Dicle ve Fırat'ın destanı
I. Dicle ve Fırat'a Doğru
Başlangıçta iki nehir vardı, Dicle ve Fırat. Nemli nefesleri, güçlü sırtları ve zamanın renklerinden elbiseleri olan. Toros dağlarından ve Ermenistan'ın yüksek yaylalarından coşkuyla inerler, geniş alanlardan geçerlerdi. Körfez'e dökülmeden önce Aşağı Mezopotamya'da buluşurlardı.
O andaki keyiflerine göre dudaklarında bir gülüş ya da bolca köpük olur, geçtikleri yerlerdeki otları, ağaçları, tuğlaları, taşları canlandırırlar, insanları kendilerine çeker ve hayran bırakırlardı. Güneşler ve gölgelerle süslenmiş, bereket, yağmurlar ve taşkınlarla kabarmış, tatlı ve baş döndürücü suları olan bu iki nehir, birer hayat kaynağı, birer atardamar, birer yol, birer hak koruyucu ve birer deltaydı.
I980 yılında, iki nehir arasında sıkışıp kalmış, balçık ve kilden ülkeme, Irak'a döndüm. Felsefe ve toplum uygarlıkları eğitimi aldığım Fransa'dan geliyordum... |