La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Türk Dış Politikası - I


Auteurs : | | | | | | | | | | | | |
Éditeur : İletişim Date & Lieu : 2009, İstanbul
Préface : Pages : 900
Traduction : ISBN : 13: 978-975-05-0001-5
Langue : TurcFormat : 160x235 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Ora. Tur. (1) N° 2220Thème : Politique

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Türk Dış Politikası - I

Versions

Türk Dış Politikası - I

Baskın Oran

İletişim

Uzman bir akademisyen grubu tarafından hazırlanan bu yapıt, bugüne değin yazılmış en hacimli ve ayrıntılı Türk Dış Politikası kitabıdır... Ama bu iki ciltlik çalışma yalnızca meslekten olanlara, uzmanlara hitap etmiyor. Çünkü onu anlamak için uluslararası ilişkiler eğitimi görmüş olmak gerekmiyor; meraklı bir okur olmak yeterli. Öncelikle, uzmanlık jargonundan kaçınarak, rahat bir dille kaleme alındı. İkincisi, dış politika, toplumsal olaylarla, iç politikayla ve uluslararası gelişmelerle harmanlanmış biçimde ayağı yere bastırılarak anlatıldı. Üçüncüsü, özel bilgi gerektirebilecek bütün terim ve kavramlar metinlerin içinde yer alan küçük “kutu’larda açıklandı. İktisattan hukuk’a, sosyoloji’den coğrafyaya, iç politi-ka’dan siyasal tarih’e, strate-ji’den ekonomi politik’e, dinler tarihi’ne kadar on dört yan dala yayılan bu kutularıyla ve anlattığı dönemlere ilişkin geniş görsel malzemesiyle bu yapıt, bir “Uluslararası İlişkiler Ansiklopedisi” niteliğinde. Türk dış politikasını, bir resmi görüşe ya da herhangi bir siyasal dogmatizme bağlı kalmadan, bütün boyutlarıyla, bütün verileri ve gerçekliğiyle irdeleyen temel bir başvuru kaynağı sunuyoruz.


Elinizdeki bu cilt, 1919-1980 döneminde Türkiye’nin dış politikasına bütün yönleriyle ışık tutuyor. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ve istikrar kazanma mücadelesi, ikinci Dünya Savaşı ve arifesindeki çalkantılı dönem, Soğuk Savaş yıllarının bütün dış politika sorunları, bunun yanında kendi diplomatik ve politik geleneğini yaratan -kâh gergin, kâh dostane- ikili ilişkiler ayrıntısıyla inceleniyor. Dış politikanın kimi ‘mahrem’ kalmış, kimi eksik-yanlış aktarılagelmiş birçok çarpıcı olayının ayrıntılarını bu ciltte bulacaksınız.



SUNUŞ

Yeni Bir Kitap

Elinizdeki kitap, Türkiye üniversitelerinde 1960’ların sonundan bugüne kadar Türk Dış Politikası derslerinde kullanılan tek yapıt olan “Olaylarla Türk Dış Politikası”nı öğrenciyken okuyarak yetişmiş hocalar tarafından yazılmıştır.

Bir kitabın (veya bir insanın, bir kurumun, bir düzenin, vb.) en büyük başarısı, yetiştirdiği insanlar tarafından bir noktadan sonra beğenilmemesinde yatar. Bu kitapla yetişmiş olan bizler (o kadar ki, orada okuduklarımız artık bizim parçamız haline geldiği için ona verdiğimiz dipnotlar nispeten azdır), onun bir noktadan sonra yetersiz kaldığını düşündüğümüz için elinizdeki kitabı yazdık.

Neden yetersiz, çünkü herşeyden önce fiilen 1971’de kalıyordu; ondan sonrası çok kısa, adeta başlıklarla yazılmıştı. Tümünde, konuya göre yazar değil, yazara göre konu seçilmişti. Bir editörü olmadığı için bir bütünlük sunmuyordu; kullanılan diller ve üsluplar çok farklıydı, dili çok eskimişti. En önemlisi, Soğuk Savaş döneminde farklı davranmak zor olduğu için, yer yer bir “resmî tarih” niteliği taşıyordu; örneğin Türkiye’nin İran, Irak ve Afganistan’la imzaladığı
Sadabat Paktının İtalya’ya karşı yapıldığını yazıyordu.

