Pirtûkxaneya dîjîtal a kurdî (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Vakayiname


Nivîskar : Musa Anter
Weşan : Avesta Tarîx & Cîh : 2002, İstanbul
Pêşgotin : Musa AnterRûpel : 246
Wergêr : ISBN : 975-7112-74-7
Ziman : TirkîEbad : 125x195 mm
Mijar : Bîranîn

Vakayiname

Vakayiname

"Yeni kuşaklar kitabımızın adından birşey anlamıyorlarsa, haklılar. Nereden bilecekler ki Vaka'nın olay, Name'nin de mektup veya yazı olduğunu? Hele, yi'nin ikisini birleştirerek 'olayın yazılışı' olacağını nereden bilsinler?..

"Kitabımızda o gün, o hafta veya ay içinde olan olayları, olabildiği kadarıyla aynen yazdık... Eh, herhalde Musa Anter'in 1987-1992 Vakayinamesi ile atamız Maryaşua'nın 487-497 Vakayinamesi arasında biraz fark olacak ama bu fark çok değil. Çünkü, bakıyorum 1500 sene içinde insanlık çok az ileri gitmiştir."

İçindekiler

Önsöz / 9
1987 olayları yazıları / 15
Devlet Bakanı Mehmet Yazar / 17
Güneydoğu halkı ve devlet / 19
Allah zalim değilmiş! / 22
Kürtler Türktür! / 24
Kürt batı Anadolu'suz yapamaz / 26
Palavra / 33
'Yakala ve öldür!' / 34
Tarih tekerrür ediyor / 36
Sorgum/ 38
Nusaybin'de Eşek Partisi kuruldu /39
Değişmez ehl-i vukuf (bilirkişi) Ord. Prof. Sulhi Dönmezer / 40

1988 olayları yazıları /43
TC hükümetlerinin zaferleri / 45
Daha etkin tedbir /46
Yargıç Ferhat Oktay: 'İnsan çocuğuna istediği adı koyabilir' / 49
Coşkun Kırca: Koca Türk / 52
Hüsnü Mübarek Ankara'da / 53
'Tunceli'de beş terörist ölü ele geçirildi' / 55
Türkler demokrat olamazlar / 57
Kürtlerin varlığını kabul etmekten başka çare yok / 59
Istanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne / 65
Halepçe / 68
Ad değiştirmekle hakaret / 71
Diyarbakır hapishanesi / 73
Esaret ve asimilasyon / 76
Anadil: Kürtçe / 78

1989 olayları yazıları /81
Memuriyette kızlık muayenesi / 83
TC'nin kuruluşunda yanlış var /85
Afiyetle bok yedirdiler / 94
23 Nisan / 96
Genç olsaydım dağa çıkardım / 98
Kürtle Türkü kaynaştıracak bir formül gerek / 103
Kürdün yazgısı / 110
Kürt kültürü yok edilemez / 112
Kürt ve Türk gençliği beraber / 117

1990 olayları yazıları / 121
Zabit Katibi Hıfzı Veldet Velidedeoğlu / 123
Bir dönemin geçişi / 125
Reis-i Cumhur Turgut Özal Hazretleri'nden bir vecize / 128
"Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz" / 129
Türk kültürü / 131
Irak diktatör başkanı Nuri Said Paşa, Semra Nine, Kenan Evren ve Kürt ninesi Gulê / 134
Pepûk kuşları / 136
Savaşa hayır! / 137
Özal'ın Amerika gezisi / 139
Siirt milletvekili Zeki Çeliker / 141
Türkiye Vakıflar Genel Müdürlüğü / 144
Birlik ve beraberlik / 146
Kadere bak / 151
Türkiye'de Aile Sağlığı ve Planlaması / 153
Çağdaş hukuk devleti / 155
Milletvekili olabilmek / 157
Ermeni soykırımı ve Kürtler / 159
Kenan Evren / 162

1991 olayları yazıları / 165
Diyarbakır hapishanesi veya Kürdistan'ın milli abidesi / 167
İyi ki bizi tanımıyorlar / 169
Yazılarını / 170
Tehlike / 172
Atatürk ve Özal / 174
'Nakli küfür küfür değildir' / 176
Keşmekeş veya kargaşa / 177
Mercimek madalyası / 180
Saadetim / 182
Eyvah Kürde yine birşey yok / 184
Olmuyor sayın Kozakçıoğlu / 185
Papaz ve hoca / 186
Diyo öldü / 187
Diyalektik ve zıddiyet / 188
Düzeltme / 190
Akvami vahşiye zammı / 192
Sadaka / 196
Atatürkçülük / 198
Biz ve Atatürk / 200
Kürtler devlet kuracaklarmış / 202
Şimdi de Kürtler hisse senedi oldular / 204
Şu Yunan vahşetine bir bakın! / 205
Saddam, Avrupa ve Amerika / 206
Kenan Evren-Saddam Hüseyin / 208
Ateşkes ve Kürtler / 209
Kozakçıoğlu'nun zevkleri / 211
Abdulkadir Aksu / 212
Yarasalar! 213
Şırnak / 214
Kürtler artık şarkı söyleyebilecekler / 217
Artık Kürtler konuşabilecek / 218
Inönü ve Kürtler! 219
Urfa'da 'Halay' / 220
Her diktatörlüğe karşıyız / 222
Kürt sorunu çözülmeden demokrasi olmaz / 223
Bizde devlet anlayışı / 224
Şapkacı Sülo / 226
Doğu'da ilk fabrika / 227
Asimilasyon politikası ve ahlak / 229
Soydaşlık ve Turgut Özal / 231
Şaşkın ördek kıçtan suya dalarmış / 233
Bilgiç paşa: Kenan Evren / 235
Benim hükümet brifingim / 237
Kürtler ve askerlik / 239
Siyonizm ve Arap Baas Partisi / 241
Kısır Türkiye! 243
'Güneydoğu'da sorun PKK' / 245

ÖNSÖZ

Yeni kuşaklar kitabımızın adından birşey anlamıyorlarsa, haklılar. Nereden bilecekler ki Valka'nın olay Name'nin de mektup veya yazı olduğunu? Hele yi'nin ikisini birleştirerek "olayın yazılışı" olacağını nereden bilsinler?

Kitabımıza bu adı takmamızın bizce bazı zorunlu anlamları vardır. Mesela eski Vakayi Nüvisler bugünkü mana ve metotla tarih kitaplarını yazamazlardı. Onun için; aşağı yukarı bir takvim yaprağı gibi; her gün, o ay veya yıllarda, kendilerince önemli ve kendilerine zarar gelmeyecek olayları yazarlardı.

Genellikle bu olaylar bir nevi harb tarihi, saray olayları, bazan da veba, kıtlık, çekirge... buna benzer şeyleri yazarlardı. Yoksa sosyal, demokratik inan hak ve hukuku gibi temalara temas edip irdelemesini yapamazlardı.

Mesela; falan kral, imparator, şah veya padişah şu kadar askerle, diğer bir kuvvete hücum etti, yendi veya yenildi, şu kadar esir alındı, şu kadar mal, para, kıymetli eşya ve arazi elde edildi veya elden çıktı...

Süryani Maryaşua Vakayinamesi bu özellikle güzel bir örnektir. Maryaşua Diyarbakır'ın bugün Sımaqi adıyla anılan köyündendir ve aynı köyün papazı Kürt bir Hıristiyandır. Urfa Patriği'nin isteği üzerine MS 485'ten 497 yılına kadar Mezopotamya'da İranlılarla Bizanslılar arasındaki canavarlığm 12 senesini günü gününe yazdığı gibi bu arada bazı doğal afetlere de değinmiştir.

Mesela atamız bilgin Maryaşua der ki; "Romalılar Diyarbakır'ı kuşattılar. Kuşatma 3 sene sürdü. Halk o kadar perişan ve aç kaldı ki birbirlerini yemeğe başladılar. Surun içindeki İranlı kumandan bunu duyunca, bir kadını pişirip yiyenleri idam etti. Fakat sonradan halkın haklılığını anlayınca sağların değil de ölenlerin yenmesini serbest bıraktı."

Zaman geçti, Müslüman Araplar Mezopotamya'yı istilaya başladılar. Hicri 26 senesinde Diyarbakır ve Silvan'ı kuşatan Halid bin Velid, kuşatma sırasında vurulan oğlu Süleyman'ın fidyesi olarak 60 bin Diyarbakırlının kafasını vurdu. Bugün hâlâ o yere kellehane diyorlar...

* * *

İşte bu kitabımızın metodunda tarih içindeki Vakayinameleri gözönüne aldık. Yani o gün, hafta veya ay içinde olan frapa olayları olabildiği kadarıyla aynen yazdık. Bu yazıların bir kısmı çeşitli yayın organlarında ve Yeni Ülke'deki köşemde yayınlanmış yazılardır, bir kısmı ise hiç yayınlanmamış yazılardır. Eh, herhalde Musa Anter'in 1987 Vakayinamesi ile, atamız Maryaşua'nın 497 Vakayinaıesi arasında biraz fark olacak ama, bu fark çok değil. Çünkü bakıyorum 1500 sene içinde insanlık çok az ileri gitmiştir.

Medeni alemi, yani uygar Avrupa ve Amerika'yı İkinci Dünya Savaşında gördüm. Aşağı yukarı aynı canavarlık sürüyordu. Şimdi de yeni canavarlıklara hazırlanıyorlar.

Sözümona uygar alemin yeni canavarlığı kuşatma ile, kılıçla, kelle vurmakla değil, haşere ilacı Şeltox gibi zehirler veya nükleer ve kimyasal silahlarla toptancı bir şekilde oluyor. Kim bilir; belki bu silahlarla ve Hitler'in gaz odaları ile insanlara çok acı çektirmedikleri için bunlara uygar sıfatı uygun görülmüştür.

Hele Maryaşua'nın Mezopotanıya'sı aşağı yukarı hiç değişmemiştir. Buna Orta Doğu'yu da katabiliriz.
İşte İran, Irak, İsrail ve Türkiye.

Bunlarda da merhamet, şefkat ve insan saygısı yoktur. 8 senedir İran ve Irak'ta bir milyonu aşkın asker çağında (hatta 20 yaşına bile varmayan) genç öldürüldü, esir oldu ve yaralanarak sakat kaldı. Doğal olarak bir kaç milyon çocuk, ihtiyar, kadın, ana ve babalar, dul ve yetimler geride bağrı yanık, Orta Çağ insanı gibi kaldı. Neden?

Sayın Saddam Hüseyin (bir orta okul öğretmenidir) mareşalinin kaprisi için... Sözümona, Ahvaz ve Şattülarab'ı alıp milli kahraman olsun diye, bu kadar insanın ölmesine, ıstırabina sebep oldu.

Peki Saddam'ın bu kaprisinin bundan 1500 yıl evvelki İran hükümdarı Kavat'ın, Nusaybin, Urfa, Harran ve Diyarbakır'ı almak için kapıldığı kapris ve manyaklıktan ne farkı vardır?

Hele İsrail'in Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran'ı tapu senedi gibi yorumlayarak "İlahi hükme dayanarak Filistin Ben-i İsrail'indir" mitolojik lafına uyarak bugün Filistinli Arapların başına getirdiği felaketin Kavat ve Bizanslıların bölge halkına yaptığı zulüm ve insanlık dışı işkencelerden ne farkı vardır sanki ?

Hele iki gözüm, bugünkü Türkiye idarecilerine bakalım...

Kaç bin senelerden beri, keklik gibi, geyik gibi, tavşan ve diğer yabani yaratıklar gibi dağlara sığınan Kürtlerin durumuna bakalım...

Kavat, Mezopotamya halkının din değiştirmelerini zorluyordu. 1500 sene sonra da sayın Özal ve sayın Kozakçıoğlu da aynı bölge halkının milliyetlerini zorluyorlardı. Peki ne fark var (İran hükümdarları Kavat kendi kız kardeşi ile evlendiği için halk arasında bu gibi hareket edenlere kavat denir.)

Yukarıda dedik ya; 1500 sene içinde insanlık pek değişmemiştir, Orta Doğu'nun bu kadar peygamberlerine, filozof ve bilim adamlarına rağmen...

Son ve en üstün peygamber olan Hazreti Muhammed orda .doğuyor ama Mezopotamya'ya hiçbir şey getirmemiştir. Tam tersine bugün onun ümmeti, yani Hz. Muhammed'i takip edenler adeta insanlığın yüzkarası durumuna düşmüşlerdir.

Misal mi istersiniz; işte Endonezya, Bangladeş, Pakistan, İran, Irak, Suriye, tüm Arap Şeyhlikleri, Suudi Arabistan, Yemen ve Malezya, Sudan, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Fas ve meşhur Türkiye... Aşağı yukan bütün bu İslam devletleri, yani tüm ümmet-i Muhammed birbirine benzerler.

Bakıldığında devlet başkanları ya zorbalıkla başa geçmiş askerdir veya fanatik ruhani bir reis ve emirdir. Bazen de bu etkenler altında, güdümlü bir sözümona demokratik seçimle seçilmiş kimselerdir. Bangladeş, Pakistan, Türkiye, Libya, Irak, Arabistan, Yukarı Yemen Fas'taki hakimiyetleri, sözümona atalarının yüzüsuyu hürmetinedir. Geri kalan İslam alemi uluslarının idare tarzları da bugün için yüz kızartıcıdır.

Sanat, kültür ve 20. yüzyılın üstün ilerlemesinden yoksundurlar. Bu ümmet-i Muhammed'in bazı ülkeleri, tesadüfen altlarında çıkan petrolden geçiniyorlar (o da bazı sınıf ve ailelerin çıkarına). Geri kalanlar, ister petrol bölgesinden olsun, ister bizim gibi toprağa bağlı olsun, perişan cahil ve gerek kişisel ve gerekse devlet olarak, soy-sopça borçlanırlar.

İşte ben de bu bölgede yaşıyorum ve bölgenin bu atmosferini yazılarımda simgeliyorum. Gayet doğaldır ki iç açıcı bir şeye rastlayamayacaksınız.

Tüm yazılar Fuzuli'nin "şikayetnamesi" gibi üzüntülü birer arzuhal niteliğindedir.

İslam alemini bıraktım. Çünkü bugünkü koşullarla ve eski tabirle gayri kabili ıslahtır. Yani düzeltilemez. Ama hiç olmazsa yazılarımın birer arzuhal, yani dilekçe durumunda olanları eğer Türkiye'de kendi çapında etkin olursa, işte o zaman mesut ve bahtiyar olurum.

Musta Anter
İstanbul 28.2.1991

Musa Anter

Vakayiname

Avesta

avesta yayınları: 97
Musa Anter Bütün Eserleri: 6
Vakayiname

Editör: Abdullah Keskin
Kapak: Ahmet Naci Fırat
Tashih ve mizanpaj: Avesta
Birinci baskı: 1992, (Pelê Sor Y.)
İkinci baskı: 2002, İstanbul
Baskı: Berdan matbaacılık

© Avesta yayınları, 1999
Tanıtım amacıyla yapılacak alıntılar dışında yayınevinin izni olmadan hiçbir şekilde çogaltılamaz

Avesta basın yayın reklam tanıtım müzik dağıtım ltd. şti.

Meşrutiyet caddesi
Özbek işhanı 136 / 4
Beyoğlu / İstanbul
Tel: (0212) 251 44 80 / 251 71 39

Ekinciler caddesi
Nurlan apt. giriş katı no: 2
Ofis / Diyarbakır
Tel-fax: (0412) 222 64 91

ISBN: 975-7112-74-7


Musa Anter : "Türkiye'nin 55 yıllık girdisinin, çıktısının, yeminli, canlı bir şahidiyim. 'Hem yalnız şahidi mi?" Değil!.. Sanığıyım, mahkumuyum ve davacısıyım" diyen Musa Anter, 1918 yılında Mardin'in Nusaybin ilçesine bağlı Zivingê köyünde doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitiren Anter, 1959'da 49'lar ve Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) davalarında yargılandı. Anter 27 Mayıs darbesi yapıldığı sırada gözaltındaydı. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinden sonra da gözaltına alındı. Musa Anter, 20 Eylül .1992 günü Diyarbakır'da katledildi. Dicle Kaynağı, Şark Postası, İleri Yurt, Barış Dünyası, Deng, Yeni Ülke, Welat, Rewşen ve Tewlo isimli gazete ve dergilerde yazılan yayımlanan Anter, Özgür Gündem gazetesinin köşe yazarıydı. "Hatıralarım" ve "Vakayiname" adlı Türkçe eserlerinin yanında "Birîna reş" ve "Kımıl" adlı edebi kitapları da bulunan Musa Anter, cezaevindeyken Kürtçe sözlük hazırlamıştı. Halkın Emek Partisi'nin (HEP) kurucu üyesi olan Anter, merkezi İstanbul'da bulunan Kürt Enstitüsü'nün başkanlığını da yürütüyordu.

Avesta, Musa Anter'in bütün çalışmalarını kitaplaştırıyor. Kitapların basımı bittikten sonra Anter'in yazdıklarından örneklerin, biyografisinin, onunla ilgili yazıların ve fotoğrafların yer aldığı bir "armağan kitap" yayımlanacaktır. Arşivlerinde Musa Anter'e ilişkin yazı, belge ve fotoğraf bulunanların, bu dökümanların birer kopyasını, fotografsa iade edilmek üzere orijinalini İstanbul ya da Diyarbakır adresimize göndermelerini rica ediyoruz. Katkılarınız için şimdiden teşekkürler...

PDF
Destûra daxistina; vê berhêmê nîne.


Weqfa-Enstîtuya kurdî ya Parîsê © 2024
PIRTÛKXANE
Agahiyên bikêr
Agahiyên Hiqûqî
PROJE
Dîrok & agahî
Hevpar
LÎSTE
Mijar
Nivîskar
Weşan
Ziman
Kovar