Pirtûkxaneya dîjîtal a kurdî (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Savunma


Nivîskar : Yılmaz GüneyMultimedia
Weşan : Güney Filmcilik Tarîx & Cîh : 1979, İstanbul
Pêşgotin : Rûpel : 457
Wergêr : ISBN :
Ziman : TirkîEbad : 105x180 mm
Hejmara FIKP : Liv. Tur. 3969Mijar : Siyaset

Savunma

Savunma
[2. Baskı]

"Benim salıverilmiş olmam, özgür olmam değil esas sorun. Özgürlük, özünde sınıfsal özellik taşıyan bir olgudur. Biz özgürlük anlayışımızı üretici, emekçi halkımızın çıkarları dorultusunda anlıyoruz..."

Yılmaz Güney

 

1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına Ankara

Bu yazımın Sayn Avukat Gültekin Müftüoğlu'  nun savunması ile birlikte ele alınmasını saygilarımla rica ederim.

Yılmaz Güney

Sayın Başkan,
Sayın Üyeler,
Sayın Savcı...

Ve yüce HALKIMIZ!..

1- GİRİŞ

İki yıla yakın bir zamandır, belli aralikiarla karşı karşıya geldik. Kurumlarımız gereği aramızda çeliş me ve mücadele kaçınılmazdır. Ben kendimi, bileti çoktan, daha olayın başlarında kesilmiş bir otobüs yolcusu olarak görüyorum. Ve bu otobüs bizi, yeni acılarla, yeni haksizliklar ve baskilarla dolu, uzun... zor yıllara götürecektir. Çok iyi biliyorum ki, bu yeni sınav da yılmadan, yıkılmadan geçilecek ve her başarılı direniş gibi faşizmin temellerinin sarsilma-sinda rol oynayacaktır.

Sınıf mücadelesi acımasızdır. Ben bu mücadele nin kurallarini iyi bilirim. Çünkü ben bu savaşın bir kanadinin, Türkiye proletaryasinin çocuğuyum. Bu yüzden mahkemeniz benim için savaş alanlarından sadece birisidir. Zaman Zaman sözlerim sizleri incite  bilir, kırabilir... hatta kızdırabilir. Fakat iyi bilinme  lidir ki, amacım sizleri kırmak, kızdırmak değildir. Böyle bir durumda, muhtemel tepkileriniz, zorunlu gördüğüm açıklamaların doğal sonuçları olarak kabul edilmelidir.

Biz, hukuki bir savunma niteliği tanımayan bu yazımızda, daha çok olayların yaratıcı nedenlerini, nedenlerin gerçek kökenlerini araştırıcı bir yaklaşımla, bizi sonsuz acılara boğan olayı, başlangıç nokta  sından alarak, bütün gelişme aşamalarını, bu aşama  larda rol oynayan ayrıntıları, özellikle de siyasi ve ideolojik nitelikleriyle açıklığa kavuşturmaya çalı  şacağız.

Hukuğun bir üst yapı kurumu olduğu genel bir doğrudur üst yapı kurumu olmakla birlikte, sınıf çelişmeleri yansimalarini, mücadelenin yoğunluğu oranında doğal olarak içerir. Ve günümüz canli örnek  lerinin de doğrulandığı gibi, hukuk organları içinde objektif karar vermeye çalışan değerli, dürüst insan  ların olduğu da bir gerçektir. Bu, günümüz koşulla  rında faşizmin tam anlamıyla burjuva demokrat nitelikli unsurların tümünü tasfiye edemediğini, egemenliğini kayıtsız şartsız kuramadığını gösterir.

Örgütlenme düzeyleri yükseldikçe, çelişmeleri uz  laşmaz görülen unsurları, önem derecelerine göre tas  viye edecektir. Bu özelliğinden dolayı da hukuk, ekonomik ve siyasi egemenliği elinde bulunduranların, hukuk organlarında ve kurumlarındaki örgüt  lenme düzeyleri ve etkinlikleri oranında adaletsiz, eşitsiz olur... onların çıkarları doğrultusunda hizmet görür. Bunun en canlı örneklerini, davamızda yeralan görevlilerin davranışlarında, başından sonuna kadar, en belirgin biçimiyle izlemek mümkündür.

Adalet Bakanlığının olayımız karşısındaki hassa  siyeti, özel savcı görevlendirmesi, ilk tahkikat safa  hatı, davamızın Adana'dan Ankara'ya kaldırılışı, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Sayın Ayanoğlu'nun değiştirilmesi, görevlilerin duruşma sırasında taraflılıklarını saklamak gereğini bile duy  madan takındıkları pervasız tavırları, üst organlardan gelen sürekli baskılar ve müdahaleler ve bunların yansıtılış biçimlerinin hukuk ilkeleriyle çelişmesi, her üç savcının da mantık bakımından birbirinden ayrıcalığı olmayan iddianameleri -ki biri fezleke sayı  lıyor- tavırları, faşist-gerici yayın organlarının "iş  güzar" çabaları, görüleceği gibi, en küçük dikkat sahibinin bile kavrıyacağı kadar açıktır... ve düş  manca tavrın bütün belirtilerini taşırlar.

Bir ülkede hukuğun düzeyi, o ülkenin ekonomik durumu, uygarlık düzeyi ile sıkı sıkıya bağlı değil midir? Bir ülkede hukuk, tekabül ettiği ekonomik durum ve uygarlık derecesinden daha yüksek bir düzeyde olabilir mi? Varlıklılar ile yoksullar ara  sındaki uzlaşmaz sınıf çelişkilerini içeren kapitalist toplumlarda hukuk, egemenlerin, ezenlerin hukuku değil midir? Olayımızdaki uygulamalar da bu genel doğruları kanıtlamıyor mu?

Anlatmaya çalıştıklarımızın ışığında bakılınca, "cinayet olayı" gibi bir vesileyi egemen güçlerin us  taca değerlendirme çabalarından, hukuğu ve adaleti kendi siyasal çikarları doğrultusunda kullanmak istemelerinden daha doğal ne olabilir?-CIA uzmanları, siyasi etkinliği olan kişileri "adi" suçlarla suçlayıp, kitlelerin gözünden düşürme taktikleri önermiyor  lar mı?

Basınıyla, TRT'siyle, bir yığın entrikasıyla, baş  ka türlü göstermeye çalıştıkları olayımız, gerçek ni  teliğinden ötürü bir "zabıta olayı" olmaktan çıkmış, siyasi özüne uygun bir "olay", haksız yere özgürlü  ğümüzün gaspı haline gelmiştir.

Kendimizi, bu "gasp" olayında yer alan görevli  lerin hangi siyasi amaçlara hizmet ettiklerini belirginleştirmek göreviyle yükümlü sayıyoruz. BöyIesine tertipler, değişik biçim ve görünümleriyle bütün devrimciler, yurtseverler ve demokratlar için sözkonusudur.

2 — YÖNTEM ÜZERİNE

Bir olay, ancak ve ancak, kendisini yaratan, geliştiren ve bitimini sağlayan bütün maddi ve manevi birikimlerin, eksiksiz bir biçimde, tek tek bütün yanlarıyla, hareket halinde ve diğer birikimlerle bağları içinde, yaşadığımız tarihi ve toplumsal koşul  lardan soyutlamadan, duygusallıktan uzak, soğukkanlı ve objektif olarak kavranmasiyle anlaşılabilir.
......

SAVUNMA
Yılmaz Güney

Baskı: MAYA Matbaacılık
Esat Caddesi 44 - ANKARA
TEL: 18 89 72
Belge Dizisi:4

Güney Filmcilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Yayınları Sakızağacı Cad. Güney Han No. 2 Kat 1 Beyoğlu

PDF
Destûra daxistina; vê berhêmê nîne.


Weqfa-Enstîtuya kurdî ya Parîsê © 2024
PIRTÛKXANE
Agahiyên bikêr
Agahiyên Hiqûqî
PROJE
Dîrok & agahî
Hevpar
LÎSTE
Mijar
Nivîskar
Weşan
Ziman
Kovar