Diğer yandan, dış politika konusundaki eserlerin bizde kitlelere fazla hitap etmediği düşünüldüğünde, 14 uzmanın 3,5 yıl boyunca uyum içinde çalışarak çıkaracağı yapıt, yalnızca bir ders kitabının kalıpları içinde kalmamalıydı. Hatta, onu okuyup yararlanmak için, Batı’nın birçok ülkesinde olduğu gibi, kaliteli bir liseden mezun meraklı biri olmak yetmeliydi.
Yaklaşım, Biçim, Öz

Elinizdeki kitap, işte bu farklı anlayışla planlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Birincisi, herkesin yazdıkları, önceden dikkatle hazırlanmış belli bir plana göre editör tarafından defalarca (3 ilâ 7 kez) incelemeden geçirilmiş, her bakımdan standartlaşma sağlanmış, özellikle de, rahat okunur olmasına özen gösterilmiştir. Üstelik, yabancı gelebilecek bütün kavramlar ve terimleri aşağıda da açıklanacağı gibi, küçük çerçeve yazılar (“kutu”) içinde açıklığa kavuşturulmuştur.
İkincisi, konuya göre yazar seçilmiştir; yani belli bir dönemin ilişkileri tek bir kişiye yazdırılmak yerine, her konu kendi uzmanına yazdınlraıştır.

Üçüncüsü, kitap hem dikey (kronolojik) hem de yatay (tematik) olarak okunabilir. Yani hem belli bir dönem (ör. 1919-23) içinde bütün devletlere ilişkin Türk politikasının ne olduğu toplu olarak görülebilir; hem de, bütün dönemlerde kabaca aynı alt başlıklar yer aldığı için, tek bir devlete yönelik politika (ör. Türk-Yunan ilişkileri) 1919’dan bugüne kadar kesintisiz izlenebilir. Böylece, tek başına kronolojik yaklaşımın sakıncası (belli bir ülkeyle ilişkilerin sürecini kesintisiz yakalayamamak) veya tek başına tematik yaklaşımın sakıncası (belli bir dönemdeki ilişkilerin bütününü yakalayamamak) ortadan kaldırılmıştır.

Dördüncüsü, bütün bu dönemler, Giriş’te ortaya konan belli bir kuramsal yaklaşımın parçalarıdır, kopuk ikili ilişkiler değildir, bir dış politikanın bir bütün olduğunu gösterir bir biçimde harmanlanmıştır.

Beşincisi, her bir dönemin başında o dönemin hem çok yönlü hem de bütüncül olarak algılanmasını sağlayacak önlemler alınmıştır. Bir kere, dış politikadan sorumlu başlıca kişilerin (devlet başkanı, hükümet başkanı, dışişleri bakanı, dışişleri müsteşarı) listesi ve görev dönemleri tablo halinde verilmiştir. Sonra, “Dönemin Bilançosu” adı altında o döneme ilişkin “Uluslararası Ortam ve Dinamikler” ile “Türkiye’nin İç Ortamı ve Dinamikleri” anlatılmış, arkasından, bunların sonucu olarak ortaya çıkan dış politikanın bilançosu yapılmış, ondan sonra da ikili ilişkilere geçilmiştir. Böylece, fotoğraf karesi değil, film şeridi sunmak amaçlanmıştır. Nihayet, dış politikanın ekonomi politikten kopmasının mümkün olmadığı dikkate alınarak, her dönemin başına Türkiye’nin hem dış ekonomik ilişkilerini hem de makro ekonomik göstergelerini sunan ayrıntılı tablolar konmuştur.

Nihayet, yeni yaklaşımı dışında, bu kitap Türk dış politikasında birçok yeni bulguyu da okura sunmaktadır. Örneğin, Musul petrollerinin ödenme biçimiyle ilgili bölüm bunlardan biridir.
Fakat, kitabın yaklaşımına ilişkin en önemli husus şudur: Bu kitabın yaklaşımı olabileceği kadar nesneldir. Olguları ve bilgileri aktarmada ve işlemede tarafsız davranmaya büyük özen göstermiştir. Türkiye’nin lehine gözüken öğeleri abartmamış ve aleyhine gözüken öğeleri saklamamıştır, “Lisan-ı münasiple” olmak şartıyla, olguları yaşandığı gibi yansıtmaya özen göstermiştir. Hem biçimde, hem de özde.

Biçimde derken, örneğin Ege Denizindeki bir ada adının hem Türkçe’si, hem de parantez içinde Yunanca’sı verilmiştir. Bir antlaşma maddesi yorumlanırken, genellikle yapıldığı gibi maddeyi mealen anlatmak yerine (çünkü bu da bir yorum demektir) önce maddenin özgün metni italik puntoyla aktarılmıştır. Okuyucunun özgün metni görmeden yoruma inanması istenmemiştir. Bu hususa o kadar özen gösterilmiştir ki, üslub-ı beyan, ayniyle insan” deyişi akılda tutularak, kitabın hiçbir yerinde “biz”, “ülkemiz”, “yurdumuz”, “dış politikamız” gibi iyelik takısı içeren terimler bile kullanılmamış, hep üçüncü bir ülkeden söz eder gibi “Türkiye”, “Türk dış politikası”, “Türkiye’nin çıkarları” vb. yeğlenmiştir.

Özde derken, hangi ülkeyle ilişkiler söz konusuysa önce o ülkenin düzeni ve görüşü ele alınmış, ikili ilişkiler ve Türk dış politikası ondan sonra verilmiştir. Çünkü karşıdakini anlamadan ve onun güdülerini bilmeden yapılacak yorumlar yanıltıcı olabilir. Bu nedenledir ki; ABD, SSCB, Yunanistan gibi Türkiye’nin çok yoğun ilişki sürdürdüğü ülkelerin iç ve dış politikalarının ve dolayısıyla bakış açılarının anlatılmasına özen gösterilmiştir.

Bütün bunların nedeni, bilimsel nesnellik endişesinin yanı sıra, fazlasıyla yalın ve basittir: Türkiye’nin çıkarlannı gözetebilmek için, karşı taraftan da bakmak şarttır. Bir konu anlatılırken, karşı tarafın da argümanlarını vermeden “Bu olayda X ülkesi haksızdı, biz haklıydık” biçiminde öğretilecek olursa veya kimi gerçeklerden söz edilmeden geçilecek olursa, bunu okuyacak gençler yarın karar mevkiine gelince vahim hata yapabilirler; çünkü uluslararası ortamdaki gerçek kendilerine öğretilenden çok farklı olabilir. Oysa, iç politikanın aksine dış politika pek hata kaldırmaz; maliyeti fazla yüksektir.

Kitabın biçimi ile özü arasında yoğun ilişki kuran bir özelliği de, disiplinlerarası yaklaşımıdır. Kitapta geçen bütün önemli kavramlar ve terimler “kutu”lar içinde kısa ve özlü olarak açıklanmış, böylece Türk dış politikasına aşina olmayanların bile başka kaynaklara bakmadan konuyu izlemelerine olanak sağlanmıştır. Bunun kaynağı şudur: 1995 ve 96 yıllarında, bir üniversitenin nispeten yeni kurulmuş uluslararası ilişkiler bölümünde konuk hoca olarak verdiğim Siyasal Tarih derslerinde; çocukların genel tarih, Türk dış politikası, uluslararası hukuk, siyaset bilimi, iktisat, uluslararası güncel sorunlar, felsefe, yöntem vs. gibi konularda arzu edilen temele sahip olmadıklarını gördüm. Köklü bir okul olan Mülkiye’nin öğrencilerinde bu sorun azdı, çünkü bu konuları ayrı ayrı derslerde okuyorlardı. Bunlar bilinmeden ders anlatmak mümkün değildi. Bu yüzden, dersi verirken bu konuları da gerektiği biçimde parantezler içinde anlattım ve bu disiplinlerarası yaklaşımdan hem çocuklar memnun kaldı, hem ben çok iyi sonuç aldım.
Oradaki “parantezlerin yerini bu kitapta “kutu’lar almış bulunuyor.

Kutuların yanı sıra, hem bu kaim kitabm okunmasını ve anlaşılmasını kolaylaştırmak hem de etkinleştirmek için yoğun görsel malzeme kullandık. Örneğin, gereken haritaları koyarak, okuyucunun atlas ihtiyacını da karşıladık. Dönemin konularına ilişkin karikatürler, resimler, posterler, gazete sayfaları koyarak olayı canlandırmayı amaçladık.

Türkiye’nin ikili ilişkilerinin her bölüm altındaki sıralanışını, okuyucunun anlamasını ve izlemesini kolaylaştıracak biçimde düzenledik. Tarihte kalmış gibi gözüken ama zaman zaman gündeme gelen Montreux, Musul, Hatay gibi konuları daha uzun ve ayrıntılı verdik. Gerekli belge ve antlaşma metinlerini, aksi belirtilmedikçe, bu konudaki en komple kaynak olan İsmail Soysal’ın yapıtından aktardık. Mondros, Sevres ve Lausanne’a ilişkin metinler içinse, yine aksi belirtilmedikçe, Seha L. Meray ve Osman Olcay’ın değerli çalışmalarından yararlandık.

Yazım Kuralları

Kitapta açıklayıcı dipnotlar kutular içinde halledildiğinden, kaynak gösteren dipnotlarını ancak o hususu tek bir kişi söylemişse, aykırı bir şey söylenmişse veya çok önemli bir bilgi veya yorum aktarılmışsa parantez içinde belirttik; daha çok kaynakça vermeyi yeğledik. Yaptığımız özgün alıntıları (belge, vb.) ise, kurallara aykırı olarak, fazla yer tutmasın diye bu kaim kitapta içeriden değil, tam satır halinde verdik. Milyardan aşağı sayılan hem akılda kalması, hem de fazla yer tutmaması için rakamla yazdık.

Yabancı kent adları konusunda ise, tutarlı olduğuna inandığımız şöyle bir standart yöntem izledik: Türkçe’deki okunuşu, Latin alfabesi kullanan o ülkenin dilindeki okunuşla aynı ise, özgün yazıma uyduk: Bruxelles, Strasbourg, Washington, Neuchâtel (Brüksel, Strazburg, Vaşington, Nöşatel yerine). Eğer Türkçe’ye o ülkenin yazdığı ve telaffuz ettiği biçimden farklı yerleşmişse, yerleştiği biçimde kullandık: Münih, Lahey (München, Den Haag yerine). Türkçe’de tamamen farklı bîr biçimde söyleniyorsa, o söyleyişe uyduk: Londra, Lizbon (London, Lisboa yerine). Tabii, Latin alfabesi kullanmayanların kent adlarını (veya bütün özel adlarını) Türkçe’de okunduğu gibi yazdık.

Türkiye’ye ilişkin kişi adlarında ise, soyadı yasasının çıktığı 1934’ten sonrası için soyadı kullandık (Atatürk), öncesi için o andaki adı kullandık (Mustafa Kemal) ve yine de bu adın ilk geçtiği yere ilerideki soyadını köşeli parantez içinde koyduk (Yusuf Kemal [Tengirşenkl]). Karışıklık yaratabilecek durumlarda ise ayırıcı bir adı köşeli parantez içinde yazdık: Bekir Sami [Kunduh], Özel adlara ek yapma konusu büyük sorun oldu. Türkçe yazım kurallarının bir türlü yerleşmemiş olmasından kaynaklanan bu sorunu tutarlı biçimde aşabilmek için tek çareyi, söz konusu özel adın yalın olması durumunda kesme işareti kullanmak (ör. Türkiye’de), herhangi bir ek alması durumunda ise kullanmamak olarak bulduk (ör. Cumhuriyet Türkiye’sinin veya Türkiyesi’nin açmazına düşmemek için: Cumhuriyet Türkiyesinin).

Bu kitap, uzun bir kitaptır. Bütün çabalara rağmen, eksikliği veya yanlışlığı olması doğaldır. Rastlarsanız, lütfen bize bildiriniz ve böylece başka baskılarda düzeltmemize olanak sağlayınız; minnettar kalırız, “oran@politics.ankara.edu.tr” adresine elektronik mektup gönderen herkese ayrıca cevap da verilecektir.

Nihayet, bu kitaba çeşitli kişi ve kuruluşlar çok önemli yardımlarda bulunmuşlardır. Alfabetik düzende sıralamak gerekirse, yazarlar, şu bilim dostlarına içten teşekkür sunmak isterler:
Abdul Rezak Bilgin, Ali Arsın, Ali Rıza Cihan, Aydemir Erman, Ayşenur Alpaslan, Bilsay Kuruç, Bülent Gökay, Bülent Meriç, Deniz Kuru, Eser Torun, Faruk Loğoğlu, Gökhan Erdem, Gün Kut, Hakan Bingün, Haluk Gerger, Hasan Koni, Ilhan Tekeli, İnan Özyıldız, Istemihan Talay, Mustafa Akkaya, Mustafa Kemal Basa, Necil Nedimoğlu, Nesrin Algan, Nezih Danyal, Nihat Tuna, Nimet Özbek, Nuri Yeşilyurt, Orhan Koloğlu, Sertaç Başeren, Sina Akşin, Tan Oral, Ünal Maraşlı, Ünal Ünsal, Yücel Sayman.

Yazarlar, Başbakanlık Tanıtma Fonuna ve Istemihan Talay’ın şahsında Kültür Bakanlığına, kitap projesine verdikleri destek için büyük teşekkürlerini sunarlar.
Editör olarak şunu söylemek istiyorum: Bunca akademisyenin, bunca yıl boyunca, bütünlüğü olan bir yapıt oluşturmak için biraraya geldiği nadirdir. Hem benim bölümlerimi okuyup katkı yapan, hem de 3,5 yıl boyunca her ricamı hemen dikkate alan arkadaşlarıma gönül borcum var. Doğal olarak, her yazar yalnızca kendi bölümünden sorumludur, ben ise kitabın tümünden.
Bir de, izin verirseniz, bu kitabın yazılması ve özellikle de bitirilmesi sırasında; hem sabahları ben yatmadan yatmayan, hem de onca ihmal edilmesini onca güleryüzlülüğüyle bana hissettirmeyen Feyharia kuru, ama sevgi dolu bir teşekkür sunmak istiyorum.

Baskın Oran

Eksik ve yanlışlarımızı bize bugüne kadar iletmiş dostlara ve özellikle de öğrencilerimize, biz de minnet duygularımızı iletiyoruz. Varolsunlar. B.O.



Yöntem ve Yaklaşım

Bir dış politika incelemesinin doğru ve öğretici sonuçlara ulaşması için, birincil kaynaklarla çalışmak, örneğin o ülkenin imzaladığı uluslararası belgeleri okuyucuya sunmak yetmez. Çünkü, iyi bilinen bir sözdür, istatistiklere kolayca yalan söyletilebilir.

Bu durumda, bir incelemenin olayları, belgeleri vb. aktarırken ve yorumlarken kullanacağı yöntemler ve yaklaşımlar evrensel olarak ulaşılması gereken iki temel amaca yönelmelidir: 1) Meselenin özünü kavramak, 2) Bu özü okuyucuya nesnel biçimde ulaştırmak. Bu amaçlara ulaşabilmek için, elinizdeki kitap aşağıdaki yöntem ve yaklaşımları uygulamaya çalışmıştır. Nesnellik ile başlayalım:

Nesnellik

Her insanın boynunda iki cepli bir heybenin asılı olduğu rivayet edilir. Öndeki cepte başkalarının kusurlarının, arkadaki cepte de kendi kusurlarının bulunduğu söylenir. İnsanların bu genel niteliğinin, bilim adamı da olsa, bilimsel incelemelere yansımaması zordur. Bu, bir fizik araştırmacısı için değil ama, bir dış politika araştırmacısı için özellikle böyledir. Nihayet, “kendi” ülkesinin “başkalarına karşı yürütülen dış politikasını incelemektedir; olaylara nesnel bakması kolay olmaz.

Bu amaçla, herşeyden önce “bakış açısı”na dikkat edilmesi gerekmektedir;
1) Bilimde “neye” bakıldığından çok, “nereden” yani kimin açısından bakıldığı önemlidir. Örneğin, aynı 1821 olayı Osmanlı’dan bakılınca “Yunan lsyanı”dır, Ege’nin öte kıyısından bakılınca “Yunan Bağımsızlık Savaşı”. Aynı 1919-22 olayı, duruma göre, Kurtuluş Savaşı olarak da anılabilir, “Anadolu Felaketi” (Mikrasiatiki Katastrofi) diye de. Onun için, özellikle dış politika incelemelerinde hata yapmamak için “şeytanın avukatı” gibi davranıp olayı bir de karşı tarafın bakış açısından görmek gerekir.

2) Belli bir olayı incelerken, ona mümkün olan her biçimde ve her yönden bakmak gerekir.
Bir kere, olayı yalnızca yakından incelemek yetmez; onu bir de kuşbakışı görmek gerekir ki, ağaca bakarken orman gözden kaçmasın. Örneğin, 1924’te Halifeliğin kaldırılışı Türkiye’nin Müslüman ülkelerle ilişkilerini bozmuştur. Ama burada önemli olan şunu görebilmektir ki; Türkiye’nin güçlenebilmesi için temel olay, kendi içindeki ikiliği tasfiye etmesidir. Kimi ülkeleri gücendirmiş olmak, bu genel doğrunun yanında çok ikincil kalacaktır; üstelik, dış ilişkilerde ideoloji değil, daima çıkar ilişkileri geçerlidir ve bu çıkarlar durmadan değişirler.

.....




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues