TÜRKÇE BASKIYA ÖNSÖZ
Ehmede Xani'nin dışında başka çalışmalar yapmak ya da onunla ilgili çalışmayı başkasına bırakmak için bu ansiklopedist şair ve düşünürün dairesinden çıktığım her seferinde önüme onunla ilgili başka bir çalışma mutlaka çıkmıştır. Bu bağlamda onun "Mem û Zîn" kitabını tam 17 yıl boyunca Bağdat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencilerine satırı satırına ders olarak okuttum, onunla ilgili birçok makale yazdım ve Türkçe çevirisi elinizde olan kitabı hazırladım. Orijinali Arapça olan bu kitabın Rusça ikinci baskısı da bugünlerde çıkacaktır. Süleymaniye Fikir ve Şuur Yayınevinin temsilcisi olan aydın dostumun bu kitabın Kürtçe çevirisinin olmayışını garipsemesi üzerine elime kalemi yeniden alıp diğer çalışmalarımı bir tarafa bıraktım ve onu Kürtçeye bizzat kendim çevirdim. Sanırım kitabın Türkçe ve Kürtçe çevirileri aynı günlerde gün ışığına çıkacaktır. Bu arada şuna da işaret etmeliyim ki Xani'nin "Mem û Zîn"i ile birlikte folklorik "Memê Alan" destanını da Arapçaya çevirdim ve bu çeviriler birkaç yıl önce gümşığına çıktı. Memê Alan diyoruz, çünkü Xani'nin kendisi "bir kısmı efsanedir" ya da "bir kısmı Botan'da yaygındır" derken "Mem û Zîn"i şekillendirmede bu destandan yararlandığım söylemiyor mu?
Xanî'nin Kürtçeyi unutan torunları tarafından da okunabilmesi için bu kitabın Türkçeye çevrilip yayımlanmasından dolayı ne kadar da mutluyum! Benim için Türk dili Misbahüddin Ali, Tevfik Fikret, Namık Kemal, Aziz Nesin, Nazım Hikmet, İsmail Beşikçi ve benzerlerinin dilidir. “Memê Alan”ın Arapça çevirisine yazdığım ve “Mem û Zîn” in yine Arapça çevirisi için tekrarladığım önsözü burada yinelemek istiyor ve şunları diyorum:
Aşık olup seven ve kavuşmanın tadını çıkaran milyonlarca kişi vardır ki bunların aşkı unutulmuş ve kendileri de artık hatırlanamaz bir duruma gelmişlerdir. Oysa zamanın kendilerine pay olarak ayrılık verdiği aşıklar ölümsüzleştikleri gibi aşkları da ebedileşmiştir.
Meme Alan ya da “Mem û Zin” evrensel trajediler arasında hakettiği yeri alan ölümsüz bir aşk hikayesidir. Mem ve Zîn de bu ebedi ve insani aşk bahçesinin iki gülü olup, yeryüzünde dikenler olduğu sürece bu iki gül o dikenlerle mücadele etmeye devam edeceklerdir.
Bu önsözde kitabımın içerdiği düşünceleri yansıtmak değil, belki araştırmaya yeni bir şeyler eklemek istiyorum. Çünkü Xanî'nin ansiklopedik dünyasında daha önce değinmediğim yeni şeyler bulunmaktadır. Fakat yine de kitaptaki bazı bilgilere ilave olarak destanın Arapça çevirisi için yazdığım önsözden de bazı paragraflar aktaracağım.
Bana göre Xanî'nin “Mem û Zin"i bir şairin naklettiği bir aşk hikayesinden önce bir fikir kitabıdır. Bu kitabında Doğu şiirinin bütün güçlü yanlarını yansıtmasının yanında fikirlerini ifade etmede kendi kültür ve bilgisini açıkça ortaya koyan Xanî, kendisinden önce yazılmış olan kitaplarda kaydedilen düşünsel ve felsefi tartışmalar üzerinde de kafa yormuş ve bütün bunları yaparken kendine göre hedefi olan bir şair olarak hareket etmiştir.
"Mem û Zîn"in yazımı salt bir şiirsel destanın yazımı ya da halk arasında tekrarlanagelen ve kökü eskilere dayanan bir aşk hikayesinin şairane yazımı değildir. Bilakis şair belirli bir hedef için yazdığı bu kitapta mensup olduğu Kürt ulusunun gerçek durumunu, özelliklerini ve değerlerini ortaya koymayı amaç edinmiş ve dünyaya Kürtlerin tarihsel derinliklere sahip uluslardan biri olduğunu açıklayarak onların Fars ve Osmanlı boyunduruğundan kurtulmaya hakları olduğunu söyleyerek bu davasında oldukça şeffaf davranmıştır.
