The Kurdish Digital Library (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Necmettin Büyükkaya: Kalemimden Sayfalar


Editor : Apec-Tryck Date & Place : 1992, Stockholm
Preface : Pages : 504
Traduction : ISBN : 91-87730-31-6
Language : Kurdish, TurkishFormat : 155 x 230 mm
FIKP's Code : Liv. Kur. Tur. Büy. Nec. N° 3083Theme : General

Necmettin Büyükkaya: Kalemimden Sayfalar

Necmettin Büyükkaya: Kalemimden Sayfalar

Şerwan Büyükkaya

Apec-Tryck & Förlag

1943’te Urfa’nın, Siverek İlçesinin, Karahan köyünde doğdu. İlk ve orta okulu Siverek’te, liseyi Adana'da okudu. 1966-1971 yıllarında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okudu. Siyasi faaliyetlerinden ve arandığından dolayı bu eğitimi yarıda kaldı. Yirmi yıllık siyasi yaşamı, Türkiye sosyalist hareketi ve Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesi içinde geçti. Düşünce ve davranışında marksist-leninist olan Neco, siyasi çalışmalarında gerçek anlamıyla militan ve öncü bir pratik sergiledi. 1982 baharında Diyarbakır'da yakalandı. Ağır işkencelere maruz kaldı. Mücadeleci ve boyun eğmeyen tutumunu hapishanede de sürdürdü. 22 Ocak 1984'te Diyarbakır Cezaevinde sömürgeci faşist düşman tarafından katledildi.
Bu kitapta O'nun devrimci yaşamını ve mücadelesini, sayfalar ve kesitler halinde de olsa, Neco’nun kendi kaleminden bulacaksınız.

Dewlemend e, welatê me. Li, iro roj wêran e... talan e... Xebatker in pale û gundiyên me. Lê, îro roj tazî nin... birçî nin.. Jîr e gelê me. ‘Wek hemû gelan. Lê, îro roj gêj kirine... bê keys xistine.
Çi yê me hîştine ku em winda bikin? Çî hebû me tev wenda kiriye! Lê tiştên ku em ê qezenc bikin bêhejmar in:
Zikên têr! newalên tije av! axeka comerd! zozanên kulîlkin! kanîyên sar û zelal! Çiyayên serazad! sêv! zebeş! xwendegeh! zanîstgeh! palûke! û Parlûke! De çi xweş ber welatê me!?..
Birano, hevalno, Hogirno! Em gişk xwe bilivînin. Guh bidin hev. dest bidin dev. Mil bidin hev. Xelkê zora kedxuran bir. Xwînrij rûreş bûn û şikiyan li ber Wietnamiyan. Hêl dibe ala paleyan a sor. Di tenişt de. renga reng alên gelên cîhanê ên nûazad.
Çi xweş e ev cihan. Ger gel azad bin, bira bin.


İçindekiler - Naverok – Teyestey

Silav li Şehidan / 5

Önsöz / 7

1972'ye Kadar Yaşam Öyküm / 11

Mektuplar / 21

Anılar - Notlar - Yazılar / 139

Zazaca / 412

Neco'nun Anısına / 469

Ekler / 483


ÖNSÖZ

1943 doğumlu ağabeyim Neco ile aramızda dokuz yıllık yaş farkı vardı. Babamın vefat eden ilk hanımından olan Seyit Ahmet ismindeki tek çocuğu 16 yaşında sapasağlamken sünnet edildikten bir hafta sonra kaptığı enfeksiyon yüzünden yaşamını yitirdi. Babamla annemin evliliğinden dokuz tane çocukları oldu. Neco bunlardan üçüncü çocuktu.
Bu çocuklarından şimdi altısı hayattadır. En küçüğümüz Mıhemed iki yaşında "kara yara" (dırbeta siya, bırina reş) dan öldü. Yıl 1959 ya da 1960 olacak. O yıl köyün hemen hemen tüm küçük çocukları ölmüş. İlaçlanmış tohumluk Amerikan buğdayından ekmek yapıp yediklerinden. Benden iki yaş büyük Ziynet ise dört yaşında "hastalanmış ve ölmüş" (nêweş kewta û merda). Hepimiz Urfanın Siverek kasabasının Karahan köyünde doğduk. Mensup olduğumuz Karahan aşireti ismini rivayetler doğruysa Dersim ya da Bingöl taraflarından bundan iki-üç asır önce gelip yerleştikleri köyün eski adından alıyor. Hem ana ve hem de baba tarafından ve tüm sülalece Zaza'yız. Karahan aşireti Siverek'le Çermik arasında beş-altı köyü kapsayan bir alan içinde ve Siverek'in içinde yerleşiktir. Siverek'in içindeki bir iki ailenin dışında çoğu yoksul olan aşiret insanlarından Adana, İskenderun ve Mersin taraflarına yerleşenler de vardır. Arazi taşlık ve çorak olduğundan sadece küçük çapta tarımcılık ve hayvancılıkla uğraşılır. Geleneksel olarak Sünni Müslümanız.

