Adı Şıvan, Kürtler yıllardan beri onu, sazıyla, sözüyle tanıyor. O çaldıkça, söyledikçe herkes, onda kendini görüyor. Şıvan "bir gün söylemesem dilim şişer, parmaklarım ağrır" diyor ve ekliyor: "Anamın dili, dilimde çözülünce, sazı elime alıp söylemeye başlarım, anamın dili kalbimden beynime bir çağlayan gibi akıp durur.İşte o zaman hiç bir şey duramaz karşımda." Ses karşısında, söz karşısında kim durabilmiş ki? Şıvan'ın sazı, halkın dilidir, halkın duygularının tercümanıdır, dilini, tarihini, kültürünü sevmektir Şıvan'ı dinlemek. Şıvan, söz ve saz bir üçlemedir. "Ben sazın sesine aşıktım. Nerede sazın sesini duysam, peşinden koşardım. Bazı zamanlar müzik gurupları köylere gelirdi, onların sesini duyduğum an, kendime hakim olamazdım, yerimde duramazdım. Sazın sesi benim için melodi, duygu, güzellik, yaşam ve doğadır; yaşamın renkliliğini ifade eder. Saz çalmaya başladığımda daha çocuktum. Çoğu zaman, ben kendim sazımı yapardım" diyor ve sazla ilk buluşmasını şöyle anlatıyor: "Evet, sekiz yaşındaydım. Bir gün, pekmez, eşya konan kaplardan birini boşaltım. Annemin hazırlayıp kuruttuğu bir post ile bir sopa buldum. Annem şehre gitti. Ona dedim ki, 'Bana tel getir...' Annem, tespih için kullanılan telden getirdi. Oturdum, tek başıma kendime bir saz yaptım. Akort ve tonunu ayarlamasını bilmiyordum, kendimce iyi bir ayar yaptım. Çok iyi hatırlıyorum. Babam eve geldi. Sekide, yüklerin üstündeki sazı gördü. Dedi ki, 'Hayırdır? Oğlum çingene mi olacak ne?' Sazı eline alıp alay etti. Annem sazı elinden kapıp, 'dokunma' demeseydi, ben saz çalamazdım." Türkiye'de ilk kez ayrıntılı bir Şivan portresi sunuyoruz.
Salihê Kevirbirî, 1973 yılında Batman'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Batman, Silvan, Kurtalan ve Adana'da yaptı. Gazetecilik hayatına Welate Me gazetesinde başladı. 1997 yılında İstanbul'da, 'Azadiya Welat' gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Wetat, Welatê Me, Azadiya Welat gibi gazetelerinde aktif olarak çalıştı. Bu gazetelerin dışında Özgür Politika, Demokrasi, Özgür Bakış, Yeni Gündem, Evrensel, Tiroj, Jiyana Rewşen, Avaşin, Nûdem, Rewşenname, Birgün, Radikal ve Milliyet gibi gazete ve dergilerde Kürtçe ve Türkçe yazı ve makaleleri yayımlandı. Yazar, Londra merkezli Uluslararası PEN ve merkezi Almanya'da bulunan Kürt PEN üyesi olup, halen İstanbul Kürt Enstitüsü'nün de Senato Üyesidir. Filîte Quto (Kürtçe-2001 Peri Yayınları İstanbul, 2001), Bir Çığlığın Yüzyılı: KarapeteXaço (Türkçe-SÎ Yayınlan İstanbul, 2002), Gera Penûsê (Kürtçe-Sî Yayınlan İstanbul, 2003), Kürt Halk Türkülerinden Seçmeler (Kürtçe'den çeviri: Mazlum Doğan-Evrensel Basım Yayım İstanbul, 2004) yazarın yayınlanmış öteki kitaplandır.
İçindekiler
Şivan Perwer'in sazı ve avazı şirazedir! / 7 Bir saz ve avaz ustası Şivan Perwer / 17 Şivan Perwer: melodi, söz ve saz... / 24 Okul Hayatı / 35 Şivan Ortaokulda / 46 Ankara'ya gidiyor Şivan, yıl 1976 / 56 Şivanın Sanatçılığı / 64 Wembley Konseri ve Güney Kürdistan Ayrıntıları / 81 Şivan'ın Ağzından Portreler / 108 Yılmaz Güney / 108 Kendal Nezan / 109 Zülfü Livaneli / 110 Cegerxwîn / 110 Dilbirîn / 111 Sebrî Botanî / 112 Ahmet Kaya / 113 Mahmut Baksi / 115 Şanar Yurdatapan / 123 Gülistan / 126 Oğlu Serxwebûn / 135 Bir Nişan, Bir Ödül / 138 Mini Şivan Perwer Sözlüğü / 140
Albüm /144
ŞIVAN PERVER'İN SAZI VE AVAZI ŞİRAZEDİR!
Şivan Perwer ile ilgili yazmaya karar verdiğim an aklımda beliren ilk şey, Hermen Melville'nin Moby Dick adlı romanı oldu. Romanın kahramanları birer hayalet gibi beynimin satır aralarından gidip geldiler o an. Sanki bir deniz yolculuğuna çıkmıştım. Romanın anlatıcısı olan İsmail'i düşündüm. İsmail ümitsizliğe düştüğü an denize açılıyor, deniz ona sonsuzluğu anlatıyor ve tek bir soru bile sormuyordu. Denizin bir dili vardı. Bu dil bazen mavi, bazen de köpüklü beyaz dalgalardı. Dalganın kıyaya söylediği neydi? İşte bunu bilmiyordum.
Şivan'ı düşündüm. Kuşkusuz Şivan, benim gibi denizi bir çocukluk düşü olarak görmüş ve kimbilir denizle ilk karşılaştığında belki de saatlerce susup kalmıştır. Urfa'da deniz yok! İnsan burada ümitsizliğe düştüğü an yollara bakar. Yollar tıpkı deniz gibi sonsuzluğu söyler. Şivan'ın portresinde tıpkı İsmail gibi büyük ümitsizlikler var ve her ümitsizlik mutlaka bir kapıya açılır. Melville'nin İsmail'i ümitsizliğe düştüğü an denize açılır, Şivan ise sazını eline alıp çalar. Yani İsmail için ümitsizlikten kurtuluş yolu olan deniz, Şivan için saz olur. Şivan'ın sazı bir deniz genişliğindedir. Irmaklar aktıkça daha bir genişler, gürleşir ve bütün nehirler bu sazda dile gelir. Şivan Penver'in sazı ve avazı bir bakıma şirazedir. Bu şiraze, denizleri tutan ırmak misali insanlığı ve insanı birbirine bağlar ve güzelleştirir. Gelmiş geçmiş en büyük deniz öyküsü olarak okudum Moby Dick'i. Melville, büyük bir insanlık olarak anlattı denizin üstündeki gemiyi. Gemideki kişiler insanlığın öncüleri olarak savaştılar hep ve yenildiler! Bütün insanlık yenilmedi ama.
Gemide dalgaların, balinaların şiddetine karşı yenilen kişilerle Kürtlerin bir farkı var mıdır acaba? Kürtler yüz yıldır kendilerinin olmayan onlarca savaşa katıldılar. Savaşın mağlubu olmadılar, yenildiler çoğu zaman. Savaşmadıkları zaman da yenilenlerin yanında yer aldı Kürtler. Moby Dick'teki gibi, bugün Kürtler gemiye kanadıyla çivilenmiş şahin rolündedir. Geminin direğine kanadıyla çivilenmiş bir şahin bir halkın bireyi olarak Şivan Perwer ise otuz yıldır Kürtlere hep kıyıyı gösterir. Ve bunu deniz olan sazı, dalga olan sözüyle yapar. Budur sermayesi! Lâkin gün geldi aynı halkının bazı bireyleri-kesimleri tarafından ezildi, horlandı. 'Bir halk ozanlarıyla vardır, ozanlarına gösterdiği saygıyla vardır, ozanını çiğneyen kimse halkını çiğnemiştir!' söylemi yok sayıldı bazen.
Şivan Perwer müziğinin temel özelliklerini yedi temel başlık altında açımlayabiliriz: 1- Şivan Perwer'in yaptığı müzik için kullandığı malzeme Kürtlerdir. Kürtlerin çelişkileri hem söylenmekte hem de gösterilmektedir. Kime ne oldu, nasıl oldu, niçin oldu gibi soruların yanıtını arayan öyküler ile bunların kim tarafından, nasıl olduğunu ifade eden söylem vardır. Geleneksel metinlerde Şivan gerçekçidir, anlatı şimdiki zamanın diliyle yapılır. Öykü katmanları arasında egemen ideolojinin kendine pay çıkartması mümkündür. Örneğin Halepçe kılamı. Bu kılamda Kürtlere ne olduğu yönünde bir soru sorulmaktadır. Nasıl olduğu, niçin olduğu anlatılmaktadır. Geleneksel bir metin gibi Halepçe sunulmakta, vurgular şimdiki zamanın diliyle yapılmakta ve egemen ideoloji kendine bir pay çıkartmaktadır. Şivan bu kılamda kişisel imgeler kullanarak, kendini de bir imge haline getirerek olası çözümler de sunmaktadır.
2- Şivan'ın müziğinde inanç faktörü egemendir. Kürtlere, Kürtlüğün hatırlatılması bağlamında Şivan, Kürtlüğün bir ideolojiye dönüşmesinde büyük bir rol oynamıştır. Şivan'ın söylediği her kılamda en az bir inanç figürü bulmak olasıdır. Bu inanç liderlere yapılan kılamlarda bariz bir biçimde görülür. Kılamda amaç liderin benimsetilmesidir. Ağırlıklı olarak işlenen söz; duygu ve düşüncede birleşir. Söz ağırlıklı olan kılamlar kolay ezberlenir, kolay benimsenir ve kolay benimsettirilir. Böylece toplu halde söylemeye olanak tanıyan söze ağırlık veren müzikler, kişinin tek başına söyleyeceği bir biçim alır. İnanç figüründe ağır olan söz nedeniyle müziğin melodisi, temposu ve ritmi daha kolay öğrenilir. Bu tür eserlerde dile gelen her söz, bir ritüeli göz önüne serer. Örneğin 'Qasımlo' kılamı gibi. Onun öldürülmesinin sözlü anlatımı, yer yer sinemanın özelliklerini kapsayacak biçimde gözle görülür hale gelir. Dinleyici bir yandan sözleri tekrarlayarak kılamın içinde kendine yer bulurken, diğer yandan aldığı motivasyonla katilleri aramaya koyulan karakterlere bürünür. Şivan Perwer'in sesi ise sözün peşinden giderek, olayın-kişinin tamamını belleğimize kaydeder. Her söz bir resimdir. Her resim bir tarihtir. Her tarih bir öykü ile dile gelir ve ses ile görüntünün birliği, inancı pekiştirir. Abdurrahman Qasımlo öldürülmüştür. Tıpkı İsa'nın çarmıha gerilişini anlatan tablolara baktığımız biçimiyle, Şivan Perwer 'geçmiş zaman öykücüleri'nin yaptığı gibi bu ölümü bizlere anlatır. Resimdeki 'görme'nin Şivan'ın müziğindeki karşılığı, duymadır, sestir, avazdır. Sonuçta Qasımlo'nun öldürülmesi tarihten alınan bir bölümdür. Şivan avazıyla bu 'kalleş' ölüme lanet getirir ve Qasımlo'nun inandıklarına, inancımızın bir parçasıymış gibi daha fazla inanırız. Müzik bir canlı yayındır artık, geçmiş de olsa tarih yeniden kurulmuştur.
3- Şivan Perwer'in müziğinde tempo, tekrar ve ritim bize anlatılanı kurgulamamıza yardımcı olur. Şivan "Hevalno ho!" dediği an, dinleyiciyi de müziğine katar ve hız vücut hareketleriyle birleşerek ritmi görüntüye yansıtır. İnsandaki kalp atışlarının karşılığı olarak algılayabileceğimiz böylesi ritimler, vuruş ve kesmelerle görsellik kazanır. Hem duygusal hem de düşünsel olarak her tempo ve her tekrar sonucunda sözle birleşen ses, bizleri adeta sarsar. Bu öylesi bir sarsmadır ki, yılların birikimleriyle oluşan ve derinleşen yaralarımızı kaplar. Nedense o an acının zerresini duymayız. Bir peşmergenin Şivan'ın müziği eşliğinde ameliyat olmayı tercih etmesi herhalde dünyanın hiçbir müzik adamına nasip olmamıştır. Bu yüzden Şivan Penver'in söylediği bir kılamı herkes söyler ama hiç kimse onun temposunu yakalayamaz. Şivan'ın yaptığı tarihi ve lirik kılamlarda tempo, tekrar ve ritim nefese bağlı olarak gelişir mesela. Bu her babayiğidin harcı olmasa gerek!
4- Şivan Penver'in kılamlarında belirgin bir şekilde şiir-müzik ilişkisi görülür. Kendisi, hem klasik hem de modem Kürt şiirinden beslenmiştir. Arap ve Fars divanlarında konular genelde aşk, şarap, doğa güzellikleri, nakış ve motif olarak minyatürleşmiş halde rindlik, din ve tasavvuf, ölüm ve mersiyelerle özetlenirken; Kürtçe divanlarda bu konuların yanında bir de yurt sevgisi vardır. İlk Kürtçe divanın Eli Herîrî tarafından yazıldığı söylense de, Herîrî'yi önceleyen Baba Tahire Hemedanî'nin (935-1010) Lorî ağzıyla söylediği bir divanı vardır. Herîrî'den sonra Mele Ehmede Bateyî (1414-1495) ismi ön plana çıkar ki o da 'Zembîlfıroş' ve 'Mewlûda Kurmancî' (Kurmanci Mevlidi) eserleriyle bilinir. Bilinen ve bugüne ulaşan en önemli divan ise Melaye Cizîrî'nin ünlü divanıdır. Yurt sevgisi, özlem, aşk ve tasavvuf, Cizîrî'nin şiirlerinin değişmez temalarıdır. Cizîrî'den sonra Feqiye Teyran ile söz konusu gelenek süregelmiştir.
Cigerxwîn ise çoğunlukta serbest şiirleriyle tanınmasına ve sevilmesine rağmen, divan ve özellikle de mesnevi türü şiirler yazmaktan da kendini alıkoymadı. Söze konu olan bu şiirler, fabl ve öykülere dayanırlar. Divan şiirlerini topladığı ve Türkiye'de yayımlanan 'Diwana Yekem' (Birinci Divan) buna örnektir. Bu kitapta toplanan şiirler divan şiiri geleneğini korumakta, dizeler Kürtçe 'maliklere yani beyitlere yaslanmaktadır. Uyak ve alitrasyonlar şiirin vadisini genişletirler. Her şiirde divan geleneğine uyarak mutlaka mahlas kullanılır ve genelde bu en güzel beyittir de. Cigerxwîn, divan şiirlerinin matla beyitlerinde bütün duygularını okuyucuya açar. Maktada ise, okuyucusunu kendi başına bırakır ve adeta 'biraz da sen yan der!. Hemen hemen bütün şiirler ya bir olaydan hareketle anlatılır ya da bir öyküden yola çıkılarak dile getirilir. Olay anlatıldığı zaman, başından geçmiş gibi anlatılır. Öyküde ise, bir anlatıcı vardır ve genelde bu anlatıcı öğütler verir. Bu anlamda sıkı olmasa da bir didaktizm söz konusu olur. Bu bağlamda Şivan Persver, ismi geçen klasik Kürt Edebiyatçılarından etkilenerek ve Cigerxwîn'in de şiirlerini besteleyerek yasaklı olan bir dili yani Kürtçe'yi kitlelere ulaştırmıştır.
Kürtlerin yaşadığı her yerde, bu şiirler Şivan'ın söylediği gibi söylenmektedir. Bütün parçaların sözleri klasik ve modern Kürt şairlerinin şiirlerinden bestelenmişlerdir. Feqiye Teyran'dan Cigerxwin'e uzanan Kürt şiiri içinde gidip gelen bir ozandır Şivan Perwer. Şiirler müzikle, müziğin olanaklarıyla daha geniş bir kitleye ulaşırken, okuma yazmanın sınırlı olduğu Kürtlerde Şivan Perwer’in şiirlerden yaptığı besteler bir edebiyat dersi niteliğindedir. Şiirlerin nasıl okunduğu, nasıl yorumlandığının bütün ipuçları Şivan'ın sesinde mevcuttur.
Yine 'Ey Reqîb', 'Newroz' ve 'Hevale Bargiran im' şiir ve marşlarından beslenen kılamlar ulusal törenlerde ve özel günlerde söylenmektedir. Kitle bu kılamları söylerken, söyleyen herkes adeta Şivan Perwer gibi söyleme gayreti içindedir. Onun gibi söylemek, onun gibi vurgulamak, söylenen kılamların en temel özelliğidir. Marşlarda, ağıtlarda ve lirik parçalarda bu özellik kendini daha belirgin bir şekilde gösterir. 'Newroz' ve 'Ey Reqîb' ezgilerinde güçlü doğa betimlemeleri vardır. Örneğin;
Newroz e bihar e bel bûne gul u lal e Behna gul û lale dest min bi dest yar e... Yanî; Newroz ve bahar işte, çiçekler açıyor Gül ve lale kokuyor, tut sevgilinin elini...
Şiirinde tasvir edilen doğa, insanların sevincini ifade eder. Gelen bahar ile yalnızca gül ve lalenin kokusu değil; sevgililerin de kalplerini açtıkları, el ele tutuşup gezdikleri bir coşku ifade edilmektedir. Şivan Perwer neyi söylerse, söylediği şeyin mutlaka bir resmi gözlerimizin önüne gelir. Ses o kadar sahicidir ki, dinleyici bu büyüyle kılamın ilk yazıldığı döneme, kılamın anlattığı tarihe uzanabilir.
5- Şivan Perwer, sesinde ve söyleyişinde ciddi bir erkek figürü çizer bizlere. Meydan okuyan, isyan eden, ölen, öldüren bir sestir bu ses. İslamiyet ile birlikte kadınların kılanı söylemesi namahrem sayıldı, kadın divandan çekildi ve kadınların söylediklerini erkekler aktarır oldu. Örneğin birçok kılam-stran, birçok sanatçı tarafından söylendiği zaman, kadın sesi pek anlaşılmaz. Çünkü vurguların tümü 'erkekçe'dir. Şivan Perwer ise kadınların söylediği, kadınların derlediği ve tümüyle kadın duyarlığının bir sonucu olan eserleri kadın duyarlığının bir zerresini bile yitirmeden aktaran nadir sanatçılardan birisidir. Örneğin 'Derweşe Evdi'. Derweş öldürüldüğü zaman dizlerinin bağı çözülen, olduğu yere yığılıp kalan sevgilisi Edule (Edla Xanim)'nin ağzından koca bir destan dökülür. Söz konusu destan, bugüne kadar Bako Atmaca'dan Baqî Xido'ya kadar hep erkekler tarafından söylenegeldi. Baqî Xido tümüyle cemaat içinde bu-destanı söylerken veya anlatırken, kadınlar yalnızca dinledi. Şivan Perwer ise yaptığı vurgular ve tonlamalarıyla bu destanın bir kadının ağzından çıktığını her dinleyişte hissettirdi. Bir yerde Şivan ile bu eser cemaatten (Xıdo'dan), bütün millete aktarıldı. Yine benzer bir uygulama 'Zembîlfiroş' ezgisi için de geçer-lidir. Ermeni kökenli usta dengbej Karapete Xaço bu kılamı bir destan gibi söyler, bizler de bir destan dinler gibi dinleriz. Ama Şivan'ın ağzından bu destanı; acı çeken, aşkın esiri olmuş, hayatının her karesi acı içinde kalmış bir kadının feryadı olarak duyarız. Kadın 'qirik'iyla (boğazıyla) Şivan'ın söylediği 'Daye Ez Xezal im' ve 'Keça Kurdan' adlı parçalar da konunun güzel birer örnekleridir.
6- Şivan ürettiği her eser-ezgi kuşkusuz ki Kürtler içindir. Kürtlerin içinde bulunduğu her türlü çelişkiyi Şivan'ın yaptığı kılam-larda görmek mümkündür. Şivan Perwer elindeki malzemeyi sunarken geçmiş dönemdeki bütün mirası sahiplenmektedir. Yaptığı müzikte Kürtlerin kültür yaşamına ait bütün doneler mevcuttur. Bu yüzden Şivan'ın söyledikleri ile sesi arasında bir farklılık vardır ki bu fark şöyle özetlenebilir; Şivan sesiyle belli bir müzik birikimine sahip olan kimselere seslenir ama sözleriyle bütün Kürtlere. Dağ başındaki bir çoban ile üniversiteli bir öğrenci aynı kılamı dinler ve benzer hazlar alır. Bu kuşku götürmez bir gerçekliktir. Bunun sırrı Şivan'ın yarattığı toplumsal analojidir.
7- Şivan Penver'i bugüne kadar sahnede izleyebilme şansına sahip olamadım. Video- kaset formatında yapılmış çalışmalardan edindiğim izlenimi ise şöyle özetleyebilirim: Şivan sahnede yalnızca kılanı söylemiyor; o, aynı zamanda tiyatro ve operanın özelliklerini en ince ayrıntısına kadar kullanarak sahnede söylediği kılamı profesyonel bir tiyatrocu gibi oynuyor. Bir 'cezb' hali içinde söylediği eser-ezgi ile adeta bütünleşiyor. Yaralı birini anlatırken, kurşun yemiş gibi bir hal alan Şivan Perwer, bir kahramanlık destanı ezgisinde ise adeta ezginin kahraman delikanlısına bürünüverir çoğu kez.
Şivan Perwer'de hareketler vücudun notaları gibi okunan parçayla orantılı olarak gelişir ve sesler, hali en iyi anlatan birer ifade biçimini alır. Bu haliyle Şivan bizlere şu mesajı vermektedir; 'Müzikten önce şiir vardır'. Manzum konuşma, yazılı kültür öncesinde kutsaldır. Şiiri izleyen ritüeldir. Ritüeller kutsaldır ve ritüeli izleyen dans ve müzik, 'acılar içinde yaşayan insana tanrıların armağanıdır'. Şivan'ın müziğindeki dans ve müzik başlı başına bir kitap konusudur.
Özetle; Şivan'ın söylediği bütün kılamlarda müzik yalnız başına değildir. Müziği dans ve şiir besler. Bu beslenme ile ruh, adeta bedenden ayrılıp görkemli bir coşkuya dönüşür. Şivan dans ederken, biz onun ruhundan yükselen sesi duyarız. Akıl artık bir rüya gibi ruhumuzun içinde gezer. 'Oyunlardan, oynamaktan, satrançtan maksat sırların öğrenilmesidir!' diyor Ünlü Kürt Edibi Ehmede Xanî. Ve Şivan Perwer bütün sırlarını müziği ile gözler önüne seriyor ve sermeye devam edecek!
Şivan'ın müziği ile ilgili olarak bölük pürçük de olsa bir şeyler yapmaya çalıştık. Ancak Şivan Perwer ile ilgili Elma Yayınları olarak hiçbir çalışmanın yeterli olmayacağına inanıyoruz. Örneğin, Şivan'dan bağımsız bir şekilde Şivan ile ilgili tezler yazılmalıdır. 'Şivan'ın müziğinde mistik öğeler', 'doğa ve insan ilişkileri', 'sözlü Kürt edebiyatının Şivan'ın müziğine yansıması', 'Şivan'ın destan yorumları', 'Şivan'ın müziği ve siyasal süreçler', 'Şivan, müzik ve vücut dili' gibi konu başlıkları ile Şivan Perwer'in araştırılmasının günü geldi de geçiyor bizlere göre. Ve bu kitap...
Şivan Perwer ile ilgili olarak bir şeyler yapmak istiyorduk. Kendimizi garip bir şekilde Şivan'a karşı borçlu hissediyorduk mesela. Bu borcumuzu onunla ilgili bir kitap yaparak ödeyebilir miydik, bilmiyoruz? Ancak denemekte fayda vardı. Bunun için Salih (Kevirbirî) ile konuştum. Öncelikle Şivan'a bir mektup yazıp, bir plan hazırladık. Salih gitti, Şivan'a onlarca soru sordıı. Onunla birlikte kah bir restoranın bodrum katında, kah bir evin çiçeklerle donatılmış terasında söyleşti. Onun ruhunu anlamaya çalıştı. O da başarı, çalkantı, sürprizlerle dolu dünyasının bütün kapılarını Salih'e açtı. Şivan Perwer ile geçen on günlük Brüksel, Köln ve Paris birlikteliği sonrası Salih, topladığı malzemelerle İstanbul'a döndü. Mazlum W. Doğan ile birlikte günlerce süren kaset deşifre etme ve Kürtçe'den Türkçe'ye çeviri baş ağrısından sonra ortaya çıkan söyleşiyi işlemek gerekiyordu. Bu sefer de Hüseyin (Gündüz) çalışmalara katıldı ve elde olan metni bir güzel işledi. Kitabın son duruma gelmesinde ise Salih'in yardımına Onur (Öztürk) koştu ve kitabın redaksiyonunu üzerine aldı. Sonuçta elinizdeki bu kitap, 'Bir Dünya Ozanı: Şivan Perwer' kitabı ortaya çıktı.
Müslüm Yücel
Bir saz ve avaz ustası Şivan Penver
1980'li yılların sonu. Batman'da Yahya Kemal Beyatlı Lisesi'nde okuyoruz. Okulda 'Kürtçü' ve 'yurtsever' öğrenciler azımsanmayacak sayıda olsa da, ipe sapa gelmez, zırtapoz diye tabir edilen öğrenciler de sayıca bir hayli kalabalık. Öğrencilerin bir kısmı 'Halk Gerçeği', 'Serxwebûn' ve 'Berxwedan' isimli gazete ve dergileri okula getirip, 'Salihe Reşî'nin okul bahçesindeki kantininde gizlice okuyor, bazen de kendi aralarında toplantılar organize toplantılar ediyor. Bir kısım genç ise derslerde öğretmenlere yaranmak için olmadık hal ve tavırlar içine girip; teneffüslerde toz-toprak içerisinde top oynuyor. Futbol oyununun dışında, güzel kız avına çıkma da işin cabası! Okuldan sonra, imkan bulup da 'Mehtap Sineması'na da gidebildiler mi, işte o zaman sırtları bir daha yere gelmez olurdu!
Teğmen Demir, okulda bizden iki sene geriydi. Biz lise 3'te o ise lise l'de okuyordu. Bizlerden daha bir boylu poslu ve de iriydi. Bizden pek hoşlandığı söylenemezdi. 'Kürtçü' öğrencilerden biriydi. Okul duvarının karşısındaki 'Remezane Boz'un (Boz Ramazan) kantininde Xerzî Emin, Eczacı Kutbettin ve Halıcı Mehmed ile birlikte oturmuş; pamuk uçlu Samsun sigarasının dumanını sırayla içimize çekiyor, bir yandan da kirli teypten yükselen İbrahim Tatlıses'in sesine kulağımızı kabartıyoruz: Bir kulunu çok sevdim / O beni hiç sevmiyor / Kalbimi ona terdim / Artık geri vermiyor...
Teğmen hışımla içeri giriyor ve kantindekilere selam bile vermeden teypteki kaseti çıkarıp kapının arkasında duran çöpe fırlatıp atıyor. Daha sonra cebinden çıkardığı yeni bir kaseti teybe yerleştirip 'play' tuşuna basıyor:
Salihê Kevirbirî
Bir Dünya Ozanı Şivan Perwer
Elma
Elma Yayınları Elma Yayınları: 37 Bir Dünya Ozanı Şivan Perwer Salihe Kevirbirî
Editör: Hüseyin Gündüz Kapak Düzeni: Şoreş Yürük Mizanpaj: Onur Öztürk Birinci Baskı: Kasım 2004, İstanbul Baskı: Engin Matbaacılık ISBN: 975-8794-30-2