İstanbul'dan Botan'a
Hasip Kaplan
Sel
"Avukat Bey, evimizi yaktılar, ekinlerimizi, otlarımızı, arı kovanlarımızı ateşe verdiler. Hayvanlarımızı kurşunladılar... Söndürmeye çalışırken bize de ateş açtılar. Zararımız büyüktür. Evsiz barksız kaldık. Çoluk çocuk perişanız, hakkımızı aramak istiyoruz.."
Dinledikçe bu korkunç manzara gözlerimin önüne geliyor.
Böylesine bir vahşeti kim yapabilir diye içimden geçiriyorum. Aklıma kimse gelmiyor. Bir an için acaba Saddam'ın askerleri sınırı geçip bizim köyleri de mi yakıyor. Halepçe'ye kimyasal atan zihniyetten her şey beklenir de. Merakla soruyorum, topluca gelen köylülere:
"Kim yaptı bu vahşeti?"
Aldığım cevapla yıldırım çarpmışa dönüyorum. Köylüler:
"Devlet yaptı. Jandarma komandoları yaptı, gözlerimizle gördük" diyorlar.
İçindekiler
Albayın Avukatı / 13
Duruşma Aleni Değil mi / 14
Tutukluluk Halime Hiç İtiraz Etmedim / 16
Uçurtma Uçurtmak Suretiyle Komünizm Propag. Yap. /17
Şirin Hoca / 18
Barış Derneğinde Savunma / 20
İki Sanık Bir Avukat / 22
Burada Kalsın / 24
Filistinli Gerillalar / 27
Amerika'dan Bingöl'e / 29
Hitler'in Gestapo Kampları / 30
İtirafname Değil İftiranamedir / 32
Sağdan Say / 34
Spor Salonunda Duruşma / 38
Polis Otosunu Kim Taradı / 41
Tomsonla Taramak / 44
Yargı Bağımsızlığı / 46
Cinsiyet Hanesi / 50
Bedar Köyü / 52
Zamlı Cezalar / 55
Tercüme Hatası / 57
Silopi’de Ne Oldu? / 59
Fak-Fuk-Fon / 63
Mağara Köyü / 65
Kuştan Ne Haber / 67
Gölet mi Karakol mu? / 68
Gece Ateşleri / 71
Dünya Kamuoyuna / 74
Tonton, Boncuk ve Kavaklı Mehmet / 76
Hipokrat Yeminine Uymanın Bedeli / 78
Görev Yapmak da Zor / 80
Naşı Izrar / 83
Sürgünde Liste Başı / 85
Silah Ruhsatı / 88
Basına Açıklama / 90
Yetkililerin Aymazlığı / 92
Başbakana Açık Mektup / 93
Strasbourg'a Giderken / 96
Alçak Sürünme Hareketi / 100
Yanlı Uygulama / 102
Minibüs Tarlada / 106
Ülkemizin Batısı / 108
Asmak Suretiyle İntihar / 111
Hasan'ın Ölümü / 113
Televizyon İtirafları / 114
Olağanüstü Hal'de Hukuk / 115
Sakıncalıdır / 119
Bayan Mitterand / 122
Bizim İnsanımızdır Lo / 124
Cizre İle Günter Wallraff / 125
Ben Birini Kabul Etmemişem / 126
Subay Olamaz / 127
Zoraki Korucular / 129
Fişimi Kaldır / 132
Köyü Terkedin / 134
Peçenek / 138
Nerelisin / 143
Raporlar / 144
Karbon Kağıtları / 149
Kasrı Kanço Nöbeti / 151
Bayrak Yırtmak / 153
Papaz İle İmam / 155
Şikayetimiz Yoktur / 157
Kürtler Kaç Gün Oruç Tutar / 159
Kasrik Boğazı / 161
Taziye / 164
İdil'de Nevroz Kutlamaları / 167
Işıkveren'de Mayın Sesleri / 172
Halilan Köyü / 180
Katırları da Vururlar / 182
Dövülen Parlamenterler / 185
Babaların Tepkileri / 190
Doksan bin Kadro / 194
Zincirli Hamile Öğretmen / 196
Kararname Engeli / 202
Pişmanlık Yasası / 210
Güneydoğunun Ölümsüz Korucuları / 213
Bölgesel Destekçilere Son Uyarı / 215
Kasaplar Deresi Gerçeği / 217
Sürgün / 220
Halo Geldi mi? / 223
Domates de Yedirirler / 225
Botan Turizm / 227
Spor Yapmak Yasak / 228
Aşağı Mahalle Muhtarlığı / 231
Soba Borusu mu Roketatar mı? / 233
Timurlenk Çeşmesi / 236
Kerşav'da Olay Var / 237
İki Eşeğin Hikayesi / 239
Bagajda Vukuat / 242
Eşekler Acıkınca / 245
PKK-Hizbullah Çatışması / 247
Kömür Ocağında Sığınak / 250
Bayan Hella / 252
Cizre / 255
Orman Suçu / 259
Fındık / 261
Yasakları Protesto / 263
Olağanüstü Halde Savcı da Dava Açar / 265
Koruculara Ambargo / 269
Kaymakamı da Döverler / 272
Damdaki Bayrak / 274
Otopsi İstiyorum / 275
Daha Çok Geliriz / 277
Botan'da Yaşamak / 279
Olağanüstü Hal Usulü Rapor ve Tutanak / 282
GİRİŞ
1983 yılına kadar İstanbul'da, bu tarihten sonra da Şırnak'ın İdil ilçesinde, avukat, politikacı ve İnsan Hakları Demeği üyesi olarak kendimi birçok olayın içinde buldum.
1S78 yılında ilan edilen sıkıyönetim 1987 yılında yerini Olağanüstü Hal uygulamasına bırakmıştı. On dört yıldır süren olağanüstü günler, sıkıyönetimin, Olağanüstü Hal yasalarının, kararnamelerinin uygulamasıyla geçti, hâlâ devam ediyor.
Yoğun gözaltılarda, soruşturmalarda, işkencelerde, 12 Eylül'ün baskıcı politikalarında. Sıkıyönetim Askeri Mahkemelerinin, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin birçok davasında avukattım, sanıktım, tanıktım. İnancı, bilinci, direnci, ihaneti, korkaklığı, dönekliği görüp, tanığı oldum.
Zaman ise acımasızca akıp, gidiyordu. En acımasız yanı da unutmaktı.
1984 yılına kadar derlediğim notlarımı, bir gözaltı esnasında kaptırmıştım. Bu süre içinde İstanbul'da avukattım. DİSK, Barış-Demeği, TÖB-DER ve daha birçok davada savunma avukatı olmuştum.
Kabakoz, Hasdal, Alemdağ, Kartal / Maltepe, Paşakapı, Selimiye, Sultanahmet, Davutpaşa, Sağmalcılar, Metris, Gölcük ve Mamak Askeri Cezaevlerine gitmiştim. Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cazevini ise unutmak asla mümkün değildi. 5 Nolu cezaevine gittiğimde duvarda asılı duran çerçeveli bir yazı ilgimi çekmişti. Duvarda:
"Ne, duyuyorsan, görüyorsan, yapıyorsan burada kalsın" yazılıydı.
1984 yılında İstanbul'dan ayrılarak ilçem olan Şırnak'ın İdil ilçesine yerleştiğimde kendimi Sıkıyönetim ve Olağanüstü Hal uygulamalarının içinde bulmuştum. Diyarbakır Cezaevinde halen asılı olan yazıyı gördükçe, yazmamın bir sorumluluk olduğunu düşündüm. Duyulanlar, görülenler, yapılanlar bir yerde kalmamalı, unutulmamalıydı.
1984 yılında İdil ilçesinde SODEP kurucu başkanlığını yaptıktan sonra 1990 kurultayında SHP MDK üyeliğine seçilmiştim.
Yaşadığımız bölge Botan'da, hızla gelişen olaylar oluyordu.
Eruh-Şemdinli baskını sonrası hızla gelişen ve büyüyen PKK eylemleri vardı. Kepenkler kapanırken onbinlerce insanın yürüyüşleri, direnimler gözaltılar, öldürmeler. Kuzey Irak'lı Kürtlerin sığınma olayları vardı.
İnsan hakları ihlalleri doruk noktasına ulaşıyordu. Bir yandan dışkı yedirilen Yeşilyurt köylülerinin avukatlığını yaparken, diğer yandan Silopi olayları patlak veriyordu. Parlamenter heyetlerinin, insan hakları heyetlerinin incelemelerinde hazır bulunuyordum. Hakları ihlal edilenler de avukat olarak bize başvuruyordu.
Ben de yaşadığım ve yakın tanığı olduğum olayları acemice de olsa, yazmanın bir sorumluluk olduğunu düşünerek bu kitabı kaleme aldım. İstanbul’dan Botan’a kadar yüzü aşkın küçük öykünün yeraldığı bu kitabın ismi de kendiliğinden ortaya çıkmıştı. Öykülerin tümü gerçektir, yaşadıklarımızda.
Geçmişi unutmamak, geleceğimizi daha iyi oluşturabilmek için, yaşadığımız olağanüstü günlerin bilinmesini istedim.
Zincirli hamile öğretmen doğumuna üç gün kala Diyarbakır’da duruşmada:
"Ben bu uygulamaları haketmedim" demişti. Bu uygulamalara dayanamayan kalbi iki ay sonra bir daha çarpmamasına duruyordu. Onun şahsında şunu demek istedim;
Bizler bu uygulamaları haketmedik..
Saygılarımla.
ALBAYIN AVUKATI
Nurettin Yılmaz Barış Demeği yöneticisi olarak tutuklanıp Kartal / Maltepe Askeri Cezaevi'ne konulmuştu. Daha önce Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi'nde tutukluydu. İlk görüşüne gittiğimde gördüğü işkencelerin tüm izlerini üzerinde taşıyordu.
Barış Derneği davasında, Nurettin Yılmaz aleyhinde İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün düzenlemiş olduğu bir rapor vardı. Bu raporda:
"Nurettin Yılmaz’ın Barzani ordusunda albay rütbesinde" olduğu suçlaması da yer alıyordu.
Ceza hukuku usul hükümlerine göre, davada aleyhte delil olarak okunan belgelere karşı, savunma olarak düşüncelerimizi bildirmek durumundaydık. Verdiğim yanıtta:
İçişleri Bakanlığı gibi ciddi bir makamın, böylesi gayrı ciddi bir raporu nasıl yazdığını anlamakta güçlük çektiğimizi belirterek soruyorduk:
"Müvekkilim, ömründe bir kez ayak basmadığı Irak topraklarında nasıl albay oldu?"
Barzani ordusunda albay olmak için, en azından çalışmış olmak, bazı yararlılıklar göstermiş olmak, terfi etmek gerekmiyor muydu? 1973 yılında CHP milletvekili, 1977 yılında bağımsız milletvekili olan ve o tarihlerde Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanlığına aday olan müvekkilimin, aynı zamanda Barzani ordusunda albay rütbesinde görev yapması mümkün mü? Yarın benimde albayın avukatı olarak suçlanmayacağıma nasıl garanti verebilirsiniz?"
Biz, savunma yaptıkça duruşmadakiler gülüyor. Ara verip sigara içmek için koridora geçiyoruz. Aynı dosya sanığı Dr. Erdal Atabek her zamanki esprilerinden birini yapıyordu:
"Dikkat! Albayın avukatı geçiyor."
.....
Hasip Kaplan
İstanbul'dan Botan'a
Sel
Sel Yayıncılık
İstanbul'dan Botan'a
"Olağanüstü" Bölge Notları
Av. Hasip Kaplan
© Yayın hakkı (Copyright): Hasip Kaplan
-Sel Yayıncılık
Kapak tasarım: GİO-Tekin Ataman
Birinci baskı: Mart 1992
Dizgi: Sel Dizgi ve Yayıncılık / 511 10 05
Baskı: Aydınlar Matbaası
Montaj: Mehmet Aydın
Sel Yayıncılık
Narlıbahçe Sk. No: 8, Kat 4-46
Cağaloğlu - İstanbul
Tel.: 511 10 05
Téléchargement de document non-autorisé.