Pirtûkxaneya dîjîtal a kurdî (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Çağdaş Türk Edebiyatında Kürtler


Nivîskar : Rohat Alakom
Weşan : Fırat Tarîx & Cîh : 1991, Istanbul
Pêşgotin : Rûpel : 254
Wergêr : ISBN :
Ziman : TirkîEbad : 135x190 mm
Hejmara FIKP : Liv. Tur. Roh. Cag. N° 4073Mijar : Wêje

Çağdaş Türk Edebiyatında Kürtler

Çağdaş Türk Edebiyatında Kürtler

Rohat

Fırat

Elimde ciddi bir araştırma var, okuyorum. Rohat’ın " Çağdaş Türk Edebiyatında Kürtler" adını taşıyan bir çalışması... Türk dilinde ilk kez yapılan ve bugüne kadar yapılması gereken, ama nedense görmezlikten gelinen Türkiye edebiyatı için önemli ve ciddi bir çalışma. Hiç el değmemiş bir alana el atmakla, bir zoru başarmakla önemli bir tarihsel sorumluluğu yerine getiriyor Rohat. Kutlarım.
Kürt sorunsalına değinen, Kürdü konu alan her Türk yaratıcısı yapıtına başlamadan özgürlüğünü elinden alan, ardında durmadan sinsi sinsi dolaşan bir korkuyu duyumsamıştır, diye düşünyorum. Bu korku resmi devlet ideolojisidir...Hep kıyılarda gezinmiş durmuştur. Bilmediği bir denizin kıyısında dolaşarak, o denizi anlatmaya çalışmıştır. Ara sıra yüzünü o maviliklerde serinlettiği gibi, ara sıra da tükürmüş, taşlamıştır o koca denizi. İlk Cumhuriyet edebiyatçılarının köye yaklaşımı gibi bir şey...



İçindekiler

Sunuş / 7
Önsöz / 9

Türk Edebiyatında Kürt Temasının Problematiği / 15
Türk Halk Edebiyatında Kürtlere İlişkin Bazı Öğeler / 27
Türk Romanında Kürtler / 49
Türk Öykücülüğünde Kürt Teması / 118
TürkŞiiri Ve Kürtler / 139
Röportaj Ve Gezi Notları / 162
Toplu Bir Bakış / 172

Summary / 231
Notlar / 235
Dizin / 249


SUNUŞ

Çağdaş Türk edebiyatında Kürller konusunu incelemeden önce, genel olarak daha çok Türk edebiyatının etnik cephesi ilgimi çeken alanlardan birisini oluşturuyordu. Ama bu konu geniş bir alanı kapsadığı için yılları alan bir çalışmayı gerektiriyordu. Türk edebiyatının değişik türlerini örneğin şiir, öykü, roman, eleştiri, anı, röportaj ve gezi notlarını okuyup incelemek, bu yapıtlarda Kürt, Rum, Ermeni, Arnavut, Çingene, Çerkez , Arap ve diğer halkların yerini saptamak, bu farklı halkların karşılıklı ilişkilerini incelemek hem önemli, hem de güç bir çalışmaydı. Örneğin değişik yapıtlarda yalnız Çingeneler arasından cellatların çıkması veya bazı ölüm cezalarını gerçekleştirmek için niçin görevlilerin bu etnik azınlık arasından seçildiği ve bu konunun edebi yapıtlara yansıması ilgimi çok çekmişti. Yüzlerce yapıtı okuyup, inceledikten sonra o kadar malzeme elimin altında birikti ki, bir ara yalnız Kemaller ve Kürtler konusunda bir inceleme yapmayı tasarladım. Orhan Kemal, Yaşar Kemal ve Kemal Tahir’in yapıtlarının Kimlere ilişkin yanını saptamak istedim. Hatta bir ara düşüncelerim Yaşar Kemal’in Yapıtlarında Kürt Gerçeği üzerinde yoğunlaştı. Çalışmamı böyle dar sınırlar içerisinde tutmak, diğer bazı yapıtları ve yazarları bu çalışmamın dışında bırakıyordu. Türk edebiyatında Kürt gerçeğine ulaşabilmek için orta bir yol bularak, değişik yazarların yapıtlarında Kürt temasını incelemek bana daha anlamlı geldi. Böyleee çalışmalarımı Çağdaş Türk edebiyatında Kiirtler genel başlığı altında yoğunlaştırdım, üzerinde çalışacağım alanının kaba sınırları böylece çizilmiş oluyordu.

