La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Kürt Uygarlığında Alevilik


Auteur :
Éditeur : Kaynak Yayınları Date & Lieu : 1991, İstanbul
Préface : Pages : 416
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Hic. Sus. N° 4846Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Kürt Uygarlığında Alevilik

Kürt Uygarlığında Alevilik

Cemşid Bender


Evrensel Basım Yayın


İslam dininin ilk çıkışı döneminde Kur'ana ve Peygambere bağlılığın güçlü olması nedeniyle fikir ve inançlarda birlik ve bütünlük görülüyordu. Bu birlik ve beraberlik ilk iki Halife zamanında da vardı. Ancak imam Osman hilafeti üstlendikten sonra huzursuzluklar başladı. Halifenin soyu olan Ümeyyeoğullan yönetime bütünüyle el koydular. Devlet malını diledikleri gibi kullandılar. Zevk sefa ve servet edinme temayülleri belirdi ve su yüzüne çıktı. Karşı gelenler ise öldürülüyor ya da işkenceye uğruyorlardı. Bize göre Islamda ilk mezheplerin çıkışı tamamen ekonomik, sosyal ve siyasal nedenlerden kay-nâklanır. Dini görüşlerdeki ayrıcalıkların, dini yorumlamaktan neşet eden uyuşmazlıkların hiç mi hiç rolü olmamıştır. Bu savımızın en isabetli örneği İslam’daki ilk mezhep olan Haricilikte kendisini apaçık gösterir:
Hariciler:

Hz. Ali halifeliğe getirildiğinde ona biat etmeyen Şam Valisi Muaviye halkı kışkırtmaya başladı. Amacı bu makamı ele geçirmekti. Güçlüydü, paralıydı. Üstelik Hz. Ali'ye kendi soyundan gelen aile bireylerini ... 



KÜRT İNANÇLARININ İSLAM'DAKİ AÇILIMLARI

Nevale Çoli Dıyarbekir kentinin Ergani yöresinde 1983'te keşfedilen ve insanlığın yerleşik düzene geçtiği en eski kent. Neolitik çağılı en erken zaman diliminde varlık göstermiş. Urfa'daki Çayönü Höyüğü de öyle... Bunları seramiksiz Neolitik çağın yerleşim birimleri olarak Samsat yakınlarındaki ve Fırat kıyısındaki Gritille. Hazazlıöyük; Malatya'nın 40 kilometre kadar doğusundaki Caferhöyük; Elazığ yakınlarındaki Boytepe ve aynı yöredeki Saraybahçe Höyüğü izliyor. Yerleşik düzene insanlık burada başlamış, ilk buğday ve mercimek burada bulunmuş. Ekim işleri için ilk tarla ve bahçeler burada kurulmuş. Keçi, koyun inek ve köpek gibi hayvanlar ilk kez bu yörede evcilleştirilmiş. Tarihin bildiği en eski tahta ve taşlan oyma yemek kabları, kova ve taslar burada ortaya çıkmış, arkeologlar Jericlıo I'in en eski yerleşim merkezi olduğuna inanıyorlardı. 1983'teıı sonra bu tez terke-dildi. Artık bilinen gerçek o ki tüm insanlığı ayağa kaldıran mağara yaşamından kurtararak uygarlığa götüren alınterleri ilk kez Botan'da yere damladı. Toııplumsal yaşam ve birlikteliğin sağlanması için insan eli ve emeği ilk kez burada harekete geçti. Doğayı, insan egemenliği altına almak, onun zenginliklerini toplum için kullanmak amacıyla ilk yürek burada çarptı, ilk kerpici yapan el ve bu yürek ilk meskenin temellerini atarken evcilleştirdiği koyun ve keçinin ineğin sütünü de sağarak yağı, peyniri, yoğurdu sofrasına koydu. Tarımla ev, tarla ve bahçe bölüşümünü gerçekleştirdi ve ilk kadastronun temellerini attı. Tarımcılık insanlara ortak çalışmayı ve bölüşmeyi öğretti. Böylece hukukun başlangıç ilkeleri toplumu yönetmeye başladı. Botaıı'daki yerleşim merkezlerinde yaşayan insan, kendi hemcinslerini değişik ve çapraşık ruh hallenyle, yaşlısı genciyle kadını erkeğiyle hastası, sağıyla yepyeni bir düzene oturtmak üstelik doğadan gelen tehlikelerle barbar göçerlere karşı koymak ve toplumu korumak için sosyal sorumluluğu burada öğrendi ve çözüm yollarını burada buldu. Evet Botan kültürüydü bunlan yapan. Dünyada daha eskisi yok bilinenler içinde.

Kürt halkının ortaya çıktığı yörelerde burası... Doğa, toplum ve uygarlık arasındaki bağlantı, kültürün tarihsel özüyle ve tarihsel mantığın bulgularıyla kanıtlanır.

Geçmişteki gelişimin tutarlılığı ve bütünlüğü Kürt halkının uygarlığına katkılarını muştuluyor.
Neolitik çağdan çıkıp gelen uygarlığın ve kültürün ürünlerini bu tutarlılığın ve tarih bütünlüğünün uzantısı olarak Kürt halkının yaşamı içinde buluyoruz.

Nevale Çoli ve Çayönü ile Kürt halkı arasındaki tarihsel bağ ne alursa olsun şu ya da bu olasılık akla gelse bile yukarıda vurguladığımız bütünlük ve tutarlılık, benzerlik bu halkın uygarlığında kültüründe varlığını sürdürüyor. Nevale Çoli. Çayönü ve diğerleri Kürd'ün ciğerleriyle nefes alıp veriyor. Onunla soluyor.

Ama ne varki aynı yörelerde mekan tutmuş olan bu halkın M.Ö. 6000 yıllardaki yaşamı flu olmaktan çıktı ve netleşti. Özellikle Kalko-latik çağın Botan'daki başlıca kentleri şimdi Keban barajı gölü sulan altında kalan Altmova'daki Tülintepe, Norşuntepe, Korucutepe, Adıyaman yakınındaki Samsat ve son olarak Van gölü kıyısındaki Tilkitepe bu sürecenliğin bu birlikteliğin şaşırtıcı örnekleridir.
Şimdi din olgusuna gelelim.

Kürt halkı yerleşik düzenin getirdiği kent mimarisi içinde kısa sürede kendi mabedini de yaptı. Zelzele, sel, yangına yol açan yıldınm gibi doğa afetleri ilkel yaşamdaki insanı doğadan gelen tinsel güçlerin marifeti olarak etkilemişti elbet. Ama ne var ki tarımcılık gelişince bolluk ve bereketin Tanrılara özgü bir görev olduğu kuraklığın da onların girişimleriyle önleneceği düşüncesi toplu ibadetlerin yapıldığı ve dinsel törenlerin, şenliklerin düzenlendiği mabbedlerin temellerinin atılmasına neden oldu. Botan'daki bu ilk yerleşim merkezlerinde ortaya çıkan mabetler zamanla çok gelişti. Önce kralların yönettiği dinsel törenler daha sonra bu işe elyak fahip ve rahibelerle yönetilerek kurumsallaştı. Çok Tanrılı dinler dönemi açılmıştı artık.

Botan kültürü biı dönemlerde yaratılış efsanesini tüm sorunlşri çözmek amacıyla dinsel temalardan yararlanarak açıkladı ve toplumu (bilinmezlerden) soyutlayarak rahatlattı.
Yaratılış efsanesinin söylediği şu:
"Yer ortada yokken erkek unsur Apsu ile dişi Unsur Tiamat yokluk içinde belirdiler. Her ikisi birbirlerine sularını karıştırdılar. Böyle-ce oğullan Mummu doğdu. Daha sonra alt ve üst dünya yaratıldı. Yeni doğan çocuklanndan Anu gök ilahı, Enlil hava ve yer ilahı, Enki'de deniz ilahı oldular." Bkz. Kürt Tarihi ve Uygarlığı kitambımız s.32)

Kürt Ozanı Kassitli Sin Lekke Ünnini'nin tabletlere yazdığı Gılga-meş Destanı da (Dünyanın değerini) ve (yaşamın önemini) insanlara öğretti. Uta-Napistim (Nuh Peygamber) kendi eliyle yaptğı gemisiyle tufan tehlikesinden kurtulmak için her tohumdan ve her hayvandan birer çift aldı. Cudi dağına yanaştı* Dağın zirvesine gemideki Tann ve Tanrıçalarda ayaklarını bastılar.
Bu Tannlar ve tanrıçalar o kadar çoktu ki adlarını saymakla bitiremeyiz. Zerdüşt Peygamber semavi diniyle ortaya çıkıncaya dek Kürt halkı bu Tann ve Tannçalarla bir ve beraber oldu. Onlarla birlikte efsaneler, söylenceler, bayramlar, şölenler ve dinsel törenler uygulandı. Zerdüşt ise Kürt halkına Çar-Nasır'ı, cennet ve cehennem fikrini, sırat köprüsünü, Mehdilik inancını. Ahura Mazda ve Ahriman gibi iyilik ve kötülük Tannlannı sundu. Zerdüşt inancının "Ateşgedelerinde" eğri odun yakılmamıştır. Bunun izlerini Taptuk Emre'ye hizmet veren Yunus Emre'de de görmekteyiz.

Kürt halkı dünyanın yaratılışından günümüze tüm inançların pek çoğunu yaratmış ve tek Tanrılı dinleri de sayarsak bunların tümünü de yaşamış bir halktır.
İnanç sistemleri, bir bir bu halkın düşünce ve duyu dünyasında şekillendi. Bu kadar deneyime ve geçmişe sahip olan bu halkın -inançlar dünyasındaki- bilgiçliği ve ustalığı yadsınamaz. Halife Ömer'in ordularıyla karşılaştıklarında bu kutsal özelliklerini savaşçı diğer uluslara kaptırmamak için çok çaba gösterdiler. Ama otuz yıla varan bir savaştan sonra yenik düştüler. Savaşlar çok çetin cereyan etmişti. Arap ordularının zulmu çok ünlüdür: "Müslümanlığı kabul etmek istemeyen Kürtleri Araplar Harran'dan Siirt'e kadar yol boyunca ibret olsun diye üçer üçer asmışlar ve bunların ölülerini tefessüh edinceye kadar indirmemişlerdi. (Bkz. Briver, The religion of the Kurds, Bsos 1922 s. 197)

Elbetteki geriye dönüp baktığımızda tarihin içindeki acı olayların çokluğunu hemen anlarız. Ama direnç gücü tarihten ve yaşamış ve yaşamakta olan kültür ve uygarlıktan geliyorsa işte bu güç yok edilemez. Nitekim İslamı kabul ettikten sonra Kürt halkı dedesi Zerdüşti olan imam Ebu Hanifeden başlayarak o güne kadar bir şekil dini görünümünde olan bu inancı, kökeni Zerdüştlüğe inen sofiliğin birselliğin tinsel zenginliği içinde yoğurmuş ve sekizinci yy .dan başlayarak kendi mezhep ve tarikatlarının temellerini atmıştır. Sosyal, siyasal ve ekonomik çatışmalara yakasını kaptıran arap kökenli inanç dünyasının yarattığı boşluktan Kürt halkı yararlanmayı iyi bildi. Kürt Serdan Ebu Müslim Horasani yine Kürt toplumunun ünlü düşünürleri Hallac-ı Mansur, Ebul Vefa, Şeyh Addi B. Misafir, Abdu,kadir El Geylani, Şı-haabeddin Suhreverdi, Saru Saltık, Baba Ishak ve Seyit Nesimi gibi daha yüzlerce.

Düşünürlerinin aracılığıyla inanç dünyalannın Kürt Patentli varlığını bütünlüğünü ve sürecenliğini İslam inancına aktarmışlardır, işte Aleviliğe giden yolu aydınlatmak için bu mezheplere kısaca değinmek istiyoruz.



İslamda Mezhepler

İslam dininin ilk çıkışı döneminde Kur'ana ve Peygambere bağlılığın güçlü olması nedeniyle fikir ve inançlarda birlik ve bütünlük görülüyordu. Bu birlik ve beraberlik ilk iki Halife zamanında da vardı. Ancak imam Osman hilafeti üstlendikten sonra huzursuzluklar başladı. Halifenin soyu olan Ümeyyeoğullan yönetime bütünüyle el koydular. Devlet malını diledikleri gibi kullandılar. Zevk sefa ve servet edinme temayülleri belirdi ve su yüzüne çıktı. Karşı gelenler ise öldürülüyor ya da işkenceye uğruyorlardı. Bize göre Islamda ilk mezheplerin çıkışı tamamen ekonomik, sosyal ve siyasal nedenlerden kay-nâklanır. Dini görüşlerdeki ayrıcalıkların, dini yorumlamaktan neşet eden uyuşmazlıkların hiç mi hiç rolü olmamıştır. Bu savımızın en isabetli örneği İslam’daki ilk mezhep olan Haricilikte kendisini apaçık gösterir:
Hariciler:

Hz. Ali halifeliğe getirildiğinde ona biat etmeyen Şam Valisi Muaviye halkı kışkırtmaya başladı. Amacı bu makamı ele geçirmekti. Güçlüydü, paralıydı. Üstelik Hz. Ali'ye kendi soyundan gelen aile bireylerini savaşlarda öldürdüğü için çok kızıyor ve kan davası güdüyordu. Hz. Ali’nin görevinde başarılı olmaması için elinden geleni ardına koymadı.

Şam yöresinde Müslümanlığın uygulanış biçimi ise çok şekilci idi. Bu yöredeki halk Müslümanlığı sadece farzları yerine getirmekten ibaret sanıyor ve geçmişlerini savaşlardan elde edilecek ganimetlerle sağlıyorlardı. Muaviye mimbeıden Ali'ye lanet okutuyor ve bölücülük yapıyordu. Şam yöresinin insanları üstelik. Ali'yi, onun için inen ayet ve hadisleri de bilmiyorlardı, (bk. Abdulbaki Gölpınarlı a.g.e. s. 185) Bilenlerde Muaviyeden korktukları için seslerini çıkamıyor bir köşeye ...




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues