Unutulmuşluğun Bir Öyküsü: Said-i Kürdi
Rohat
Fırat Yayınları
Ölümünün 30. yıldönümü münasebetiyle İstanbul ve Turkiye'nin değişik yörelerinde toplantılar halinde anılan Said-i Kürdi (1876-1960) Türkiye'deki basın ve kamuoyunun ilgisini bir kez daha üzerine çekti( 1 ). Kişiliği, düşünceleri uzun yıllar tartışma konusu olan. mutlakiyet, meşrutiyet ve cumhuriyet yıllarında kentlisinden sık sık soz edilen Said-i Kürdi'nin yaşamına ilişkin olarak Türkiye'de doğru ve gerçek değerlendirmelerden sürekli kaçınılmıştır. Bu konu Said-i Kürdi'nin kişiliğinin iki farklı unsurunu oluşturan din ve Kürt sorununun Kemalist Türkiye'deki iki önemli canalıcı konu olmasından kaynaklanmaktadır. Hem sağ, hem de sol çevrelerden Said-i Kürdi'ye yönelik eleştirilerin belli bir yığılma göstermesi, bazı noktaların nesnel ...
İçindekiler
Önsöz / 7
Said-i Kürdi konusunda yapılan çalışmalar / 13
İlk gençlik yıllarındaki hareketlilik / 26
Said-i Kürdi'ye verilen adlar ve ünvanlar / 32
Said-i Kurdi'nin yurtseverliği / 36
Yeni bir gözdağı / 40
Said-i Kürdi halk arasına katılıyor / 47
İki Said'in karşı karşıya getirilmesi / 56
25 Yıllık sürgün bir yaşam / 63
Said-i Kürdi Kemalizme karşı çıkıyor / 71
Devlet bu kez dine "sahip" çıkıyor / 81
Said-i Kürdi öldükten sonra bir kez daha sürgüne gönderiliyor / 82
Kaynaklar / 87
ÖNSÖZ
1990 yılında İsveç'in başkenti Stockholm'da çıkan Kürtçe Türkçe Bergeh adlı araştırma dergisinin 4. sayısında "Unutulmuşluğun Bir Öyküsü: Said-i Kürdi" adlı bir incelememiz yayınlandı, inceleme ilk kez büyük Kürt din adamı Said-i Kürdi konusunu bir Kürt perspektifiyle ele alıyordu, diğer yandan Said-i Kürdi'nin öncülük ettiği nurculuk akımının hangi toplumsal, tarihsel ve politik açmazlara karşı dinsel bir tepki olarak doğduğunu sosyolojik açıdan inceliyordu.
Özellikle Türkiye'de Said-i Kürdi konusunda yapılan inceleme ve araştırmalarda onun Kürt kimliği üzerinde sürekli yalnış değerlendirmelerin yapıldığına tanık olmaktayız, hem de Said-i Kürdi'nin yapıtlarının eski baskılarında yer alan Kürtlere ilişkin bazı öğeler ya çıkarılmakta yerine birşeyler konulularak özünden uzaklaşılmakta, ya da çıkanlark yerine hiç birşey konulmamaktadır. Yalnız Said-i Kürdi hususunda değil, diğer alanlardaki bu tarihsel yıkım ve saldırlar da Kürt tarihinin yeniden yazımı hususundaki endişelerimizi çoğaltıyor, örneğin son dönemlerde İrani halklar arasında kutlanan ve bu arada Kürtlerin ulusal bayramlarından birisi olan Nevroz'u Türk değerleri arasına katabilmek için başlatılan seferberliğin neyi amaçladığı bilinmektedir. Diğer yandan kendisi Kürt olmasına rağmen Said-i Kürdi hususunda Turkiye'de sürdürülen tartışmalar ve incelemeler hep Türk din çevreleri tarafından yapılmaktadır, Kürtlerin kendisi bu tartışmalarda bir taraf olmaktan sürekli çekinmişlerdir. Bu boşluktan bilinçli olarak yararlanan bazı çevreler, bulanık suda balık avlamaktadırlar. Kürt aydın çevreleri arasında süre gelen bu çekingenlik ve ilgisizliğin nedenleri çeşitlidir. Birincisi bizce tarihsel çalışma ve incelemelerin özellikle Türkiye Kürtleri açısından uzun bir geçmişe sahip olamamsıdır. Bu birikimin yokluğu ister-istemez bazı konuların bilimsel olarak incelemesini zorlaşlırmaktadır. Bu durum da sırasıyla bazı konuların önemini büyük ölçüde perdelemektedir. Diğer yandan Said-i Kürdi konusunda Türkiye'de yaratılan kötü imajın en önemli nedenlerinden birisi de din hususunda Türkiye'de geliştirilen bazı yaklaşımlardır. Kemalizmin etkisiyle boy alan ilerici-gerici, sağcı-solcu, devrimci-devrimci olmayan biçimindeki çekişmeler ve karşılıklı suçlamalar Kürt aydınının kendi ulusal tarihini bir değerlendirmeye tabii tutma çabalarını önemli ölçüde engellemektedir.
Said-i Kürdi konusunda yazılı kaynaklarda sürdürülen çarpılmalar 1980 yılları öncesine göre bugün belli bir ölçüde bazı dinsel yayın organları vasıtasıyla yavaşlamsına rağmen, bu konuda hala büyük bir çekingenlik hüküm sürmektedir, tabular yıkılmış değildir.
Kürt aydın çevreleri arasındaki çekingenlik ve sessizliği kırmak, hu konuda belli tartışmalara olanak yaratmak ve onun kişiliğini, düşüncelerini bir Kürt süzgcçindcn geçirmenin zamanı bizce gelip kapıya dayatmıştı.
Said-i Kürdi'nin 1990 yılında ölümünün 30. yıldönümü münasebetiyle başlıyan etkinlikler ve tartışmalar da bizi ayrıca yeniden düşünmeye itti.
Said-i Kürdi'nin unutulmuşluğun bir öyküsü halinden kurtarmak amacıyla kaleme alınan, yukarıda adını verdiğimiz inceleme bir noktada amacına ulaşabildi diyebiliriz, en azından var olan sessizliği kırarak bazı yeni düşüncelerin şekillenmesine olanak yarattı. Bazı yayın organlarında çıkan yazıya ilişkin değerlendirmeler olsun, görüşlerini sözlü olarak bana ileten arkadaşların açıklamaları olsun, özellikle Said-i Kürdi'nin unutulmuşluğun bir öyküsü olmaktan kurtarmanın tarihsel yararları ve önemi üzerinde durdular.
Bu arkadaşlardan birisi de tarihsel ve bazı dilsel araştırmalarıyla tanınan Malmisanıj adındaki arkadaş oldu, Bu arkadaş hem Said-i Kürdi konusundaki bazı düşüncelerini, hem de yukarıda sözü edilen incelememe ilişkin farklı görüşlerini içeren uzun hir yazıyı yayımlamak amacıyla Bergeh dergisine de gönderdi. Yaklaşık olarak 30 sayfayı aşan ve A4 kağıdı üzerine yazılan bu yazı uzunluğu nedeniyle Bergeh dergisinde çıkmayınca, arkadaş bu yazısını biraz değiştirerek, bazı yeni eklerle birlikte 1991 yılında Sıockholrn'da "Said-i Nursi ve Kürt Sorunu" adıyla bir kitap olarak yayımladı. Kitapta yukarıda sözü edilen metin dışında, yeni dört ek bölüm de yer almaktadır.
Malmisanıj'ın bu yeni kitabı bence Said-i Kürdi konusundaki tartıșmalara sınırlı da olsa belli bir canlılık kazandırdı. Yazarın bazı görüş ve eleştirilerine farklı yaklaşmama rağmen, çalışmayı hem tartışmalara alternatif bazı görüşler kazandırması hakımından, hem de Said-i Kürdi konusunda yeni bazı bilgileri içermesi nedeniyle bu alanda atılmış önemli bir adım olarak değerlendirmek gerekir. Diğer bazı konularda olsun, Said-i Kürdi konusunda olsun hiç kuşkusuz tarihi incelemeler alanında alınması gereken daha uzun bir mesafe önümüzde bulunmaktadır. Bu tür çabalar tarihsel büyük bir titizlik ve çabayı gerektirmektedir. Atılan bu adımlar küçük de olsa umut vericidir. Daha düne kadar Şeyh Said ve Said-i Kürdi'nin adlarının birbirine karıştırıldığını düşünürsek, bu çalışmaların aldığı mesafeyi yakından gözlememiz daha da kolaylaşmaktadır. Önemsenmiyen, küçük görülen bazı konuların incelenmesi sonucunda ortaya çıkan küçük bulgular ve sonuçlar, daha sonraki diğer çalışmalar açısından büyük bir önem taşıyabilirler. Kürt tarihinin bu "küçük" çalışmalar dışında başka türlü örülmesinin şansı da yoktur.
Malmisanıj'ın yukarıda adını verdiğimiz çalışmasında geliştirilmek istenen ana tez Said-Kürdi'nin Kürt damarının özellikle 1926 yılından sonra hep kesik kaldığı şeklindeki görüş olmasına rağmen ki bizim de bir nokta da katıldığımız bir görüştür, ancak yazar bu kesik damarın ortaya çıkışını hazırlayan tarihsel ve mekansal koşulların etkisini hesaba katmamakta, başka bir deyişle fazla önemsemiyerek, sorunu sadece Said-i Kürdi'nin bir eksikliği, daha sonra bu tezini eksiklikler şeklinde çoğaltması bizi yeniden bu konuyu incelemeye yöneltti.
Malmisanıj'ın bu yaklaşım biçimine daha fazla açıklık kazandırmak için sırası geldikçe bu görüşlerine veya eleştirilerine olanaklar ölçüsünde değinmeye çalışacağız.
Bu kitabın kompozisyon ve hazırlanmasına gelince, kitapta genel olarak 1990 yılında hazırlamış olduğum "Unutulmuşluğun Bir Öyküsü: Said-i Kürdi" adlı inceleme esas alınmaktadır. Daha sonra bu ana metini gözden geçirerek, bazı yeni eklemeler ile birlikte daha geniş bir metin olarak hazırladım. İncelemenin bütünlüğü içinde sırası geldikçe Malmisanıj arkadaşın farklı yaklaşımları üzerindeki görüşlerimizi de bulacaksınız.
Said-i Kürdi'yi unutulmuşluğun bir öyküsü olmaktan kurtarmak hususunda bu tarışmaların yararına çok inanıyorum. Bu inceleme Kürt tarinin fazla bilinmeyen diğer bazı yönlerine de ışık tutacaktır. Said-i Kürdi konusunda yapılacak kapsamlı, sağlıklı inceleme ve araştırmaların zaman alacağı kesindir. Said-i Kürdi'nin kendi yapıtları ve onun kişiliği, yaşamı, düşünceleri üzerine yapılan Turkiye'deki çarpık-eksik çalışmalar hususunda olmak üzere iki büyük boş çalışma alanı önümüzde durmaktadır. Özellikle Said-i Kürdi'nin 130 civannda olan irili-ufaklı yapıtının eski ve yeni baskıları geniş olarak dinsel, politik ve kültürel bir analize tabii tutulması gerekir, bu yapıtların bilimsel bir dökümü yapılmalıdır.
Diğer yandan onun düşünceleriyle, kavgasıyla şekillenen dinsel örgütlenmelerin Kürt ve Türk toplumları üzerindeki sosyolojik etkileri de ayrı bir çalışmanın konusudur.
Said-i Kürdi konusundaki kişisel düşüncelerimiz ne olursa olsun onun incelenmeye değer bir insan olduğunu burada vurgulamak isterim. Zaten bilimsel çalışmalarda üzerinde çabştığımız nesneyi sevip-sevmememiz söz konusu olamaz. Yoksa peşin yargıların bu kez bizi denetim altına aldığını görürüz. Böyle olunca da zorluklar karşısında eli-kolu bağlı çaresiz kalmaktan başka hiçbir hareket olanağımız kalmamaktadır. Küçük bir misal vermek gerekirse onun üzerine yazılan incelemelerde doğum yılı hususunda ortak bir görüş sağlanmış değildir, bu küçücük ansiklopedik bilgi eksikliği bile önümüzdeki çalışma güçlüklerini anlamlı bir şekilde simgelemektedir. Said-i Kürdi konusundaki bu incelememiz böylece Türkiye'de Kürtlere ilişkin benzer konuların incelenmesi gereksinimini de bir noktada dile getirmektedir.
Rohat
Unutulmuşluğun bir öyküsü: Said-İ KürdiÖlümünün 30. yıldönümü münasebetiyle İstanbul ve Turkiye'nin değişik yörelerinde toplantılar halinde anılan Said-i Kürdi (1876-1960) Türkiye'deki basın ve kamuoyunun ilgisini bir kez daha üzerine çekti( 1 ). Kişiliği, düşünceleri uzun yıllar tartışma konusu olan. mutlakiyet, meşrutiyet ve cumhuriyet yıllarında kentlisinden sık sık soz edilen Said-i Kürdi'nin yaşamına ilişkin olarak Türkiye'de doğru ve gerçek değerlendirmelerden sürekli kaçınılmıştır. Bu konu Said-i Kürdi'nin kişiliğinin iki farklı unsurunu oluşturan din ve Kürt sorununun Kemalist Türkiye'deki iki önemli canalıcı konu olmasından kaynaklanmaktadır. Hem sağ, hem de sol çevrelerden Said-i Kürdi'ye yönelik eleştirilerin belli bir yığılma göstermesi, bazı noktaların nesnel olarak aydınlanmasını gerekli kılmaktadır.
Said-i Kürdi konusunda yapılan çalışmalarKürtlerin tarihi konusunda yapılan bilimsel ve akademik çalışmaların geçmişi uzun yıllara dayanmaktadır. Doğubilimlerinin ...
Rohat
Unutulmuşluğun Bir Öyküsü:
Said-i Kürdi
Fırat Yayınları
Fırat yayınları: 8
İnceleme ve araştırma dizisi: 4
Unutulmuşluğun Bir Öyküsü:
Said-i Kürdi
Rohat
Genel Dağıtım
Fırat Yayın - Dağıtım
Divanyolu cad. Binbirdirek işhanı no: 15
Sultanahmet - İstanbul
Tel: 516 05 91
Kapak: Umut Germeç
Baskı: Ayhan Matbaası 518 24 14
Eylül 1991