"Yeni kuşaklar kitabımızın adından birşey anlamıyorlarsa, haklılar. Nereden bilecekler ki Vaka'nın olay, Name'nin de mektup veya yazı olduğunu? Hele, yi'nin ikisini birleştirerek 'olayın yazılışı' olacağını nereden bilsinler?..
"Kitabımızda o gün, o hafta veya ay içinde olan olayları, olabildiği kadarıyla aynen yazdık... Eh, herhalde Musa Anter'in 1987-1992 Vakayinamesi ile atamız Maryaşua'nın 487-497 Vakayinamesi arasında biraz fark olacak ama bu fark çok değil. Çünkü, bakıyorum 1500 sene içinde insanlık çok az ileri gitmiştir."
İçindekiler
Önsöz / 9 1987 olayları yazıları / 15 Devlet Bakanı Mehmet Yazar / 17 Güneydoğu halkı ve devlet / 19 Allah zalim değilmiş! / 22 Kürtler Türktür! / 24 Kürt batı Anadolu'suz yapamaz / 26 Palavra / 33 'Yakala ve öldür!' / 34 Tarih tekerrür ediyor / 36 Sorgum/ 38 Nusaybin'de Eşek Partisi kuruldu /39 Değişmez ehl-i vukuf (bilirkişi) Ord. Prof. Sulhi Dönmezer / 40
1988 olayları yazıları /43 TC hükümetlerinin zaferleri / 45 Daha etkin tedbir /46 Yargıç Ferhat Oktay: 'İnsan çocuğuna istediği adı koyabilir' / 49 Coşkun Kırca: Koca Türk / 52 Hüsnü Mübarek Ankara'da / 53 'Tunceli'de beş terörist ölü ele geçirildi' / 55 Türkler demokrat olamazlar / 57 Kürtlerin varlığını kabul etmekten başka çare yok / 59 Istanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne / 65 Halepçe / 68 Ad değiştirmekle hakaret / 71 Diyarbakır hapishanesi / 73 Esaret ve asimilasyon / 76 Anadil: Kürtçe / 78
1989 olayları yazıları /81 Memuriyette kızlık muayenesi / 83 TC'nin kuruluşunda yanlış var /85 Afiyetle bok yedirdiler / 94 23 Nisan / 96 Genç olsaydım dağa çıkardım / 98 Kürtle Türkü kaynaştıracak bir formül gerek / 103 Kürdün yazgısı / 110 Kürt kültürü yok edilemez / 112 Kürt ve Türk gençliği beraber / 117
1990 olayları yazıları / 121 Zabit Katibi Hıfzı Veldet Velidedeoğlu / 123 Bir dönemin geçişi / 125 Reis-i Cumhur Turgut Özal Hazretleri'nden bir vecize / 128 "Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz" / 129 Türk kültürü / 131 Irak diktatör başkanı Nuri Said Paşa, Semra Nine, Kenan Evren ve Kürt ninesi Gulê / 134 Pepûk kuşları / 136 Savaşa hayır! / 137 Özal'ın Amerika gezisi / 139 Siirt milletvekili Zeki Çeliker / 141 Türkiye Vakıflar Genel Müdürlüğü / 144 Birlik ve beraberlik / 146 Kadere bak / 151 Türkiye'de Aile Sağlığı ve Planlaması / 153 Çağdaş hukuk devleti / 155 Milletvekili olabilmek / 157 Ermeni soykırımı ve Kürtler / 159 Kenan Evren / 162
1991 olayları yazıları / 165 Diyarbakır hapishanesi veya Kürdistan'ın milli abidesi / 167 İyi ki bizi tanımıyorlar / 169 Yazılarını / 170 Tehlike / 172 Atatürk ve Özal / 174 'Nakli küfür küfür değildir' / 176 Keşmekeş veya kargaşa / 177 Mercimek madalyası / 180 Saadetim / 182 Eyvah Kürde yine birşey yok / 184 Olmuyor sayın Kozakçıoğlu / 185 Papaz ve hoca / 186 Diyo öldü / 187 Diyalektik ve zıddiyet / 188 Düzeltme / 190 Akvami vahşiye zammı / 192 Sadaka / 196 Atatürkçülük / 198 Biz ve Atatürk / 200 Kürtler devlet kuracaklarmış / 202 Şimdi de Kürtler hisse senedi oldular / 204 Şu Yunan vahşetine bir bakın! / 205 Saddam, Avrupa ve Amerika / 206 Kenan Evren-Saddam Hüseyin / 208 Ateşkes ve Kürtler / 209 Kozakçıoğlu'nun zevkleri / 211 Abdulkadir Aksu / 212 Yarasalar! 213 Şırnak / 214 Kürtler artık şarkı söyleyebilecekler / 217 Artık Kürtler konuşabilecek / 218 Inönü ve Kürtler! 219 Urfa'da 'Halay' / 220 Her diktatörlüğe karşıyız / 222 Kürt sorunu çözülmeden demokrasi olmaz / 223 Bizde devlet anlayışı / 224 Şapkacı Sülo / 226 Doğu'da ilk fabrika / 227 Asimilasyon politikası ve ahlak / 229 Soydaşlık ve Turgut Özal / 231 Şaşkın ördek kıçtan suya dalarmış / 233 Bilgiç paşa: Kenan Evren / 235 Benim hükümet brifingim / 237 Kürtler ve askerlik / 239 Siyonizm ve Arap Baas Partisi / 241 Kısır Türkiye! 243 'Güneydoğu'da sorun PKK' / 245
ÖNSÖZ
Yeni kuşaklar kitabımızın adından birşey anlamıyorlarsa, haklılar. Nereden bilecekler ki Valka'nın olay Name'nin de mektup veya yazı olduğunu? Hele yi'nin ikisini birleştirerek "olayın yazılışı" olacağını nereden bilsinler?
Kitabımıza bu adı takmamızın bizce bazı zorunlu anlamları vardır. Mesela eski Vakayi Nüvisler bugünkü mana ve metotla tarih kitaplarını yazamazlardı. Onun için; aşağı yukarı bir takvim yaprağı gibi; her gün, o ay veya yıllarda, kendilerince önemli ve kendilerine zarar gelmeyecek olayları yazarlardı.
Genellikle bu olaylar bir nevi harb tarihi, saray olayları, bazan da veba, kıtlık, çekirge... buna benzer şeyleri yazarlardı. Yoksa sosyal, demokratik inan hak ve hukuku gibi temalara temas edip irdelemesini yapamazlardı.
Mesela; falan kral, imparator, şah veya padişah şu kadar askerle, diğer bir kuvvete hücum etti, yendi veya yenildi, şu kadar esir alındı, şu kadar mal, para, kıymetli eşya ve arazi elde edildi veya elden çıktı...
Süryani Maryaşua Vakayinamesi bu özellikle güzel bir örnektir. Maryaşua Diyarbakır'ın bugün Sımaqi adıyla anılan köyündendir ve aynı köyün papazı Kürt bir Hıristiyandır. Urfa Patriği'nin isteği üzerine MS 485'ten 497 yılına kadar Mezopotamya'da İranlılarla Bizanslılar arasındaki canavarlığm 12 senesini günü gününe yazdığı gibi bu arada bazı doğal afetlere de değinmiştir.
Mesela atamız bilgin Maryaşua der ki; "Romalılar Diyarbakır'ı kuşattılar. Kuşatma 3 sene sürdü. Halk o kadar perişan ve aç kaldı ki birbirlerini yemeğe başladılar. Surun içindeki İranlı kumandan bunu duyunca, bir kadını pişirip yiyenleri idam etti. Fakat sonradan halkın haklılığını anlayınca sağların değil de ölenlerin yenmesini serbest bıraktı."
Zaman geçti, Müslüman Araplar Mezopotamya'yı istilaya başladılar. Hicri 26 senesinde Diyarbakır ve Silvan'ı kuşatan Halid bin Velid, kuşatma sırasında vurulan oğlu Süleyman'ın fidyesi olarak 60 bin Diyarbakırlının kafasını vurdu. Bugün hâlâ o yere kellehane diyorlar...
* * *
İşte bu kitabımızın metodunda tarih içindeki Vakayinameleri gözönüne aldık. Yani o gün, hafta veya ay içinde olan frapa olayları olabildiği kadarıyla aynen yazdık. Bu yazıların bir kısmı çeşitli yayın organlarında ve Yeni Ülke'deki köşemde yayınlanmış yazılardır, bir kısmı ise hiç yayınlanmamış yazılardır. Eh, herhalde Musa Anter'in 1987 Vakayinamesi ile, atamız Maryaşua'nın 497 Vakayinaıesi arasında biraz fark olacak ama, bu fark çok değil. Çünkü bakıyorum 1500 sene içinde insanlık çok az ileri gitmiştir.