Xanî'nin çalışması genel çerçeve olarak Doğu tarzında ise de, kendisi çeşitli şiirsel destanlar yazan Doğu'nun büyük klasik şairlerini taklit etmekten çok bu şairlerin kendi dilleriyle ortaya koydukları destanların benzerlerinin Kürtlerde de var olduğunu ve bunların Kurçe de yazılabileceğini ispatlamak istemiştir. Mutasavvıf bir şair sıfatıyla kendi yaratıcı gücünü ortaya koyarak Kürtlerle öteki Doğu halkları arasında böyle bir irtibat kuran Xani, Dogu'nun genel kültür mirasına ve edebiyatına katkı sağlayacak yeni bir tablo kazandırmıştır ki, bu, çehresi Kürdi olan bir tablodur.
Üstün edebi dokusunun yanında felsefi ve düşünsel bir yapıt da olan "Mem û Zîn"de Xanî birçok düşünsel konu ve yargılarla ilgili engin tecrübelerin bir özetini sunmuş, beşeri felsefenin tarihsel seyri boyunca ortaya konan farklı görüşleri irdelerken kendi mantıksal muhakemesine göre bunlardan bazı sonuçlar çıkarmış ve bu paralelde asrının durumuyla beraber ulusunun gerçek konumunun portresini de çizmiştir.
Şüphesiz "Mem û Zî n" üstün edebi dokusunun yanında felsefi ve düşünsel bir eserdir de. Birçok bilgi ve birikimi özetleyen ve çok sayıda düşünsel meseleyi içeren bu eser, Xani'nin kendi mantıksal muhakeme gücü doğrultusunda beşeri felsefenin tarihsel seyri ile ilgili okuyup özümsediği fikirlerin bazı sonuçlarını bize sunmaktadır. Bunun yanında kendi ulusunun hayatını ve döneminin yaşam tarzını tasvir eden tablolar çizmekte ve tüm bunları yaparken kendi edebi üslubunu ortaya koyarak genel şiirsel araçlardan uzaklaşmamaktadır. Bundan dolayıdır ki şair Xanî'yi düşünür, filozof ve mutasavvıfların ilgilendikleri genel tasavvuf edebiyatı bağlamında mutasavvıf Xani'den ayırmamız mümkün değildir.
Değindiğimiz olgulara göre Xani'nin Doğu'nun büyük şairlerinin safında bir yer işgal etmesi, düşünürlerin ve tasavvuf teorisyenlerinin önde gelenleri arasında anılması gerekir. Evet, şayet Xani kendisini ulusal Kürt davasının bir önderi olarak kabul eden mağdur ve şanssız bir milletin bir bireyi olmasaydı, gerçekten de dünya tarihinde şiir, fikir ve tasavvuf alanlarında yıldızlaşmış şahsiyetler arasında ona da üstün bir yer verilecekti.
Doğu gazeli ve sanatsal Doğu destanının bütün özelliklerini başarıyla icra eden şair kendini bazen klasik şiirin kayıtlarına bağlı kalmak zorunda hissediyorsa da, yani genelde Nizami, Fuzuli, Cami, Rumi ve benzeri Doğu şairlerinde; özelde de Ciziri, Heriri ve Feqiye Teyran gibi Kürt şairlerinde görülen bazı şekil ve içerik unsurlarını tekrarlamışsa da kendine özgü bazı yenilikler de yapmıştır.
Destanının önsöz ya da girişinde Nizami ve Cami'den bahseden Xani, Fuzuli'nin adını anmamaktadır. Fakat Xani'nin "Mem û Zîn"i ile Bağdatlı Fuzuli'nin Türkçe ya ela Azerice yazdığı "Leyla ve Mecnun"u karşılaştıracak olursak bunun edebi, retorik ve dilsel açıdan açıkça etkisini görebiliriz. Burada Arapça çevirimin önsözünclen birkaç paragraf daha nakletmeyi uygun görüyorum:
Kendi ulusu ile genel Doğu uluslarının geride bıraktıkları mirasın folklorik ve efsanevi unsurları ile Tevrat ve Kur'an gibi dinsel kitaplardan alıntılandığı unsurları başarıyla sentezleyen Xanî bunlara kendi deneyimlerini ve Doğu şiirinden özümsediği bilgileri de eklemiş ve tüm bunlardan kendisinin yaşadığı gerçek hayata ve hareketli döneme ilişkin bazı sonuçlar çıkararak bunları şiirsel olarak ifade etmiştir.
Biz "Mem û Zîn"de Xanî'nin devraldığı mirasla ilgisini ispatlayan mükemmel retorik uygulamalara ve onun retorikle hem bir ilim hem de uygulamalı bir sanat olarak güçlü bir irtibat içinde olduğunu gösteren örneklere rastlıyorsak da Xani bu sanatsal ve tarihsel mirasa kendi ileri ve keskin görüşünün eseri olarak yeni bazı pratikler kazandırmıştır. Kürdistani hayat ve doğa ile Kürt dilinin estetik özellikleri bağlamında Xanî'nin yeniliklerini Melaye Cizîrî'nin başlattıklarına ekleyecek olursak bunların bir bütün olarak daha önce kimsenin temas etmediği yenilikler olduklarını görürüz.
