GİRİŞ
Sovyet—Türk ilişkilerinin gelişmesi, çağdaş insanlık tarihinin ana sorunlarından biridir. Sovyet—Türk ilişkilerinin 30'lardaki gelişmesi bu sorunun can damarıdır. Çünkü o dönemde SSCB ile Türkiye Cumhuriyeti, 1921 yılında Moskova'da, 1925 yılında Paris'te imzaladıkları anlaşmalarla, yaşamın hemen hemen tüm alanlarında çok etkin bir işbirliği yapmışlardı. Bu, dünyanın ilk sosyalist devleti ile bir buıjuva cumhuriyeti arasında kurulan işbirliğiydi. Bunun için, o dönemdeki Sovyet— Türk ilişkilerinin gelişmesini incelemek yalnızca tarihsel açıdan değil, politik ve teorik açıdan da büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü, Sovyet—Türk ilişkilerinin başardı gelişmesi, Leninizmin temel ilkelerinden birinin doğruluğunu, barış içinde yan yana yaşama ilkesinin doğruluğunu tarihte ilk kez uygulamada kanıtlamış bulunuyor.
Sözü geçen Leninist ilke, VJL Lenin'in proleter devriminin dünya çapında utku kazanması teorisiyle sıkı sıkıya bağlıdır. Sosyalist devrimin ilkönceleri bir veya birkaç ülkede utku kazanma olanağım gerekçelendi-ren Vİ. Lenin, ilk sosyalist ülkelerle kapitalist dünya arasında bütün bir tarihsel dönem süresince barış içinde yanyana yaşama olasılığı ve zo-runluğunu ileri sürdü.
Banş içinde yan yana yaşama ilkesi, SSCB'nin dış politikasının temel ilkesi oldu. Bu ilke, yapıtta incelenen dönemde SSCB ile Türkiye Cumhuriyeti arasında güven ve saygınlık yaratma, birbirlerinin içişlerine karışmama ve ulusal çıkarlarına hürmet etme temeline dayalı samimi bir dostluk ve yararlı bir işbirliği kurulmasına olanak sağladı.
Aynı tarihsel dönemde SSCB, Afganistan'la ve başka ülkelerle de dostça ilişkiler kurdu, ama Türkiye ile kurduğu ilişkiler en iyi ve en etkindi. Bizzat Vİ. Lenin "... Afganistan'la, hele de Türkiye ile dostluk ilişkileri daha çok oluşup gfiçleniyor..."(l) dedi. İşte bundan ötürü biz, 1920'lerde ve 30'lardaki Sovyet—Türk ilişkilerinde görülen gelişmenin, Leninri barış içinde yan yana yaşama ilkesinin doğruluğunu uygulama alanında ilk kez kanıtladığı inanandayız.
Sovyet—Türk ilişkilerinin gelişimine verdikleri önem yüzünden, birçok Sovyet ve Türk araştırmaası bu sorun ile yakından ilgilenmiştir Bu konu üstüne belli başlı yapıtlar Sovyet tarihçileri tarafından yazılmıştır.
Sovyet—Türk ilişkilerindeki gelişme sorunu, Türk halkının antiemper-yalist ulusal kurtuluş savaşıyla / 1918 - 1922 / sıkı sıkıya bağh olduğu için, Sovyet—Türk ilişkileri sorunu, Türk halkının ulusal kurtuluş savaşı sorunu ile birlikte incelenmiştir.
Türk halkının ulusal kurtuluş savaşım, Türk tarihçilerinden sonra en çok Sovyet tarihçileri araştırmışlardır. Sovyet tarihçileri, hem Kemalist devrimi, hem de Sovyet Türk ilişkilerinin ilk dönemdeki gelişmesininj aydınlatan değerli araştırmalar yapmışlardır.
Türk Tarih Kuruntunun Altmcı Kurultayına / Ankara-1961 / sunduğu raporda Sovyet Bilgini Prof. A.M. Şamsutdinov, Sovyet bilginlerinin, 1920 -1961 yıllan döneminde Türk halkının antiemperyalist ulusal kurtuluş savaşı üstüne 18 kitap ve 100'ü aşkın makale yazmış olduklarım bildiriyordu.(2). Birçok Batı Avrupah ve Amerikalı tarihçi de bu savaş üstüne araştırmalar yapmışlardır. Ne var ki, hepsi de araştırmalarında, İtilâf Devletlerinin Türkiye'ye karşı izledikleri politikanın saldırgan içeriğini gizleme amacını gütmüştür. Aynca, Sovyet-Türk ilişkilerinin gelişmesi kasıtlı bir şekilde ele alınmakta ve SSCB'nin olumlu yaklaşımı çarpıtdmaya çalışılmaktadır.
Türk halkının ulusal kurtuluş savaşına ilişkin hemen hemen bütün Sovyet araştırmalarında Sovyet—Türk ilişkilerine de değinilmektedir. Buna karşın, kanımızca, Sovyet-Türk ilişkilerinin gelişmesi üstüne bugüne kadar yapılmış olan bilimsel araştırmalar ve incelemeler bu denli önemli ve önemi giderek artmakta olan bu konuyu yeterince aydınlığa kavuşturmuyor. Sovyet-Türk ilişkilerinin en canlı döneminin oluşturan 1930'lardaki gelişmesi ayrı bir yapıtta ele alınıp incelenmemiştir.
İlk dönemlerdeki Sovyet-Türk ilişkilerini aydınlığa kavuşturmada Sovyet tarihçisi Prof. A.M. Şamsutdınov'un "Türkiye'de Ulusal Kurtuluş Savaşı - 1918 / 1923 " adlı yapıtının önemli ölçüde bir bilimsel katkısı olmuştur. Olayları derinlemesine inceleyen bu tarihsel araştırmada bilgin, birçok Türk, Sovyet ve Batı Avrupa kökenli kaynaktan yararlanmış ve Türk halkının antiemperyalist ulusal kurtuluş savaşını ayrıntılarıyla ve doğru olarak incelemiştir. Özellikle 1919 - 1923 yıllan döneminde Sovyet—Türk ilişkilerinin kuruluşu ve gelişmesi üzerinde durmuştur. Biz, bu yapıtın giriş bölümünde Prof. A.M. Şamsutdinov'un sözü geçen araştırmasındaki verilerden yararlandık.
Yine birinci bölümü yazarken, Sovyet bilginlerinden B. Danzig'in "Türkiye", A.F. Miler'in "Türkiye'nin Kısa Tarihi", S.î. Kuznetsova'nm "Sovyet—Türk İlişkilerinin Kuruluşu" gibi ve daha başka tutarlı yapıtlardan yararlandık.
Sovyet-Türk ilişkilerinin 30'larda gösterdiği gelişmeleri incelemekte, P. Moiseev ile Y. Rozaliev'in "Sovyet-Türk İlişkileri Tarihi" adını taşıyan araştırmadan olduğu gibi, 1968'de Moskova'da çıkan "Türkiye'nin En Yeni Tarihi" adlı yapıtlarından; 1975'de yine Moskova'da yayımlanan "Türkiye Cumhuriyeti" rehberinden, 1958'de Moskova'da çıkan yapıtından vb. da yararlanıldı.
Yeri gelmişken, yazarın, Türkiye ve Sovyet—Türk ilişkilerinin gelişimi konusunda önemli tüm Sovyet araştırmalarının yanısna, Tüık bilgililerince bu ilişkiler üstüne yazılan hemen hemen tüm yapıtları da gözönün-de bulundurduğunu belirtmeliyiz. Ne yazık ki, Türk kaynaklarında da Sovyet-Türk ilişkilerinin 30'lardaki gelişmesine ilişkin araştırmalar bulamadık.
Türk araştırmalarından özellikle Ali Kemal Meram'in "Türk—Rus İlişkileri Tarihi"adlı yapıtmı belirtmek gerekir. Meram, bu ilişkilerin XV. yüzyıldan Cumhuriyetin ilânına kadarki gelişmesini ele almıştır. Bu yapıttan, birincisi, bizi ilgilendiren dönem ele alınmadığı, İkincisi de, gerçekçi olmayan ve burjuva yöntemle yazılmış olduğu için yararlanamadık. Ancak, Sovyet—Türk ilişkilerinin başlangıç döneminde gösterdiği gelişmeyi, Meram'ın bazı verileri ve değerlendirmeleri ile karşılaştırdık.
Cevdet Alsan'ın 1975 yıhnda çıkan "Türkiye ve SSCB Halkları Arasındaki Kardeşlik" yapıtından, oldukça yararlandık. Bu yapıtında Alsan, ilk günden zamanımıza kadar Sovyet-Türk ilişkilerini ilerici açıdan ele alıyor. Bizim, üzerinde çalıştığımız döneme C. Alsan yalnızca 7—8 sayfa ayırmıştır. Burada, Sovyet-Türk ilişkilerinin 30'lu yıllarda gösterdiği gelişme sürecinde beliren temel sorunlar değerlendirilmektedir.
Yazar, Sovyet-Türk ilişkilerini şu veya bu açıdan ele alan diğer Türk yazarlarının anılarına ve başka tarihsel yapıtlara da başvurmuştur. örneğin, M. Zekeriya Şeridin "Hatırladıklarım -1905 / 1950”, Vedat Nedim Tör'ün "Yıllar Böyle Geçti", Feridun Cemal Erkin'in"Sovyet-Türk ilişkileri ve Boğazlar Sorunu", General Ali Fuat Cebesoy'un "Moskova Hatıraları - 1920 / 1922", Falih Rıfkı Atayın "Çankaya", Prof. Yılmaz Ahuğ'un "Türk Devrim Tarihi Dersleri -1919 / 1938" vb.
Bulgar tarihçilerinin bazı araştırmalarının yanı sıra, Batı AvrupalI yazarların da çeşitli yapıt ve makalelerinden de yararlanılmıştır Bu çalışmada yazar, Sovyet—Türk ilişkileri konusunda Batı basınında çıkan makale ve haberleri de gözden geçirdi. Mustafa Kemal Atatürk'ün söylev ve demeçlerinin derlemesi de, Türkiye ulusal kurtuluş hareketi önderinin, Büyük Ekim Sosyalist Devri mine ve Sovyet—Türk dostluğunun ö-nemine verdiği yüksek değerleri seçip aynen alıntılarla vermemize olanak sağladı. Bu söylev ve demeçler, M.K. Atatürk'ün, SSCB ile Türkiye arasındaki dostluğun geliştirilip pekiştirilmesi ülküsüne sonuna dek sadık kaldığım kuşku götürmez bir biçimde kanıtlamaktadır.
Her şeye karşın, bu çalışmanın esas haber kaynağı 1925 - 1940 yıllan arasındaki Türk basımdır.
Bilindiği gibi Türkiye'de basın ancak 1831'de ( Avrupa'ya oranla iki yüzyıl sonra ) ortaya çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde çok yavaş gelişti ve ancak Kemalist Türkiye'de gelişme yoluna girebildi. Bu yüzyılın 1930 yıllarında Türkiye'de hem gazetecilik tekniği, hem haber konulan, çeşitliliği ve güncelliği, gazetecilerin ve teknik kadrolann yetiştirilmesi, çağdaş basım tekniği sağlanması bakımından modem anlamda bir basm oluşmuştu. Bizim yararlandığımız 30'larda çıkan başlıca Türk gazeteleri de 12 - 14, hatta 16 sayfalık, renkli ve resimli, özel çağdaş basım tekniğine ve tiraja sahip gazetelerdir. Örneğin 1938 yılında yalnız İstanbul'da, 24'ü günlük gazete olmak üzere, 364 yayın organı vardı. 1940 yılında Ankara'da 5’i günlük olmak üzere toplam 60 gazete, İstanbul'da 37'si günlük 151 gazete çıkmaktaydı.(3). Bu rakamlar,Türic basınının çok geliştiğim inandırıcı bir biçimde kanıtlamaktadır. Bu gelişmenin nedenlerim, bir yandan ulusal kurtuluş savaşı sırasında ve onu izleyen yıllarda beliren devrimdi ülkülerde ve çok yönlü kalkınma çabalarında, öte yandan da M.K. Atatürk'ün bas mm gelişmesine karşı gösterdiği yakın ilgide aramak gerekir. M.K. Atatürk'ün etkin katkısıyla, sözü geçen dönemde Kemalist devrimi savunan, antiemperyalist eğilim taşıyan, Sovyet-Türk dostluğunun güçlendirilmesine önem veren bir buıjuva-demokratik basm oluşmuştu.
