The Kurdish Digital Library (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Fırat Marmara'ya Akar


Author : Musa Anter
Editor : Avesta Date & Place : 1996, İstanbul
Preface : Ragip DuranPages : 368
Traduction : ISBN : 975-7112-03-8
Language : TurkishFormat : 125x195 mm
FIKP's Code : Liv. Tur. 3611Theme : Memory

Fırat Marmara'ya Akar

Fırat Marmara'ya akar

Musa Anter denince benim aklıma üç önemli niteliği, boyutu geliyor: Sadece duygusallığa değil, akla da dayalı bir Türk-Kürt kardeşliğinin militanı, bir mizah ustası ve nihayet bir gazeteci... Türk-Kürt kardeşliğinin militanlığını yapan Anter'in bu yanına önümüzdeki dönemlerde çok daha fazla ihtiyaç duyacağız. O, Marmara Denizi ile Van Gölünü, Uludağ ile Cudi'yi eşit gören, Ahmet ile Şeyhmuz'u birleştiren bir düşünce adamı. Mizahçılığına gelince... Sanırım o da hayat felsefesiyle yakından ilgili ve hatta kendiliğinden gelişmiş bir duyu, bir yeti. Gazeteciliği ise hepimize örnek olacak cinstendi bence. Bir kere meslekte hepimizden kıdemli olmasına rağmen, bir stajyer tevazusu içinde çalışırd . "Kımıl"ı bugün okuyun, hâlâ dipdiri, hâlâ günceldir. Hem içerik hem de biçim olarak. Yapmamız gereken Anter gibi yeni gazetecilerin yetişebileceği ortamı yaratmak olmalı. Bir de Musa Anter bir Kürt gazetecisi, yazarı olarak ayrıntılı bir şekilde, derinlemesine, kollektif bir şekilde incelenmeli, tartışılmalı. O zaman O'nu daha iyi anlayacağız, daha iyi tanıyacağız.

Ragıp Duran

İçindekiler

Güldü kalem güldü silah / Ragıp Duran / 9

Yenı Ülke yazıları
Savaşa hayır / 15
Özal'ın Amerika gezisi / 17
Birlik ve beraberlik / 19
Çağdaş hukuk devleti / 23
Milletvekili olabilmek / 25
Zabit katibi HVV / 27
Tehlike / 29
Yarasalar / 31
Atatürk ve Özal / 32
Olmuyor sayın Kozokçıoğlu / 34
Milli duygular / 35
Eyvah yine Kürde birşey yok / 36
Diyalektik ve zıddiyet / 37
Reis-i Cumhur Turgut Özal hazretlerinden bir vecize / 39
Düzeltme / 40
Palavra / 42
Keşmekeş ve kargaşa / 44
Sadaka / 47
Mutluluğum / 49
Bit / 51
İngilizlerden Özal tarifi / 52
Artık Kürtler konuşabilecek / 53
Biz ve Atatürk / 54
Kürtler devlet kuracaklarmış / 56
Şimdi de Kürtler hisse senedi oldular / 58
Bab-ı Âli'den insan manzaraları / 59
Şu Yunan vahşetine bir bakın / 61
Kozakçıoğlu'nun zevkleri / 62
Ateşkes ve Kürtler / 63
Olmayacak dua / 65
Celal Bayar / 66
Kürt ahlakı / 68
Şırnak / 69
Kürtler artık şarkı söyleyebilecekler / 72
Urfa'da 'halay' / 73
İnönü ve Kürtler / 75
Basın ve baskı / 76
Bizde devlet anlayışı / 78
Şapkacı Sülo / 80
Asimilasyon politikası ve ahlak / 81
Doğu'da ilk fabrika / 83
Ey okuyucu / 85
'Ah ah name' ve Kenan Evren / 87
Devlet büyüklerimize nazar değdi / 89
Fikir hürriyeti / 90
Bushistan / 91
Ecevit / 92
141-142 / 94
Devlet ve vatandaş / 95
İçişlerine karışmak / 97
Kenan Evren ve burun / 99
Hangisi gülünç devlet / 101
Korsika ve Güneydoğu Anadolu /103
Meğer neye yatmışız / 105
Kerkük kan ağlıyormuş / 106
Irak'ın içişleri / 107
Kürt tarihinde kadının yeri / 108
Yeltsin Atatürk'ün izinde imiş / 111
Doğu'yu nasıl buldun / 113
Kürt Kralı Bedirhan ve köylü delikanlıları / 114
Devlet Bakanımız Mehmet Yazar / 116
Sosyalist Enternasyonal / 118
Zavallı Türkiye ve Türkiyeliler / 120
1991 Yunus Emre'nin sevgi yılıymış /122
Terör Yasası / 124
Yeşil kıyafetli Turgut Özal / 126
Beleşçilik /128
Korku ve sevgi / 130
Çirkin devlet yönetimi / 132
Meğer CIA de boşmuş / 133
İmren Hanım ne kadın ne de erkektir / 135
Köylüler ve gazeteler / 136
Bedrettin Dalan / 138
Köy korucuları ile yemin / 140
Murat Sungar / 142
Nezaket / 143
Lozan 68 yaşında / 145
Mesut Yılmaz / 147
Borç ödeme / 149
Ben ve Said-i Nursi / 150
Hırvatistan / 151
Devlet adamlarımız / 153
Saddam Hüseyin / 155
Rus ayısı / 156
Muhbir Özal / 158
Eski huylarıdır / 160
Coşkun Kırca ve küstahlık / 162
Ecevit'in getirdikleri / 164
Sülo'nun merhameti / 166
Aşiret terbiyesi / 167
Kadınlar ve erkekler / 168
Yine Evren / 170
Bir ricam / 171
Siyasilerimiz / 173
PKK'ye karşı çare / 175
Cindoruk / 178
Bilmem ki ne olalım / 180
Viva=V / 182
Çalıntı mal / 184
Nazê / 186
Dört tren / 188
Emin Çölaşan / 190
Dile benden ne dilersen / 193
Polise zırhlı araba alınacakmış / 195
Sivil kafası-asker kafası / 198
'İsyan' değil direniş / 200
Bir bu eksikti / 202
'Yakala ve öldür' / 204
Bölücü / 207
Terör ve Serhildan / 209
Okurlarıma / 211
Çifte standart / 213
Mesnevi / 215
Şu hale bakın / 217
İlişkilerimiz zedelenmezse hatırım kalır / 219
En çirkin gülüş / 221
'Gerçek Türkiye'yi tanıtacağız / 223
Tew lo lo / 225
Türkeş ve Apo / 226
Şuna bak kafi / 228
Müstemlekecilik / 230
İnsan ve yalan / 232
Suçlu Kürtler / 234
Boşanma / 236
Adı olmayan savaş / 238
Ayıp şeyler / 240
Leyla Zana Türk değildir / 242
İnsan hakları / 244
Dua /246
Liceliler / 247
Yezidiler / 249
Süleyman Demirel ve Atatürk / 251
Soygun / 253
Çingene kavgası / 255
Yanlış deyimler / 257
Siyasi partiler / 259
Çirkin resimler / 262
Timurleng ve Yıldırım / 264
Misak-ı Milli ve Toprak mahsulleri ofisi / 267
En yüksek hakim / 270

Özgür Gündem yazıları
Küstah Ermeniler... Küstah Bulgarlar... / 275
Ecevit / 279
Makamlar reddedilebilmeli / 280
Eski yazarlar / 282
Boşnak mı olalım / 285
Türkiye'nin üç sorunu varmış / 287
Büyük adlar ve küçük adlar / 289
Hikmet Çetin ve ailesi / 291
Güzel sözler / 293
Yine Hikmet Çetin ailesi / 295
Köy korucuları / 296
Muhbir / 298
Terör ve gerilla / 299
Doğal / 301
Kürt çocukları / 303
Putlar ve kanunlar / 306
Devlet koruması ve Gaziantep / 309
Kemalizm nedir / 311
Kürt sorunu nedir / 313
Kürt sorununun halli / 317
Kürt sorunu hallolunmazsa ne olur / 320
Nuri Said Paşa ve Süleyman Demirel / 324
Çetin Altan / 327
Kürt ve Kürtçü / 329
Hüseyin öldü / 332
Devletimiz hasta çocuk / 334
Türkiye ve kanunları / 336
Usta ve çırak / 338
Filistin-Roma Genel Valisi ve İsmet Sezgin / 340
Pırasacı Arnavut Süleyman / 344
Türkiye'de yazarlık / 347
Göç / 349
Haftanın zırvaları / 352
Papa ve Atatürk / 354
6-7 Eylül ve Şırnak / 357
Oktay Ekşi / 360
Sultanahmet hapishanesi / 363
Şeyh Abdulkadir Geylani ve Kürtler / 366

GÜLDÜ KALEM GÜLDÜ SİLAH

Musa anter hepimize çok şey öğretti. Kürt tarihinin yeteri kadar yazılı kaynağı yok. Ama Musa Anter, Akarsu'daki köy akademisinde ya da Dragos'ta, bazen gazetede, kimi zaman yabancı heyetlerle yaptığı görüşmelerde, bir fırsatını bulup bizzat yaşadığı bir olayı aktarmaktan hiç geri kalmazdı. Bu olaylar bazen son derece önemli şahsiyetlerle ilgili gelişmeler, açıklamalar, gizli kalmış yönler ya da sıradan bir köylünün bir gün bir yerde sarfettiği iki cümle olabilirdi. Ama Musa Amca, bu öyküleri, bu olguları, yer yer zenginleştirip, tarihi konumuna oturtup öyle bir anlatırdı ki, biraz düşündüğünüzde, mutlaka bugüne bir gönderme ya da yarına bir işaret bulurdunuz anlattıklarında. Ayrıca anılarını da kaleme alarak genç-yaşlı bütün irfan ve kalem sahibi insanlara örnek oldu.

Musa Anter hakkında saatlerce hatta günlerce konuşmak mümkün, çünkü kendisi o kadar zengin, o kadar renkli bir kişiliğe sahipti ki, her bir yönü üzerinde ayrıntılı bir şekilde durabiliriz. Umarım, önümüzdeki dönemde Anter'in hayatına ilişkin anı türü yayınların yanısıra yapıtları ve hayatı hakkında akademik nitelikli çalışmalar da yapılır ve yayımlanır. Böylece onu görmek ve tanımak şansına sahip olmayanlar da, yani gençler de Musa Amca'yı, bir Kürt-Türk kardeşlik anıtını tanırlar. Eminim, Musa Amca, bu benim konuşmamı duysa "Yine ne biçim atıyorsun!" filan der.

Musa Anter denince benim aklıma üç önemli niteliği, boyutu geliyor: Sacede duygusallığa değil akla da dayalı bir Türk-Kürt kardeşliğinin militant, bir mizah ustası ve nihayet bir gazeteci...

Türk-Kürt kardeşliğinin militanlığını yapan Anter'in bu yanına önümüzdeki dönemlerde çok daha fazla ihtiyaç duyacağız. O, Marmara Denizi ve Van Gölünü, Uludağ ile Cudi'yi eşit gören, Ahmet ile Şeyhmuz'u birleştiren bir düşünce adamı.
Mizahçılığına gelince... Sanırım o da hayat felsefesiyle yakından ilgili ve hatta kendiliğinden gelişmiş bir duyu, bir yeti. Kendini iyi yetiştirmiş, kendini ve çevresini iyi bilen, kendine güvenen herhangi birisinin mizahçılığı vardı Musa Amca'da. Kendisiyle dalga geçmeyi becerebilen nadir insanlardan biriydi. Türk, Kürt, Arap, Fars kültürlerini içine sindirmiş, Ortadoğu'nun bu hem güllü hem de silahlı dünyasından bıyıkaltından gülümsetecek öyküler yaratırdı sohbetlerinde, yazılarında. Kürtler kadar acı ve cefa çekmiş bir halkın da gülmeye, eğlenmeye hakkı olduğunu savunurdu hep ve onun mizahı öyle şimdiki gibi şaklaban ve kakarakikiri cinsinden değildi. Mizah mızrağının sivri ucunu hep kandökücülere, baskıncılara, katillere, dingo savcılara, gaddar ordulara saplardı. Halkın içinde bulunduğu yoksul ve zavallı durumla da gırgır geçmeden yapamazdı. Sıradan insanların sıradan aptallıklarına kimi zaman bir ateş eder, ama arkasından hemen cehaletin, aptallığın, yoksulluğun kaynaklarının deşilmesine neden olan bir-iki söz ekleyiverirdi.

Gazeteciliği ise hepimize örnek olacak cinstendi bence. Bir kere meslekte hepimizden kıdemli olmasına rağmen, bir stajyer tevazusu içinde çalışırdı. Bir keresinde Yazı İşleri Müdürümüz Taner'e gelip yazılarını teslim ederken, "Aman çocuklar, benim yazıları iyi okuyun, sağında solunda yanlış olmasın, sonra gazeteyi kapattırmayalım, siz bakın, kısaltın, uzatın ne yaparsanız yapın, iyi birşey oluyor nasıl olsa" dediğini duydum. Işık Yurtçu da o güzelim yazılara dokunmaya kıyamazdı bile. Zaten dokunulacak bir yanı da yoktu. Mesleğe daha dün başlamış arkadaşlar, yazıları editörler tarafından elden ve gözden geçirilince sinirlenirler hemen. Sansür filan diye bağıranı da duydum. Musa Amca'nın bu tutumu, yani gazeteye güvenen, çünkü kendisine güvenen tutumu tüm gazetecilere, yazarlara, muhabirlere örnek olmalı. Okurlar ne yazık ki hepsini okuyamadı. Musa Anter aslında bir fıkra makinasıydı. O gazetede okuduğunuz her bir fıkra aslında Musa Amca'nın gazeteye gönderdiği ortalama 5 yazı arasından seçilmiş olanıydı. Diğer dördü saklanırdı arşivde.

"Kımılı bugün okuyun, hâlâ dipdiri, hâlâ günceldir. Hem içerik hem de biçim olarak. Basın tarihinde bu tür kısa fıkraların ustası olarak Doğan Nadi'yi gösterirler. Oysa ki Musa Anter'in o güç koşullarda kaleme alınmış fıkraları bugün bile ayakta kalarak ustalığını kanıtlamış durumda. Okurların tepkisi de ilginçtir. Haftada üç gün okuru kesmemeye başladığında "Musa Anter neden her gün yazmıyor?" diye sitemli mektuplar, fakslar, telefonlar almaya başlamıştık. Tüm yazarlarımız arasında galiba en çok Musa Anter, okurun vicdanı, gönlü ve beyni olmayı başarmıştı. Özel olarak bir çaba sarfetmeden, doğal olarak, doğaçlamayla... Üstelik Nusaybinli esnaftan, Almanya'daki Kürt akademisyene kadar geniş ve çeşitli bir okur kitlesi vardı Musa Amca'nın.

Köşe yazarları biraz garip ve imtiyazlı kişilerdir Türk basınında. Musa Anter'in ise öyle bir konumu yoktu. Gazeteye dizgici alınmasından birinci sayfaya haber önermeye, yeni yazarlarla temasa geçmekten yeni bağışçılar bulmaya kadar gazetenin herşeyiyle ilgilenirdi.

Bugün burada onu bu sözlerle ancak sınırlı bir bir şekilde anabiliriz. Yapmamız gereken Anter gibi yeni gazetecilerin yetişebileceği ortamı yaratmak olmalı. Bir de Musa Anter bir Kürt gazeteciyi, yazarı olarak ayrıntılı bir şekilde, derinlemesine, kollektif bir şekilde incelenmeli, tartışılmalı. O zaman O'nu daha iyi anlayacağız, daha iyi tanıyacağız.

Son olarak Musa Amca'yla yaptığım bir röportajın son bölümünü aktarmak isterim burada sizlere. Konu siyasal çözüme, barışa gelmişti. Sordum:

İki taraf masaya oturduğunda, sizce masanın her iki tarafında kimler olacak? Kimler olabilir? Biraz durdu, düşündü.

Öteki tarafı bilmem. Kim olursa olsun. Onların yetkilileri, resmi adamları var. Bizim tarafta ise mutlaka Kürt Silahlı Kuvvetlerinin bir yetkilisinin olması lazım. Yanlış anlamadın değil mi, Kürt Silahlı Kuvvetleri dedim. Çünkü onlar çok emek harcadı bu barış için. Sonra Kürt siyasi temsilcilerinin de masada olması lazım.

Peki üçüncü kişi kim olacak diye sorduğumda;
E bu halk izin verirse, bu yaşlı adam da masanın bir kenarına oturmak ister tabi...
Masa toplandığında Musa Amca'yı yaşatmış olacağız.

Ragıp Duran

Musa Anter

Fırat Marmara'ya akar (Yeni Ülke ve Özgür Gündem yazıları)

Avesta

Avesta yayınları: 5
Musa Anter bütün eserleri 1
Fırat Marmara'ya akar

Editör: Abdullah Keskin
Kapak: Ahmet Naci Fırat
Dizgi: Medya ajans
Tashih ve mizanpaj: Avesta
Birinci baskı: 1996
İkinci baskı: 1999
Baskı: Gülen ofse
© Avesta yayınları, 1999
Tanıtım amacıyla yapılacak alıntılar dışında yayınevinin izni alınmadan hiçbir şekilde çoğaltılamaz.

Avesta basın yayın reklam tanıtım müzik dağıtım ltd. şti.
Asmalı mescit sokak
Şahin han 35 / 403
Beyoğlu / İstanbul
Tel-fax: (0212) 251 71 39

ISBN: 975-7112-03-8


Musa Anter: "Türkiye'nin 55 yıllık girdisinin, çıktısının, yeminli, canlı bir şahidiyim. 'Hem yalnız şahidi mi?" Değil!.. Sanığıyım, mahkumuyum ve davacısıyım" diyen Musa Anter, 1918 yılında Mardin'in Nusaybin ilçesine bağlı Zivingê köyünde doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitiren Anter; 1959'da 49'lar ve Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) davalarında yargılandı. Anter 27 Mayıs darbesi yapıldığı sırada gözaltındaydı. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinden sonra da gözaltına alındı. Musa Anter, 20 Eylül 1992 günü Diyarbakır'da katledildi. Dicle Kaynağı, Şark Postası, İleri Yurt, Barış Dünyası, Deng, Yeni Ülke, Welat, Rewşen ve Tewlo isimli gazete ve dergilerde yazıları yayımlanan Anter, Özgür Gündem gazetesinin köşe yazarıydı. "Hatıralarım" ve "Vakayiname" adlı Türkçe eserlerinin yanında "Birîna Reş" ve "Kımıl" adli edebi kitapları da bulunan Musa Anter, cezaevindeyken Kürtçe sözlük hazırlamıştı. Halkın Emek Partisi'nin (HEP) kurucu üyesi olan Anter, merkezi İstanbul'da bulunan Kürt Enstitüsü'nün başkanlığını da yürütüyordu.

PDF
Downloading this document is not permitted.


Foundation-Kurdish Institute of Paris © 2024
LIBRARY
Practical Information
Legal Informations
PROJECT
History & notes
Partenaires
LIST
Themas
Authors
Editors
Languages
Journals