La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Türk Tarih Tezi, Güneş - Dil Teorisi ve Kürt Sorunu


Auteur : Multimedia
Éditeur : Yurt Date & Lieu : , Ankara
Préface : MultimediaPages : 216
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 145x215 mm
Code FIKP : Liv. Tr. 2561Thème : Politique

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Türk Tarih Tezi, Güneş - Dil Teorisi ve Kürt Sorunu

Türk tarih tezi, Güneş - dil teorisi ve Kürt sorunu
Bilim yöntemi Türkiye'deki uygulama -2

Antropoloji ve tarih araştırmaları (Türk tarih tezi)

Türkiye'de resmi ideoloji, dünyada, Ortadoğu'da, dolayısıyla Anadolu'da, "Kürt" isimli bir milletin yaşamadığını, "Kürt" olarak bilinen kişi ve grupların, aslında "Türk" olduklarını savunmaktadır. Bunun yanında, "Kürtçe" olarak bilinen bir dil ve "Kürdistan" olarak anılan coğrafi bir bölgenin olmadığı, yine resmi ideoloji tarafından her zaman ifade edilmiştir. Öte yandan, yine resmi ideoloji, Türkiye'deki, hatta Dünya'daki bütün kişi ve kurumların; devletlerin, bu görüşlere itibar etmesini, bunları tartışılmaz tek doğru olarak kabullenmelerini ve savunmalarını da istemektedir. Bu görüşlerini "vatanseverlik", "barışseverlik", "özgürlük ve demokrasi tutkunluğu" gibi sübjektif kavramlara da bağlamaktadır. Bunun dışında, bu ideolojiyi kabul etmeyenleri, aksini savunanları, özellikle "Kürdüm" diyenleri, ceza tehdidi altında tuttuğu gibi ceza mekanizması da sık sık kullanılmaktadır.

Bu anlayış, durup dururken, birdenbire ortaya çıkmamıştır. Önemli tarihsel kökenleri vardır. 1919-1922 yılarına, hatta daha öncelere giderek bu anlayışın köklerini bulmak mümkündür. Fakat biz Cumhuriyetten sonra, 1930 yıllarından itibaren işe başlayacağız. Burada da, bu ideolojinin....

 


ÖNSÖZ

CHF Genel Başkanı ve Cumhurreisi Gazi Mustafa Kemal 16 Ağustos 1931'de, Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Genel Kâtibi Tevfik Bey'e (Bıyıklıoğlu) yazdığı mektupta şöyle diyor:

"... Biz daima hakikat arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza kani oldukça ifadeye cüret gösteren adamlar olmalıyız... Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmasa, değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır." (Söz eden, Uluğ İğdemir, Cumhuriyetin 50. Yılında Türk Tarih Kurumu, TTK, Ankara 1973, s. 9)

Bu sözler, Türkiye'de yapılan araştırmalarda, özellikle tarih ve Türk tarihi araştırmalarında, Türk tarihinin yazımı konusunda, doğruları, "hakikati", kati surette ifade etmemektedir. Türk Tarih tezi, Güneş - dil teorisi, "Sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış millet" etrafında geliştirilen ve kurumlaşmasına çalışılan resmi ideoloji, CHF Genel Başkanı ve Cumhurreisinin bu sözlerini kesinlikle yalanlamaktadır. Türk tarihinin yazımında, doğrunun, "hakikatın" tek ölçütü olan olgulara, hiçbir zaman itibar edilmemiştir. Bilakis, olgular, olgusal ilişkiler, gerçek somutlar, gizlenmeye, yok edilmeye, saptırılmaya çalışılmıştır. Sumer'lerin, Hititlerin, Mısır Tanrılarının, Ege'nin, Roma'nın, Hind'in, Çin'in Türk olduğu, buralardaki kültür ve medeniyetlerin Türkler tarafından kurulduğu, Kürt diye bir ulusun, Kürtçe diye bir dilin olmadığı, Türk tarihinin "sarsılmaz bilim hakikatları" olarak ifade edilmesi, bu süreç içinde olmuştur. CHF Genel Başkanı, Sumer'lerin, Hitit'lerin, Mısır Tanrılarının, Ege'nin, Roma'nın, Hind'in, Çin'in Türk olmadığını elbette biliyordu. Kürt ulusal varlığından, Kürtçeden elbette haberdardı. Sadece haberdar olmakla kalmayıp, 1919-1922 yılları arasında, Kürtlerle ittifak aramış ve bulmuştu. Fakat, yalana dayalı bu ideolojinin önemli bir işlevi vardı. Resmi ideolojinin bu işlevini sürdürebilmesi için bunların "sarsılmaz bilimsel hakikat" olduğuna inanılması ve inandırılması gerekiyordu. O halde, yukarıdaki sözler, bilimsel davranışın, tarih yazımının ilkeleri değil, Türk tarih tezi, Güneş - dil teorisi, "Sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış millet" anlayışları etrafında kurumlaştırılmaya çalışılan resmi ideolojiyi gizleyen bir örtüdür.

