu yazının amacı, Türkiye'de ulus-devlet oluşumunun 1920’lerden 1960’lara kadarki dönemini Kürt meselesini merkeze alacak bir şekilde tartışmaktır. Türkiye üzerine yapılan tarihsel-sosyolojik çalışmaların buluşma noktalarından bir tanesi, belirtilen süreç içerisinde Kürtlüğün mesele olma hallerine dair çok az söz söylüyor olmalarıdır. Bu odak kaymasının akademik-politik sebepleri bir köşede dursun; merkezileşme, bürokratikleşme, militarizm ve temsiliyet politikaları üzerinden yürüyen modem-kapitalist-ulus-devlet inşası karşısında bölgesel-yerel meydan okumaların ulus-devlet yapılarına etki etmelerinden dolayı, malum odak kaymalarının sosyal bilimler açısından sağlıklı bir yere tekabül ettikleri söylenemez. Tarihsel bağlamda, Türkiye’de Kürt meselesini yerli yerine oturtmanın güncellikle olan bağlantısı ise, hala bir ulus-devlet kristalleşmesi gerçekleştirememiş olan Türkiye Devleti’nin (TD)2, "Kürt Meselesi” ile imtihanının tarihsel kökenleriyle ilişkisini sorgulamayı gerektirmektedir.

Teorik Çerçeve: Toplumsal Gücün Kökenleri Üzerine Tarihsel sosyoloji alanında yapılan çalışmalar arasından, ulus-devletlerin inşa edilme dinamiklerinin ve bunun ürünü olan merkezileşme çabalarını hedef alarak geliştirilen direniş mücadelelerinin etraflıca ele alınmasına olanak tanıyan Michael Mann’ın çalışmalarına odaklanılabilir. Mann’ın önermiş olduğu ...



BU SAYIDA


Toplum ve Kuram’ın ilk sayısı okuyuculanyla buluşuyor. Türkiye’de Kürt çalışmalarını, sosyal bilimlerin ışığı altında ama aynı zamanda Türkiye’de ve genel olarak akademi dünyasında sosyal bilimlerin sınırlanın, açmazlarını, sıkıntılannı aklında tutarak yürütmeye çalışacak olan dergimiz, bu sayıda yer alan yazılar ve çalışmalar ile beraber bu çetrefilli ve daha önce denenmemiş yola “ilk taşlarını döküyor. Önceden de duyurduğumuz gibi dosya konusunu “Kürt Toplumunda Değişim Dinamikleri ve Sınıflar" olarak belirlediğimiz ilk sayımızda, dosya konusu içinde yer alan altı farklı çalışmayı okuyucularımızın ilgisine sunmuş bulunmaktayız. Bu çalışmalar dışında, “Akademi Üzerine” isimli bölümümüz, dosya dışı yazılarınız ve kitap tanıtımlarımız da dergimizin sayfalarında yer almakta.

Dosya yazılarınızın ilki, Harun Ercan’a ait. Türkiye'de ulus devletin kurulma aşamasında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Kürtler ve Kürt bölgesi arasındaki ilişkilere, çatışmalara yoğunlaşan Ercan, tarihsel olarak 1960’lara kadar getirdiği çalışmasında, hem resmi tarihin hem de bu anlatıya alternatif olarak çıkan Kürt tarih yazımının bildik kalıplarına karşı çıkıyor. Bu kalıpları tekrarlamak yerine, meseleyi devlet teorileri ekseninde, daha farklı bir zemine taşıyan Ercan, göz ardı edilmiş ya da üzerinde çok fazla durulmamış sorunları ve problemleri tartışmaya açıyor, bunlara cevaplar ve çözümler arıyor.

Nilay Özok ise Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) hakkındaki çalışmasıyla bu sayıda yer alıyor. 1970’lerde, Güneydoğu Anadolu bölgesinde aslen büyük çaplı bir altyapı yatırımı olarak doğan GAP’ın, 1990’lar ve 2000’ler boyunca değişen konjonktür, savaş koşulları ve devlet zihniyeti ile beraber edindiği yeni biçimleri ve işlevleri, kalkınma literatürü ve neo-liberal dönüşüm hakkındaki yeni dönem eleştirilerinin ışığında tartışmaya açan Özok, GAP’ın Türkiye kamuoyunun zihninde yer alan görüntüsünün aksine, çok daha farklı boyutlara ve yansımalara sahip bir proje olduğuna dikkat çekiyor ve GAP İdaresi’nin kendi yayınlarında yer alan belgeler ve veriler ile dönemin basınında yer alan haberler yardımıyla bu tezini destekliyor:

Hollandalı beş akademisyenin (Jacob van Etten, Joost Jongerden, Hugo J. de Vos, Annemarie Klaasse, Esther C.E. van Hoeve) ortak çalışmasında ise 1990’lar boyunca süre giden savaşın genelde göz ardı edilen bir yönü ortaya konuyor. 1990’lar boyunca bölgede Türk ordusu tarafından kontrgerilla stratejisi olarak yürütülen çevre tahribatının boyutlarına odaklanan bu çalışma, çatışma bölgelerini daha yakından mercek altına almak için sosyal bilimlerde son zamanlarda kullanılmaya başlanan jeo-uzamsal (geospatial) araştırma tekniklerinden faydalanıyor ve elde edilen verileri Tunceli özelinde yapılan bir saha araştırmasındaki bulgularla birleştirip, 90’lar boyunca yaşanmış çevre tahribatının net bir resmini önümüze seriyor. Jeo-uzamsal yöntemlerin sosyal bilimlerdeki uygulanabilirliğini ve kullanışlılığını da tartışmaya açan makale, aynı zamanda yaşanan silahlı çatışmanın boyutlarının jeo-uzamsal yöntemlerle incelendiği ilk akademik çalışma olma özelliğini de taşıyor.

Türkiye'de son 25 yıllık silahlı çatışma döneminde ön plana çıkmış olan Kürt “Barış Anneleri" hareketi dosyamızda yer alan beşinci makalenin merkezinde yer alıyor. Gözde Orhan bu makalesinde, toplumsal olarak kurgulanmış olan annelik kimliği ile politika arasındaki ilişki üzerine yoğunlaşarak, cezaevine konan ya da hayatını kaybeden çocukları için, 1980’lerden itibaren, Kürt anneleri tarafından ortaya konan direnişin ve mücadelenin tarihçesini bizlere aktarıyor ve bu mobilizasyonun, kadın hareketlerindeki ve yakın zamanlı siyasal tarihteki konumunu tartışıyor.

Betül Altuntaş ise, Türkiye’de 1980’ler ve 1990’lar boyunca gerçekleşmiş olan zorunlu göçün toplumsal sonuçları üstüne bir çalışmasıyla dergimize katkıda bulunuyor. Genelde etno-politik bir mesele olarak algılanan Kürt Meselesinin, geniş Kürt kitlelerinin Batı illerine zorunlu ya da gönülsüz göçü sonrası, toplumsal bir mesele olarak da ele alınması gerektiğini savunan Altuntaş, çalışmasında bu durumun nedenlerini, göstergelerini ortaya koyuyor. Zorunlu göç ile ortaya çıkmış olan kentsel yoksulluk; kadınların, gençlerin ve çocukların sosyo-ekonomik mağduriyetleri; ayrımcılık ve şiddet; sosyal dışlanma; kimlik sorunu konularını çalışmasının merkezine alan Altuntaş, 1990’lar boyunca Türkiye’de kamuoyu ve medya kuruluşları tarafından görmezden gelinmiş olan zorunlu göçün, artık yadsınamayacak hale gelmiş geri yansımalarını gözler önüne seriyor.

Türkiye gündemine, iş cinayetleri ile giren Tuzla Tersaneler Bölgesi hakkında, araştırma grubumuz tarafından hazırlanan hacimli çalışmamız, dosya yazılarımızın sonuncusunu oluşturuyor. Tuzla özelinde Kürt işçiler üzerine yoğunlaşan bu çalışma, çoğunlukla yoksulluk halleri ile özdeşleştirilmek istenen Kürtlerin, Türkiye genelindeki sınıfsal pozisyonlarını ve bir özne olarak oynadıkları rolleri önplana çıkartmayı amaçlıyor. Çalışmada, Tuzla tersanelerinde çalışan Kürt işçilerle yapılan derinlemesine mülakatlara dayanarak, PKK ile Türk Devleti arasındaki silahlı çatışma yüzünden Batı illerine göç etmek durumunda kalmış ya da zorla göç ettirilmiş Kürtlerin proleterleşme süreçleri geniş bir teorik çerçeveyle inceleniyor. Dünya çapındaki neo-liberal dönüşümün, Türk Devletinin hegemonik projesini ve Türkiye’deki iktidar ilişkilerini nasıl dönüştürdüğü ve Kürtlerin bu dönüşüm sürecinden nasıl etkilendikleri ve kendilerini bu süreçte nasıl konumlandıkları gibi konuları tartışmaya açan bu çalışma, vardığı sonuçlar kadar ortaya koyduğu sorular ve problematikler ile Türkiye’deki sınıf ve toplum araştırmalarına daha geniş bir perspektif kazandınnayı hedefliyor.

“Akademi Üzerine” isimli bölümümüzün ilk kısmında ise Iranlı Kürt akademisyen Abbas Vali bulunuyor. Bizlere karşı gösterdiği olumlu ve yapıcı tavrıyla Vali, kendisiyle yaptığımız röportajda, Kürt Çalışmaları, Kürt Akademisi ve bu çalışmaların metodolojisi ve dili üstüne görüşlerini dile getirdi. Uzun yıllar İngiltere’de Wales Üniversitesi’nde profesörlük yapmış, yakın dönemde Erbil'de kurulan "University of Kurdistan Hawler”in kuruluşunda yer almış, son bir yıldır da Boğaziçi Üniversitesi’nde ders vermekte olan Vali, bir Kürt akademisyen olarak uzun ve derin hayat tecrübesinin ışığında, siyasi yapılar ile entelektüel üretim arasındaki ilişkiye ve çelişkilere dair tespitlerini ortaya koyuyor, Kürt çalışmalarının geleceğine dair önerilerini ve fikirlerini belirtiyor.

Türkiye akademisinde karşılaştığı tüm güçlüklere ve engellere karşın, Kürt çalışmalarının ilk örneklerini sunmuş olan bilim insanı İsmail Beşikçi de “Akademi Üzerine" bölümünün ikinci kısmında yer alarak bu sayıda bize katkıda bulunuyor. Türkiye'de Kürt çalışmalarının öncülüğünü yapmış olan "Mamoste”, duyurusunu yaptığımız çağrı metninden hemen sonra bizleri kırmayıp, kısa bir sürede yazısını göndererek, dergimizde çıkan yazılar için de benzer bir rolü üstlendi. Türkiye’de sosyal bilimlerin olanaklılığını konu edinen “Mamoste", Türkiye'de resmi ideolojinin ve devlet müdahaleciliğinin sosyal bilimlere olan etkilerini tartışıyor, bu konuda yaşanan sıkıntıları dile getiriyor.

Dosya dışı yazılarımızın ilki N. Kemal Dinç tarafından kaleme alındı. İttihat ve Terakki örgütünün, 1. Paylaşım Savaşı sırasında Kürtlere yönelik yeniden iskân politikalarını, belgelerin yanı sıra dönemin yayınlarındaki haberler ile birlikte ortaya koyan Dinç, genellikle sadece Ermeni tehciri ile anılan bu dönem iskân politikalarının, sayıları bir milyonu bulacak şekilde Kültleri de kapsadığını net biçimde gösteriyor. O dönemin iskân politikalarına dair daha önceden gün yüzüne çıkartılmamış belgeleri de kullanan bu önemli çalışma, 20.yüzyılın son çeyreği boyunca isimleri hep göç, iskân ve yerinden edilme ile birlikte anılan Kürt Halkının bu makûs talihinin çok daha gerilere götürülerek anlaşılması gerektiğini gözler önüne seriyor.

Djene Bajalan, Kürt tarih yazımı üstüne olan bir araştırmasıyla bu sayıda bizlere katkıda bulunuyor. 16. yüzyılda Kürt Beyi Şerefhan Bitlisi tarafından yazılmış olan Şerefname üzerine odaklanan Bajalan, Kürt tarihinde çoğunlukla milliyetçi bir eser ve milliyetçi bir figür olarak ele alınan Şerefname’nin ve Şerefhan’ın, o dönemin Osmanlı siyaseti bağlamı içerisine yerleştirilerek anlaşılmaları gerektiğini savunuyor. Bajalan bu tarihsel araştınnasıyla Kürt tarih yazımına farklı bir eleştirel boyut kazandırdığı gibi ufuk açıcı tartışmaların da önünü açmış bulunuyor.

Dosya dışı yazılarımızın sonuncusu ise Murat Belge’nin 2008’in Kasım ayında çıkan “GENESİS ‘Büyük Ulusal Anlatı’ ve Türklerin Kökeni" kitabına odaklanmaktatır. Derviş Aydın Akkoç, kitabın genel bir tanıtımını yapmakla kalmıyor, aynı zamanda Belge’nin bu çalışması bağlamında “köken", “ulusal anlatı”, “geleneksel”, “modem” gibi kavranıları, Nietzsche, Foucault, Marx gibi müstesna düşünürlerin fikirleri doğrultusunda tartışmaya açıyor ve bu kavramların ve bu isimlerin birbirleriyle olan ilişkilerine eğilerek, modem çağın ulusal anlatılarına ve mitlerine farklı bir bakış açısı getiriyor.

Dergimizin bu sayısında toplam beş kitabın tanıtımı yapılmaktadır. N. Kemal Dinç, Hollandalı akademisyen Joost Jongerden’in 2008 yılında Vate yayınevi tarafından basılan ve Türkiye’de zorunlu göç / yeniden iskân konuları hakkında kapsamlı bir çalışma olan "Türkiye’de İskân Sorunu ve Kürtler: Modernite Savaş ve Mekân Politikaları Üzerine Bir Çözümleme” kitabını tanıtıyor.
Alişan Akpınar, 1918 ve 1928 yıllarında çıkmış ve Kürt çalışmaları için önem arz eden iki kitabın tanıtımlarını yapmaktadır. “Kürdler -Tarihi ve İçtima-i Tetkîkat” ve “Van Tarihi - Kürdler Hakkında Tetebbu’ât" isimli bu kitaplar, Türkiye tarihinin erken dönemine dair merkezi otoritenin Kürt algısı üstüne iki önemli kaynak olarak, Akpınar’ın tanıtım yazısıyla okuyuculanmızın dikkatine sunuluyor. Harun Ercan ise, Mehmet Emin Bozarslan’ın ilk baskısı 1966 yılında yapılmış “Doğu’nun Sorunları” isimli kitabını tanıtıyor ve bu kitabın Kürt çalışmaları için önemine ve özgüllüğüne değiniyor. Son kitap tanıtımımız ise Kürt diliyle ilgili tarihi bir nitelik taşıyan kitaptır. Kürt Talebe Hevî Cemiyetî’nin 1921 yılında çıkarttığı ve ilk pratik Kürtçe öğrenme kitabı olarak gösterilen “Hînkere Zimanê Kurdî”nin 2008 yılında BGST yayınlarından çıkan güncelleştirilmiş halinin tanıtımını Zeki Gürür yapıyor.



Türkiye’de Ulus-Devlet Oluşumu,
Kürt Direnişi ve Dönüşüm Dinamikleri

Harun Ercan1

Giriş


Bu yazının amacı, Türkiye'de ulus-devlet oluşumunun 1920’lerden 1960’lara kadarki dönemini Kürt meselesini merkeze alacak bir şekilde tartışmaktır. Türkiye üzerine yapılan tarihsel-sosyolojik çalışmaların buluşma noktalarından bir tanesi, belirtilen süreç içerisinde Kürtlüğün mesele olma hallerine dair çok az söz söylüyor olmalarıdır. Bu odak kaymasının akademik-politik sebepleri bir köşede dursun; merkezileşme, bürokratikleşme, militarizm ve temsiliyet politikaları üzerinden yürüyen modem-kapitalist-ulus-devlet inşası karşısında bölgesel-yerel meydan okumaların ulus-devlet yapılarına etki etmelerinden dolayı, malum odak kaymalarının sosyal bilimler açısından sağlıklı bir yere tekabül ettikleri söylenemez. Tarihsel bağlamda, Türkiye’de Kürt meselesini yerli yerine oturtmanın güncellikle olan bağlantısı ise, hala bir ulus-devlet kristalleşmesi gerçekleştirememiş olan Türkiye Devleti’nin (TD)2, "Kürt Meselesi” ile imtihanının tarihsel kökenleriyle ilişkisini sorgulamayı gerektirmektedir.

Teorik Çerçeve: Toplumsal Gücün Kökenleri Üzerine Tarihsel sosyoloji alanında yapılan çalışmalar arasından, ulus-devletlerin inşa edilme dinamiklerinin ve bunun ürünü olan merkezileşme çabalarını hedef alarak geliştirilen direniş mücadelelerinin etraflıca ele alınmasına olanak tanıyan Michael Mann’ın çalışmalarına odaklanılabilir. Mann’ın önermiş olduğu teorik çerçevenin açıklayıcı gücünü Türkiye’de ulus-devletin oluşum süreci içerisinde Kürt Meselesi odaklı bir şekilde okumaya çalışmadan önce, bu çerçeveyi gözden geçirmek faydalı olacaktır.

.....

1 - Koç Üniversitesi, Karşılaştırmalı Tarih ve Toplum Çalışmaları, Yüksek Lisans öğrencisi.

2- TD kısaltması yazı boyunca Türkiye Devleti'nin kısaltması olarak kullanılacaktır.

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues