VersionsDoğu Anadolu'nun Düzeni [Türkçe, Ankara, 1970]
Doğu Anadolu'nun Düzeni I [Türkçe, Ankara, 1992]
Doğu Anadolu'nun Düzeni II [Türkçe, Ankara, 1992]
Doğu Anadolu'nun düzeni
Türkiye'de sosyoloji anlayışı köklü bir nitelik değişimine uğramaktadır. Bu halk yığınlarının, büyük bir hızla bilinçlenerek, kendi haklarına sahip çıkması ve «emekçinin okumuşu» nun kendi kaynaklarıyla diyalog kurması ile parelel giden bir olaydır. Bu süre içinde, bilim adına, batıdan aktarmacılık yapmak şeklinde beliren, klasik sosyoloji anlayışı yetersiz kalmış, toplumsal oluşumun dışına düşmüş, temelden gelen bu itmeleri karşılayacak yeni sosyolojik analizlerin zorunluluğu varlığını açıkça hissettirmiştir.
Türkiyedeki sosyoloji çalışmalarında bunu temel yaparak geliştirilmeye çalışılan planlama faaliyetlerinde şu iki gerçek artık iyice belirmiştir.
Sosyal sınıflar açısından yapılmayan hiç bir tahlil anlamlı değildir ve sorunları çözmekte başarılı olamaz.
Bölgelerarası ekonomik ve toplumsal dengesizliği ve tartışılması şimdiye kadar bir tabu olan etnik faktörleri yine sınıf açısından tahlil etmeyen analizler eksiktir, havada kalır.
Araştırmamızda bu iki faktöre büyük bir dikkat gösterilmiştir.
Bu araştırmanın yayınlanmasında yardımlarını hiç bir zaman esirgemeyen Hasan Hüseyin Korkmazgil'e, Hasan Uğurlucan'a, Yılmaz Öztürk ve Ahmet Aras'a minnettarlığım büyüktür.
Haziran 1969, Erzurum İsmail Beşikçi İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ
Türkiye'de, son yıllarda tüm toplumsal yapıyı derinden derine etkileyen büyük ve köklü değişiklikler olmaktadır. Halk yığınları, sömürü üzerine kurulan bu düzeni, artık açıktan açığa zorlamaya başlamıştır. Üretim güçlerini denetimleri altında bulunduran egemen sınıflar da, sömürü düzenlerinin temelinden sarsılmakta olduğunu açık - seçik bir biçimde görmektedirler. Yavaş da olsa, bir avuç işbirlikçinin, yüzyıllardan bu yana, halk yığınları üzerinde sağladıkları yıkılmaz sanılan egemenlik güçsüzleşmekte, bunun yerine, halk, egemen olacağı yönetimi kurmaya hazırlanmaktadır. Bu gelişmeden tedirgin olan ve yıllar yılı sömürünün ana kaynağı olduklarını halktan saklayabilen egemen sınıflar ve bu sömürüyü en iyi kalkınma yolu diye diye gösterip savunan bir kısım aydınlar, sonlarının geldiğini anlamış bulunuyorlar. Bu, üretim güçlerini ele geçirmek için verilmekte olan devrimci kavganın kazanılmakta olduğunu göstermektedir.
Araştırmamızda, yıkılmakta olan bu düzenin önemli sorunlarından biri olan ve egemen sınıflar ve siyasi iktidarca halka başka türlü gösterilen «Doğu Sorunu» tüm boyutları ile ayrıntılı bir biçimde ortaya konulmaktadır. Olanakların elverişliliği ölçüsünde «doğruları» ortaya koymaya, «yanlışların», sınıfların varlığını ve etnik sorunu gizlemek amacı ile ileri sürüldüğünü belirtmeye çalıştık. Sömürünün ve ezilmişliğin somutlaştığı Doğu Anadolunun sorunlarını saptamakla, tüm sömürülen ve ezilmekte olan halk yığınlarının sorunları da ortaya konulma olanağı bulmuş olmaktadır. Bizce önemli olan «doğruların» bilinmesidir. Doğruların bilinmesinde, yaygın olan kanıya göre, halk yığınlarının zararı değil, çıkarı vardır.
Bir çok bölgelerde ve alanlarda çağ dışı bir düzeyde olan ülkemizde, neyin doğru neyin yanlış olduğunu, baskı altında kalmadan belirtmekte büyük yarar görmekteyiz. Bunun için de, biz bu araştırmayı, siyasi iktidarların ve egemen sınıfların tercihlerini bir yana bırakarak, halk yığınlarının tercihlerini egemen kılacak yöntemi gözönünde tutarak yazdık.
Amacımız, sömürülen emekçilerin kendi yönetimlerini bir an önce kurmalarına yardımcı olacak «doğruları» saptgmaktır.
Kasım 1970, Erzurum İsmail Beşikçi Doğu Anadolu'nun düzeni sosyo - ekonomik ve etnik temeller
Copyright: e yayınları
İsmail Beşikçi'nin araştırması / e yayınları 16 / yurt ve dünya sorunları dizisi: 1 / kapak Kemal Kaldı / dizgi - baskı Sümer matbaası / birinci baskı temmuz 1969 / ikinci baskı aralık 1970 / e yayınları Ankara cad. 13/2 tel. 26 81 42 PK. 12
Binbir güçlük ve baskıya rağmen eğilmeden, kırılmadan sarsılmaz bir inanç, engin ve bilinçli bir halk sevgisiyle büyük yaşamlarını sürdüren Bütün Yürekli Arkadaşlarıma
«Bir arazinin etrafını ilk olarak çevirerek 'burası bana aittir' diyen ve bu söze inanacak kadar saf kimseler bulan ilk insan, medeni toplumun gerçek kurucusu olmuştur. Kazıkları çekip atarak ve hemcinslerine, 'bu yabancıyı dinlemekten sakınınız; toprağın kimseye ait olmadığını ve meyvelerin herkesin olduğunu unutursanız mahvolursunuz' diyen adam, insanlığı nice cürümlerden, savaşlardan, cinayetlerden, nice sefalet, dehşet ve ölümlerden korumuş olurdu.»
J.J.Rousseau
PDF
Downloading this document is not permitted.
|