Medeni alemi, yani uygar Avrupa ve Amerika'yı İkinci Dünya Savaşında gördüm. Aşağı yukarı aynı canavarlık sürüyordu. Şimdi de yeni canavarlıklara hazırlanıyorlar.
Sözümona uygar alemin yeni canavarlığı kuşatma ile, kılıçla, kelle vurmakla değil, haşere ilacı Şeltox gibi zehirler veya nükleer ve kimyasal silahlarla toptancı bir şekilde oluyor. Kim bilir; belki bu silahlarla ve Hitler'in gaz odaları ile insanlara çok acı çektirmedikleri için bunlara uygar sıfatı uygun görülmüştür.
Hele Maryaşua'nın Mezopotanıya'sı aşağı yukarı hiç değişmemiştir. Buna Orta Doğu'yu da katabiliriz. İşte İran, Irak, İsrail ve Türkiye.
Bunlarda da merhamet, şefkat ve insan saygısı yoktur. 8 senedir İran ve Irak'ta bir milyonu aşkın asker çağında (hatta 20 yaşına bile varmayan) genç öldürüldü, esir oldu ve yaralanarak sakat kaldı. Doğal olarak bir kaç milyon çocuk, ihtiyar, kadın, ana ve babalar, dul ve yetimler geride bağrı yanık, Orta Çağ insanı gibi kaldı. Neden?
Sayın Saddam Hüseyin (bir orta okul öğretmenidir) mareşalinin kaprisi için... Sözümona, Ahvaz ve Şattülarab'ı alıp milli kahraman olsun diye, bu kadar insanın ölmesine, ıstırabina sebep oldu.
Peki Saddam'ın bu kaprisinin bundan 1500 yıl evvelki İran hükümdarı Kavat'ın, Nusaybin, Urfa, Harran ve Diyarbakır'ı almak için kapıldığı kapris ve manyaklıktan ne farkı vardır?
Hele İsrail'in Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran'ı tapu senedi gibi yorumlayarak "İlahi hükme dayanarak Filistin Ben-i İsrail'indir" mitolojik lafına uyarak bugün Filistinli Arapların başına getirdiği felaketin Kavat ve Bizanslıların bölge halkına yaptığı zulüm ve insanlık dışı işkencelerden ne farkı vardır sanki ?
Hele iki gözüm, bugünkü Türkiye idarecilerine bakalım...
Kaç bin senelerden beri, keklik gibi, geyik gibi, tavşan ve diğer yabani yaratıklar gibi dağlara sığınan Kürtlerin durumuna bakalım...
Kavat, Mezopotamya halkının din değiştirmelerini zorluyordu. 1500 sene sonra da sayın Özal ve sayın Kozakçıoğlu da aynı bölge halkının milliyetlerini zorluyorlardı. Peki ne fark var (İran hükümdarları Kavat kendi kız kardeşi ile evlendiği için halk arasında bu gibi hareket edenlere kavat denir.)
Yukarıda dedik ya; 1500 sene içinde insanlık pek değişmemiştir, Orta Doğu'nun bu kadar peygamberlerine, filozof ve bilim adamlarına rağmen...
Son ve en üstün peygamber olan Hazreti Muhammed orda .doğuyor ama Mezopotamya'ya hiçbir şey getirmemiştir. Tam tersine bugün onun ümmeti, yani Hz. Muhammed'i takip edenler adeta insanlığın yüzkarası durumuna düşmüşlerdir.
Misal mi istersiniz; işte Endonezya, Bangladeş, Pakistan, İran, Irak, Suriye, tüm Arap Şeyhlikleri, Suudi Arabistan, Yemen ve Malezya, Sudan, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Fas ve meşhur Türkiye... Aşağı yukan bütün bu İslam devletleri, yani tüm ümmet-i Muhammed birbirine benzerler.
Bakıldığında devlet başkanları ya zorbalıkla başa geçmiş askerdir veya fanatik ruhani bir reis ve emirdir. Bazen de bu etkenler altında, güdümlü bir sözümona demokratik seçimle seçilmiş kimselerdir. Bangladeş, Pakistan, Türkiye, Libya, Irak, Arabistan, Yukarı Yemen Fas'taki hakimiyetleri, sözümona atalarının yüzüsuyu hürmetinedir. Geri kalan İslam alemi uluslarının idare tarzları da bugün için yüz kızartıcıdır.
