La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Kürtler: Tarih, kültür ve yaşam mücadelesi


Auteur :
Éditeur : Deng Date & Lieu : 1995-01-01, İstanbul
Préface : Pages : 208
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Dah. Kur. N° 3446Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Kürtler: Tarih, kültür ve yaşam mücadelesi


Kürtler: Tarih, kültür ve yaşam mücadelesi

Zuhdi El-Dahoodi

Deng

"Kürdistan vadilerinde, yanan köylerin dumanı ve oluk oluk akan kanların kokusu yükseliyordu. Biz, yaşamın, özgürlüğün ve mülkün en fazla zarar gördüğü bir ülkede bulunuyoruz." Böyle yazıyor Kari May, bundan yaklaşık yüz yıl önce, "Vahşi Kürdistan"da adlı romanında.
Radebeul kasabasında yaşamış olan ve çok yazmakla tanınmış, Saksonyalı bu yazar, tarif ve tasvir ettiği ülke ve manzaraları, orada her türden ve her boydan alçaklara karşı konuşturduğu kahramanları görmüş değil. Kürdistan’a da hiç gitmemiş ve misafirperver bir Kürt şeyhinin, gece konaklama yerinde yaktığı ateşin başucunda, güzel ve yüzü örtünmemiş bir kadın eliyle ikram edilmiş, elinde demli ve şekerli çay bardağıyla oturmuş değil. At sırtında, soylu atlara binmiş seçkin ve korkusuz bir grubun himayesinde, vahşi ve romantik geçitlerden geçmiş, tamamen yabancı olanlar için erişilmesi güç, dağlı bir Kürt aşiretinin barınağına da gitmiş değil.
Ama şaşılacak olan şey, onun kahramanlaştırdığı Kara Ben Nemsi’nin, Musul, Dicle ve tarihsel bir bölge olan Gaugamela



GİRİŞ

Kürdistan ve Kürtler konusu hiç güncelliğini yitirmedi. Aksine, Kürdistan’daki ayaklanma ve başkaldırılar kanlı bir biçimde bastırılmasına rağmen, küllerinin altındaki köz yanmaya devam etti. Göreceli bir durgunluk döneminden sonra Kürt hareketinde, ’60’lı yılların başında yeniden bir canlanma görüldü. Bu kez, 1961’den 1975’e kadar süren, uzun ve zikzaklı bir yol izleyen Irak Kürdistanı devrimi baş gösterdi. Sonuçta, dönemin Irak hükümeti, ayaklanmacıları çembere almayı ve İran Şahı ile anlaşarak, hareketin silahlı birliklerini çökertmeyi başardı. Bu arada düşman, hareketin yenilgisine yolaçan ve gelişmesini köstekleyen Kürt liderliğinin hata ve zaaflarını da kullandı. Buna rağmen Kürt hareketi, yeniden toparlandı ve gelişti; Irak’ta önemli bir kitle gücüne kavuştu. 1976’da Irak Kürt ulusal hareketini hemen hemen tek başına yönlendiren ve yenilginin yükünü taşıyan "Kürdistan Demokrat Partisi"nin yanı sıra, bir dizi yeni parti kuruldu: "Kürdistan Yurtsever Birliği", "Irak Kürdistanı Sosyalist Partisi" ve "Kürdistan Demokratik Halk Partisi" gibi.

İran halkının, baskıcı ve sömürücü Şah rejiminin devrilmesine yol açan büyük başkaldırısından sonra, Kürt ulusal parti ve örgütleri, bu arada "İran Kürdistanı Demokrat Partisi" de, İran’ın diğer ilerici ve ulusal partileri gibi, başlangıçta kitle çalışmasına yöneldi. Yeni İslamcı yönetime, İslam Cumhuriyeti sınırları içinde otonomi temelinde, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü sunuldu. Fakat ne yazık ki o, bu çözüme yanaşmadı ve böylece Tahran hükümeti Kürt ulusal hareketiyle silahlı çatışmaya girmiş oldu. Bu durum İran devrimine zarar verdi. Bu sorunun, İran Cumhuriyeti sınırları içinde tanınacak ve Kürt liderleri ve taraftarlarınca kabul edilecek bir otonomiyle çözüme kavuşturulması ve Kürt halkının gücünden yararlanma olanağı halen mevcuttur.

Türkiye’de Kürt ulusal hareketi, 1937 Dersim Ayaklanmasının bastırılmasından sonra, şovenist Türkleştirme politikasına ve her türlü politik örgütlenme yasağına rağmen, açık ve gizli olarak yeniden ortaya çıkabildi. "Kürdistan Sosyalist Partisi" (Partinin asıl ismi, Türkiye Kürdistanı Sosyalist Par-tisi’dir B.N.), "Kürdistan İşçi Partisi", "Ala Rızgari Partisi" eski "Kürdistan Demokrat Partisi" ve küçük büyük daha başka parti ve gruplar ortaya çıktı.