Türk halkının ulusal kurtuluş savaşı sırasında ( 1918 - 1922 ) ve Büyük Ekim Sosyalist Devri minin etkisiyle Türkiye'de ilerici hareket büyük bir gelişme göstermişti. Bu dönemde Türkiye Komünist Partisi, Türkiye İşçi—Çiftçi Sosyalist Partisi ve Türkiye Sosyalist Partisi kuruldu. Bu örgütlerin yayın organları olan "Yeni Dünya" gazetesi, "Yeni Hayat" deıgisi, "Emek" gazetesi, "İdrak" gazetesi, "Kurtuluş" delgisi, "Aydınlık" dergisi, "Orak—Çekiç" gazetesi, vb. sosyalist düşüncelerin ve Büyük Ekim Sosyalist Devrimi amaçlarının yaygınlaşması, Sovyet— Türk ilişkilerinin gelişmesi için çok çaba harcadılar.
Bu çahşmanın yazan, günümüze yakın dönemlerin tarihini incelemede haşininin en iyi kaynaklardan biri olabileceği görüşünü paylaşmaktadır. Bu nedenle , basından yararlanırken bu aynı görüşten hareket etmiştir. Uluslararası ilişkilerin gizli olmayan taraflarının, yani kamuoyuna açık yönünün araştırılması söz konusu olduğu hallerde bu yöntemin önemi çok büyüktür. Sovyet araştırmacısı A.S. Kan'm "Uluslararası İlişkiler Tarihine Kaynak Olarak Gazete "(4) başlıklı makalesinde de aynı göıüşe rashyoruz. A.S. Kan bu makaleyi, SSCB Bilimler Akademisi'nin Tarih Enstitüsünde "Dış Politika ve Uluslararası İlişkiler Tarihi” Bölümünde (5) okunan aym konulu rapora dayanarak yazmıştır.
Makalesinin başında A.S. Kan diyor ki: "gazete yeni ve enson tarihin araştırılmasında en önemli kaynaklardandır. Kaynak olarak da her şeyden önce sürekliliği ve haberlerinin akıcılığı ile belirgindir."
Türk basınından yararlanırken yazar, ülkedeki basının genel özelliğini ve niteliğini, her gazetenin niteliğini ve politik eğilimlerini, gerek bu gazetelerin ve gerekse onlarda çalışan gazetecilerin hükümete ve onun izlediği dış politikaya karşı olan tutumunu, basın yasaları ve sansürü, hükümet çevrelerinin her gazeteye karşı takındığı tavrı da ayn ayrı göz-önünde bulundurmuştur.
Yapıtm yazan daha önce Türk basım tarihi üzerinde araştırmada bulunduğu için 30'lardaki belli başlı Türk gazetelerini ve diğer sürekli yayınlan çok daha büyük bir kolaylıkla taramıştır. Yazar, hükümetin politikasını destekleyen, Sovyet—Türk ilişkilerinin gelişimim nesnel ve doğru olarak yansıtan, bu ilişkilerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesine katkıda bulunan yan resmi gazeteleri ve güçlü burjuva-demokratik yayın organlarım kaynak olarak almaktadır. Bunlar, "Hakimiyeti Milliye", "Cumhuriyet", "Akşam”, "Milliyet”, "Ulus", "Tan", "La Republiqe" gibi Türkiye'nin en büyük ve en modem günlük gazeteleridir Adı geçen yaym organları TASS ajansının, Anadolu Ajansınm ve bazı Batı ajanslarının güncel haberlerine sürekli olarak yer vermektedirler.
Yazar, bu yaym organlarım 7—8 yıllık bir süre içerisinde incelemiştir. Sovyet-Türk ilişkilerine ve SSCB'nin dış politikasına ilişkin olarak 8 bin yazıyı gözden geçirmiş, bin beşyüzünün fotokopisini yapmıştır. Bu fotokopiler yazann kişisel arşivinde saldı bulunmaktadır.
Türk basını üzerindeki çabşmalarda yazar özellikle Sovyet-Türk İlişkileri üzerine yazılan başyazdan, dış-politika yorumlarını, güncel haber ve eleştirileri incelemiştir. Bu yapıtta yazar., gelişmekte olan Sovyet-Türk ilişkilerinin duygusal havasını ve Sovyet halkı ile Türk halkı arasındaki kardeşlik duygularını doğru olarak yansıtabilmek için bazı ayrıntılara da yer vermektedir. İncelenilen yazı ve yapıtlarda, yazarlarının düşünce, duygu ve konuya yanaşma açılarının yansıtdmasuıa özen gösterilmiştir. Sovyet-Türk ilişkileri hakkında önemh başyazıları, eleştiri ve siyasi yorumlan yazanlann kısa özgeçmişleri dipnotu olarak verilmiştir.
SSCB ve Sovyet-Türk ilişkileri hakkındaki yazıların, M.K. Atatürk, Yunus Nadi, Falih Rıfkı Atay, Mahmut Saydam, Abidin Daver: Muharrem Feyzi vb. gibi Türk aydm çevrelerinin en seçkin temsilcilerince ya-zılmiş olduğunu belirtmek gerekir.
İncelenen dönemde SSCB ile Türkiye Cumhuriyeti arasında gizli görüşmeler yapdmadığı ve gizli anlaşmalar imzalanmadığı için Sovyet-Türk ilişkilerinin araştırılmasında Türk basınından yararlanılması çok yerinde bir iş olmuştur. Sovyet-Türk dostluğu üçüncü bir devlete veya devletler gurubuna yönelik değildi. Bu dostluk barışın hizmetindeydi ve her ülke halkının çıkarlarına uygundu. Onun içindir ki, basın Sovyet-Türk ilişkilerinin gelişmesini bütünüyle ve aynntdanyla yansıtıyordu.
"Sovyet-Türk İlişkilerinin Gelişmesini Olumlu Yönde Etkileyen Koşullar ve Etkenler" başlıklı Birinci Bölümde, yazar, Osmank İmparatorluğunun çöküş nedenlerinden başlayarak, Büyük Ekim Sosyalist Dev-riminin Türkiye ulusal kurtuluş hareketine bağbyor ve Sovyet-Türk ilişkilerinin gelişmesini etkileyişine değiniyor. Türkiye ulusal kurtuluş savaşmm doğuşuna, gelişmesine ve utku kazanmasına olduğu gibi, Sovyet-Türk ilişkilerinin kuruluşu ile gelişmesinde de çok büyük bir etkide bulunduğunu gösteriyor. Sözü geçen bölümün sonlarında yazar, V.l. Lenin ile M.K. Atatürk'ün Sovyet-Türk ilişkilerinin kuruluşu ve gelişmesinde oynadıkları rolü vurguluyor. Bu arada özellikle Büyük Ekim Sosyalist Devriminden çok etkilenen M.K. Atatürk’ün, 1919'dan başlayarak yaşamının sonuna dek Türkiye Cumhuriyet'nin SSCB ile dostluk ilişkileri kurma görüşüne sıkı sıkıya bağlı kaldığım kanıtlamaktadır. Daha sonra M.K. Atatürk’ün Sovyet-Türk dostluğunu geliştirme ve güçlendirme uğrunda harcadığı çabalar ayrıntılarıyla anlatılmaktadır. Büyük Ekim Sosyalist Devrimi'nin Türkiye ulusal kurtuluş hareketi üzerinde yaptığı etki ve V.l. Lenin ile M.K. Atatürk'ün Sovyet—Türk ilişkilerinin gelişmesinde oynadıkları rolün ışığında, bu ilişkilerin 1920'lerin ortalarına kadar gelişmesini sağlayan belli başh öğelere de değinilmektedir.
"İkili Politik İlişkilerin Gelişmesi" başlıklı İkinci Bölümde, 1925 yılında Paris'te imzalanan Sovyet—Türk Dostluk ve Yansızlık Antlaşması’na dayanarak 30'lardaki Sovyet-Türk ilişkilerinin gelişmesi izlenmektedir. Burada, önemb tüm ikili karşılaşma ve görüşmelere değinilmektedir. Paris Antlaşmasındaki sürenin ne zaman ve nasıl uzatıldığı, yeni duruma uygun olarak bu antlaşmaya ne gibi ekler getirildiği açıklanmakta-dır. İsmet İnönü'nün 1932'de Moskova'ya ve Kliment Efremoviç Voro-şilof başkanhğindaki Sovyet hükümet heyetinin 1933'de Tüıkiye'ye yaptıkları ziyaretlerin politik değerlendirmeleri yapılmaktadır. Paris Antlaşmasındaki sürenin son kez on yıl daha (1935—1945) uzatılmasına da işaret edilmektedir.
Üçüncü Bölüm, SSCB ile Türkiye arasında uluslararası alanda yapılan işbirliğinin ele ahyor. Özellikle Boğazlar, SSCB ile Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne kabulü, silahsızlanma, 1933 yılında yapdan Londra Ekonomik Konferansı gibi konuları işliyor. Türk basınının, SSCB'nin dış politikasına ilişkin olumlu tutumuna da büyük bir yer ayırıyor. Burada sergilenen veriler, SSCB ile Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde her zaman işbirliğini gerçekleştirdiklerini göstermekte. Montrö Konferansında Türk heyetinin, Boğazlar konusundaki SSCB'nin haklı önerilerini des-teklemeyişi farklı br tavır gösterdiği tek davranışı olmuştur.
Dördüncü Bölüm SSCB ile Türkiye arasındaki ekonomik işbirliğine ayrılmış bulunuyor.Burada iki ülke arasında imzalanmış olan ticari ve ekonomik anlaşmalar topluca ele almıyor. SSCB ile Türkiye arasındaki mal ahş verişi, SSCB'nin Türkiye'ye yaptığı ekonomik ve bilimsel yardım gözden geçiriliyor. Ekonomik alanda Türk devlet adamları ile Türk iktisatçılarının, SSCB'nin çeşitli deneylerinden yararlanarak bunları uygulama alanına getirmek için gösterdikleri çabalar yansıtıbyor. İlk beşyıl-lık Sovyet planlarının Türkiye ekonomisine yaptığı etkiye, bu bölümde önemli bir yer ayrılmıştır. Türkiye, SSCB örneğinden çıkarak ve Sovyet uzmanlarının yardımıyla 1934 yılından sonra ekonomik gelişmeyi sağlamak amacıyla beşer yıllık iki sanayi planım da o dönemlerde hazırlamıştı.
Beşinci Bölüm SSCB ile Türkiye arasında 30'larda gerçekleştirilmiş o-lan bilimsel ve kültürel işbirliğini inceliyor. Burada bilim, kültür ve sanat alanlarındaki işbirliğiyle ilgili olarak gerçekleştirilen aşamalar ele alınıyor. Türk devlet adamlarının, SSCB'nin bilim kültür, sanat alanlarındaki başanlanna gösterdikleri takdir ve bu deneylerden yararlanma istekleri somut verilerle gösteriliyor. İki ülke arasında , özellikle tarihsel araştırmalar konusunda, çok etkin bir işbirliğinin uygulandığı saptanıyor. Türk kültür çevrelerinin Rus ve Sovyet yazınına gösterdikleri büyük ilgi anlatılıyor. Yalnızca 1931-1938 yıllan arasında 46 tane Rus ve Sovyet klâsik yapıtının Türkçeye çevrilip yayımlandığı belirtiliyor. Türk araştı-ncılan tarafından Sovyet kültürünün gelişmesi hakkında yapılmış ilginç değerlendirmeler saptanıyor.
Altıncı Bölüm "Askersel ve Sportif Alanda İşbirliği" adını taşımakta ve sözü geçen alanlarda yapdamış olan uluslararası temaslann aynntılı bir tarihçesi verilmekte, Türkiye’nin, SSCB'nin askersel ve sportif alandaki deneylerinden yararlanma yolunda gösterdiği çabalara değinilmektedir. Yine bu bölümde ayrıca, askersel heyetlerin karşılıklı ziyaretlerine ilişkin haberlerin yamsıra ünlü Türk komutanlarının, Kızıl Ordu'nun askersel ve siyasal niteliği hakkında verdikleri yüksek değer hükümleri aktarılmaktadır. Kızıl Ordu'yu "dünya barışının koruyucusu","barıştırıcı' ve "barış üreticisi" şeklinde nitelendiren birçok Türk kaynağına da yine bu bölümde işaret edilmekte.
Son bölümde yazar, incelenen dönemde, özellikle 1936 ydı ortalarına kadar SSCB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin, iki ülkenin de halkları çıkarlarına uygun olarak geliştiğini, bu durumun Orta Doğu'da olduğu gibi, tüm dünyada da barışın korunmasına katkıda bulunduğunu göstermektedir. Sovyet—Türk dostluğundan özellikle Türkiye'nin çok yararlandığı vurgulanmaktadır.
1936'ydı ortalarından sonra SSCB ile Türkiye arasındaki olumlu ilişkilerde bir soğuma sürecinin belirdiği, bunun da Türkiye’nin emperyalist devletlerle olan bağlarının yeniden sıkılaşmaya başlamasından ileri geldiği saptanmaktadır. Türkiye’nin Batı ile ilişki ve bağlarının güçlendiğinin göstergesi olan somut kanıtlar verilmektedir. Böylelikle yazar, M.K. Atatürk'ün ölümünden sonra ve İkinci Dünya Savaşı’nrn ilk döneminde başlayan Sovyet-Türk ilişkilerinin bozulmasındaki sosyal ve politik nedenleri açıklamaktadır.
(1) — V.t. Lenin, Bütün Eserleri, cilt 31, s.460, Moskova, 1962
(2) — "Problemi sovremennoy Turtsii" A.N.SSCB, Moskova,1963,8.209
(3) — V "Türkiye’de; Çıkan Gazete ve Mecmualar", Ankara, 1961, 8,2—3
(4) — A.S.Kan, "Gazeta kak iztoçnik po istorii mejdunarodnih otnoşenii”
"Iztoçnikovedenie - teoretiçeskie i metodologiçeskie problemi",' Moskva, 1969, s. 466-467
(5) — İbid
1. Bölüm
Sovyet - Türk İlişkilerinin Gelişmesini Olumlu Yönde Etkileyen Koşullar Ve Etkenler
1 - "Genç Türkler” Hükümeti politikasının hezimeti ve Osmanlı İmparatorluğu ’nun yıkılışıEnver ile Talât Paşa'nm başkanlığındaki "Genç Türkler" hükümeti 2 Ağustos 1914 günü Almanya ile gizli bir antlaşma imzaladı. Bu antlaşma gereğince Osmanlı İmparatorluğu, Almanya ile birlikte Rusya'ya karşı savaşa katılmayı yükümleniyordu.(1). Antlaşmanın imzalanmasının hemen ardından da OsmanlIlar savaş için seferberlik hazırlıklarına giriştiler. Bunun yanısıra, gerçek niyetlerini gizlemek ve gerek Rusya hükümetini, gerekse dünya kamuoyunu yanıltmak amacıyla "tarafsızlık" ilân edildi, bazı diplomatik önlemler alınmaya başlandı.(2).
22 Ekim 19t2'de, Türk donanması başkomutanlığına getirilmiş bulunan Alman Amirali Suşon, Enver Paşa'dan gizli bir emir aldı: " Türk donanması Karadeniz'e hakim bir duruma gelmelidir. Rus donanmasını bulup, savaş ilân etmeksizin saldırın."(3).
29 ve 30 Ekim 1914 günleri Amiral Suşon'un kumandasındaki Alman ve Türk savaş gemileri, Feodosiya, Sivastopol, Odesa, Novorusisk'e saldırdılar.^). Bu sinsice saldırıya cevap olarak Rusya, 2 Kasım 1914'te OsmanlI'lara savaş ilân etti. Böylece, Alman emperyalizminin amacı gerçekleşmiş oldu. Osmanlı İmparatorluğu, Almanya ve Avusturya-Macaristan'm yanında savaşa sürüklendi, OsmanlI'lar Almanya'nın savaş ...