İnsanlık mücadelesinde yaşamım yitirenlerin anısına...
YAYINCININ NOTU
Elinizdeki kitap, Nuri Sınır'ın siyasal mücadelesinin bir kesitinde yaşamış olduğu anılarının bir kısmını kapsamaktadır.
Yaşananlar gerçek olsa da inanılması zor uygulamalarıyla Diyarbakır 5 Nolu askeri cezaevinde bizzat muhatap olduğu ve tanıklık ettiği insanlık dışı işkenceleri sade bir dile anlatan Nuri Sınır, günümüzde yaşadıklarımızı dikkate aldığımızda, birçok çevre tarafından lanetlenen 12 Eylül Askeri Darbesinin aslında sona ermediğini, Kürtler için farklı biçimler altında devam ettiğini de göstermektedir.
İnsan, diğer tüm canlı varlıklardan farklı olarak, yaptıklarının ve muhatap olduklarının muhasebesini yapan bir varlıktır. Sonuçları itibariyle zararlı olan pratiklerden arınması, tasavvur gücü sayesinde daha iyisini yapması beklenir.
Ne yazık ki bunu göremiyoruz; insan, olumlu ve olumsuz yanlarıyla evrimleşmeye devam ediyor; iyilikleri gibi kötülüklerini de gerekli bir yük gibi taşımayı sürdürüyor. Artık tarihte kalmış insanlık dışı uygulamaları kutsalı saydığı inançlarının aracı yapan IŞİD gibi bir cinayet şebekesinin türeyeceği ve esas olarak da Kürtleri hedef alacağı kimin aklına gelebilirdi ki?
İnanıyoruz ki Nuri Sınır'ı anılarını paylaşmaya iten en önemli sebep, artık geride kaldı dediği insanlık dışı muamelelerin artarak devam etmesidir. 12 Eylül’de kısmi olan uygulamalar şimdi, bütün bir topluma yayılmış dummda. Geçmişte evlerimiz yıkılıyor, bireysel olarak saldırıların muhatabı oluyorduk; şimdi kentler ve bütün bir halk olarak yıkım ve talanın muhatabıyız. İnsanın, izlemiş olduğu serüven boyunca gerek inanç ve gerekse ahlaki olarak "anormal” bulup hayatın dışına ittiği ne kadar gayri insani davranış varsa, bugün, paramil'ıter örgütler ve devletler tarafından hızla ”normal”e dönüştürülmekte ve ne acı ki toplumun geri kalan kısmı tarafından her gün biraz daha bütün bu gayri insani politikalar olağan karşılanmaktadır.
Artık biliyoruz ki makulde direnmedikçe daha kötüsünü önlemenin yolu yoktur. Bütün olumsuzluklara karşın insan, inanıyoruz ki, bir yolunu bulup daha iyi ve her bir insanın hak ettiği daha özgür ve adil bir toplumsal düzen kurmayı başaracaktır. Bunun için yaşamak, bizden sonraki kuşaklara daha iyi bir dünya bırakmak amacıyla şimdiden direnmenin ne kadar önemli olduğunu anlamak, Nuri Sınır’ın anılarını okuyunca daha kolaydır.
Büyük yıkımlardan sakınmak için şimdiden küçük acılara katlanmaya başlamalıyız ki daha büyükleriyle muhatap olmayılım dileğiyle...
Merhaba Nuri,
Selamlar, sevgiler...
Cezaevi anılarını büyük bir ilgiyle, dikkatle ve hüzünlerle okudum. Önce ‘Başlarken’ bölümünü, sonra ‘İstanbul’ bölümünü, sonra ‘Diyarbakır’ bölümünü, son olarak da ‘Sonsöz’ bölümünü okudum. ‘Başlarken’bölümü, Önsöz olarak değerlendirilebilir.
‘Diyarbakır’ bölümünün 25. Sayfasında, Behram Paşa Camii yakınındaki bir evden söz ediyorsun. Kendi eviniz. Dilerim o ev, eviniz hala ayaktadır ve siz aile olarak hala orada yaşıyorsunuzdur...
Behram Paşa Camii’ne yakın bir yerde, bizim bir vakıf evimiz var. Caminin avlusundan Meryem Ana Kilisesi’ne doğru çıkışta, 100 m. kadar ileride bir ev... Sizi, Behram Paşa Camii yakınındaki evinizde ziyaret etmek çok hoş olacak...
Dostumuz İsa Tekin’i yakından tanıyorum. Mali müşavir olduğunu, eski para koleksiyonu yaptığını, ‘Diyarbakır 5 Nolu’ kitabını, bu kitabın ikinci cildi için hazırlık yaptığını, Gülseren i, çocukları, içmimar Sinem’i, Kayapınar’daki yeni evlerini vs. yakından tanıyorum ama, İsa’nın şair olduğunu senin çalışmandan öğrendim. Çok hoş...
|