Sanat, kültür ve 20. yüzyılın üstün ilerlemesinden yoksundurlar. Bu ümmet-i Muhammed'in bazı ülkeleri, tesadüfen altlarında çıkan petrolden geçiniyorlar (o da bazı sınıf ve ailelerin çıkarına). Geri kalanlar, ister petrol bölgesinden olsun, ister bizim gibi toprağa bağlı olsun, perişan cahil ve gerek kişisel ve gerekse devlet olarak, soy-sopça borçlanırlar.
İşte ben de bu bölgede yaşıyorum ve bölgenin bu atmosferini yazılarımda simgeliyorum. Gayet doğaldır ki iç açıcı bir şeye rastlayamayacaksınız.
Tüm yazılar Fuzuli'nin "şikayetnamesi" gibi üzüntülü birer arzuhal niteliğindedir.
İslam alemini bıraktım. Çünkü bugünkü koşullarla ve eski tabirle gayri kabili ıslahtır. Yani düzeltilemez. Ama hiç olmazsa yazılarımın birer arzuhal, yani dilekçe durumunda olanları eğer Türkiye'de kendi çapında etkin olursa, işte o zaman mesut ve bahtiyar olurum.
Musta Anter İstanbul 28.2.1991
Musa Anter
Vakayiname
Avesta
avesta yayınları: 97 Musa Anter Bütün Eserleri: 6 Vakayiname
Editör: Abdullah Keskin Kapak: Ahmet Naci Fırat Tashih ve mizanpaj: Avesta Birinci baskı: 1992, (Pelê Sor Y.) İkinci baskı: 2002, İstanbul Baskı: Berdan matbaacılık
Avesta basın yayın reklam tanıtım müzik dağıtım ltd. şti.
Meşrutiyet caddesi Özbek işhanı 136 / 4 Beyoğlu / İstanbul Tel: (0212) 251 44 80 / 251 71 39
Ekinciler caddesi Nurlan apt. giriş katı no: 2 Ofis / Diyarbakır Tel-fax: (0412) 222 64 91
ISBN: 975-7112-74-7
Musa Anter : "Türkiye'nin 55 yıllık girdisinin, çıktısının, yeminli, canlı bir şahidiyim. 'Hem yalnız şahidi mi?" Değil!.. Sanığıyım, mahkumuyum ve davacısıyım" diyen Musa Anter, 1918 yılında Mardin'in Nusaybin ilçesine bağlı Zivingê köyünde doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitiren Anter, 1959'da 49'lar ve Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) davalarında yargılandı. Anter 27 Mayıs darbesi yapıldığı sırada gözaltındaydı. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinden sonra da gözaltına alındı. Musa Anter, 20 Eylül .1992 günü Diyarbakır'da katledildi. Dicle Kaynağı, Şark Postası, İleri Yurt, Barış Dünyası, Deng, Yeni Ülke, Welat, Rewşen ve Tewlo isimli gazete ve dergilerde yazılan yayımlanan Anter, Özgür Gündem gazetesinin köşe yazarıydı. "Hatıralarım" ve "Vakayiname" adlı Türkçe eserlerinin yanında "Birîna reş" ve "Kımıl" adlı edebi kitapları da bulunan Musa Anter, cezaevindeyken Kürtçe sözlük hazırlamıştı. Halkın Emek Partisi'nin (HEP) kurucu üyesi olan Anter, merkezi İstanbul'da bulunan Kürt Enstitüsü'nün başkanlığını da yürütüyordu.
Avesta, Musa Anter'in bütün çalışmalarını kitaplaştırıyor. Kitapların basımı bittikten sonra Anter'in yazdıklarından örneklerin, biyografisinin, onunla ilgili yazıların ve fotoğrafların yer aldığı bir "armağan kitap" yayımlanacaktır. Arşivlerinde Musa Anter'e ilişkin yazı, belge ve fotoğraf bulunanların, bu dökümanların birer kopyasını, fotografsa iade edilmek üzere orijinalini İstanbul ya da Diyarbakır adresimize göndermelerini rica ediyoruz. Katkılarınız için şimdiden teşekkürler...