VersionsXIX. Yüzyılda Kürdistan Üzerinde Mücadeleler [Türkçe, İstanbul, 1992]
19. yy'da Kürdistan üzerinde mücadele [Türkçe, Ankara, 1976]
XIX. Yüzyılda Kürdistan Üzerinde Mücadeleler
Halfin
Komal
Kürtler, çeşitli olanaksızlıklarına rağmen kendilerini öz vatanlarında ezen bu iki büyük sömürgeci devlet ile ölüm kalım savaşlarına girdiler. Zaman zaman büyük zaferler kazandılar. Ancak, gerek iki düşman arasında sıkışmış durumda olmaları, gerekse yabancı devletlerin çevirdiği entrikalar, zaman zaman da kendi çıkarlarına çalışan aşiret reislerinin ihanetleri sonucunda amaçlarına ulaşıp bağımsızlıklarına kavuşamadılar.
Ancak, en doğal hakları olan bağımsızlıklarını kazanmak ve asırlardır başkalarının gasbettiği haklarına sahip olmak için mücadele eden Kürtler, sadece üzerinde yaşadıkları ve asırlar boyunca kanlarını akıttıkları ülkelerinin hiç olmazsa bir kısmının zenginliklerinden artık kendilerinin yararlanmaları azmi ile yaşamaktadırlar. Ve bunu mutlaka gerçekleştireceklerdir.
Kürtlerin ulusal mücadeleleri güçlüdür ve yok edilemeyecektir.
İçindekiler
Yayınevlnin Notu / 3-8
Kısa bir açıklama / 9
İlk Yayımcının önsözü / 10-11
Yazarın önsözü / 12-17
XIX.Yüzyıl Başlarında Kürt Aşiretleri / 18-28
1830 Yıllarında lngiltere'nin Kürdistan'a Sızması / 29-36
1830 Yıllarında Çarlık Rusyası ve Kürtler / 37-42
Revanduz lhtilali / 43-48.
Osmanlı ve lran Sınırının Çizilmesi / 49-55
Kırım Savaşı Döneminde Kürtler / 56-62
1860 ve 1870 Yılları Arasında Kürdistan / 63-71
1877- 1878 Rus-Osmanlı Savaşı ve Kürtlerin Durumu / 72-78
Özgürlük Hareketlerinin Gelişmesi ve Ubeydullah lhtilali / 79-94
1880 Yıllarında Kürdlstan / 95-105
Sonuç / 106-107
Bibliyografya / 109-114
YAYINEVİNİN NOTU
Kürdistan Tarihinin Şaşmaz Miladı
Direniş ve Mücadelesi
Tarihsizleştirme; sömürgeciliğin, sömürge toplumun bağrında yarattığı tahribatların en az üzerinde durulanıdır. Barbarlığın sınırsız görünümleri içinde sömürgeci barbarlığı en iyi tanımlayan, bu tarihsizleştirme çabasıdır. Tarihin (sürekli akışın) aktörlerinin insan toplulukları (halklar) olduğu göz önüne alındığında; sömürgeci tarihsizleştirme ile, sömürge toplumun tarihteki rolünün, tarihe düşmüş bir gölge, varlığı ancak başka uluslarla (sömürgecilerle) anlam kazanan bir olgu derekesine düşürüldüğü görülür.
Ulusal kurtuluş mücadelesinin her düzeydeki meşruiyet zemini, mücadelenin tarihsel hesaplaşma yönüyle perçinlenir. iki düzeyde ele alınabilecek bir hesaplaşmadır bu. Birincisi: süregelen mücadele tarihinin bugününü temsil etme, ikincisi: ulusal tarihi sömürgeci saptırmalardan kurtarma yönündeki çaba. Tarihsizleştirme çabalarının derinden sarstığı Kürt toplumunda, ulusal tarihin aydınlatılması, ulusal kurtuluş mücadelesininin haznesine kar olarak geçecektir. Bu, aynı zamanda evrensel insanlık tarihi kültüne de katkıdır.
XIX.yüzyıl, yakın dönem Kürdistan tarihinin miladıdır. XIX.yüzyılla başlayan süreç kesintisiz bir direnme ve bağımsızlaşma yönündeki mücadeleler dönemidir. XIX. yüzyılın başlarındaki güçlü milliyetçi dalgadan, artan bir biçimde kan kaybıyla çıkan Osmanlı imparatorluğu, Balkanlardaki bağırnsrzhk hareketlerininin önünü alamayarak dünya imparatorluğu olma vasfına nokta koydu. İmparatorluğun nüfuzu altındaki alanlar Orta-Doğu'nun bir kesimi ve Kürdistan'la sınırlandı. Sömürge alanların bu düzeyde daralması, İmparatorluğun sömürge siyasetinin yönünü Orta-Doğu'ya çevirdi. Tanzimat dönemi siyasetlerinin sac ayaklarından biri olan İslam-ümrnet anlayışı, yeni sömürü siyasetinin hem yönünü hem ideolojik örgüsünü oluşturdu. Ancak, bu ayak üzerine sürdürülmek istenen dünya imparatorluğu düşü gerçekleşmedi.
XIX. yüzyılda, Avrupa'da gelişen kapitalizme ayak uyduramayarak derin bir ekonomik bunalıma giren Osmanlı İmparatorluğu yarı sömürge bir imparatorluk konumuna düştü. Üstelik İslami motifle Orta-Doğu ve Arap Yarımadasında korunmak istenen etkinlik, bizzat yerel feodallerle işbirliği yapan İngiliz ve Fransız emperyalistlerinin eline geçti.
İmparatorluğun içine girdiği bu buhran, onun Kürdistan siyasetini önemli ölçüde değiştirdi. Daha önce İmparatorlukla esnek bağları olan Kürdisfan; daha çok özerk Kürt beylikleri ve geleneksel aşiret ilişkilerince, bir tür yerel iktidarlar (beylikler) tarafından biçimlendiriliyordu. Değişen sömürge siyaseti, özerk Kürt beyliklerinin etkinliğini kırmak, kaba sömürünün tesisi, ve bunun bir gereği olarak Kürdistan üzerinde askeri seferler dönemi olarak belirdi. XIX. yüzyılda Kürdistan üzerinde başlayan feodal direnme döneminin arka plarundaki siyasal iklim budur. Halfin'in "XIX. yüzyılda Kürdistan Üzerinde Mücadeleler" adlı kitabı feodal direnme sürecini, niteliklerini ve bir bütün olarak o dönemdeki siyasal iklimi özetleyen bir çalışmadır.
Kürdistan üzerinde kurulmak istenen sömürgeci cendere, ekonomik ve tarihsel nedenlerle uzun bir zamana yayılan feodal çağ, derin yoksulluk ve parçalanmışlık olgusu XIX. yüzyıl Kürdistan'ını betimler. Ancak bütün olumsuzluklara rağmen mücadele eldeki olanaklarla verilmiştir. XIX. yüzyıl itibariyle Kürt beyliklerinin ikili karakteri, üzerinde durulması gereken bir olgudur. Kürdistan'ın bütün coğrafyasına yayılan Kürt beylikleri, birer yerel iktidar organı olarak uluslaşma sürecini engelleyen bir nitelik taşıyordu. İkinci karakter ise uluslaşmayı engelleyen feodal beyliklerin bizzatihi bağımsızlık yönündeki mücadelenin fiili yürütücüsü olmalarıdır. Ancak feodal beyliklerin yerel iktidar, olarak kavramlaştırılabilecek konumları, merkezileşme imkanının hayata geçirilmesini engelleyen bir faktördü. Coğrafya itibariyle en geniş alan üzerinde gelişen, moral yönden (Ruhani liderlik) güçlü ve toparlayıcı bir şahsiyet olan Şeyh Ubeydullah lhtllall bile merkezileşmeyi, Kürt beylikleri arasındaki husumeti bitirmeyi, sağlayamadı.
Sömürgeciler ve bölge üzerinde nüfuz arayışları olan emperyalist devletler, beylikler arasında husumet ve düşmanlık tohumları ekerek, kelimenin tam manasıyla merkezileşme şansını ortadan kaldırmışlardır. Beylikler, kuşkusuz Kürt toplumu içinde dinamik bir öge olarak, belirli bir tarihsel kesit içinde çok yönlü işlev görmüşlerdir. XIX. yüzyılda bütün zafiyetlerine rağmen beylikler 100-120 bin kişilik ordular bile tesis edebilmişlerdir. Çok şanlı direnme mevzileri yaratarak, zulme boyun eğmemenin sembolü olmuşlardır. Her yenilgiden sonra, yeni bir direnme mevzii için soluk alınmıştır. XIX. yüzyıl Kürdistan tarihi, hiç abartısız direnme tarihidir. Hiç kuşku yok ki, bu tarihe de ihanetin gölgesi düşmüştür.
Denebilir ki; sömürgeciler, XIX. yüzyılda Kürdistan'da ihaneti kurumlaşma düzeyine vardırmışlardır. ihaneti besleyen toplumsal güç ilişkileri, geleneksel aşiret örgütlenmesi üzerinde gelişmiştir, Birbiriyle egemenlik mücadelesi içinde olan aşiretler, ulusal mücadeledeki yerlerini karşıt aşiretlerin konumlarına göre ayarlamışlardır. Sömürgeciler bu objektif durumu değerlendirerek Ulusal mücadelenin geliştiği dönemlerde aşiretlerin bir kısmını satın alarak, aşiret reislerine paşalık ünvanları dağıtarak, mücadeleyi içten parçalama yoluna gitmişlerdir.
Sömürgeciler, Kürt toplumunu bölme konusunda ciddi bir beceri düzeyini daha o zaman yakalamışlardır. Sömürgeciler bu becerilerinin meyvalarını bugün de almaktadır.
Ama bizler, bir bütün olarak Kürtler, direnme geleneğimizi yeteri kadar bilince çıkırabilme noktasında hangi düzeydeyiz? XIX.yüzyılda Kürdistan üzerindeki mücadelelerin öğreticiliği hangi noktada yatmaktadır? Bugüne dair hangi siyasal sonuçlar çıkarılabilir?
Feodal direnmelerin yenilgiye uğratılması, bağımsızlık hedefinin gerçekleşmemesiyle sonuçlanan feodal direnme hattı, siyasal sonuçları ve bu sonuçları hazırlayan pratikler açısından, bugünün statükolarını açımlayan bir tarihsel dönemdir.
Yenilgi üzerine sömürgeciler, emperyalistlerin de icazetiyle, Kürdistan'ı bugünkü uluslararası sömürge statüsüne soktular. Gerçekte görülen şu ki, Kürdistan sorunu hiçbir dönemde sadece sömürgecilerle Kürt halkı arasındaki bir sorun olmadı. Feodal direnme hattının dönemsel olarak bağımsızlık hedefine yaklaştığı konjonktürde, devreye emperyalistlerin girdiği ve statükoyu korumayı kendi çıkarına daha uygun bulduğu gerçeği, tarihsel pratikler tarafından doğrulanan bir deneydir. Revanduz ihtilali, sömürgecilerle emperyalistlerin ve giderek sömürgeci devletlerin kritik dönemlerde kendi aralarında nasıl yanyana geldiklerini açıkca göstermektedir. Kürdistan konusunda tıpkı geçmişin dünyasında olduğu gibi, aynı koordinatlar bugün de kurulabilmektedir.
Yine XIX. yüzyılda Kürt beyliklerinin tamamının mücadeleye bağımsızlıkçı bir temelde yaklaştığı; ancak hiçbirinin -ne fizik ne siyasi- bakımdan bağımsızlık için gereken donanıma sahip olmadığı görülür. Kürdistan coğrafyası itibariyle düşünüldüğünde en. geniş direnme hattının bile ülkenin tamamını kapsayamadığı; ülkeyle oranlandığında dar kaldığı gerçeğidir.
Siyasal anlamda ise en geniş beylikleri harekete geçiren ihtilallerin bile, dışarda önemlice bir gücü kapsayamadığı, diğer beyliklerin işbirlikçi konumlarının önünü alamadığı görülür. Ülke sathında örgütlenmiş merkezi bir yapının ancak bağımsızlığın yolunu açabileceğini, gerisinin -tarihsel pratiğin gösterdiği gibi- sonuçsuz kalacağını görüyoruz.
I.Paylaşrm savaşıyla sonuçlanan sömürge alanları üzerindeki emperyalist bölüşüm kavgaları sonucunda Kürdistan'ın bugünkü statükolarını belirleyen ve belirlenmiş bu statükoyu uluslararası hukuksal antlaşmalarla destekleyen emperyalist blok, "Uluslararası Sömürge Kürdistan'ın" fiili yaratıcısı olmuştur.
Bugün Kürdistan üzerinde yürütülen ulusal nitelikli mücadele, geçmiş mücadelenin direnme noktasını sürdürmektedir. Ama kuşkusuz, tarihsel gelenekten alınacak tek ders direnme değildir. Direnme esas olmak üzere, tarihsel mirasın bütünlüğü içinde kavranmasının yol açıcı olacağı kuşku götürmez. Ulusal Kurtuluş Mücadelesi süreci, aynı zamanda tarihsel belleği yaratıcı bir temelde oluşturma sürecidir. Eksik bir tarihsel bellek ve bilinç donanımıyla, tarihsel hesaplaşma misyonu layıkıyla yerine getirilemez.
Halfın'in kitabı, XIX. yüzyıl'da Kürdistan Üzerindeki Mücadele'yi -haklı olarak- "direnme ve yenilgi" ekseni üzerinden vermektedir.
Bütün ulusal kurtuluş mücadelelerinde güçlü bir moral faktör olan, tarihsel kişilik ve pratikler Kürdistan toplumunun bugününe yeteri kadar yansıyamamıştır. Kuşkusuz bunda, "direnme ve yenilginin" atbaşı gitmesinin payı önemlidir.
XIX.yüzyılda Kürdistan üzerinde verilen mücadeleler yenilginin dehlizlerine itilmiştir. Bunun bir yansıması olarak, her mücadele mevzii ve pratik, kendini ulusal mücadelenin miladı saymıştır.
Kürdistan tarihine yaklaşım, mücadele gelenekleri arasında oluşturulan tarihsel çukurları doldurmak ve ulusal tarihin köşetaşlarırn sistematik olarak örmektir.Tarihsel olaylar karşısında çözümleyici olmak gerekli; ama, yetersizdir. Tarihsel alanı bugünün dünyasında görünür kılmak; bu alanı bugüne dair doğru eylem olanaklarına dönüştürmek esas olmalıdır.
İlk basımını Mart 1976 yılında yaptığımız XIX. Yüzyılda Kürdistan Üzerinde Mücadeleler'in ikinci basımını sunarken, orijinal metne bağlı kaldık. Sadece bugün için eskimiş sayılan yazı dili üzerinde kısmi yenileştirmeler yapılmıştır.
Temmuz 1992
Komal
Halfin
XIX. Yüzyılda
Kürdistan Üzerinde Mücadeleler
Komal
Komal
XIX. Yüzyılda
Kürdistan Üzerinde Mücadeleler
Halfin
Komal: 44
Araștırma Dizisi
I. Basım, Komal Yayınlan, Ankara- Mart 1976
II. Basım, Komal Yayınlan, lstanbul- Temmuz 1992
Dizgi: Kom Dizgi
Kapak: Kom Afans
Baskı: Yaylacık matbaası
Komal Basım - Yayım - Dağitım Ltd. Şti
Çatalçeșme Sokak. Emirhan ișhanı 7/18
Cağaloğlu / İstanbul / Türkiye
Telefax: 528 69 74