Bu partilerin programları bir yandan Türkiye için demokrasi talebini ve Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını dile getiriyor, diğer yandan barış ve sosyal gelişme mücadelesini içeriyor.
Şimdiye kadar her iki taraftan bir milyon insanın yaşamına ve 500 milyar dolarlık maddi zarara malolan, Irak ve İran arasındaki anlamsız savaş, tarihsel olarak bakıldığında, çözüme kavuşmamış olan Kürt sorununun bir sonucudur. Tarih tekerrür ediyor, hem de trajik bir biçimde. Her iki taraf da, 7 yıldan beri süren bir savaşta, 15. yüzyıldan bu yana Türklerle Farslar arasında, Kürdistan üzerine sürdürülen çatışma geleneğini devam ettiriyorlar.

Çıkmaza giren ve sık sık unutulan bu savaş, Ortadoğu’daki durumu bir bütün olarak değiştirebilecek tehlikeli sürprizler getirebilir. ABD’nin İran’a silah vermesi, kitlelerin her iki hükümete karşı hoşnutsuzluğu, Irak Kürdistanı’nda yeni gelişmeler, (her iki Kürt partisinin, "Kürdistan Demokrat Partisi" ve "Kürdistan Yurtsever Birliği"nin açık biçimde İran birlikleriyle işbirliği yapması) güç dengesinin İran’dan yana değişmesine yol açtı. Gerçekten de İran, kısa bir süre önce hem Irak’ın güneyinde, hem de Irak Kürdistanı’nda stratejik öneme sahip yeni mevziler elde etti.

Türkiye İran’a, onun Irak Kürdistanı’nda yeni bölgeleri fethetmesi halinde Musul’u işgal edeceğine dair sinyaller verdi. Bu durumda Kürdistan bir kez daha, her iki devletin paylaşım alanına dönüşebilir. Kürt partileri ise, onların kuklası durumuna düşebilirler. Böylece Kürdistan üzerine mücadele yeniden alevlenmiş oluyor

Kürtler yüzyıllardan beri katliam, sürgün, hapis, işkence, açlık ve zulmün acısını çekiyor. Tüm bunlar, sözde yüksek uygarlık sahibi devletlerin dilinde, halklar hukukuna ters düşen eylemler olarak telakki ediliyor.

Bu "eylemlerin" günümüzde de var olması acı gerçeği, dünya kamuoyunun tepkisini alması bir yana, gündemine bile girmiyor.

Bunda, dünyayı saran haberleşme araçlarının, basın ve yayının küçümsenmeyecek bir rolü var. Kürdistan, kamuoyunu ilgilendiren bir konu olarak görülmüyor. Ve sonuçta bu durum, sözü edilen halkların hukukuna ters eylemlerin, günlük yaşamımızın doğal bir parçası haline geldiğini göstermiyor mu?!

Bu kitapla, bu anlayışa karşı aklın ve sözün silahıyla mücadele etmek istiyorum ve etmek mecburiyetindeyim. İdrakin gelişmesine ve halkımla dayanışmaya hizmet etmesini umuyorum.
Bu arada, Bay Bruno Back ve tüm diğer dostlara, Bay Volkmar Röhring, D. Barzani, I. Yasiri ve J. Dabbag’a bu kitabın ortaya çıkarılmasındaki katkılarından dolayı teşekkür etmek istiyorum.

Markkleeberg, Ekim 1987
Zuhdi El-Dahoodi



I. Kürdistan ve Kürtler

Ezeli ve Korkunç Gerçekler

"Kürdistan vadilerinde, yanan köylerin dumanı ve oluk oluk akan kanların kokusu yükseliyordu. Biz, yaşamın, özgürlüğün ve mülkün en fazla zarar gördüğü bir ülkede bulunuyoruz." Böyle yazıyor Kari May, bundan yaklaşık yüz yıl önce, "Vahşi Kürdistan"da adlı romanında.

Radebeul kasabasında yaşamış olan ve çok yazmakla tanınmış, Saksonyalı bu yazar, tarif ve tasvir ettiği ülke ve manzaraları, orada her türden ve her boydan alçaklara karşı konuşturduğu kahramanları görmüş değil. Kürdistan’a da hiç gitmemiş ve misafirperver bir Kürt şeyhinin, gece konaklama yerinde yaktığı ateşin başucunda, güzel ve yüzü örtünmemiş bir kadın eliyle ikram edilmiş, elinde demli ve şekerli çay bardağıyla oturmuş değil. At sırtında, soylu atlara binmiş seçkin ve korkusuz bir grubun himayesinde, vahşi ve romantik geçitlerden geçmiş, tamamen yabancı olanlar için erişilmesi güç, dağlı bir Kürt aşiretinin barınağına da gitmiş değil.

Ama şaşılacak olan şey, onun kahramanlaştırdığı Kara Ben Nemsi’nin, Musul, Dicle ve tarihsel bir bölge olan Gaugamela üzerinden, çok eski Kürt şehri Amediya’ya kadar uzanan yol güzergahına bakıldığında, Kari May’ın roman manzarasının, dağları, ovaları, şehir ve köyleri ve halkıyla gerçek anlamda Kürdistan’ı andırıyor olmasıdır. Ve başta alıntı olarak vermediğimiz, ...




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues