The Kurdish Digital Library (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Türk Edebiyatında Kürtler


Author : Rohat Alakom
Editor : Avesta Date & Place : 2010, İstanbul
Preface : Pages : 282
Traduction : ISBN : 978-605-5585-36-5
Language : TurkishFormat : 135x215 mm
FIKP's Code : Liv. Tur. Ala. Tur. N° Theme : Literature

Türk Edebiyatında Kürtler

Türk Edebiyatında Kürtler

Rahat Alakom

Avesta

Rahat Alakom'un bu incelemesini okurken, Türk edebiyatında Kürtler ve Kürdistan'a ilişkin çok ilginç bilgi ve yorumların olduğunu görürüz. Bazı konular, diğer konulara nazaran daha çok vurgulanır . Türk yazarları, politik bakımdan duyarlı olan· bazı konulara karşı kör gibi görünürler. Bu inceleme, roman ve öykülerin yazıldığı zamana göre değil, konusu· olan zaman ve olaylara göre tertip edilmiş. Bu yaklaşım ile araştırmacı, okuyucunun da görebileceği, sözü edilen yapıtların "kör nokta"larını veya ideolojik önyargılarını, eksiklerini sergilemeyi amaçlamaktadır.
Kürtler üzerine yazılanlar, Batı Türkiye'nin şehirli aydın kesiminin zihniyeti ve düşün biçimini ortaya koymaktadır. Eğer Rahat Alakom'un seçtiğinden başka bir yaklaşımı ele alıp geçen yüzyıl boyunca yazılan yapıtları kronolojik olarak bir sınıflandırmaya tabi tutarsak, herhalde çok ilginç gelişmeler saptayabiliriz. Zamanla, yeni konular kaleme alınır, eski sorunların yeni yanları vurgulanır, zorla unutulan (veya unutturulan) olaylar gittikçe toplumun bilincine döner, edebi bir anlam kazanırlar.
Bildiğim kadar Rohat Alakom'un, Türk edebiyatı üzerine yaptığı sosyolojikideolojik bu inceleme, bu tür çalışmaların ilk örneğidir. / Martin van Bruinessen


İçindekiler

Türkçe baskına önsöz - Martin van Bruinessen / 7
Giriş /13

Türk Halk Edebıyatında Kürtler / 29
Atasözleri / 30
Fıkralar / 3 7
Destanlar / 40
Halk şarkıları / 48

Türk Romanında Kürtler / 55
Türk Romanında Son Yüzyıllık Kürt Tarihinin Tasavvuru / 61
Abdülhamit dönemi / 62
İttihat ve Terakki dönemi / 70
1918-1923 yılları / 77
Kürt ayaklanmaları dönemi / 84
Şeyh Said Ayaklanması (1925) / 86
Ağrı Ayaklanması (1930) / 98
Dersim Ayaklanması (1938) / 104
Başka gruplar da baskı altında / 112
Sınıf tezleri / 114
Savaş ve barışın dili üzerine
Türk romanında kanlı yıllar (1980-2000) / 122

Türk Romanında Kürdıstan'ın Sosyo - Ekonomik Özellikleri / 155
Göç ve Sürgün / 169
Çukurova / 170
İstanbul / 173
Almanya / 177

Türkçenin Kürt Öyküleri / 183
Feodalite, ağabey, intikam ve kadınlar / 186
Sermaye birikimi, işçiler, direnme ve kurtuluş motifleri / 192
Kürtler, etnisite ve tarih / 201

Türk Şiirinde Kürtler / 209
Kürtler, Atatürk ve Cumhuriyet / 213
Kürt coğrafyası: Dersim, Hakkari ... / 215
Eşkıyalar, kaçakçılar ve dağlar / 223
Kürtlerin feryadı ve isyanı / 228

Sınıf tezleri ve Kürt beyleri / 242
Nazım'ın Kürtleri/ 245

Tiyatro Metinlerinde Kürtler / 255
Karagöz ile Hacivat / 255
Ecel-i Kaza
Türk tiyatro tarihine yansıyan Kars Kürtleri / 256
Namık Kemal'in meçhul Kürt kızı / 259
Yakın dönem / 260
Röportaj, Deneme, Anı ve Gezi Notları / 263

Sonuç /281


ÖNSÖZ

Edebiyat, içinde doğduğu toplumun dolaylı veya dolaysız bir yansımasıdır. Büyük edebi yapıtlar, her ne kadar insanoğlunun evrensel sorunlarını inceleyip tartışmak istese de, yazarın bağlı olduğu toplumun tarihsel, ekonomik, toplumsal ve politik durumunu da yansıtırlar. Bir toplumun büyük ve çarpıcı tecrübeleri, toplumsal çelişkiler, iç ve dış savaşlar, devrimler, göçler gibi olgular, geç veya erken o toplumun edebiyatında dile gelirler. Yazarın görevlerinden biri de, toplumun yaşadığı olay ve durumlara bir anlam kazandırmaktır. Bu arada "Neden?'; "Niçin?" sorularına yanıt aramak, okurlarına taze bir yorum ve yeni görüşler sunmaktır.

Eğer bu düşünceler doğru ise, bir toplumun edebiyatının yalnız edebi değil, sosyolojik bir değeri de vardır, diyebiliriz. Daha somut olarak, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Kürtlerin ve Kürt sorununun önemli bir rolü olduğu için, onun çağdaş Türk edebiyatına yansımasını bekleyebiliriz. Diğer yandan bu edebiyat üzerine yapılan yorumların, önemli sosyolojik anlayışları da beraberinde getirdiğini görmekteyiz. Ben kendim 197o'lerin ort;ısında, Kürdistan'da sosyolojik araştırmalar yaparken, bu yüzden Türk edebiyatından, özellikle "Köy edebiyatı" akımından yararlanmaya çalıştım. O zaman Yaşar Kemal'ın hem edebi bakımdan, hem de toplumsal yorum bakımından çok başarılı birkaç yapıtını okudum. Ümit Kaftancıoğlu'nun Tüfekliler adlı romanını (ki bana Mardin yöresinde olup bitenleri iletmesi açısından yararlı oldu) ve diğer bazı roman ve öyküleri okuma fırsatına kavuştum. Fakat okuduğu Kürtler ile ilgili roman ve öyküler, Kürt toplumunu anlamak için umduğum kadar bana yararlı olmadılar. Bu yapıtlarda Kürt toplumunun bazı yanlarını görebildim, örneğin yoksulluk, sömürü, zor ve şiddet, namus ve öç, eşkıyalık, kaçakçılık gibi ... Tüm bunlar, şehirli okuyucuya ilginç gelebilecek romantik ve yabancı tasvirleri içeriyordu. Kürt toplumunun sosyolojik ve politik önemli yanlarına bu yapıtlarda rastlayamadım.

Rahat Alakom'un bu araştırmasını okurken o eski tecrübelerim yine aklıma geldi. Rahat Alakam, bu araştırmasında yeni Türk edebiyatında Kürtler ve Kürdistan'ı konu edinen hemen hemen tüm yapıtları okuyup incelemiş, bu yapıtlara ilişkin yorumlarını özlü bir biçimde okuyucuya sunmaktadır. Bu yapıtlarda en temel konular, yani Kürtlerin ayrı bir ulus olduğu, özgün bir kültüre sahip oluşu, toplumsal çelişkilerin yalnız sınıfsal değil, ulusal bir yanının da olması, hemen hemen Türk edebiyatına yansımamıştır. Bu ilgisizlik nereden gelmektedir? Özel bir konu, bir ülke veya bir halk üzerine yazılan bir roman, çoğu kez sözü edilen konu ülke ve halktan ziyade, yazarın kendisini veya içinde yaşadığı toplumun gerçeklerini dile getirir.
Örneğin, 18. ve 19. yüzyılın Batı Avrupa edebiyatında Doğu ülkeleriyle ilgili birçok yapıt vardır.
Bu yapıtların amacı, Doğu ülkelerinin gerçeklerini sergilemek değil, Batılı yazarların kendi ülkelerinin düzeyini eleştirmektir. 18. yüzyılda Fransız filozofu Montesquieu, gerçek İran'ı hiç bilmezken, İran Mektupları adlı yapıtını kaleme alır. Yazar bu yapıtını yazarken zamanın Fransa'sının siyasal ve hukuksal durumunu eleştirmek amacıyla kafasına göre ve ihtiyacına göre bir İran'ı hayal edip yarattı. Avrupa ülkelerinde sanayi toplumunun gelişme sürecinde, geleneksel toplumsal bağlar gevşediği zaman, aydınlar tepki olarak ilkel toplumları idealleştirmeye başladılar. Rousseau'nun "Soylu Yabani Adam" ideali, romantik edebiyatın ciddi ve popüler bazı yapıtlarında sık sık sergilemeye çalışılır. O soylu adamlar, tabii ki, Güney Pasifik Okyanusu adaları veya Kuzey Amerika'nın o zaman hala sömürülmeyen batı bölgeleri (Wild West) gibi uzak ve yabani yörelerde yaşarlar. Bunlar, çoğu kez romanda uygar, soylu Batı Avrupalı roman kahramanlarıyla arkadaşlık kurarlar. Yabani adamların soyluluğu tanımı, tabii ki yazarın kültürüne ve zamana göre değişmektedir.

Kendimin ve benden başka birçok Batı Avrupalının Kürtler ve Kürdistan üzerine okuduğu bir kitap, bu türden popüler bir roman idi, yani bu yüzyılın başlarında en çok okunan kitaplardan birisi olan Alman yazarı Kari May'ın Durchs wilde Kurdistan (Vahşi Kürdistan'dan Geçiş) adlı romanı. Romanın kahramanı olan Kara Ben Nemsi (Avusturyalıoğlu Kara) Arap çöllerinde karşılaştığımaceralardan sonra İstanbul'.:ı gitmek üzere Kürdistan'dan geçer. Yeni maceralarında, Kürdistan toplumunun birçok temsilcileriyle tanışır: Ağalar, yoksul köylüler, dağlardaki göçebeler, şehir tüccarları, Türk zaptiyesi ve Keldani zanaatkarları. Aynı yazarın Amerika Wild West'inde yer alan, soylu Kızılderililerin önemli bir rol oynadıkları birçok macera romanı vardır. Kari May'ın Kürdistan'ı, Wild West'i gibi, kanun ve sıkı kuralların hala yerleşemediği, onun için de roman kahramanlarının sade adalet duyguları ve büyük cesaretiyle (yani kovboy zihniyetiyle) hareket ettikleri, hayali bir yerdir. Bu yabani ve vahşi yerlerden insanlar ideal, soylu, dürüst ve cesaretli davranışlarıyla birer Alman centilmenini andırmaktadır. Kari May, kendi toplumunda gittikçe tükenen feodal değerlerini Kürdistan'da geri bulmuş, daha doğrusu bu değerleri Kürdistan'da yeniden yaratmıştır.

Yazar, tüm yaşamı boyunca ne Amerika'yı, ne de Kürdistan'ı görmüştür. Buna rağmen, romanda sunduğu Kürdistan'ın doğa ve toplum krokileri çok otantik görülür. Çünkü, yazar birçok yazılı kaynaktan yararlanabilmişti. 19. yüzyılda birçok yabancı Kürdistan'ı gezmiş, Kürdistan üzerine gezi notları yayımlamışlardı: Tüccarlar, misyonerler, arkeologlar, askerler, elçiler ... bugün, Almanca, İngilizce, Fransızca ve Rusça yazılmış yüzlerce cildi kapsayan bir Kürdistan gezi edebiyatı vardır. Kürdistan'ın sosyo-ekonomik tarihini incelemek için bu yapıtları çok yararlı buldum. Gezi notları, tabii ki romanlardan daha objektiftirler ve içindekiler daha kolay değerlendirilir. Fakat her ne ise, gezi notları da yazarların ilgilerini yansıtır. Bu ilgi yazarın gerçekleri görebilmesini engelleyebilir veya yazarı yanlış bazı saptamalara itebilir. Örneğin, İslam-Hıristiyanlık ilişkilerinde dinsel faktörleri temel alan misyonerler, çoğu zaman diğer toplumsal çelişkilerin farkında değildirler, onlar dinsel hareketlerin sosyo-ekonomik temellerini göremediler. Diğer bir örnek de, İngiliz ticaret vekilleri ve konsoloslarının Kürt ağalarını iki kesim ayırmalarıdır. Bir yandan modern, bilinçli, dürüst insanlar, diğer yandan gerici, bağnaz, aldatıcı ve zalim tipler, bir ağanın "dürüst" ve "modern" veya "aldatıcı" ve "gerici" olarak nitelendirilmesi, onların İngilizlere karşı olan tutumundan kaynaklanmaktadır. Bunun gibi belli çıkarları gözeten dar görüşlerin, Kürdistan'ın çağdaşlaşma sürecini anlamakta güçlük çektikleri görülmektedir.

Kürtler ile ilgili Batı Avrupa edebiyatı için söylediklerim, bazı yönleriyle belki Türk edebiyatı için de geçerlidir. Konusu Kürtler olmasına rağmen bazı yapıtlarda ifade edilmek istenen Batı Türkiye'nin eğitimli, şehirli aydın tipinin ilgi ve görüşleridir. Zamanında Kürt toplumunu en detaylı, kapsamlı en objektif bir biçimde dile getiren Türk yazarı herhalde Evliya Çelebi'dir.
Evliya Çelebi, Kürt kültürü, Kürt dili ve lehçeleri, halkın dinsel inançları, adetleri, elbise ve yemekleri, ekonomik yaşam, feodal sistem ve aşiret yapısı üzerine ayrıntılı ve ilginç bilgiler verir. Fakat Evliya Çelebi de, Osmanlı İmparatorluğu'nun merkezi hükümetinin bir temsilcisi olarak ve bir streteji uzmanı olarak Kürtlere bakar. Kürdistan'ı Osmanlı memleketleri ve düşmanı olan İran ülkesi arasında koruyucu bir tampon bölge Sedd-i aman olarak gördüğü için Kürtleri över. Anlattığı durumların önemli bir kesimi direkt olarak güvenlik sorunlarına ilişkindir. Bu duyarlı bakışın bazı hatalı veya çok eksik gözlemlere neden olup olmadığını tespit edemeyiz, herhalde fark etmediği bir hayli şey vardır. Onun Kürdistan üzerine sunduğu görüntüler tek taraflıdır. Her ne ise, yazdıkları bize çok değerli bilgiler sunmaktadır.

Bütün eksikliklere rağmen, Kürtler ile çağdaş Türk edebiyatı için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Rohat Alakom'un bu incelemesini okurken, Türk edebiyatında Kürtler ve Kürdistan'a ilişkin çok ilginç bilgi ve yorumların olduğunu görürüz. Bazı konular, diğer konulara nazaran daha çok vurgulanır. Türk yazarları, politik bakımdan duyarlı olan bazı konulara karşı kör gibi görünürler. Bu inceleme, roman ve öykülerin yazıldığı zamana göre değil, konusu olan zaman ve olaylara göre tertip edilmiş. Bu yaklaşım ile araştırmacı, okuyucunun da görebileceği, s0zü edilen yapıtların "kör nokta"larını veya ideolojik önyargılarını, eksiklerini sergilemeyi amaçlamaktadır. Rohat Alakom'un üzerinde durduğu ulusal sorun un yanında, bir diğer "kör nokta"ya da dikkatleri çekmek isterim. O da dine karşı takınılan tavırdır. İslam dininin Kürt toplumunda çok önemli bir rol oynamasına rağmen, bu konuya ilişkin olarak Türk edebiyatında yalnız karikatürler buluruz. 19. yüzyılın İngiliz konsolos ve misyonerleri gibi, Kemalist Türkiye'nin yazarlarına göre de, hocalar, şeyhler, sofiler, dedeler, e diğer din adamlarının hepsi, bağnaz, gerici ve sömürücülerden oluşmaktadır.

Kürtler üzerine yazılanlar, Batı Türkiye'nin şehirli aydın kesiminin zihniyeti ve düşün biçimini ortaya koymaktadır. Eğer Rohat Alakom'un seçtiğinden başka bir yaklaşımı ele alıp geçen yüzyıl boyunca yazılan yapıtları kronolojik olarak bir sınıflandırmaya tabi tutarsak, herhalde çok ilginç gelişmeler saptayabiliriz. Zamanla, yeni konular kaleme alınır, eski sorunların yeni yanları vurgulanır, zorla unutulan {veya unutturulan) olaylar gittikçe toplumun bilincine döner, edebi bir anlam kazanırlar. Bu yönde önemli bir gelişme, 1970 yıllarından itibaren bazı yazarların Kürt olarak veya bir Kürt gibi yapıtlarını kaleme almalarıdır. Özellikle bu gelişmenin tarihsel ve toplumsal boyutlarıyla romana yansıdığını görmekteyiz. Bu romanlar, artık Batı Türkiye'nin şehirli aydın tipinin ilgilerini değil de, kendini Kürt olarak bilen, kendini öyle tanıtan aydının politik ve toplumsal ilgilerini yansıtırlar. Bu romanların ortaya çıkışını, Kürt aydın kesimi içinde yapılan teorik tartışmaların etkisine bağlayabiliriz.