Elinizdeki bu Türkçe tercüme 1979 yılında Bağdat'ta basılan ve kontrolörler tarafından sansüre tabi tutulduğu için bazı kısımları çıkarılan kitabımın çevirisidir. Ben burada bu kitabın sansürlenen, dolayısıyla günışığını görmeyen bazı kısımlarını aktaracağım.
"Xani ve Varoluş" konusuna özgü bölümün sonunda şunları yazmıştım:
"En iyisi bu bölümü Medeni Salih arkadaşın ontolojiyle ilgili yaptığı araştırmasını bitirirken kullandığı şu sözlerle bitirmektir: lslam felsefesindeki,·varoluş meselesi budur. Bunda Kur'an ve Yunan felsefesi olduğu gibi, ne Kur'an'da ne de Yunan felsefesinde olan yeni şeyler de vardır. lslam felsefesinin eleştirildiği nokta onun donuk ve monoton olduğu yönündedir. Muhtemelen bunun nedeni Kur'an'ın lslam felsefecileri üzerindeki etkisidir (Medeni Salih, el vucud-Bahsun Fi'l-Felsefeti'l-İslamiyye, Bağdat, 1955. s.112). Acaba Xani de monotonluk la eleştirilebilir mi? Kuşkusuz onun düşüncesi de Kur'an'ın etkisi altındadır. Fakat şahsen ben Xani'nin dinamik ve seçici düşüncesinin monotonlukla eleştirilebileceğini sanmıyorum." Denetmenin bu paragrafı neden sansür ettiğinin ise ilginç bir hikayesi vardır. Hikayenin kahramanları yazar, felsefe hocası Medeni Salih ve onun yazdıklarının engellenmesi emrini verip yazdıklarından hiçbir şeyin hiçbir basın organında yayımlanmaması talimatını veren o günkü cumhurbaşkanı Ahmed Hasan el-Bekir'dir.
Burada denetmen tarafından sansürlendiği için kitapta yer almayan bazı paragrafları daha sunmaya gereksinim duyuyorum. "Xani döneminde Kürdistan'da siyasal, sosyal ve ekonomik
Durum" başlıklı bölümde birinci dipnotun açılımı olan şu paragraf denetmen tarafından sansür edilip çıkarılmıştır: "İlk günden işgalin sonlarına kadar Kürt emirlikleri biri kurulup diğeri işgal edildiğinden ve işgalciler kovulduktan sonra üçüncü bir emirlik olarak tekrar ortaya çıktığından Kürdistan'ın siyasal haritası hep değişmekteydi. İşte biz Xani'yi Kürdistan sathında süreklilik kazanan bu operasyonları gerçek anlamda ifade eden, Kürdistan'ın ve onun emirliklerinin kendi öz güçleri etrafında birleşmesini savunan ve dağınık emirliklerin birbirine katılarak işgalci iki tarafa karşı dayanabilecek birleşik bir devlet haline gelmeleri gerektiğini savunan bir fikir önderi sayıyoruz."
Denetmen aynı bölümün 28. dipnotundan sonraki şu paragrafı da çıkarmıştır: "Ekonomik ve sosyal yaşamla ilgili sunulan bu veriler bize Kürdistan'ın Xani döneminde geçirmiş olduğu toplumsal yaşamın bir aşamasını açıkça gözler önüne sermekte ve yazarımızın Kürdistan'da burjuvazi etmenlerinin ortaya çıkmasına paralel olarak kendi etki alanını genişletme çılgınlığına düşen bazı Kürt emirliklerinin diğer bazılarına saldırmasıyla patlak veren emirlikler arası savaşları nasıl yorumladığına vurgu yapmaktadır. Aynı veriler bize Kürdistan'ın parçalarının birleşmesini engelleyen ve onun ekonomik koşullarını oldukça kötüleştiren Osmanlı ve İran işgalleri olmasaydı Kürt emirliklerinin kendi aralarında birlik oluşturarak birleşik devlet kurmuş olacaklarını da göstermektedir. Bu arada bugün Kürdistan'ın ekonomik durumunun bu emirlikler dönemine nispeten çok daha kötü olduğunu da görüyoruz" (Mahmud Hasan Şinoyi, Reddun Ale'l-Kosmopolitiyye, Dimeşq, 1957, 5. 15).
Denetmenin sansür edip çıkardığı paragraflardan biri de 37. dipnotun açılımı olan şu paragraftır: "Tüm bunların kaçınılmaz sonucu ve gerekçesi olarak Xani kendi ulusunun bir hükümdarı (padişahı) olmasını, dolayısıyla Kürt beylerinden birinin seçilerek kendisine taç giydirilip tahta çıkmasını arzulamakta ve böyle bir hükümdarın yönetimi altında gerçekleşecek olan ulusal bir birlikten başka ulusu için bir çözüm bulamamaktadır. İşte bu beyitler Xani'nin bahsettiği gücü kendinde bulunduran, toplumu arkasında gören ve Xanî'nin fikir bazında önderlik ettiği dava için mücadele eden bir hükümdarın portresini ortaya koymaktadır."
Arkadaşlardan biri kitapta ulusal soruna yeterince önem vermediğim yönünde beni eleştirmişti. Bu bağlamda şimdi artık şunları söyleme zamanı gelmiştir ki denetmen kitabın Arapça baskısının "Xanî ve Kürt ulusal sorunu" başlıklı bölümünde yazdıklarımın büyük bir kısmını çıkarmıştır. İşte şimdi kitabın orijinalinde yazdığım her şeyi burada kaydetme fırsatı elime geçmiş bulunmaktadır ki ben o zaman şunları söylemiştim:
Xani için ulusal sorun ve Kürt milletinin hedefleri sadece bir şair hülyası ya da salı bir Osmanlı-Fars işgalinden kurtuluş temennisinden ziyade gerçekle ve çağının koşullarıyla örtüşen ve bu bağamdaki tahlillerde diğer düşünürlerimize öncülük eden bilimsel bir görüş olup, bu görüş soruna ilişkin olgun ve öncü bir fikir önderliğinden kaynaklanmaktadır. Xani kendi çağındaki Kürt sorununun özünü Fars ve Osmanlı İmparatorluklarının Kürdistan parçalarına musallat olmalarında ve bu imparatorlukların Kürt emirliklerini imha etmeye çalışmalarında görmektedir. Nitekim o dönemde karşılıklı yapılan savaşlar neticesinde Kürt emirliklerinden biri yıkılıyor öbürü işgalden kurtulup yeniden kuruluyordu. Görünen şu ki; eğer Kürdistan birleşik olsaydı Osmanlı ve Fars galibiyetleri bu denli olmazdı. 1
Bize galip gelmezdi ne Romlar ne Tacikler,2
Olmazdık baykuşun ele geçirdiği harabeler
Ne mahkum olurduk ne de çaresiz kalmış kimseler
Bizi yenip boyun eğdirmezdi Türkler ve Tacikler3
Bu işgalin nedenlerini bilimsel bir şekilde tahlil eden Xani, birbiriyle mücadele eden Osmanlı ve Fars İmparatorlukları arasında Kürdistan'ın sahip olduğu stratejik konumu itibariyle bu iki imparatorluğun da ona hakim olmak istemelerini işgalin birinci nedeni olarak görmektedir.4
Romlar ve Acemler Kürtleri kuşatmışlar
Kürtlerin tümünü dört parçaya ayrılmışlar
Kürtlerin karşısındaki bu ikili cepheler
Kürtleri imha oklarına hedef seçmişler5
Güya Kürtler anahtardır sınırların üzerinde
Aşiretlerinin her biri sağlam kaledir önlerinde6
Birer denizi andıran Romlar ve Acemler
Ne zaman ortaya çıkıp harekete geçseler:
Kürtler her taraf tan kızıl kana bulanırlar
Berzah gibi onları birbirinden ayırırlar7
Xani isyancı ve devrimci bir ruh taşımasına rağmen hiçbir zaman kendi ulusuna kızmaz ve geri kalmışlığın, boyun eğmişliğin, başkalarına bağımlı olmanın ve kana bulanmanın nedenini kendi ulusunda aramaz. Bilakis ulusunu iyi tanıyan bilinçli biri olarak bu olumsuzlukların gerçek nedenini Kürt beylerinin kendi aralarında birlik sağlamamalarında görmekte ve bunu bir "ayıp" olarak nitelendirmektedir:
Her ne kadar Türk ve Taciklere bağımlı olmak ayıptır
Aslında bu ayıp Kürtlerin ileri gelenlerinin bir ayıbıdır
Bu, Kürtlerin hükümdar ve yöneticileri için bir utançtır
Şairlerin ve fakirlerin bu konuda ne güçleri vardır? 8
Xani bu isyanıyla Kürtlerin hükümdar ve yöneticilerinin önüne utanç tablosunu koyarken, kendisinden sonra gelen romantik ve diğer bazı şairlerin yaptıkları gibi kendi halkına hücum etmez; belki çözüm için estetik gerekçeler bulmaya çalışır:
Gözüpeklik, cömertlik ve himmet
Erkeklik, kahramanlık ve gayret
Tüm bunlar Kürt aşiretleri için birer nişandır
Onlar kılıç ve gayretle adaleti sağlamışlardır
Kahramanlıkta ne kadar gayretli iseler
Minnet etmekten de o kadar tiksinirler
Sahip oldukları kahramanlık ve gayretler
Onların minnet altına girmelerini engeller
Bundan dolayı birlik olup ittifak etmezler
Hep birbirleriyle boğuşup ayrılığa düşerler. 9
Ulusunun içinde bulunduğu duruma bakan Xanî, tarihten ve tarih boyunca öteki milletlerin tecrübelerinden de yararlanarak buna çözümler aramaktadır:
Her kim uzatmışsa kılıca gayret elini
Erkekçe elde etmiştir kendi devletini
Çünkü dünya adeta bir gelin gibidir
Hakimiyeti çekilmiş kılıcın elindedir
Fakat onun için başlık, nikah akdi ve çeyiz
iyilik, cömertlik, lütuf ve bağıştır şüphesiz
Dünyaya hikmetle sordum: "Başlığın nedir?"
Bana şöyle cevap verdi: "Başlığım gayrettir"
Kısacası dünya ancak kılıç ve iyilikle insana
Boyun eğerek itaat etmek zorunda kalır ona10
Bağımsızlığa kavuşmanın ve devlet oluşturmanın unsurlarını kılıç ve iyilikle sınırlayan Xani, ulusunun bu yöndeki etmenlerini incelemekte ve onun bu arzusuna ulaşmada yeteri güce sahip olduğunu görmekte, bunun yanında ulusunun geri kalış nedenini araştırırken bu konudaki hayretini "cebriyecilik felsefesi"ne başvurarak dile getirmektedir:
Şaştım kaldım Allah'ın hikmetinde
Acaba Kürtler bu dünya devletinde
Neden böyle hep mahrum kalmışlar?
Ne diye hepsi böyle mahkum olmuşlar?
Şöhret şehrini kılıçla fethetmişler
Gayret ülkesine boyun eğdirmişler
Beylerinden her biri cömertlikte Hatem'dir
Erkekleri cengaverlikte birer Rüstem'dir11
Bilinçli bir düşünür ve bilgin bir şair olarak özgürleşmede ve dünya devletine kavuşmada düşünce olgusunun rolünü önemseyip bunu görmezlikten gelmeyen Xani, bu bağlamda karşı karşıya kaldığı soruyu sormaksızın bunun cevabını şöyle vermektedir:
Düşün hele Arabistan'dan Gürcistan'a kadar12
Kürtler oraların burçları, kaleleri olmuşlar13
Burada şaşkın cebriyecilik kapısının eşiğinde durmayan Xani, geçmişin cebriyeciliğini istikbal için bir gerekçe olarak görmemekte, dolayısıyla bu cebriyecilik onu maziye mahkum etmemektedir. Bilakis kendisi istikbalde de henüz gerçekleşmemiş olan fakat bir gün gerçekleşecek olan cebriyeciliğin başka bir versiyonunu görmektedir. Ulusunda varolan potansiyel güce rağmen arzusunun henuz gerçekleşmemiş olması karşısında hayretlerini gizlemeyen Xani bundan dolayı böyle bir tahlilde bulunmakta, daha sonra cebriyeciliğe yönelmektedir:
Fakat ezelden beri Allah böyle yapmıştır
Şu Rom ve Acemleri bize musallat kılmıştır 14
Xani'nin hikayesine dikkatle baktığımızda onun birçok yerde "Mir-Emir" ve "Padişah-Melik" terimlerini birbirinden farklı içeriklerle kullandığını görürüz. Xani küçük bir emirliğin başında bir Kürt emirinin bulunmasını reddetmemekte, fakat onun asıl seslendirdiği şey bütün Kürt emirliklerinin bir devlet çatısı altında bir araya gelmeleridir:
Şayet bizim de bir padişahımız olsaydı
Allah ona da bir külah layık görseydi
Ona da oturacağı bir taht tayin edilseydi
Biz de geçerlilik kazanırdık, şansımız açılacaktı15
Xani'nin taşıdığı Kürt ulusal düşüncesi ondan önce yaşamış olan ve Kürt şiirinin temel direklerinden biri olan Şeyh Cizîrî'de de şairin bir tasavvuru olarak gerçek bir şekilde ortaya çıkmıştır. Cizîrî şunları söylemektedir:
Botan'ın İrem bahçesinin güllerinden biriyim
Kürdistan gecelerinin aydınlık kandiliyim 16
Tarihçi Muhammed Emin Zeki, Şerefhan Bedlisi'nin de merkezi Cizîra Batan olmak üzere ulusal hükümet ve emirlikler arasında bir nevi federasyon çerçevesinde siyasal bir birliktelik sağlama ve aralarında müşterek bir cephe oluşturma çabalarına işaret etmektedir. 17 Ancak Bedlisi'nin yazmış olduğu "Şerefname"de bile bu çabaların düşünce ve edebi ifade düzeyinde bir yansıması olmamıştır. Bundan dolayı, Xani'yi ulusal özgürlük hareketinin düşünsel rehberi olarak kabul edebiliriz. Aynı zamanda şunu da görüyoruz ki Xani'ye göre bir yönetimin ortaya çıkmasının ve bir devletin kurulmasının açıkça bazı boyutları vardır. Dolayısıyla ona göre mesele salt bir duygusal ulusal bilinç meselesi ya da kişisel veya ulusal hakimiyet meselesi değildir. Bu bağlamda geniş ufuklu düşünen Xanî sürekli olarak böyle bir oluşumun hem ekonomik gelişmelerle ilişkisi üzerinde durmakta hem de bunu ilmi ve edebi gelişmelerle ilişkilendirmektedir:
Kalksın bizden de dünyada bir cihanpenah
Bizim için de ortaya çıksın bir padişah
Hünerimizin kılıcı ortaya serilsin
Bizim de kalemimizin kadri bilinsin
Eğer bizim de bir yüksek başlımız bulunsaydı
Kendisi iyiliksever ve şiir taliplisi biri olsaydı
O zaman sikkeyle tasdik edilecekti külçemiz
Bu külçe kalmazdı böyle şüpheli ve değersiz
Zira altın ve gümüş kadar saf ve temiz de olsalar
Bunlar ancak sikke sayesinde değer kazanırlarıs
İşgale uğramamanın ve kana bulanmamanın garantisinin ulusal bir birlik ve yönetim olduğunu savunan Xanî buna bir kez de şöyle işaret etmektedir:
Bizim gibi yetimlere merhamet edip acırdı
Bizi namert kimselerin elinden kurtarırdı
Asla bize galip gelmeyecekti şu Romlar
Olmazdık baykuşun konduğu yıkıntıları9
Ya da şunları söylemektedir:
Şayet bizim de bir sahibimiz bulunsaydı
Yüksek himmetli ve incelikli biri olsaydı
O zaman ilim, yetenek, kemal ve iz'an
Ayrıca şiir, gazel, kitap ve divan
Yanında geçerli olsaydı bu türlü olgular
Onun yanında makbul olsaydı bu paralar
O zaman manzum sözlerin bayrağını kapardım
O bayrağı dünya damının tam üstüne asardım20
Xanî burada Kürt şiirinin bayrağını zirveye çıkarmaya ve kendisinden önce gelip geçen Kürt şairlerinin misyonlarını yeniden canlandırmaya ilişkin arzusunu seslendirmektedir.21 Bunun yanında ulusal soruna ilişkin tahlil ve teşhislerinde Kürtler arası ittifaksızlığı onların geri kalmalarının temel nedenlerinden biri olarak görmekte ve şu beyitlerde de işaret ettiği gibi arzulanan amaca ulaşmanın yolunun birlik ve dayanışma olduğunu savunmaktadır:
Eğer biz de bir ittifaka sahip olsaydık
Birbirimize uyup birlik oluştursaydık
Bütün Romlar, Araplar ve Acemler
Tamamen bize olacaktı hizmetçiler22
O zaman tamamlayacaktık dini de devleti de
Elde etmiş olacaktık biz ilmi de hikmeti de
Sözler o zaman birbirinden ayrılacaktı
Gerçek hüner sahipleri ortaya çıkacaktı 23
Belirlediği hedeflere ulaşmanın yolunu da gösteren ve bu hedeflere ulaşmanın yegane yolunun silahtan geçtiğini söyleyen Xanî'nin bu arzusu cesareti asil bir davranış olarak gören ve kahramanlığı bir ilham kaynağı olarak kabul eden bir arzu değildir. Bilakis Xanî burada boyun eğdirici kadar gelinin başlığı da olan "çekilmiş kılıç" ile Kürt halkının geçirmiş olduğu tarihsel aşamalardaki mücadelesi arasında bir uyum olduğunu görmektedir. Xanî amaca ulaşmanın silaha bağlı olduğu yönündeki görüşlerini destanının sadece girişinde değil, başka yerlerde de belirtmektedir. 24 Nitekim ona göre "kim gayret kılıcına el uzatırsa devlete o kavuşur." Bu düşünce destanda geçen olaylarda da açık bir şekilde görünmektedir. Örneğin Mir hikayenin kahramanı olan Mem'i zindana attığı vakit Mem'in dostu Tacdin25 iki kardeşini ve arkadaşlarını toplayarak hep birlikte Mir'e gidip Mem'i serbest bırakması için ricada bulunmayı teklif ederken, Xani, Tacdin'in kardeşi olan Aririn dilinden bu teklife bilinçli biri olarak şöyle karşılık vermektedir:
Arifin Zal oğlu Rüstem gibi Tacdin'e dediği şu:
Kavga etmeden mümkün değil Mem'in kurtuluşu
Siz savaşsız, şahlanışsız ve mücadelesiz
Böyle bir şeyin olacağını hayal etmeyiniz
Bu savaş sonuç vermez Mîr'in divanında
Bugün buradayız, yarın savaş meydanında
En iyisi şudur ki; yarın atlarımıza binelim
Üçümüz de silahlanıp hazırlıklara girişelim
Maskelerimizi takalım, zırhlarımızı da giyelim
Bileklikleri takalım, miğferleri başa geçirelim
Gürzleri sallayalım, mızrakları öne sürelim
Gidip Mir'den Mem'i bu şekilde isteyelim
Ya Mem'i zorla bıraktırıp azat ettirelim26
Ya da hepimiz birlikte mertçe can verelim
Eğer Mem'i bu şekilde serbest bırakırsa Mir
Gönlümüzdeki derde derman oldu demektir
Yok eğer bunu yapmayıp sürdürürse inadı
Biz de ona karşı sürdüreceğiz cihadı27
Hem burada hem de sonraki kısımda üç kardeşin takip ettikleri yolu edebi bir şekilde tasvir eden Xani, savaş ve silah bağlamında çağının gerektirdiği uygun planı hazırlayan askeri bir komutan gibi sayaşın bazı ayrıntılarına girmekte ve ulusunun özgürlük savaşı gibi gördüğü bu savaşta iki önemli noktayı kaydetmektedir:
1) Meselenin adalet yönü olarak her üç kardeş de Mir'e karşı harekete geçmeyi ve ona karşı savaşmayı, karşılığında cennetin verildiği bir cihad alış verişi olarak kabul ederler. Bu bağlamda onlar karşı tarafın üzüntüsünü değil, zulmü ortadan kaldırmanın zafer ve sevinç tablosunu gözönünde bulundururlar:
Ecel değirmenini şöyle bir döndürelim
Teker teker danelcr gibi kelleleri öğütelim
Kaldıralım Botan'ı dansa ve halay çekmeye
Gelsin şeker gülüşlü dilberler seyretmeye28
2) Xani bu devrimci cepheyi onurlu ve temiz kalpli kimseler olarak tasvir etmekte, Mir ve onun akıl hocası olan Bckir'den oluşan karşı tarafı da hem hilekar hem de öfkeli aslanları bile yumuşatabilen aldatıcılar olarak nitelendirmektedir. Nitekim Mir ve onun akıl hocası Bekir devrimci cepheye karşı direnmenin bir yaran olmadığını gördüklerinde üç kardeşe elçiler göndererek onların dilinden Mir'in zaten bu üç kardeşin isteklerini yerine getirebilen biri olduğunu, dolayısıyla me seleyi kendisine arz etmeden önce bu şekilde şiddete başvurdukları için Mir'in serzenişte bulunduğunu bildirince bu üç kardeş buna inanıp birden yumuşayıvermişlerdir:
Savaşa hazırlanmış bu aslanlar yumuşadılar
"Mir ve devleti daim olsun!" diye haykırdılar29
Öncüsü haline geldiği ulusal sorunun ufkunu bu sanatsal tasvirlerle betimleyen Xani. kısmen trajedisini yaşadığı bu sorunun kaynağını bu en büyük aldatmaca yöntemlerinde bulmakta ve sanki büyük bilgin Molla İdris Bedlisî'nin girişimi neticesinde 920/1514 yılında Osmanlılarla yapılan sulh bağlamında Kürt beylerinin yumuşayıp boyun eğer hale gelmelerini tasvir etmektedir. Nitekim Osmanlı devleti imzalanmasından 15 yıl sonra bu antlaşmayı bozmaya başlamış ve sıra 1266/1850 yılında son Kürt beyliğine gelinceye kadar aşamalı olarak bütün Kürt beyliklerini ortadan kaldırmıştır.30
Iraklı sansürcünün 1979 yılında sansur edip çıkardığı sayfaları kitabın bu Türkçe çevirisine yeniden katmamdan dolayı ne kadar da mutluyum~ Ru arada hen hem daha önce isimlerini andığını ünlü Türk şahsiyetlerin dili olan hem de baskılardan dolayı Xanî'nin dili olan Kürtçeyi öğrenemeyen diğer kimselerin dili haline gelen Türk dili ile de gurur duyuyorum. Bu münasebetle hem kardeşim Üstad Kadri'ye hem de Avesta'ya teşekkür ediyorum. Kitabın bu Türkçe çevirisi, "Süleymaniye Fikir ve Şuur Yayınevi" tarafından yayımlanacak olan Kürtçe çevirisi ve yeni Rusça baskısının aynı günlerde çıkması dolayısıyla kendimi şanslı sayıyorum. Burada bana bu geniş ufku açan Ehmede Xanî'yi saygıyla anarken herkese selamlarımı sunuyorum.
lzeddîn Mustafa Resûl
Süleymaniye
Nisan, 2007
1 Mem a Zîn, s. 32.
2 Aynı eser.
3 Taciklerden maksadı Farslardır.
4 Xanî bu hikliyesini doğal olarak Kürdistan'da petrolün bulunmasından önce yazmıştır.
5 Xanî "aşiret-kabile" terimlerini "ulus" anlamında kullanmıştır.
6 Xani "taife" terimini "aşiret" anlamında kullanmaktadır.
7 Mem û Zîn, s. 32.
8 Mem û Zin, s. 32.
9 Mem û Zîn, s. 34
10 Mem û Zîn, s. 32, 33.
11 Mem û Zîn, s. 33.
12 Xani burada Kürt düşünce tarihinin bir olgusuna işaret etmektedir ki o da şudur: Soy ve düşünce olarak Kürtlere mensup olan çok önemli ilmi ve edebi şahsiyetler çıkmış fakat bunlar eserlerini şu veya bu memlekette yaygın olan şu veya bu dille yazmışlardır. Xani bu olgunun sınırlannı "Araplardan Gürcülere" kadar ifadesiyle tüm Dogu'yu içine alacak şekilde genelleştirmektedir. Nitekim tüm bu geniş mıntıkalarda yaygın olan dillerle eser vermiş şahsiyetler arasında Kürt ilim adamlannı da görmekteyiz. ilgili beyti ten;:üme ettiğimiz şekilde yorumlarsak durum bundan ibarettir. Fakat Kürdistan'ın kuzeyinde beyti farklı şekillerde yorumlayan ilim adanılan ve öğrencileri de vardır ki, bize göre bu yorumlar isabetli değildir. Dolayısıyla biz bunlan baz almadık.
13 Mem û Zîn, s. 33. ·
14 Mem û Zîn, s. 32.
15 Mem û Zîn, s. 3 1.
16 Botanlı Molla Muhammed'in oğlu Molla Ahmed Zivingi, el-lkdu'l-Cevheri Fi Şerhi Divani'ş-Şeyh el-Cezeri, Qamişlo, 1959, 11, 834.
17 Muhammed Emin Zeki, Hulasetu Tarihi'l-Kurd ve Kurdistan, çeviren: Muhammed Ali Avni, 3. bs., Bağdat, 1961, 1, 202, 203.
18 Mem û Zîn, s. 3 1.
19 Mem û Zîn, s. 34.
20 Mem û Zîn, s. 35.
21 Mem û Zîn, s. 35.
24 Aynı eser. s. 32.
25 Kürtçe ya da Fransızcadaki "j" harfiyle Tajdin hikayenin önde gelen şahsiyetlerinden bindir. Bu isim eski elyazmalannda Tacdin şeklinde de yazılmıştır. Fakat kişinın aklına bu isimleıın aslında Arapçadaki ''Taceddin"in değişikliğe uğramış şekilleri olduğu gelse de ismin bu şekli kullanılmamıştır. Biz bu ismi bugünkü Kürtçe imlasına göre "ı" harfiyle yazdık Kaldı ki bu ismin Arapçadaki Taceddin isminin tahrif edilmiş şekli olmadığı, belki bu şekliyle Kürtçe olduğuna ilişkin kesin görüşler vardır.
26 "Kotek", yuvarlak başlı kalın sopaya denir. Arapça konuşma dilinde buna "mikvar" adı verilir.
27 Mem û Zîn, s. 146, 147.
28 Mem û Zîn, s. 147.
29 Mem û Zîn,. s. 152.
30 Bkz. Şerefname, s. 437 (dipnot); Muhammed Emin Zeki, Hulasetu Tarihi'l Kurd ve Kurdistan, 1. 175-190.
Xanî ve hayatı
Ehmede Xanî'nin hayatına birkaç satırla işaret eden kaynaklar onun yaşadığı dönem ve doğumu hakkında kimi zaman farklılıklar gösterse de, aslında Xani doğum tarihlerini ve biraz da hayatlarını bizzat kendileri kaleme alan klasik şairlerimizden biridir. Zira kendisi " Mem û Zîn"in sonuç bölümünde Hicri 1061 yılında doğduğunu açıkça belirtmcktedir. 1 Bu gerçeğin farkına varan araştırmacıların ilki Alaeddin Seccadi'dir.2 Bunu gözönündc bulundurmaları gereken diğer bazı araştırmacılar ise bundan habersiz kalmışlardır.3
Xanî'nin hayatı hakkında bazı kaynaklarda çok az bilgi bulunmaktadır. Onun "Xanî" lakabına dayanan bazı kaynaklar onu yerleşim alanını tam tespit edemedikleri "Xaniyan" aşiretine nispet etmişlerdir. Ancak en yeni kaynaklardan biri onu Bayezid yakınlarındaki "Xan" köyüne dayandırmaktadır.5 Doğum ...
1 Ehmede Xani, Mem û Zîn, Moskova. 1962, s. 197.
2 Seccadi, s. 190.
3 Dr. Blec Şerko, el-Kadiyyetu'l-Kurdiyye, Kahire, s. 22-23.
4 Seccadi, s. 169.
5 Ehmede Xani, Mem û Zîn. Türkçeye çeviren: M. Emin Bozarslan, lstanbul, 1968, s. 14.