Cezalı Delikanlı, Yılmazgüney’in Konya Sürgünü
Sedat Ulugana
Do
Burada anlattığımız Yılmaz Güney'in Konya sürgün günleri, birkaç ayrıntıdan ziyade pek bilinmiyordu. Güney, Konya'ya sürüldüğünde daha otuzlu yaşlarda genç bir delikanlıdır.
Adanalı Kabadayı ince Cumali'nin arkadaşı Yılmaz'ın, Konya'daki arkadaşları da yine Kürt kabadayılardır. Burada ilginç nokta şudur ki, Güney, Konya'nın yerli (Aşiret) Kürtleriyle diyaloğu pek fazla olmamıştır. Bunu da, Konya'nın aşiret Kürtlerinin şehir merkezinde pek bulunmamalarına bağlayabiliriz. Osmanlı'nın aksine Türkiye Cumhuriyeti, sürgün ettiği kişinin masraflarını karşılamadığından Güney de diğer Cumhuriyet sürgünleri gibi maddi sıkıntılar çekmiştir. Bu noktada onu besleyen ise yine Kürt kabadayılarıdır.
Güney'in hayatında derin izler ve etkiler bırakan Konya sürgünlüğü, ilginç anekdotlar ve anılarla doludur. İnanıyorum ki Yılmaz Güney'i kendine konu edinen yazar ve araştırmacılar, bu eserden sonra yazdıklarını tekrar gözden geçireceklerdir. Elinizdeki bu çalışma, Güney'in daha önce bilinmeyen Konya sürgünlüğü fotoğraflarıyla da desteklenmiştir. Ayrıca o günlerde Güney ile arkadaşlık yapmış Kürt kabadayılar ve yerli halkla yapmış olduğumuz röportajlar da eserin bel kemiğini oluşturmaktadır.
İçindekiler
Önsöz / 7
Sürgünden Önce / 9
Yazar Yılmaz Pütün / 15
Sürgün (Aralık 1962-Haziran 1963) / 23
Sürgünden Sonra / 51
Bir Çirkin Kral / 56
Konya’da Güney Sineması / 63
Son / 65
Yılmaz Güney Ziyaretçi Olarak Konya Cezaevi’ne Gelir / 67
Yılmaz Güney’in ‘Teşekkür’ Mektubu / 69
Ah Arkadaş! / 70
Kürt İsmet Neden Müdahale Etmedi? / 72
Kendal Amca, Babamın Durumu Kötüleşti / 73
Ekler / 79
Kürt Miço ve Güney Sineması / 81
Yılmaz Güney’in Konya Günleri / 83
Yılmaz Güney’in Kızı Olmak Hayatımı Mahvetti / 87
Fatoş Güney / 88
Sürgün yılları / 89
Anadolu Çocuğu Yılmaz Güney Bakalım Ne Yapacak? / 89
Fotoğraflar / 93
ÖNSÖZ
Konya, uzun zamanlardan beri bir sürgün şehri olarak bilinir. İslamiyet öncesi dönemdeki bu tarzlı konumun nasıl olduğu pek bilinmese de, özellikle Selçuklulardan itibaren Konya’nın çok sayıda sürgün kişi ve topluluğu barındırdığı bilinir. Sürgün tabiri siyasi tabirle iç içe girdiği için, bu kişi ve toplulukların büyük çoğunluğunun siyasi sürgün olduğu da unutulmamalıdır. Selçuklular döneminde Eretnaoğlu Mehmet, Osmanlılar döneminde de Cem Sultan Konya’da sürgün hayatı yaşamış iki önemli siyaset adamıdır.
Konya, fiziki ve sosyal konumu itibariyle, hakim devletler için çok cazip bir izolasyon kentidir. Siyasi Sürgün kişi ve toplulukların cenahlarına ve etnik kimliklerine bakılmaksızın Konya’ya sürülmeleri, Konya halkının sürgün kavramı ile hiçbir sorununun olmadığı anlamına gelir, Sürgünlerin Konya’da çok rahat yaşamaları, sürgün cezalarını (maddisel yön hariç) rahat bir şekilde tamamlamaları da bunu destekler.
Türkiye Cumhuriyeti’ne gelindiğinde, bu yönlü siyasi sürgünlerin sayısında çok fazla artış olduğu gözlemlenir.
Özetle; 1962’de Yılmaz Güney; 1968’de Sürgündeki Kürt Parlamentosu’nun eski başkanlarından Yaşar Kaya, 1907’de Haşan Fevzi Bedirhan, 1905’te Ebüzziya Tevfik, 1926’da Kör Hüseyin Paşa’nın oğlu Haydar Süphandağ, 1957’de Ruhi Su, 1921’de Atatürk’ün silah arkadaşı Ali İhsan Sabis; 1920’de Hıfzi Veldet Velidedeoğlu; 1942’de Nazım Hikmet’in arkadaşı Vala Nureddin; 1951’de ise Kemal Sülker, Kerim Sadi, Fadıl Barkan, Sabahattin Barkan, A. Kadir Meriçboyu Türkiye Komünist Partisi davasından Konya merkez ve Konya’nın farklı ilçelerine sürüldüler.
Burada anlattığımız Yılmaz Güney’in Konya sürgün günleri, birkaç ayrıntıdan ziyade pek bilinmiyordu. Güney, Konya’ya sürüldüğünde daha otuzlu yaşlarda genç bir delikanlıdır. Adanalı Kabadayı İnce Cumali’nin arkadaşı Yılmaz’ın, Konya’daki arkadaşları da yine Kürt kabadayılardır. Burada ilginç nokta şudur ki, Güney, Konya’nın yerli (Aşiret) Kültleriyle diyaloğu pek fazla olmamıştır. Bunu da, Konya’nın aşiret Kürtlerinin şehir merkezinde pek bulunmamalarına bağlayabiliriz. Osmanlı’nın aksine Türkiye Cumhuriyeti, sürgün ettiği kişinin masraflarını karşılamadığından Güney de diğer Cumhuriyet sürgünleri gibi maddi sıkıntılar çekmiştir. Bu noktada onu besleyen ise yine Kürt kabadayılarıdır.
Güney’in hayatında derin izler ve etkiler bırakan Konya sürgünlüğü, ilginç anekdotlar ve anılarla doludur. İnanıyorum ki Yılmaz Güney’i kendine konu edinen yazar ve araştırmacılar, bu eserden sonra yazdıklarım tekrar gözden geçireceklerdir. Elinizdeki bu çalışma, Güney’in daha önce bilinmeyen Konya sürgünlüğü fotoğraflarıyla da desteklenmiştir. Ayrıca o günlerde Güney ile arkadaşlık yapmış Kürt kabadayılar ve yerli halkla yapmış olduğumuz röportajlar da eserin bel kemiğini oluşturmaktadır. Bu konuda Konyalı Kürt kabadayı Ejder Bildik, Kürt kabadayı Miço’nun oğlu İbrahim Saldı, İsa Saldı, öğrenci arkadaşım Yasin Hatipoğlu, Gülay Mermer, Zeki Oğuz ve Ahmet Uçar’a teşekkür ediyorum... Kürt Miço’yu ise rahmetle anıyorum. Bu çalışmanın tahlil ve takdir edilmesi dileğiyle...
Sedat ULUGANA
Ankara
04.02.2012
Sürgünden ÖnceDedi "yok", dedim Sinekli Park’ın gölgeli karanlığında "olmazlar", gölgelerin çengelli uçlarına asıldı, "olur" oldu. Soğuk soğuk eller uzandı karanlığa, "kaybettin" dediler, "bunu da kaybettin". Üçlü karanlık sekizleşti.
"Seni kaybetmek istemiyorum" dedim yavaşça. Küçük çıplak ayaklarını havuzun sularına bıraktı. Bilinçsiz çemberler türedi. Kınalı ellerini birbirine kavuşturdu, "öyleyse iki lira ver", dedi. Gözlerini yumdu. Kirpikleri göz boşluklarını gölgelendirdi, dudaklarını büzüştürdü... uzattı. Uzandım. Dokunmaya korktum sonra. Çekildim, "yok" dedim, "olmaz seni böyle düşünmek istemiyorum". Gözlerini açtı, "nasıl istersen, peki... Sana namuslu orospu pozları mı takınayım yani?" bir hoş oynattı kalçalarını. İçimde bir diklenme oldu. "Hani beni olduğum gibi seviyordun? Sana yine söylüyorum. Ben orospuyum." diklenmem yavaş yavaş eridi, "şu arabada gördüğün kızla oğlan var ya, iki lira verirsen sen de onlar gibi yaparsın." Utandım... Gerçekleri kabullenmiyorum. Beni iki liram için öptüğüne de inanamıyordum bir türlü. İnanasım gelmiyordu. Onun, annemden, ablamdan farkı yoktu. Annem de babamla kırıştırırken aynı şekilde küçülüyordu. Yüzleri bir başka değildi onlarınkinden.
.....
Sedat Ulugana
Cezalı Delikanlı
Yılmazgüney’in Konya Sürgünü
Do
Do Yayınları
Do Yayınları: 137
Araştırma-inceleme
Cezalı Delikanlı
Yılmazgüney’in Konya Sürgünü
Sedat Ulugana
Editör: Hüseyin Gündüz
Redaksiyon: Hüseyin Gündüz
Kapak: Do
Baskı: Eylül; 2012
Berdan Matbaacılık
Davutpaşa Cad. Güven San. Sit.
C Blok No: 215
Tel: (0212) 613 12 11
Topkapı / İstanbul
Do Yayınları
Şehit Muhtar Mah. Nane Sok. No: 5 / 5
Taksim / İstanbul
Mail: doyayinlari@hotmail.com
ISBN: 978-605-4427-37-6