Köyümüzde okul olmadığından çocuklar köy hocasının yanında Kuran kurslarına ve Arapça harfleriyle okuma yazmayı öğrenmeye giderlerdi. Başaranlar herkes gibi köyün alışılagelen uğraşı olan çobanlık ve rençberlik hayatına atılmadan önce bizim yegane "wende"lerimiz yani "okumuş" sıfatını alırlardı. Köy hocası Neco'nun zeki, çalışkan, onurlu, terbiyeli, üstün meziyetlerle donanmış bir çocuk olduğunu görüyor ve babama bu çocuğu mutlaka şehire gönderip okutun diyor. Babam da Neco'yu okusun diye1954 yılında Siverek'te oturan dayılarımızın yanına yerleştiriyor. Siverek'te ilk ve orta okulu hep sınıfının birincisi olarak bitiren Neco 1961 de kasabada lise olmadığından Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi'ne öğrenim için gönderildi. Lise yatılıydı ve belirli bir ücret ödeniyordu. Ekonomik nedenlerden dolayı ancak birinci sınıfı orada okuyabildi. Lise ikinci ve üçüncü sınıfları Adana'da, sadece kendi imkanlarıyla ve büyük zorluklar içinde, ırgatlığın yanısıra Adana Erkek Lisesi'ni bitirdi. 1965-1970 seneleri arasında da yine kendi imkanlarıyla İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okudu.12 Mart askeri faşist darbesi döneminde ve öncesinde arandığından ve siyasi çalışmalırından dolayı son birkaç dersini veremeden ayrılmak zorunda kaldı ve bir daha da bu fakülteye geri dönemedi.

Genç yaşında imkansızlıklar içinde yaşam ve okuma kavgası veren bu üstün meziyetli çocuk, daha lise sıralarında iken kimliğinin ve yaşam anlayışının çerçevesini çizmişti. Siverek'te devletin baskısı, asimilasyoncu ve sömürücü politikaları yanısıra, toplumsal çelişkilerin ve baskının en yoğun bir şekilde yaşandığı yaşamı ve ilişkiler yumağını, Adana'daki toplumsal çelişkileri ve çarpıklığı, bu durumun ve ilişkilerin özünü ve nedenlerini iyice idrak etmeye başlayan bu üstün meziyetli çocuk, haliyle sosyalist olacaktı. O da öyle oldu.

Asıl olarak siyasi faaliyetlerine üniversite yıllarında başladı. 68 kuşağının içinden gelen bir devrimci olarak o kuşağın asil, yiğit, tertemiz, onurlu ve en önde yürüme erdemlerini, düşmana taviz ve aman vermeyen militan ruhunu yaşamı boyunca üstünde taşıdı. Salon sosyalistliği, masabaşı sosyalistliği, ticaret sosyalizmi, bürokratik sosyalizm gibi yozlaşmalar ona yabancı şeylerdi.

Düşmanını küçük görmüyordu, ezilenlerle egemen sınıflar arasındaki savaşta ezilen ve sömürülenlerin safında bir nefer ve bir kumandan olarak savaşın kurallarına göre hareket ediyordu. Siyasi düşmana karşı affetmeyen böylesi bir tutumla hareket eden Neco, insanlarla kişisel ilişkilerinde ise son derece uyumlu ve ilkeliydi. Alçak gönüllü, yumuşak huylu, espiri yapmayı seven, eğlenmeyi, güzel yemekleri seven, kültürel değerlere kıymet veren, insan ve tabiat sevgisiyle dopdolu, aslında yaşamı seven bir insandı. Kaprisli, kompleksli, kendi reklamının aşığı düşük tiplerden değildi. Özgür bir insandı O, Bilebildiğimiz kadarıyla, arasıra sızlandığı tek konu maddi imkansızlıklardı. O da özel hayatı için değil, siyasi faaliyetler açısından. Vurucu kırıcı değildi ama sakin olması gereken bazı durumlarda, her zaman kendisine hakim olamıyordu. Bazen fitili çabuk ateşleniyordu ve öylesi anlarda yumruklarını iyi çalıştırdığı olurdu. Bazen sıradan bir iş için, bir konuğu için, bir şenlik hazırlığı için bizi şaşırtırcasına çok özen gösterdiği ve zaman ayırdığı olurdu. Bir Doğulu gibi savaşmayı, bir Batılı gibi tatil yapmayı birarada götürdüğü olurdu. El yazısında , çizgilerinde ve özellikle resimlerinde ince bir sanatsal beceriye de sahip olduğu seziliyordu. Sağlığına önem veren, her fırsatta kültür-fizik yapan, hiç yaşlanacağa benzemeyen yakışıklı, ince, uzun, atletik bir yapıya sahipti. Hep genç kaldı ve o şekilde ayrıldı aramızdan.

Üniversite yıllarında seyrek de olsa arasıra memlekete uğradığı olurdu. O dönem Siverek ve çevresinde sol ve ilerici hareketlerin iki temel dinamiği vardı. Bunlardan biri; özünde emekçi sınıfların mücadelesini temsil eden TİP, diğeri de; zaman zaman ve yer yer bu dinamikle bütünleşen, çakışan ama özünde bunun dışında varlığını sürdüren, Doğu Mitingleri'yle başlayan dönemin Kürdistan ulusal kurtuluş hareketi dinamiğiydi. Bu dinamiklerin birinde yer alan çoğu zaman diğerinde de yer alıyordu. İstanbul ve Ankara gibi metrepollerde de "Kürtçülük" yapılıyordu. Ancak "Kürtçülük dinamiğinin" asıl kaynağı, devletin komandosuyla, polisiyle, memuruyla ağır baskı, asimilasyon ve her türlü imha siyesetini uyğuladığı alanlarda idi. Yani Kürdistan topraklarında idi. Kürt olsun olmasın, Doğu'dan ya da Kürdistandan gelip de metropollerde öğrenim gören gençler, oralarda sosyalizm için barikatlarda savaşanlar, sol sloganlar atanlar; zulmün duvarını zorlayan, tüm Ortadoğu'yu altüst edecek, halklara özgürlüğü, eşitliği, kardeşliği ve demokrasiyi vaad eden Kürdistan devriminin de içinde buldular kendilerini. Çünkü memleketlerinde, geldikleri alanlarda fokur fokur kaynayan en güçlü dinamizm, insanları ve toplumu yönlendiren o dönemin en güçlü toplumsal hareketi buydu. Sorunu tam kavramamış olanlar bile bir yaz tatilini memleketlerinde, doğup büyüdükleri yörede geçirmeleri gerçeği kavramalarına yetiyordu.
Sosyalist kimlikle Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinde yer almak gibi doğal ve yerinde bir gelişmeydi bu. Ne ki sosyalizmi ve enternasyonalizmi yeterince kavramamış olan o dönemin bu sosyalist genç ve aydın insanlarından bazıları, Kürt burjuva milliyetçiliğine yöneldiler. Hatta bu yüzden ve tabii ki Türkiye sosyalist hareketinin zaafları gibi diğer bazı sebeblerin de etkisiyle, Türkiye ve Kürdistandaki sosyalist hareketler arasında suni duvarların örülmesine neden olundu. Yukarıda bahsettiğimiz her iki dinamiğin içinde doğal olarak Neco da yerini aldı ve en ön saflarda sosyalist kimliğiyle mücadeleye koyuldu. Ancak O hiçbir zaman milliyetçi olmadı. Gerçi Neco, olayların doğal seyrinden ötürü 12 Mart 1971 darbesinden şehit düştüğü tarihe kadar, siyasi ve örgütsel çalışmalarını Kürdistan devriminde yoğunlaştırdı. Bununla birlikte Türkiye komünistleriyle, tüm Ortadoğu komünistleri ve hatta dünyanın devrim ve demokrasi odaklarıyla bağlarını koparmadı, enternasyonalist ilişki ve dayanışmayı, dünya devriminin çıkarlarını herşeyin üstünde tuttu.

1972 yılında İsveç'e siyasi iltica eden Neco 1974 yılında çıkan genel aftan sonra memleketine döndü.

Üniversite yıllarından 1977 ye kadar siyasi çalışmalarını başlıca TİP, DDKO ve Dr. Şıvan'ın partisi olarak bilinen T-DKP içinde yürüttü. Son ikisinin aynı zamanda yöneticilerinden idi. 1977 de T-DKP nin diğer bazı yöneticileriyle arasında başgösteren görüş ayrılığından dolayı bu partiden ayrıldı. Siyasi çalışmaların tüm Kürdistan'ı kapsaması gerektiği görüşü doğrultusunda çalışmalarını sürdürdü. Tüm Kürdistan'da komünistlerin örgütsel birliği yönünde, devrimde ittifaklar zeminin güçlü temellerinin devrim öncesinden atılması gerektiği düşüncesiyle, yurtsever ve ilerici güçlerle dostluk ve dayanışma ilişkilerinin oluşması doğrultusunda faaliyetler yürüttü. Tüm Kürdistan'da devrimin en öncü komünist, ilerici, yurtsever kadrolarıyla omuz omuza, kimi zaman elde silah köy köy şehir şehir dolaştı. Bu kadrolaria birlikte Kürdistan devriminin kilometre taşlarını döşedi. Kürdistan'daki mayın tarlaları ve yiğitlerin dinlenmeye çekildiği, özgürlüğü tattığı Kürdistan'ın kadirşinas dağlan çok iyi tanır Neco'yu. Çalışmalarının, ektiği tohumların ürün vermeye başladığı en verimli çağında, faşist 12 Eylül Cuntasının en azgın döneminde yurt içinde faaliyetlerini sürdürürken, 15 Nisan 1982 de Diyarbakır'da düşmanın hain pususuna düşüp yakalandı. Diyarbakır zindanlarında ağır işkencelere maruz kaldı Neco. Neco hudut boylarında, Kürdistan dağlarında gösterdiği yiğitliği faşizmin karanlık zindanlarında da aynen sürdürdü. Devrimin ve devrimciliğin onurunu koruyarak hapishanedeki direnişlerin de en ön saflarında yer aldı. Yirmi yıllık devrimci yaşamı boyunca emperyalizme, kapitalizme, sömürgeciliğe, bunların Kürdistandaki işbirlikçileri olan hain, gerici, hakim sınıflara ve onların tüm yapı ve ilişkilerine karşı verdiği mücadelede tavizsiz ve amansız bir tutum sergilemesi ve de en ön saflarda çarpışan önderlerden olması, düşmanın boy hedefi haline getirmişti O'nu. Emekçi sınıf düşmanlarının yüreklerine korku salan Neco'yu, Kürdistan devriminin öncülerinden savaş esiri bu komutanı, 22 Ocak 1984'te Diyarbakır Cezaevi'nin kuytu bir köşesinde alçakçasına katlettiler. Tıpkı Che'ye ve daha nice nice devrim öncüsüne yaptıkları gibi. Neco ortadan kaldırıldı. Ama sınıf savaşı durmadı ve devam ediyor.
Neco'ların kanlarının hesabı hergün soruluyor. Ve bu savaş tüm sınıflar ortadan kalkana kadar devam edecektir. 1975 te altı yıllık nişanlısı Cemile ile evlenen Neco'nun, Serdıl ve Elya isminde iki çocuğu var.

Neco'nun yayımlamak için elimizde bulunan (dostları ve arkadaşlarının yanında bulunan ama bu saate kadar henüz biz akrabalarına ve ailesine teslim edilmemiş materyalleri de var. Neco'yu seven gerçek dost ve arkadaşlarının bu konuda bize yardımcı olacaklarına inanıyoruz. Bu, aynı zamanda yanlarında Neco'ya ait herhangi bir anı ya da yazı bulunan tüm insanlarımıza da bir çağrıdır. Yardım gördüğümüz takdirdeKa/em/mden Sayfalar kitabının ikinci cildini şimdiden okuyuculara müjdeleyebiliriz.) yazılı tüm materyallerinden bu seçtiklerimizi, önce konusuna bakmaksızın tarih sırasına göre düzenlemeyi düşündük. Fakat sonra bu yöntemden vazgeçtik. Birinci sebep materyalin çok çeşitli oluşuydu. İkinci sebep de bir kısmının üzerinde tarihin bulunmayışıydı. Yine de her konu ye bölümde tarih kronolojisine elden geldikçe uymaya çalıştık. Kitaptaki yazılar, Türkçe, Kurmanci ve Zazaca dan oluşuyor. Bu durum, üçüne de hakim olmayan okuyucu için sorun olarak duruyor. İlk aşamada orijinalini okuyucuya sunmayı gerekli ve doğru bulduk. Daha sonraları çeviri üzerinde düşünülebilinır. Anılar-Notlar-Yazılar bölümünde değişik defterlere ya da tek tek kağıt parçalarına tuttuğu tarihsiz notları, hangi başlık altında ya da bölüme koyacağımız konusunda zorluk çektik. Tarih kronolojisi yöntemini esas alan tahmine dayalı bir sıralamayı uyguladık. Metodun eksikliklerinin biz de farkındayız ama daha iyisini de bulamadık. Çok kısa notları yine böylesi bir yöntemle Düşünceler başlıklı ara bölümlerde alt alta sıraladık.
Başlıkların çoğunu, okuyucuya kolaylık sağlasın diye biz koyduk ve bizim olanları belirttik. Evet, yazılar arasında bir seçim yapmak zorunda kaldık. Bazı not ve yazıları tümden koyamadık, bazılarından ise kimi bölümleri çıkardık. Çıkarılan yerleri noktalarla belirttik. İsimler bazen değişti, bazen kısaldı, bazen noktalara dönüştü, bazen de oldukları gibi kaldı. Yerine ve durumuna göre...

Yanımızda Neco'nun daktilo ile yazılmış tek bir kağıdı yoktu. Tümü elyazmaları idi. Zaten bunlar yayımlamak amacını taşımayan, yoğun ve sıcak mücadele şartlarında çoğu zaman acele kaleme alınmış özel notları, mektupları ve karalamalarıdırlar. Bu önemli noktayı gözönünde tutacağını umduğumuz okuyucuya, yazıların orijinal hallerine, hatta gramatiğine dahi dokunmadan, sunuyoruz.

Bu kitapta yayımlanan yazılardaki imzalarda Neco'nun kullandığı değişik adlar şunlardır: Neco, Necmettin, Rober, Rober Suwar, Zerdeşt, Selahaddin Zerdeşt, Selah, Ferman, Bakur.

Bu kitap; Neco'yu ve mücadelesini insanlarımıza biraz daha yakından tanıtabilirse, son dönem mücadele tarihimizin en azından yaygın olarak bilinmeyen bazı yönlerine ışık tutabilirse, bu tarihin canlı cansız diğer tanıklarının ortaya çıkmasında bir şırınga görevini görebilirse ve de her şeyden önemlisi: "Biz mumuz, yanıyoruz. Yanan bu mumların ışığıyla Kürdistan aydınlanıyor!" diyen Neco'nun devrim savaşçılarına bıraktığı bir esin ve tecrübe kaynağı olabilirse ne mutlu!

Kardeşi Şerwan Büyükkaya
17 Temmuz 1992

1972'ye Kadar Yaşam Öyküm (b.n.)

(Neco 1972 yılında Irak Kürdistanı'ndan ayrıldıktan sonra, Suriye'ye kaçak olarak geçti ve bir müddet sonra orada yakalandı. Bu yüzden aynı yılın Sonbaharında İsveç'e iltica etti ve 1974 affına kadar da ağırlıklı olarak bu ülkede kaldı. Suriye makamlarınca yakalandığında, kendisine yöneltilen soruları ve Neco'nun bu sorulara verdiği cevapları aşağıda okuyucuya sunuyoruz. Bu elimizdeki tümü el yazma müsveddelerinde, Neco'nun durum geregi yer yer temkinli davranmasına rağmen o tarihe kadarki hayat hikayesinin derli toplu, gerçek ve orijinal bir özetini de buluyoruz.
Böylelikle okuyucu, Neco'nun hayat hikayesini kendisinden öğrenme imkanına da kavuşmuş oluyor. Hayat hikayesinin yanısıra, dönemin devrimci hareketinin Neconun bakış tarzı ve anlatımından orijinal bir özetini ya da tablosunu da görebiliyoruz. Yalnız, Neco'nun bu ifadede değinmediği ama bize anlattığı ve bizim bu anlattıklarından hatırlayabildiğimiz bir iki önemli noktayı, Neco'nun o günkü koşullarını daha iyi anlamaya ışık tutabileceği kanaatiyle buraya
alıyoruz. Dileriz ki yanlış hatırlamıyor ve kimseye haksızlık yapmış olmuyoruz:

1. Dr.Şıvan'ın Genel Sekreterliğini yaptığı T-KDP kurulduğunda (1969) ya da kuruluş aşamasının ilişkiler ağı oluşturulduğunda, Neco bu ilişkilerin ve bu oluşumun dışındadır. O dönem, İstanbul'daki ileri kadrolardan biri olmasına rağmen bir dıştalanma söz konusudur ve Neco bunu sezmektedir. Sebepte, Istanbul'dakilerin Dr. Şıvan'a Neco'nun TİP'e ve Türk Solu'na meyilli olduğunu rapor edip Doktoru yanıltmalarıdır. Neco, Irak’ta Doktorla tanıştıktan sonra ve Partiye orada üye olduktan sonra, birbirlerine çok iyi ısınıyorlar ve Doktor Neco'ya, İstanbul'daki Parti kadrolarının kendisini bu şekilde yanıltıklarını anlatıyor. Yalnız bu kişilerin hangi çevreden, DDKO çevresindenmi yoksa Partiye girdiklerini dahi şuur altı etmiş çevredenmi olduklarını anlatıp anlatmadığını bilemiyoruz.

2. T-KDP nin Dr. Şıvan (Sait Kırmızıtoprak), Brûsk (Haşan Yıkılmış) ve Çeko (Hikmet Buluttekin) gibi yiğit ve kararlı marksist-leninist önderleri olmasına rağmen, bu partinin çerçevesi çok geniş tutulmuştu. Dolayısıyle daha fazla bir cephe görünümündeydi. Buna rağmen o dönem Türkiye Kürdistanı'nın en radikal hareketiydi. 1974 te Partinin tüzüğünde yapılan ufak fakat önemli bir iki değişiklikle, Partiye daha sol bir çizgi kazandırılmış ve amaç maddesine; Kürt halkının kendi kaderini tayın hakkı formülasyonu getirilmişti.

3. Dr.Şıvan ve bir iki arkadaşını Barzani yönetimi tutukluyor. Bir süre sonra onları Sait Elçi ile iki arkadaşının katilleri olmakla suçluyor. Hemen sonra Partinin Dişêşê'deki merkezinde ve karargahında bulunan bütün evrak, arşiv, kitap, daktilo, teksir makinesi, para vs. eşyalarına el koyuyor. Oradaki partilileri de apar topar Bamernê'ye götürüp toplu halde tutukluyor. Bu gelişmeler olduğunda, Neco henüz iki ay bile kalmamıştır Irakta. Neco 26 Haziran 1971 de Iraka varıyor. Bir ya da birbuçuk ay sonra Doktor yakalanıyor.

4. Tarihimize Dr.Şıvan-Sait Elçi olayı olarak geçen, aradan yirmi yıl geçmiş olmasına rağmen ve taraf olanların tüm iddialarına rağmen, Kürt ulusal hareketi açısından büyük bir darbe ve tahribat olan bu olay üzerindeki sis perdesi halen kalkmış değil. Bilebildiğimiz kadarıyla, Neco çoğumuz gibi ...


Şerwan Büyükkaya

Necmettin Büyükkaya
Kalemimden Sayfalar

Apec-Tryck & Förlag

Apec-Tryck & Förlag Yayınları
Yayın No: 31
Necmettin Büyükkaya
Kalemimden Sayfalar
Hazırlayan ve Derleyen
Şerwan Büyükkaya

Necmettin Büyükkaya
Kalemimden Sayfalar

Yoksul ve Mazlum Halkın Yiğidi, Bizim Yiğidimiz Neco'nun
Kaleminden Özel Notları, Mektupları..., Kavgası ve Sevdası...

ISBN: 91-87730-31-6

Apec-Tryck & Förlag

Birinci Baskı: Ağustos 1992
Forsta Upplagan Augusti 1992

İsteme Adresi:
Box 3318
163 03 Spângal İsveç

Copy-right: Şerwan Büyükkaya
ISBN: 91-87730-31-6

Utgivare: Apec-Tryck&Förlag
Box 3318,163 03 Spdnga /Sweden
Tel: 08-761 8118, Fax: 08-76124 90

kalemimden_sayfalar_n_buyukkaya.pdf
Visionneuse n'a pas trouvé le document


Foundation-Kurdish Institute of Paris © 2025
LIBRARY
Practical Information
Legal Informations
PROJECT
History & notes
Partenaires
LIST
Themas
Authors
Editors
Languages
Journals