İki yıl önce kitap olarak yayımlanan bu çalışmanı okuyucular arasında önemli bir adım olarak görüldü. Değişik yayın organlarında dergi ve gazetelerde çıkan tanıtma yazıları olsun, değişik okuyuculardan aldığım mektuplar, bana görüşlerini sözlü olarak sunan, çevreler olsun bu çalışmamı kendi alanında yapılmış ilk çalışma olarak adlandırdılar. Çalışmanın bilimsel tarafına bir de "haber" özelliğini ekliyorlardı. Kitabın bu ikinci baskısını hazırlarken diyebilirim ki en büyük cesareti okuyucudan aldım.
Kitabın ilk baskısı gözden geçirilip, bazı imla hataları düzeltildikten sonra, sonuna Toplu Bir Bakış adı altında yeni bir bölüm eklendi. Kitabın birinci baskısında yer almayan bu uzun bölümde, daha değişik ürünler ele alınıp incelenmektedir. Burada yer alan düşünceler, aslında yöntem olarak kitabın ön ana bölümlerini tamamlıyan bir niteliğe sahiptir. Bu bolümde türler ölçü olarak seçilmiş değil, bölüm birazda farklı türlerin (şiir, öykü, roman, anı, röportaj) bir karışımını oluşturmakladır..

Bu yeni baskının Türkiye’de oluşan "Kötü Kürt" imajının yıkılması için edebi bir zemin hazırlayacağını umar, bazı yapıtlarda farklı halklar arasında boy atan ve bitmeyen dostlukların yaşamın kendisinde de sürmesini dilerim. En iyi yazar dostluğun dilinden anlamak için tercümana gereksinim duymayan yazardır. Yaşasın dostluk! Ytışasın edebiyat!

Önsöz

Yabancı Gözüyle Kürtler

Edebiyat, içinde doğduğu toplumun dolaylı veya dolaysız bir yansımasıdır. Büyük edebi yapıtlar, her ne kadar insanoğlunun evrensel sorunlarını inceleyip tartışmak istese de, yazarın bağlı olduğu toplumun tarihsel, ekonomik, toplumsal ve politik durumunu da yansıtırlar. Bir toplumun büyük ve çarpıcı tecrübeleri, toplumsal çelişkiler, iç ve dış savaşlar, devrimler, göçler gibi olgular, geç veya erken o toplumun edebiyatında dile gelirler. Yazarın görevlerinden biri de, toplumun yaşadığı olay ve durumlara bir anlam kazandırmaktır. "Neden?", "Niçin?" sorularına yanıt aramak, okurlarına taze bir yorum ve yeni görüşler sunmaktır.

Eğer bu düşünceler doğru ise, bir toplumun edebiyatının yanlız edebi değil, sosyolojik bir değeri de vardır, diyebiliriz. Daha somut olarak, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Kürllerin ve Kürt sorununun önemli bir rolü olduğu için, onun çağdaş Türk edebiyatına yansımasını bekliyebiliriz. Diğer yandan bu edebiyat üzerine yapılan yorumların, önemli sosyolojik anlayışları da beraberinde getirdiğini görmekteyiz. Ben kendim 1970’lerin ortasında, Kürdistan’da sosyolojik araştırmalar yaparken, bu yüzden Türk edebiyatından, özellikle "Köy edebiyatı" akımından yararlanmaya çalıştım.

O zaman, Yaşar Kemal’in hem edebi bakımından, hem de toplumsal yorum bakımından çok başarılı birkaç yapıtını okudum. Ümit Kaftancıoğlu’nun Tüfekliler adlı romanını (ki bana Mardin yöresinde olup bitenleri iletmesi açısından yararlı oldu) ve diğer bazı roman ve öyküyü okuma fırsatına kavuştum. Fakat okuduğum Kürtler ile ilgili roman ve öyküler, Kürt toplumunu anlamak için umduğum kadar bana yararlı olamadılar. Bu yapıtlarda Kürt toplumunun bazı yanlarını görebildim, örneğin yoksulluk, sömürü, zor ve şiddet, namus ve öç, eşkiyalık, kaçakçılık gibi... Tüm bunlar, şehirli okuyucuya ilginç gelebilecek romantik ve yabancı tasvirleri içeriyordu. Kürt toplununum sosyolojik ve politik önemli yanlarına bu yapıtlarda rastlayamadım.

Rohat’ın bu araştırmasını okurken o eski tecrübelerim yine aklıma geldi. Rohat, bu araştırmasında yeni Türk edebiyatında Kürtler ve Kürdistanı konu edinen hemen hemen tüm yapıtları okuyup incelemiş, bu yapıtlara ilişkin yorumlarını özlü bir biçimde okuyucuya sunmaktadır. Bu yapıtlarda en temel konular, yani Kürtlerin ayrı bir ulus olduğu, özgün bir kültüre sahip oluşu, toplumsal çelişkilerin yanlız sınıfsal değil, ulusal bir yanının da olması, hemen hemen Türk edebiyatına yansımamıştır. Bu ilgisizlik nereden gelmektedir?.

Özel bir konu, bir ülke veya bir halk üzerine yazılan bir roman, çoğu kez sözü edilen konu ülke ve halktan ziyade, yazarın kendisini veya içinde yaşadığı toplumun gerçeklerini dile getirir. Örneğin, 18. ve 19. yüzyılın Batı Avrupa edebiyatında doğu ülkeleriyle ilgili birçok yapıt vardır. Bu yapıtların amacı, doğu ülkelerinin gerçeklerini sergilemek değil, batılı yazarların kendi ülkelerinin düzeyini eleştirmekti. 18. yüzyılda Fransız filozofu Montcsquieu, gerçek İran’ı hiç bilmezken, İran Mektupları" adlı yapıtını kaleme alır. Yazar bu yapıtını yazarken zamanın Fransa’sının siyasal ve hukuksal durumunu eleştirmek amacıyla kafasına göre ve ihtiyacına göre bir İran’ı hayal edip yarattı. Avrupa ülkelerinde sanayi loplumunun gelişme sürecinde, geleneksel toplumsal bağların gevşediği zaman, aydınlar tepki olarak ilkel toplumları idealleştirmeye başladılar. Rousscau’nun "Soylu Yabanı Adam" ideali, romantik edebiyatın ciddi ve popüler bazı yapıtlarında sık sık sergilemeye çalışılır. O soylu adamlar, tabii ki, Güney Pasifik Okyanusu adaları veya Kuzey Amerika’nın o zaman hala sömürülmeyen batı bölgeleri (Wild West) gibi uzak ve yabani yörelerde yaşarlar. Bunlar, çoğu kez romanda uygar, soylu batı Avrupa’lı roman kahramanlarıyla arkadaşlık kurarlar. Yabani adamların soyluluğunun tanımı, tabii ki yazarın kültürüne ve zamana göre değişmektedir.

Kendimin ve benden başka birçok Batı Avrupalı’nın Kürller ve Kürdistan üzerine okuduğum bir kitap, bu türden popüler bir roman idi, yani bu yüzyılın başlarında en çok okunan kitaplardan birisi olan Alman yazarı Karl May’ın Durchs Wilde Kurdislan "Vahşi Kürdistan’dan Geçiş" adlı romanı, Romanın kahramanı olan Kara Ben Nemsi (Avusturyalıoğlu Kara), Arap çöllerinde karşılaştığı macaralardan sonra İstanbul’a gitmek üzere Kürdistan’dan geçer. Yeni maceralarında, Kürdistan toplumunun birçok temsilcileriyle tanışıyor: Ağalar, yoksul köylüler, dağlardaki göçebeler, şehirli tüccarlar, Türk Zaptiyesi ve Keldani zanaatkarları. Aynı yazarın Amerika Wild West’ınde yer alan, soylu kızılderililerin önemli bir rol oynadıkları birçok macera romanı vardır. Karl May’ın Kürdistan’ı, Wild West’i gibi, kanun ve sıkı kuralların halâ yerleşemediği, onun içinde roman kahramanlarının sade adalet duyguları ve büyük cesaretiyle (yani kovboy zihniyetiyle) hareket ettikleri, hayali bir yerdir. Bu yabani ve vahşi yerlerden insanlar ideal, soylu, dürüst ve cesaratli davranışlarıyla birer Alman centilmenini andırmaktadırlar. Karl May, kendi toplumunda gittikçe tükenen feodal değerlerini Kürdistan’da geri bulmuş, daha doğrusu bu değerleri Kürdistan’da yeniden yaratmıştır.

Yazar, tüm yaşamı boyunca ne Amerika’yı, ne de Kürdistan’ı hiç görmemiştir. Buna rağmen, romanda sunduğu Kürdislan’nı doğa ve toplum krokileri çok otentik görülür. Çünkü, yazar birçok yazılı kaynaktan yararlanabilmişti. 19. yüzyılda birçok yabancı Kürdistan’ı gezmiş, Kürdistan üzerine gezi ve notları yayınlamışlardı: tüccarlar, misyonerler, arkeologlar, askerler, elçiler... Bugün, Almanca, İngilizce Fransızca ve Rusça yazılmış yüzlerce cildi kapsayan bir Kürdistan gezi edebiyatı vardır. Kürdistan’ın sosyo-ekonomik tarihini incelemek için bu yapıtları çok yararlı buldum. Gezi notları, tabiî ki romanlardan daha objektiftirler ve içindekiler daha kolay değerlendirilir. Fakat her ne ise, gezi notları da yazarın ilgilerini yansıtırlar. Bu ilgiler yazarın gerçekleri görebilmesini engelleyebilir veya yazarı yanlış bazı saptamalara itebilir. Örneğin, İslam-Hıristyanlık ilişkilerinde dinsel faktörleri temel alan misyonerler, çoğu zaman diğer toplumsal çelişkilerin farkında değildirler, onlar dinsel hareketlerin sosyo-ekonomik temellerini göremediler. Diğer bir örnek de, İngiliz ticaret vekilleri ve konsoloslarının Kürt ağalarını iki kesime ayırmalarıdır. Bir yandan modern, bilinçli, dürüst insanlar, diğer yandan gerici, bağnaz, aldatıcı ve zalim tipler. Bir ağanın "dürüst" ve "modern" veya "aldatıcı" ve "gerici" olarak nitelendirilmesi, onların İngilizlere karşı olan tulumundan kaynaklanmaktadır. Bunun gibi belli çıkarları gözeten dar görüşlerin, Kürdistan’ın çağdaşlaşma sürecini anlamakla güçlük çektikleri görülmekledir.

Kürtler ile ilgili Batı Avrupa edebiyatı için söylediklerim, bazı yönleriyle belki Türk edebiyatı içinde geçerlidir. Konusu Kürtler olmasına rağmen bazı yapıtlarda ifade edilmek istenen Batı Türkiye’nin eğitimli, şehirli aydın tipinin ilgi ve görüşleridir. Zamanında Kürt toplumunu en detaylı, ve kapsamlı, en objektif bir biçimde dile getiren Türk yazarı herhalde Evliya Çelebi’dir. Evliya Çelebi, Kürt kültürü, Kürt dili ve lehçeleri, halkın dinsel inançları, adetleri, elbise ve yemekleri, ekonomik yaşam, feodal sistem ve aşiret yapısı üzerine ayrıntılı ve ilginç bilgiler verir. Fakat Evliya Çelebi de, Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezi hükümetinin bir temsilcisi olarak ve bir strateji uzmanı gözüyle Kürllere bakar. Kürdistan’ı Osmanlı memleketleri ve düşmanı olan İran Ülkesi arasında koruyucu bir tampon bölge (sedd-i aman) olarak gördüğü için Kürtleri över. Anlattığı durumların önemli bir kesimi direk olarak güvenlik sorunlarına ilişkindir. Bu duyarlı bakışın bazı hatalı veya çok eksik gözlemlere neden olup olmadığını tespit edemeyiz, herhalde fark etmediği bir hayli şey vardır. Onun Kürdistan üzerinc sunduğu görüntüler tek taraflıdır. Her ne ise, yazdıkları bize çok değerli bilgiler sunmaktadır.

Bütün eksikliklere rağmen, Kürller ile ilgili çağdaş Türk edebiyatı için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Rohat’ın bu incelemesini okurken, Türk edebiyatında Kürtler ve Kürdistan’a ilişkin çok ilginç bilgi ve yorumların var olduğunu inkâr edemeyiz. Bazı konular, diğer konulara nazaran daha çok vurgulanır. Türk yazarları, politik bakımından duyarlı olan bazı konulara karşı kör gibi görünürler. Bu inceleme, roman ve öykülerin yazıldığı zamana göre değil, konusu olan zaman ve olaylara göre tertip edilmiş. Bu yaklaşım ile araştırmacı, okuyucunun da göreceği gibi, sözü edilen yapıtların "kör nokta'lannı veya ideolojik önyargılarını, eksikliklerini sergilemeyi amaçlamakladır. Rohat’ın üzerinde çok durduğu ulusal sorun yanında, bir diğer "kör nokta" ya da dikkatleri çekmek isterim. O da dine karşı takınılan tavırdır. İslam dininin Kürt toplumunda çok önemli bir rol oynanıasına rağmen, bu konuya ilişkin olarak Türk edebiyatında yanlız karikatürler buluruz. 19. yüzyılın İngiliz konsolos ve misyonerleri gibi, Kemalist Türkiye’nin yazarlarına göre de, hocalar, şeyhler, sofiler, dedeler ve diğer din adamlarının hepsi, bağnaz, gerici ve sömürücülerden oluşmaktadır.

Kürtler üzerine yazılanlar, Batı Türkiye’nin şehirli aydın kesiminin zihniyetini ve düşün biçimini ortaya koymaktadır. Eğer Rohat’ın seçtiğinden başka bir yaklaşımı ele alıp geçen yüzyıl boyunca yazılan yapıtları kronolojik olarak bir sınıflandırmaya tâbi 'tutarsak, her halde çok ilginç gelişmeler saptayabiliriz. Zamanla, yeni konular kaleme alınır, eski sorunların yeni yanları vurgulanır, zorla unutulan (veya unutturulan) olaylar gittikçe toplumun bilincine döner, edebi bir anlam kazanırlar. Bu yönde önemli bir gelişme, 1970 yıllarından itibaren bazı yazarların Kürt olarak veya bir Kürt gibi yapıtlarını kaleme almalarıdır. Özellikle bu gelişmenin tarihsel ve toplumsal boyutlanyla romana yansıdığını görmekteyiz. Bu romanlar, artık Batı Türkiye’nin şehirli aydın tipinin ilgilerini değil de, kendini Kürt olarak bilen, kendini öyle tanıtan aydının politik ve toplumsal ilgilerini yansıtırlar. Bu romanların ortaya çıkışını, Kürt aydın kesimi içinde yapılan teorik tartışmaların etkisine bağlayabiliriz.

Benim bildiğim kadar Rohat’ın, Türk edebiyatı üzerine yaptığı sosyolojik-ideolojik bu inceleme, bu tür çalışmaların ilk örneğidir. Her ilk deneyim gibi, bir çalışmanın güçlü ve orjınal yönleri yanında bazı zayıf yönleri de olabilir. Ben kendim bu incelemeyi çok ilgiyle okudum. Kendim yazarın bazı açıklamalarına başka bir yorum ile yaklaşmama rağmen incelemeyi çok yararlı buldum. Kitap, unutulan bir konuyu ele almakla Kürt tarihine değilse de, Türk düşünce tarihine önemli bir hizmet edeceği kanısındayım.

Martin van Bruinessen
Jakarta, Mart 1989

1. Bölüm

Türk Edebiyatında Kürt Temasının Problematiği

Kürtler yirmi milyonu aşkın nüfusuyla, en eski Ön Asya halklarından birisini oluşturmaktadırlar. Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında bölüşülen Kürdistan, coğrafik olarak eski önemli ticaret yollarının geçtiği, doğal kaynakları balonundan zengin olan bir yöreyi kapsar. Kurmanci, sorani, zazaca gibi lehçelerden olnşan Kürtçe denilen bir dil konuşan Kürtler, yörenin en yerleşik, en kararlı halklarından birisi olarak bilinmektedir. Kürtçe, Hint Avrupa dilleri gurubuna girmektedir. Aynı guruba dahil olan İran dilleri alt dalının Batı İran dilleri kesiminde yer alan Kürtçenin, bu bakımdan Türkçe ile her hangi bir dil akrabalığı yoktur. Kürt diliyle yaratılan çağdaş bir Kürt edebiyatının da günümüzde boy altığına tanık olmaktayız.

Türkler Orta Asya’dan göçüp, Anadolu’ya yerleşmeden önce, yörede Kürtler, Ermcniler, Asuriler ve Ruıalar oturmaktaydı. Daha sonra bölgeye yapılan göçler, yörede meydana gelen savaşlar, dostluklar, düşmanlıklar, buranın demografik yapısını büyük çapta etkilemiş oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nun büyüme, genişleme yıllarına rastlıyan çağlarda, çoğu bu halklar zulüm ve baskı altına girdiler. Yurtları Osmanlı güçleri tarafından işgal edilen bu ...


Rohat

Çağdaş Türk Edebiyatında Kürtler

Fırat Yayınları

Fırat Yayınları
Fırat Yayınları: 7
İnceleme ve Araştırma Dizisi: 3
Çağdaş Türk Edebiyatında Kürtler
Rohat

1. Baskı : 1989 Stockholm
2. Baskı : Mart 1991

Genel Dağıtım:
Fırat Yayın - Dağıtım
Divanyolu Cad.
Binbirdirek İşhâm No: 15
Sultanahmet – İstanbul
Tel: 516 05 91

Kapak: Umut Germeç

Dizgi: Hanefî Celepli
Baskı : Erdoğan Ofset



Weqfa-Enstîtuya kurdî ya Parîsê © 2025
PIRTÛKXANE
Agahiyên bikêr
Agahiyên Hiqûqî
PROJE
Dîrok & agahî
Hevpar
LÎSTE
Mijar
Nivîskar
Weşan
Ziman
Kovar