1930 yıllarında ve sonrasında Türk tarihi ve Türk dili üzerinde uğraşan pek çok kişi vardır. Çeşitli incelemelerin, kitapların üzerinde bu kişilerin isimleri yazılı olsa da, tarih yazan esas kişiler onlar değildir. Esas kişi onları yazdırandır; CHF Genel Başkanı ve Cumhurreisi Gazi Mustafa Kemal'in bizzat kendisi. Bu durum zaten o zamanki yazarlar tarafından iftiharla ifade edilmiştir. Böyle bir yazıcılık aynı zamanda ücretlidir. Ücret, bu yazarların, CHF Genel Başkanı tarafından TBMM'ne mebus olarak atanmaları biçiminde ödenmektedir. Türk üniversitesinin, Türk "bilimi"nin gelişimindeki temel olgulardan biri budur. Ve bu olgu Türkiye'de bilimin, özellikle toplumsal bilimlerin, resmi düzeyde, "Şef"in denetiminde ve O'nun görüşleri doğrultusunda gelişmesi sonucunu doğurmuştur. Bu, şeflik düzenlerinin "Ebedi Şef" anlayışının kaçınılmaz bir sonucudur. İttihat ve Terakki'ye ulaşan kökleri olduğu da şüphesizdir.

"MC'nin ders kitapları" konusu, 1976-1977 yıllarının bir sorunu değildir. Kökü tek parti dönemindedir. "MC'nin ders kitapları" eleştirilirken, protesto edilirken, bu bağın kurulmaması, Türkiye'deki eleştiri anlayışının, bilimsel düşünce anlayışının köksüzlüğündendir, zayıflığındandır. Bazı konuların eleştiri dışı bırakılmasındandır. Bu anlayış, olguları, olgusal ilişkileri, yaşanan hayatı inceleyeceği yerde, "Şef"in sözlerinden kaynaklanmaktadır. Örneğin, yukarıdaki sözü, gerekleri yerine getirilmiş direktifler olarak değerlendirmektedir. Tarih ve dil araştırmalarının bu çerçeve içinde yapıldığına inanılmaktadır. Bu bakımdan eleştiri yerine "övgü" yapılmaktadır. Halbuki olgular, yapılan araştırmalar, eylemler, bu sözlere hiçbir zaman itibar edilmediğini, riayet edilmediğini açıkça ortaya koymaktadır.

Bundan önceki bir araştırmada, Kürtlerin mecburi iskânı(*) olgusu bu olguya Türk üniversitesinin, Türk düşüncesinin, Türk "solu"nun ve "sosyalist" hareketinin yaklaşım tarzı üzerinde durmuştuk. Bu araştırmada iki olgu üzerinde duruyoruz. Türk tarih tezi ve Güneş - dil teorisi. Türk üniversitesinin, Türk "bilim" çevrelerinin, Türk düşüncesinin, bu olguları, nasıl değerlendirdikleri üzerinde duracağız. Cumhuriyet tarihinden seçtiğimiz olguları ve bu olgulara yaklaşım biçimini incelemeye bundan sonraki araştırmalarda da devam edeceğiz.

Ankara, Şubat 1977
İsmail Beşikçi


(*) Bilim yöntemi, Türkiye'deki uygulama I. "Kürtlerin mecburi iskânı", Yurt kitap - yayın, 2. baskı, İstanbul, Ekim 1991.


YAYINCININ NOTU

Bilim yöntemi Türkiye'deki uygulama II. Türk tarih tezi ve Güneş - dil teorisi'nin 2. Baskısına önsözü İsmail Beşikçi yazacaktı. Ama kitabı baskıya verdiğimiz günlerde, yayınevimizden Ekim 1991'de yayınlanan Kürtlerin mecburi iskânı isimli kitabından ötürü tutuklanmış, zorla saçları kesilmiş; karanlık, soğuk, havasız bir hücreye atılmıştı. Kitap, gazete verilmemekteydi. Yanındaki başka hücrelerde de tutuklu ve hükümlüler kalmaktaydı, onlar da aynı şartlar da...

Kürtlerin mecburi iskânı 142 / 3'ten daha önce "mahkûm" olmuş, Beşikçi 1.6 yıl ceza almış, ceza infaz edilmişti. Daha sonradan 142 / 3 kaldırıldı. Ama bir kalem darbesiyle 3713 sayılı Terörle mücadele yasası'na daha da ağırlaştırılarak kondu. Bu yapıların bir hile olduğunu söylüyoruz.

Türk tarih tezi, Güneş - dil teorisi ve Kürt sorunu da aynı kaderi paylaşmıştır. 1978 yılında Komal Yayınevi tarafından yayınlanmış, kısa bir süre sonra toplatılmış ve yine 142 / 3'ten 2 yıl 12 ay ceza verilmiştir. Biz, aynı kitabı tekrar yayınlıyoruz. Kitabın ikinci baskısında herhangi bir değişiklik yoktur. Sadece alıntıların dışındaki inceltme işaretlerine müdahale ettik, mizampajına biraz çeki düzen verdik...

Beşikçi'ye saygı, okura dostlukla...

Yurt kitap - yayın

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues