La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Diyarbakır Hapishane Raporu - I


Auteur :
Éditeur : Compte d'auteur Date & Lieu : 1988,
Préface : Pages : 290
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 140x200 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Riz. Diy. N° 2272Thème : Politique

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Diyarbakır Hapishane Raporu - I

Diyarbakır Hapishane Raporu - I

Rizgari

Compte d’auteur

Bütün ömrünü ve herşeyini, saklısız-gizlisiz mücadeleye ve halkının yararına vermiş olanlara (siyasi nitelikleri olmayıp, Kürt ve Ermeni olduğu için hapishanenin ve soruşturmanın kahrını aynen çekenlere de) Yiğit ve fedakar militanlara, hangi siyasi gruptan olurlarsa olsunlar, derin saygı ve sevgilerimizi iletmeyi bir borç saymaktayız.

Onları ve uygulamaları (!) unutmadık. Yüreklerimizde her zaman taşıyoruz ve taşıyacağız. Yarının güçlü, onurlu ve birleşik, bağımsız, özgür Kürdistan’ı bu insanların omuzlarında, ölmüşlerse anılarında yükselecektir.

Diyarbakır Cezaevi’ndeki madrabazların, hainlerin, döneklerin ve kendi yüreğinin kabuklarında yaşayanların, pislik üreticilerinin dışında; sömürgecilerin korkulu rüyaları, Kürdistan'ın devrimcilerine, yurtsever ve demokratlarına, komünistlerine, daha önemlisi militanlarına, direnen ve acı çeken, sakat kalan ve yolda şehit düşen insanlarına bin selam olsun.



SUNUŞ

Bu eser,öncelikle;siyasi hareketimizin cezaevinde uzun süre yatmış olan bireylerinin vermiş oldukları Rapor'dur. Geniş bir gözlem ve dene yi içermektedir.Böyle bir Rapor'un yayınlanıp-yayınlanmaması ya da nasıl yayınlanacağı, elbette ki siyasi hareketimizin kararına bağlıdır.
Bu Rapor, 1986 yılı sonlarında bitirilip tümü ile teslim edilmiştir. Yazımına 1985 yılı sonlarında başlanan bu eserin bir bölümü hemen basıma hazırlanabilirdi. Ancak, bu tarihlerde sıkıyönetimin devam ediyor oluşu, raporda yazılı olayların kahramanı kişilerin halen Diyarbakır’da Cezaevinde (sıkıyönetim Askeri Cezaevi) bulunmaları ve aralarında "işkence ve zulme karşı asgari müştereklerde birlik"in devam etmesi gibi nedenler, polemiğe oldukça... yapmayı gerektiriyordu. Ve sömürgeci devletin ... Turk Diplomasisi'nin Avrupa'da cezaevleri ve işkencelerle ilgili yalan ve yanlış kamu oyu oluşturmaları, Türk basını'nın kasıtlı haberleri vb..gibi birçok neden cezaevleri ile ilgili bilgi ve belgelerin yayının da çok titiz olmayı gerektiriyordu. Ya da biz böyle görüyorduk...

Çok değil, aradan iki yıl geçti. Ama, Diyarbakır Askeri Cezaevi yaşadığı süreç itibariyle güncelliğini koruyor. Eserin basıma hazırlandığı bu tarihler de bile Diyarbakır Askeri Cezaevi baskı ve işkence altındadır ve direniş sürmektedir. Ancak, siyasi hareketlerin yayın organlarında cezaevi ile ilgili parsaların toplanmaya devam etmesi, karalamaların ve iftiraların bilinçli biçimde sürdürülmesi; günlük, haftalık-aylık, Türk basınında konu üzerine birçok yazıların çıkması ve konunun akıllıca çarpıtılması da devam etmektedir. Türk Burjuvazisi'nin uluslararası siyaseti gereği, AET'ye girme hazırlıkları, Kemalist İdeoloji'nin izin ve icazet sınırları içinde bir sosyalist hareketin "çoğulcu parlamenter düzen"de yerini alması ile birlikte, Avrupa kapitalistlerinin istekleri doğrultusunda "Kürt Sorununa da bir biçim" düşünülmektedir. Bu mizansen içinde Türk "sol" ve "demokratları"da aktif bir görev alarak,"burjuva demokrasisi"nin "sınırlarının" genişletilmesine senelerden sonra yeni bir keşifle katılıyorlar. Bu yapı içinde herşey tahrifata ve deformasyona uğratıldığı gibi, Kürt sorunu da uğratılmaktadır ve koşar adımla bu düzeyde yer alma yarışı başlamıştır. İşte, bu yapının oluşturduğu "nisbi yumuşama" ortamını fırsat bilip, cezaevi yaşamlarında sadece kendi hayatlarını yaşamış, cezaevine hiç bir olumlu katkıları olmamış bazı kişiler, Türk basının da boy göstermeye, "cezaevi anıları"nı anlatmaya, yazmaya başladılar!

Cezaevi tüccarlığı bütün boyutları ile devam etmektedir. Cezaevinde ki yaşantısı nedeniyle adını açıklamaktan korkan, cezaevindeki yaşantısını gardiyanlara, subaylara yalvarmak arkadaşlarına, örgütüne devrimcilige küfretmekle geçirmiş, “bu işlerde ben yokum” diyenler; ekmeğini ve parasını en yakını ile bölüşmeyen bazı tipler de “yazarlığa” başladı lar. Okuyucu mektupları ya da “Açık Mektup”lar yazıyorlar. Ama, biz, bunların kimliklerini bilmiyor değiliz Kendi arkadaşlarının bile güvenmediği ve koğuşta siyasi temsilci yapmadıkları kişi, bu gün de siyesi temsil düzeyinde ve de "kahraman". Bu sahte kahramanları en çok cezaevinde yatmış kendi arkadaşları tanıyor elbette...

Baha önce Diyarbakır Cezaevi Üzerine kitaplar yazılmadı değil. İlki Av. Şerafettin Kaya'nın »Diyarbakır'da İşkence" adlı kitabı. Bu kitap, sömürgecilerin işkencelerini teşhire yönelik, ancak tek boyutluluk içinde ve kısa süreli bir hapislik dönemine aittir. Ve zor koşullarda yayınlanmıştır. Cezaevindeki baskı ve işkencenin boyutlandığı ve ihanetlerin, itirafların, direni şlerin gelişme ve düzeyleri ile 12 eylül öncesi durum bu kitap kapsamı dışında kalmıştır.

İkinci kitap ise, Av.Hüseyin Yıldırım'ın "Kürdîstan Halkının Diriliş Mücadelesi: Diyarbakır Zindanı" adlı “kitabı”dır. Kitabı sözcüğünü neden tırnak içine aldığımız merak edilebilir. Çünkü, bu kitap Hüseyin Yıldırım tarafından yazılmamıştır. Bu, bizzat kendi beyanıdır. "Diyarbakır Cezaevi ve senin durumun kitabında yazıldığı gibi miydi?" diye soran bir arkadaşımıza "kitabı ben yazmadım, arkadaşlar -PKK'lıları kast ediyor- yazdılar. Ben, yalnız Şerafettin Kaya ile ilgili yazılanlara itiraz ettim ve değiştirilmesini sağladım" demiştir. Yalan-dolanla dolu olan bu kitabın muhtevası ve yayınından hemen sonra SerxwabÛn ve Berxwedan'da Diyarbakır Cezaevi üzerine yazılan yazılar bu durumu kanıtlamaktadır. Kitap, Diyarbakır Cezaevi’nin anlatılması değil, bir grubun açık reklamını yapmakta ve cezaevini yalnız bir grubun insanları ile sunmaktadır. Gerçekler tamamen tahrif edilmiş, olaylar başka türlü verilerek, çok kısa süreli cezaevi yaşamı ve mevzi olaylar bütün cezaevi için ve uzun bir dönemi yorumlamsktadır. Cezaevi bu kitaptaki gibi olmadı, yarattığı "kahraman"ların orijinal sorgu (savunma değil) tutanakları da mevcuttur!
Yine, son zamanlarda takma isimlerle bir-iki yayın ve Türk basınında çıkan yazı ve röportajlara tanık olduk..

Anlaşılan, Diyarbakır Cezaevi üzerine çok polemik yapılacak. Bu polemikler durulmadan da, Kürdistan siyasi hareketlerinin, devrimin temel ve güncel sorunları üzerinde düşünce yoğunlaştırmaları mümkün olmayacak. Bu nedenlerle daha ileriki dönemlerde yayınlanması düşünülmüş bu eser, zorunlu olarak yayınlanmaktadır. Meydan sinmişlere, korkaklara, eski itirafçılara, yalancılara, sahte kahramanlara bırakılamazdı.

Bu eser'in temel amacı, geçirilen bir deneyi nesnellik içinde devrimci kuşaklara aktarmak, sömürgeci devletin vahşi uygulamalarını teşhir ederek, gerçeklerin kavranılmasını sağlamaktır.
Bir konuya da burada değinmek istiyoruz: 12 Eylül öncesi olduğu gibi son bir yıl içinde de siyasetimize ve kadrolarımıza yönelik saldırılar, iftira ve karalama kampanyası çok yönlü sürmektedir, ancak, kapalı ya da açık bu komplo ve taarruz kitabın muhtevasını birtek harf bi le etkilememiş, tamamen orijinaline bağlı kalınmıştır. Aksini yapmak, günübirlik siyaset yapmak olurdu. Ki, o da bizim harcımız değildir. "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler". Bu panik ve telaş boşunadır. Geçmiş gerçekler ortadadır ve hayat maddidir...

Bu kitap gerçek bir yaşam öyküsüdür ve ciddi bilimsel tesbitler yaparak geleceğe somut bir mücadele klşvuzu yaratacaktır. Binlerce insanın bu kitap muhtevasına tanıklık edeceği inancındayız. Hapishane Raporu basılacak olandan çok daha kapsamlıdır. Teknik nedenlerle tümü basılamıyacaktır. Bu kitap, 3 cilt'olarak tamamlanacaktır. Teşhirinde sakınca görülen isimler ya başharfleri ile ya da ... olarak yazılmıştır. Kitabın belli yerlerinde ( ) içinde rakkamla belirlemeler yapılmıştır. Bunun için gerekli açıklamalar rakkam sırasıyla kitabın arkasında verildi.
Hapishane Raporu ile Kürdistan'ın Ulusal ve Sosyal Kurtuluş Mücadelesine ve Türk Devrimci Hareketine yararlanılabilecek bir eser sunduğumuz inancındayız.

Rızgari
Şubat / 1988
Basın Yayın Merkezi

Giriş

Dünya'daki bütün mücadelelerin tarihi, birçok kanla ve acılı olaylarla doludur. Her olayın tek tek ele alınması mümkündür, ancak, bu tür inceleme, sorunu nesnel olarak açıklayamaz. Bu tür olaylar, tek tek de ele alınsalar, içlerinde önemli yanlar taşırlar, birçok yanlış ve zaaflar da içerirler. Ancak, tarihsel süreç bakımından tek tek olayları ele almanın ya da bir olaydan kesitler sunmanın yerine, olayların bütününü, tüm bağlantıları ile ve sürecin tümünü kapsayacak biçimde değerlendirmek, daha geçerli ve doğru olur.

Türkiye ve Kürdistan'da da, yıllar süren ve birbirleri ile içiçe bağlantıları olan birçok mücadeleler olmuştur ve bütün şiddeti ile devam da etmektedir. Bu mücadelelerin tarihsel boyutu; nesnel olarak, zulme, baskı ve işkenceye, sömürgeci tahakküme, her türlü gerici şiddete, emperyalist müdahalelere karşı başkaldırı ve protestolar biçimindedir ve sürerek gelmektedir. Bu mücadeleleri tek boyutta, daha çok özel seçilmiş bazı olaylara ve kişilere indirgemek, şu ya da bu siyasal görüşe yan tutarak yontmak ve anlatmak, kamu oyuna sunmak, sorunu hiç bir bakımdan açıklayamaz ve anlamsız da kılar. Ayrıca, bu büyük bir "günahtır" da.. Geleceğe somut bir miras ve veri bırakmak yerine özel kahramanlar yaratır, bu nu sonradan kimse de ortadan kaldıramaz. Bu anlayışın kökeninin feodalizm ve osmanlı saltanatından kaynaklanan bir yapıdan geldiği artık bilinmektedir. Ve terkedilmesi gerekmektedir..

Artık efsanevi insanlar ve olaylarla mücadeleyi sunmak olanaksızdır ancak, her mücadele kendi içinde birçok yiğit savaşçının, isimsiz insanların cesareti, direnmesi ve kahramanlık olayları ile de doludur... Bunlara sahip çıkarak, genç militanlarımızın gelecekte ciddi deneyler elde etmeleri için uğraşmalıyız. Bütünsellik içinde olayları anlatmak, bize bu yanları da seçmemizi mümkün kılacaktır. Aynı zamanda ihanetin.yanlışın ve çaresizliğin, umutsuzluğun dolu dizgin boyutlarını da anlamamızı sağlayacaktır. Bunları gizlemenin bir yararı da yoktur.

Emperyalistler, sömürgeciler ve tüm öteki her boydan gericiler, hainler ve egemen güçler, tarihin hiç bir yerinde boş durmadılar. Yine görünen o ki, boş durmuyorlar. Anlatımın ve tarihe olgu kazandırmanın en önemli yanı; bu siyasal entrika, askeri müdahale ve savaşların içinde, istihbarat örgütlerinin atraksiyonları karşısında direnmenin tarihsel süreç bakımından mevzilenmesinin en nesnel boyutlarını açıklayabilmektir Gelecek kuşaklara kalacak en zengin ve canlı mücadele mirası bu olacaktır.

Kürdisatan'daki olaylar da, yukarıdaki açıklanan - boyutlar içinde ele alınıp, nesnel temellerine oturtulmalıdır. Bu aşamada utanmak ya da kaçamak tavırlar fayda vermez. "Korkunun ecele faydası yoktur". Oportünietçe kaypaklıklar, yalan haber yaymalar, iftira kampanyaları gerçekleri gizleyemez. Gerçekleri mutlaka teslim etmenin zamanı gelmiştir.

Kürdistan'daki mücadelenin bir geçmişi vardır ve geleceği de. Kalen yaşanan olayları anlamamızda buradan gelmektedir. Hiç bir olay, kişisel reklama ya da vitrin süsleyerek mal satmaya araç seçilemez. Seçilmemelidir. Anlatılan acı ve gerçek olaylar, kimsenin, hiç bir siyasal grubun ...




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues