İktidar ve Tarih
Büşra Ersanlı Behar
AFA
1930’lardan bu yana yetişen kuşakların tarihe bakış açılarından ikiye ayrıldıklarını söyleyebiliriz: 1) Türk Tarih Tezini sorgulama gereği görmeden kabullenenler, 2) Bu tezi tamamen reddedip yerini dolduramayanlar ya da "alternatif devrimci-inkârcı açıklamalar getirenler.
Özellikle genç kuşaklar için eleştirel tarih neden hâlâ ulusal tarihin bir parçası olamıyor? Siyasal hayatın zengnliği neden tarih yazımına ve eğitimine aktarılamıyor? Tarih eğitimi neden sık sık değişen iktidarlarla bağımlı kalıyor? Bu eğitim neden çözümleme ve muhakeme gücünü geliştiremiyor?
İktidar ve Tarih bu soruları cevaplamaya çalışan bir inceleme. Bu aksaklıkların önemli bir nedeninin 1930’lu yıllarda yaratılan zayıf Türk Tarih Tezi, yöntemsiz, kurgusuz ve kuru bir "ulusal" tarih anlayışı olduğunu savunuyor. Devrimci-darbeci yüzeysellik bu tezin yarattığı zihniyet... Türkiye’de iktidar ve muhalefet anlayışının, eleştiri anlayışının tarihçilikte yaratılan zihniyetle yakından bağlantılı oluşunu vurguluyor. Bunu Avrupa ve Osmanlı etkilerini ve ulusçuluk formüllerini irdeleyerek yapıyor. Adeta "demokrasi sorunlarına bir de bu açıdan bakalım" diyor.
Büşra Ersanlı Behar, 1950 yılında İstanbul’da doğdu. Arnavutköy Amerikan Kız Kolejinde okudu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Bir süre İngilizce öğretmenliği yaptı. Daha sonra aynı üniversitenin Siyaset Bilimi Bölümünden Master ve Doktora dereceleri aldı. Üniversite'yıllarında Vatan, Milliyet ve en son Turkish Times gazetelerinde kısa sürelerle makaleleri yayınlandı. 1983-84 ders yılında İngiltere’de Hull Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünde öğretim elemanı olarak "Çağdaş Türkiye, Fransa ve İtalya Siyasal Hayatı" dersleri verdi. 1990 yılında Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyesi oldu. Helen bu üniversitede "Siyaset Bilimine Giriş" ve "Siyaset Teorisi" dersleri vermektedir. İktidar ve Tarih 1989 yılında tamamladığı İngilizce doktora tezinin Türkçe yazımıdır.
İçindekiler
Önsöz / 9
Giriş / 11
Birinci Kısım
Türk Ulusçu Tarih Yazanının Düşünsel Kökenleri / 17
Batının Etkisi / 19
Ulusçuluk Öncesi Tarih Anlayışı / 23
Tarihçilikte Romantizmin Etkileri / 26
Pozîtivist Yorumlar / 29
Alman Tarihselaliği / 34
Osmanlı’nın Mirası / 41
Reform Dönemine Kadar Osmanlı Tarih Yazımı / 41
Geç Osmanlı’da Merkezileşme ve Reform / 46
19. Yüzyılda Osmanlı Tarih Yazımı / 50
Türk Ulusçuluğu Ve Kaynakları / 60
Ulusçuluk ve Türkçülük / 61
1. İmparatorluk "Milliyetçilik"!: Osmanlı—Türk Ulusçuluğu / 66
2. Etnik Kimlik İdeolojilerinden Esinlenen Türk Ulusçuluğu / 68
3. Pozitivizm ve Sosyolojiden Esinlenen Türk Ulusçuluğu / 72
Dil ve Tarih İçin İlk Kurumlaşma / 78
İkinci Kısım "Resmi Tez"in Oluşumu: Siyasal Çerçeve, Kitaplar, Kongreler / 87
Si Yasal Öncüler Ve Ders Kitapları / 89
Siyasal Öncüler—Siyasetçi Tarihçiler / 93
Örnek Ders Kitapları (1924—1932) / 98
1. Türkiye Tarihi / 100
2. Türk Tarihinin Ana Hatları / 102
3. Tarih ve Ortamektep İçin Tarih / 108
Birinci Türktarih Kongresi (1932): Tartışmalar / 119
Kongrenin Özellikleri ve Ortaya Çıkan Tartışma Konulan / 119
Tartışmalann Başlıca Aktörleri / 126
1. Afet [İnan]: Yurttaşlık Eğitimi Olarak Tarih / 126
2. Fuad Köprülü: Ulusal Tarihte Muhalefet / 130
3. Samih Rıfat: Bir Hayali Güç Olarak Tarih / 137
4. Dr. Reşit Galip, Sadrimaksudi, Zeki Velidi: Türk Irkının İncelenmesinde Ulusal Coğrafya ve Göçler / 142
5. Yusuf Akçura: Ulusal Tarih Yazımı / 149
6. Ahmed Refik: "Çöken Osmanlı"nm Özeleştirisi / 153
İkinci Türk Tarih Kongresi (1937): Tartışma Tümüyle Yokoluyor / 161
Tek-Parti "Bilimselliği" / 161
1. Şefler ve İlkeler / 164
2. Eğitim ve Kültür Alanındaki Önlemler: Üniversite Reformu ve DTCF / 167
İkinci Kongrede Kanunlaşan Bilimler: Doğa Yasalan, Pozitif Bilimler ve Türkler / 172
1. Doğadan Çıkan "pozitif Dil / 175
2. Ulusun Topraklannm Tanımlanması: Arkeoloji / 181
3. Türk-Osmanlı Tarihi:
Sosyoloji ve Ekonominin Yöntem Sorunlar / 188
Sonuç / 195
Kaynakça / 208
Dizin / 226
ÖNSÖZ
Ortaokulda ve lisede Tarih derslerinden uzak durmaya çalışan öğrencilerden biriydim. Olaylar arasındaki bağlantıları çoğu zaman algılayamadığım için de pek az hakkıyla ezberleyebildim. Aslında insan iki arada bir derede kalıyordu, çünkü, 1) eleştiriye ya da sorgulamaya açık bir anlatım tarzı yoktu ve 2) buna rağmen birçok olay inanılması en az mümkün olabilecek bir nedensellik bağı (!) ile anlatılıyordu. Yani hem sorgulayamayacaksın hem de sorgulayamadığın olaylar inandırıcı bir biçimde anlatılamamış olacak, yüzeysel bir biçimde geçiştirilmiş olacak... Başka bir deyişle "resmiyeti zayıf olacak. Tabii o zamanlar aynı mantığa sahip olan ancak bir bakıma daha okunur daha cazip basılmış 1930’ların tarih kitaplarını da bilmiyordum. Ancak o yıllarda bile tarihin siyasal açıdan önemini sezmek zor değildi: örneğin, Demokrat Partinin doğuşu ve siyaset sahnesindeki yerine ilişkin yorumlar, kitaplara girdiği hızla çıkabilmişti. "Resmiyet" ve "reddi resmiyet" aynı yüzeysellikle birbirleriyle yarışırcasına tarih eğitimine ve tüm tarih yazıcılığına sinmişti. Bu durumun örneklerini özellikle 1970’lerde ve 80’lerde bol bol gördük.
Resmi tarihin "resmen meşru" ilan edilişi ancak ulusa ve vatandaşlarına kuvvetli bir kimlik kazandıramamış oluşu ve iktidarla muhalefet sorunları Türkiye’de tek-parti döneminin tarih yazıcılığını araştırma konusu seçmemin ana etkenleri oldu. Konuya siyasal çözümleme yönünden yaklaşma isteğimi tez hocam Prof. Dr. Şerif Mardin her zaman teşvik etti ve İngilizce doktora çalışması olarak kaleme alman bu araştırmanın her safhasını izledi. En başta değerli hocam Şerif Mardin’e teşekkür borçluyum. Bu çalışmanın doktora tezi olarak ilk yazımına değerli eleştirileri ve önerileriyle Doç. Dr. Selçuk Esenbel önemli katkılarda bulundu ve bana daima çalişma azmi verdi. Hocalarım Prof. Dr. Metin Heper ve Dr. Taha Parla çeşitli dönemlerde ve özellikle de kritik anlarda yol gösterdiler ve yardım ettiler. Avrupa’da tarih yazıcılığını ve bunun siyasal çözümleme ile bağlantısını benimle tartışan Hull Üniversitesinden Prof. Dr. Noel O’Sullivan bu konudaki ilk okumalarımı zenginleştirdi ve bana, bu karmaşık konuya özellikle tarihçi olmadan girme cesaretini verdi.
Tez çalışmalarının uzun sürdüğü sık sık raslanan bir olgu ancak ne kadar uzun sürmüş olsa da ben bu çalışmanın eninde sonunda bir ödev olduğunu, hazırlayıcı ve eğitici yanının ağır bastığını düşünüyorum. Türkçesini yazarken elimden geldiğince bu yanını yoketmeye çalıştım. Bu çabamda da bana en çok Bölüm Başkanımız Prof. Dr. Kemali Saybaşılı ve Yar. Doç. Dr. Günay Göksu Özdoğan yardımcı oldular.
Bu çalışmamı her yönüyle destekleyen aileme, özellikle de sezgilerimi ve meraklarımı disiplinle barıştiran Cem Behar’a sonsuz teşekkürler.
Giriş
Tarihi, geçmişi algılama, olaylarıyla düşünce akımlarıyla bütünleştirerek kavramanın ve günümüzle ve gelecekle köprü kurmaya çalışmanın yolları olarak ele alırsak parçalarla bütünün aynı derecede önemli plduğuna kabul etmemiz zorunludur. Parçalar, seçilen belirli dönemler, genel bakış açısına hakim olamayacağı gibi her değişen siyasal iktidar da, temel bir tarihsel yaklaşım değişikliğini getirmemelidir. Tarihsel yaklaşımda değişim uzman tarihçilerin katkılanyla oluşabilir. Devletin, ulusçu bilinçle kimliğimizi güçlendirmek amacıyla önemsediği bu tarih kitaplarının yaklaşımı kimliğimizi, amacının tersine, sürekli bozabilmektedir. Değişimle süreklilik bir türlü barışmamıştır. Türk aydınının zihninde değişim genel olarak devrim, yıkmak, atmak, unutmak; süreklilik ise saplantı, tutuculuk, yeniliğe kapalılık olarak algılanır. Oysa değişim ve süreklilik ancak birlikte güçlü olabiliyorlar. Esas kimliği kaybetmeden ve hatta güçlendirerek yeniliklere açık olmak yenilikleri özendirmek gerekiyor.
Esas ilgi alanım siyaset bilimi ve tarihsiz bir siyaset bilimini kabul etmenin çok güç olduğunu inanıyorum. Siyasetin kurgusu elbette farklı çıkar ve yaklaşımları birlikte yaşatmaya ve geliştirmeye yönelik olarak yapılmalıdır. 1940’lı ve 1950’li kuşakların en az yirmi yılı da demokrasiyi anlamaya ve uygulamaya çalışmakla geçti. Siyaset bilimi eğitimi sırasında sağlam tarihçiliğin demokrasi alanındaki en belirleyici adım olduğu açıktır. Ülkemizde genel hatlarıyla tarih yazıcılığının özellikle de tarih eğitiminin ağırlıklı olarak demokrasi, iktidar ve muhalefet kavramlarını ters bir mantıkla etkilediği varsayımından hareket ettim. Gerçekten de özellikle orta dereceli öğrenimde tarih bugün anladığımız anlamda demokrasiyi özendirmiyordu; şimdi de öyle. Tarihçilik, zaman ve mekana adil davranmıyordu, tarihsel ve tarih öncesi dönem ve yer seçiminde otoriter, pragmatik ve işlevseldi. Değişimleri birer oldu-bitti olarak görüyor, rastlantısal ve darbeci bir anlayışla dile getiriyordu. Siyasal ve kültürel bir kimlik için aşılanması gereken sürekliliği ise bir türlü oturtamıyordu. Orta Asya, Osmanlı-öncesi İslamiyet, Osmanlılık, Atatürk devrimleri, kimliği belirleme çabasında sürekli yer değiştiriyor bazen biri ya da diğeri kuvvetle gölgeleniyordu. Bazı deneyimli yazarlar "Ben Atatürkçü Değilim" diye kitaplar yazabiliyordu. Bu olumsuz anlamdaki siyasal iktidar-bağımlı değişimler ise pedagojik formasyondan dış politika sorunlarına kadar etkili oluyordu...
Büşra Ersanlı Behar
İktidar ve Tarih
Türkiye’de "Resmi Tarih"
Tezinin Oluşumu (1929-1937)
AFA
Afa Yayınları
AFA-Türkiye Üzerine Araştırmalar: 12
AFA-Yayınları: 207
Eylül, 1992
©AFA Yayıncılık, 1992
Dizgi: AFA Yayıncılık A.Ş.
Baskı: Gülen Ofset
AFA Yayıncılık A.Ş.
Babıali Cad. Sıhhiye Apt. 19 / 8
Cağaloğlu - İstanbul
Tel.:(1) 526 39 80
ISBN-975- 414-166-5