Bildiğim kadar Rohat Alakom'un, Türk edebiyatı üzerine yaptığı sosyolojik-ideolojik bu inceleme, bu tür çalışmaların ilk örneğidir. Her ilk deneyim gibi, bir çalışmanın güçlü ve orijinal yönleri yanında bazı zayıf yönleri de olabilir. Ben kendim bu incelemeyi çok ilgiyle okudum. Yazarın bazı açıklamalarına başka bir yorum ile yaklaşmama rağmen incelemeyi çok yararlı buldum. Kitabın unutulan bir konuyu ele almakla Kürt tarihine değilse de, Türk düşünce tarihine önemli bir hizmet sunacağı kanısındayım.

Martin van Bruinessen
Jakarta, 1989

Giriş

Diller, edebiyatlar ve kültürlerarası ilişkiler, etkileşimler ve karşılıklı temaslar konusu çokkültürlü toplumlarda önemli bir inceleme ve araştırma alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Çağdaş Türk edebiyatında Kürt teması konulu kısa bir yazım ilk kez bundan yaklaşık olarak 25 yıl önce, 1983 yılında Stockholm'de Kürtçe yayımlandı. Bu yazım elinizdeki kitaba bir önsöz yazma zahmetinde bulunan Hollandalı Kürdolog, Martin van Bruinessen'in de dikkatini çeker.2 Türk edebiyatında Kürtlerin yeri konusunda daha önceki yıllarda kaleme aldığım ilk kitap çalışmamın üzerinden uzun yıllar geçti.3 Tekrar aynı konuya dönüp gerilere bakıldığında daha değişik yapıtların farklı türlerde kaleme alındığı görülür. Konu son derece kapsamlı bir alanı kapsıyor. Bu kitabın ilk baskısı 1989 yılında (Vejin Yayınları, Stockholm), ikinci baskısı 1991 yılında (Fırat Yayınlan, İstanbul) yayımlandı. İlk baskısı bundan tam yirmi yıl önce 1989 ...

1. Rohat Alakom, Pirsa Kurdı di Edebiyata Tirkı de, Roja Nü, Stockholm, nr 1/1983.1

2 Martin van Bruinessen, De Koerden van Turkije en hun literatuur. in: Traditie en modern isme in de Turkse literatuur, Den Haag, 1985,' s.62.

3 Rohat Alakom, Çağdaş Türk Edebiyatında Kürtler, Vejin Yayınları, 1989. Genişletilmiş ikinci basım, FıratYayınları, 1991.


Rohat Alakom

Türk Edebiyatında Kürtler

Avesta

Avasta Yayınları
Avesta | Araştırma: 334 | 19
Rohat Alakom Bütün Kitapları: 4
Türk Edebiyatında Kürtler

Editor: Abdullah Keskin
Tasarım: Semra Sever
Birinci Baskı: 2010, İstanbul

Baskı: Berdan Matbaası
Sadık Daşdöğen Davutpaşa Cad.
Güven San. Sit. C Blok, No: 239
Topkapı / İstanbul
Tel: (0212) 613 12 11

© Avesta Yayınları, İstanbul, 2010
Tanıtım amacıyla yapılacak alıntılar dışında yayınevinin izni olmadan
hiçbir şekilde çoğaltılamaz

Sertifika no: 13193

Avesta Basın Yayın
Reklam Tanıtım Müzik Dağıtım Ltd. Şti.
Şehit Muhtar Mahallesi Atıf Yılmaz Caddesi Öğüt Sokak No: 7
Beyoğlu / İstanbul
Tel-Fax: (0212) 251 44 80 - (0212) 243 89 75

Ekinciler Caddesi, Nurlan Apt. Giriş Katı No: 2
Ofis / Diyarbekir Tel-Fax: (0412) 223 58 99

www.avestakitap.com / info@avestakitap.com

ISBN: 978-605-5585-36-5

PDF
Downloading this document is not permitted.


Foundation-Kurdish Institute of Paris © 2024
LIBRARY
Practical Information
Legal Informations
PROJECT
History & notes
Partenaires
LIST
Themas
Authors
Editors
Languages
Journals