Hikayeler
Armağan
Babam Savaş alanında akıtılıp tüketilen kanın bu tekrarında Ve sende tekrarlanan sen Ağzın yalnızlığımdan dostluğunu ve övgüsünü ayırmadı Kurtuluşu sana bıraktı Azıcık senden uzak beklediğin bu kurtuluşu Ve bekleyip hatta gördüğün ondaki doğal sonunu Ve hatta gördüğün bu sonla Karanlıkta kalan bu yalnızlığına her verilene boyun eğmeden
Gemilerin şarkısı
Şehir, şiddetli rüzgarın çığlığı ve yağmurun getirdiği siyah bulutların karaltısına büründü. Binanın büründüğü bu korkunç durum, aslında odamın içinde gömülü korkudan ibaret. Gözlerim duvardaki saate dalmıştı. Saatin zamanı sanki soluk soluğa kalmış, on saniyede bir akrebi vuruyor gibi geliyordu bana. Odamdaki masada ateşin alevi; dışarıdaysa, çocuk sevinçleri gibi camlara yağmur vuruyordu. Su, onca zamandır göz göze geldiğim bu camların ardından süzülüp yansısı yüzüme yayılıyordu.
Birkaç dakika sonra yolculuk için dolduracağım açık valizim önümde... Büro, saat ve duvar gözümün önünde üst üste yığılmış nesneler halinde duruyordu. O yağmuru ve pencereleri hatırlatıyorlar şimdi. Karanlığı ve meçhulü. Şimdi hangi pencerenin ardındaysa yüzün, bu suskunluktan böyle uzar sonsuzluğa. Sende karlar, yağmurlar görürüm, çığlığın ve yankının renklerini görürüm. Son vahşette unutulan bu bedenim, ...
|