Hudutların kanunu
Yılmaz Güney
Güney filmcilik
Güneşin altında cayır cayır yanan kerpiç evleri, toz duman içinde meydanı, kör, topal, çolak insanlarıyla Deliviran köyü, yıllar yılı alışageldiği sıradan bir gün yaşıyor. Beş atlı yaklaşmakta. Önde Bekir bir ölü taşıyor. En arkadan gelen Hıdır. Onun ağası ölü. Karşıya geçerken jandarmayla çatıştı. Üsteğmeni yaraladı. Kendisi canından oldu.
Çocuklar oyunu bırakır, ses kesilir, kadınlar, yaşlılar bakarlar. İki yaşlı ölüyü attan aşağı alır. Kucağındaki bebeğe sımsıkı sarılmış kadının önüne bırakırlar. Kadın erkeğine bakar. Çocuğuyla birlikte üstüne kapanır sonra. Yüreğinden ...
İçindekiler
- Filmin öyküsü / 7
- Senaryo / 27
- Basında Hudutların kanunu / 123
FİLMİN ÖYKÜSÜ
Güneşin altında cayır cayır yanan kerpiç evleri, toz duman içinde meydanı, kör, topal, çolak insanlarıyla Deliviran köyü, yıllar yılı alışageldiği sıradan bir gün yaşıyor. Beş atlı yaklaşmakta. Önde Bekir bir ölü taşıyor. En arkadan gelen Hıdır. Onun ağası ölü. Karşıya geçerken jandarmayla çatıştı. Üsteğmeni yaraladı. Kendisi canından oldu.
Çocuklar oyunu bırakır, ses kesilir, kadınlar, yaşlılar bakarlar. İki yaşlı ölüyü attan aşağı alır. Kucağındaki bebeğe sımsıkı sarılmış kadının önüne bırakırlar. Kadın erkeğine bakar. Çocuğuyla birlikte üstüne kapanır sonra. Yüreğinden bir çığlık kopar.
Hıdır bir köşeye çömelmiş, yarım kalmış bir ağızlığı oymakta. Suskun...
Uzaktan bir motor sesi duyulur. Bir cip yaklaşır. Köyün dışında durur. Yeni gelen üsteğmen tek iner ve köye doğru ilerler. Muhtar asker selamı vererek hazırolda karşılar onu. Ölünün akrabalarını sorar üsteğmen.
«Akraba... Hepimiz akraba.»
«Kimin ağasıydı?»
«Hıdır var...»
Muhtar Hıdır'ı gösterir. Öbek öbek çömelmiş insanlar, üsteğmen önlerinden geçerken ayağa kalkarlar. Askerliğini yapmış olanlar «esas vaziyette» selam durur, yaşlılar ellerini göğüslerine götürürler. «Nasıl oldu bu iş?» diye sorar üsteğmen. Hıdır başını kaldırıp bakar sadece. Bekir yanıtlar onun yerine. «Yakalandı, çarpıştılar... Biri yaralandı, diğeri öldü... Eyle yazılmış anlına...» Üsteğmenin öfkeli eli palaskasına gider. Hıdır onun silahsız geldiğini görür. Üsteğmen muhtara döner, böyle giderse köyü nakledecekler. Ayrılırken Hıdır'ın önünde durur bir an, «başın sağolsun.» Hıdır arkasından oğlu Yusuf'a işaret eder. Yusuf atını getirir. Hıdır Yusuf'u terkisine alıp tepelere doğru kopup gider.
Cip uçsuz bucaksız tepeler ve düzlükler arasından hızla geçmekte. Birden bir atlı çıkar önüne. Bir süre yarışır ciple. Cip arayı açar, atlı dağlara vurur. Sonra cipin karşısına çıkar yine, yarışır, cip hızlanır, Hıdır yine tepelere sürer atını dört nala... Yine cipin önüne çıkar... Cipin içinde bir adam. Ve bir atlı ciple yarışıyor. Atlı meydan okur gibidir. Hıdır yazgıya meydan okuyor.
Türbesi, camileri, kaçak malların satıldığı havuzlu çarşısı, kemerli sokakları, küçük kaleleri andıran bir iki ağa konağı ve jandarma karakoluyla kasaba...
Karakolda üsteğmenin odası... Bir tahta masa. Duvarda asılı Türkiye haritası, dolap, iki iskemle. Ali Çello ve Hasan Derviş oturmaktalar. Kasabanın eşrafı bunlar. İşleri kaçakçılık. Kendilerini tehlikeye atmazlar. Sınırdan mal geçirmek, mal getirmek için Ali Çello adam besler. Kaçak malları dükkanında satar. Hasan Derviş bir gün önce beş bin baş hayvan getirmiştir. Karşıya geçirecek adam bulamıyor. Ortalık kanşık. Üsteğmeni ziyarete gelmişler, «paketleriyle» birlikte. Üsteğmen reddediyor «hediyeleri».
Yılmaz Güney
Hudutların kanunu
Güney filmcilik
Güney filmcilik
Senaryo dizisi: 11
Hudutların kanunu
Yılmaz Güney
Hudutların kanunu
Lütfi Ö. Akad - Yılmaz Güney
Bu kitap Başaran matbaasında dizilmiş ve
Ufuk matbaasında basılmıştır.
Birinci basım : 1977
Dağıtım: Güney film
Güney filmcilik sanayi ve ticaret a.ș. yayınları
Sakızagacı cad. Güney han no. 2 kat 1 Beyoğlu
Güney filmcilik halkla ilișkiler bölümü
tarafından basıma hazırlanmıștır