Sonsuzluk ülkesi'nden masallar
Metin Çiyayi
Yurt Kitap-Yayın
Milattan önce 1000 yıllarında Mısır'dan Yunanistan'a kadar sınırlarını genişleten Sonsuzluk Ülkesi insanları, verimli toprakları, zengin yeraltı ve yerüstü madenleriyle, İpek Yolu'yla, sürekli dönemin feodal krallıkları tarafından işgal ve istila edildiler. Bu işgal, istila ve sömürgeleştirme yirminci yüzyılda da devam ediyordu. Bugün coğrafi olarak toprakları dön parçaya bölünmüş ve her parçasında ayrı ayrı mücadele yöntemleri uygulanarak kişilik ve yediden varolma savaşı veriyorlar...
Sonsuzluk Ülkesi'nin kuzey kanadında son günlerde neler oluyor bir göz atalım...
Masallar diyanndan yarattığımız böyle bir ülkeyi şu andaki toplumun önüne koyalım. Sus pus olmuş, çıkartılan her yasaya vezir misali başını eğerek kavuk sallayanlara isyanımızla, varsayımla yola çıkalım...
Sözünü ediğimiz o Sonsuzluk Ülkesi'nde korkunç bir savaş varmış. Ezenlerin ve ezilenlerin savaşıymış bu... Ve gazeteler manşetler atarmış: “Sonsuzluk Ülkesi insanlarından şu kadarı ölü, şu kadarı sağ yakalandı. Köylüler tutsak alındı, kadınlar çırılçıplak soyularak arenalara çıkarıldı...” Televizyon ...
Metin Çiyayi, 1965 yılında Urfa'nın Siverek ilçesinde doğdu, ilköğrenimini Viranşehir ilçesinde, ortaöğrenimini de sürgünler nedeniyle İzmir, Urfa, Suruç ve Viranşehir'de tamamlayabildi. PKK Viranşehir davası nedeniyle 5 yıl 4 ay hüküm giyen yazar, 26 Kasım 1980 tarihinde Viranşehir'de tutuklandı. 18 Mayıs 1983 tarihinde Diyarbakır Askeri Cezaevi'nden tahliye oldu.
Yazarın şimdiye kadar Verilmiş Sözümdür ve Ufukta Bir İnsan adlı kitapları ile çeşitli dergi ve gazetelerde makaleleri yayınlandı.
Halk Gerçeği, Yeni Halk Gerçeği ve Yeni Ülke gazetelerinde yayınlanmış olan Sonsuzluk Ülkesl'nden Masallar okuyucunun ilgisini çekmiş, yayın dünyasında olağan ve olağanüstü kararnameler ve tercihler nedeniyle yazılamamış, yazılmamış birçok olay ve gelişmeleri kendine özgü bir anlatımla dile getirmiştir.
Bu kitapta Masalcı Dede sizleri masallar diyarına davet ediyor. Masallar diyarında Sonsuzluk Ülkesi’nin insanlarını, Deniz Kızları'nı, savaşçıların Rom insanını ve mücadelesini bulacaksınız...
ÖNSÖZ
Masal bu ya...
Zor günlerdi. Hepimiz bunalmaya başlamıştık, önümüzde koskoca bir duvar vardı. Ve biz onu aşıp gazetecilik yapmalıydık. Sonra birgün Çiyayi bir öneri getirdi. Yapılan öneriyi pek parlak bulmamıştık. Ama uygulamaktan bir zarar görmeyeceğimizi düşünüp öneriyi kabul ettik.
Halk Gerçeği'nin aylar süren hazırlıklar sonrasında çıkışı tam ünlü 413 sayılı sansür ve sürgün kararnamesinin arifesine denk gelmişti. Kararnamenin yürürlüğe girmesiyle gazete daha önce sözleşme yaptığı Hürriyetin Ofset tesislerinde basılamadığı gibi ilke olarak anlaşma yapılmış olan pek çok matbaa da gazeteyi basmaktan vazgeçiyordu.
En sonunda bir matbaa bulundu Ama o matbaa da Kararname'ye uygun olduğuna inandığı bir gazeteyi basmayı kabul ediyordu. Bu noktada gazeteden vazgeçmek ya da tüm koşullara rağmen bir şeyler yapmaya çalışmak ikilemi ile karşı karşıya kalmıştık.
Biz, gerçekten zor olan İkincisini seçtik, özellikle yılların tecrübesini içeren sosyalist basının yayınlarına devam etmekle zorlandığı bir dönemde yayına başlamayı göze aldık.
Ancak gazetenin hazırlığından uzun bir süredir haberli olan okuyucularımızı ilk sayılarımızda büyük bir hayal kırıklığına uğratıyorduk. Aslına bakılırsa çıkardığımız sayıları kendimiz de beğenmiyorduk ama maraton koşusuna çıkan bir sporcunun ilk kilometrelerde taktik olarak geride kalmaktan duyduğu rahatlığını bile yaşayamaz hale gelmiştik. Çünkü okurlarımız bize bu zamanı tanımaya pek yanaşmıyordu. Mektuplar, telefonlar hep sitem doluydu.
İşte o günlerde Çiyayi, masal fikriyle geldi. Biraz da Çiyayi'nin ısrarlı eleştirilerinden kurtulmak amacıyla kerhen evet dedik: “Hadi yaz bakalım nasıl bir şey olacak?”
Çiyayi birden canlandı. İki gün uğraştı. Üç sayfa yazı ile geldi. Olaya yine de farla önem vermemiş olmalıyız ki zayıf kalmış bir sayfaya masalı sıkıştırıvermişiz. Sayfa da gençlik sayfası olduğundan yazıya üst başlık olarak “Gençliğe Masallar”ı uygun bulmuşuz.
Sonra daha ilk sayıda “masal’ın aldığı olumlu tepki üzerine gazetede kalıcı bir sayfa aradık. En uygunu İnsan Hakları sayfası olur diye düşündük.
Daha sonra ne mi oldu? “Masal” yerini sürekli genişletti-büyüttü. Ve Halk Gerçeği 1990 yılı Mayıs ayında tüm cezaevlerine sıçrayan açlık grevlerini yansıtmadaki başarısı yüzünden olsa gerek bazılarının gözüne battı. 5. sayısı İstanbul DGM Savcılığı'nca toplatılan Halk Gerçeği'nin toplatma ve sonunda kapatma süreci başlıyordu.
“Masallar"dan sonra gazeteye gelen okur mektuplarının önemli bir bölümü artık Masalcı Dede'ye yazılıyordu. Mektupların çoğu övgülerle doluydu. Ama masalların hem de çok yakın kişilerce eleştirildiği de oldu. Bir taraftan “masal” dostları çoğalırken diğer yandan “masallar” kimi "düşmanlar” da edindi, yapıcı eleştirilerden yararlandık. Bazı düşmanlıklar ise bize doğru yolda olduğumuzu gösterdi.
“Masallar”ın yaratıcısı kuşkusuz Çiyayi'dir. İşin ağır yanını hep o omuzladı. Ama yaratılan bu esere hiç kimsenin ummadığı kadar çok kişinin emeği geçmiştir. Kimi haber iletti, kimi olay ve isimleri “çevirdi”, kimisi Türkçe'sini, akıcılığını sağladı. Dizgisini yapanlar bile masallarda hak iddia edebilir. Çünkü Çiyayi'nin yazısını dizmek Mısırlıların çivi yazısını dizmekten daha zordur.
Ama bence “masallar”ın asıl sahibi Çiyayi değil! Elbette bu olguyu o, yoktan var etti. İşin başından sonuna kadar bazan hamallığını yaptı, bazan da organizatörlüğünü yürüttü. Ama yine de “masallar” ona ait değildir.
Peki “masallar”ın asıl sahibi, haber iletenler, Türkçe'sine ya da dizgisine katkula bulunanlar mıdır? Hayır onlar da “masallar”ın gerçek sahipleri değildirler.
“Masallar’ın gerçek sahibi Sonsuzluk Ülkesi'nin özgürlük savaşçılarıdır...
İşte bu kitap onların bu ‘olağanüstü’ mücadelesine ithaf edilmiştir...
Hüseyin Aykol
Masal bu ya
Milattan önce 1000 yıllarında Mısır'dan Yunanistan'a kadar sınırlarını genişleten Sonsuzluk Ülkesi insanları, verimli toprakları, zengin yeraltı ve yerüstü madenleriyle, İpek Yolu'yla, sürekli dönemin feodal krallıkları tarafından işgal ve istila edildiler. Bu işgal, istila ve sömürgeleştirme yirminci yüzyılda da devam ediyordu. Bugün coğrafi olarak toprakları dön parçaya bölünmüş ve her parçasında ayrı ayrı mücadele yöntemleri uygulanarak kişilik ve yediden varolma savaşı veriyorlar...
Sonsuzluk Ülkesi'nin kuzey kanadında son günlerde neler oluyor bir göz atalım...
Masallar diyanndan yarattığımız böyle bir ülkeyi şu andaki toplumun önüne koyalım. Sus pus olmuş, çıkartılan her yasaya vezir misali başını eğerek kavuk sallayanlara isyanımızla, varsayımla yola çıkalım...
Sözünü ediğimiz o Sonsuzluk Ülkesi'nde korkunç bir savaş varmış. Ezenlerin ve ezilenlerin savaşıymış bu... Ve gazeteler manşetler atarmış: “Sonsuzluk Ülkesi insanlarından şu kadarı ölü, şu kadarı sağ yakalandı. Köylüler tutsak alındı, kadınlar çırılçıplak soyularak arenalara çıkarıldı...” Televizyon bol nutuklu ve fonda savaş-araç gereçleri olduğu halde köylüleri gösterip savaşan insanların yakalandığını ve devlete karşı hiçbir gücün karşı duramayacağı imajını vermeye çalışırmış. Varsayalım ki, bunlar da Ferhangi Şeyler gibi olmasın... Gene gazete manşetleri gözlere sokulurmuş: “Yirmibir savaşçı öldürüldü, onikisi sağ yakalandı, birçok ölü ve yaralı kaçırıldı. Fevkalade Hal’in ikinci komutanı Yaman Ağa'mız devletin desteğinde savaşçılara karşı amansız bir mücadele veriyor.”
Yazılmayan tek şey varmış. O da, bu çatışmada 380 asker, özel ...
Metin Çiyayi
Sonsuzluk ülkesi'nden masallar
Yurt Kitap-Yayın
Yurt Kitap-Yayın
Yurt Kitap-Yayın: 30
Sonsuzluk ülkesi'nden masallar
Metin Çiyayi
Birinci Baskı: Ocak 1991
Kapak Fotoğraf: Mehmet özer
Baskı: Yön Matbaacılık Tesisleri-İstanbul
Yurt Kitap-Yayın
Necatibey Cad. 25/9
Sıhhiye Ankara
Tel; 231 40 35