Yazgıların tableti
"Babilonya'da Tanrı'nın sayılan niteliklerinden biri, Yazgıların Tableti'ne sahip olmaktı ve bunun çeşitli nedenlerle çalındığını ya da zorla ele geçirildiğini okuruz. Bunlara sahip olan Tanrı, evrenin düzenini denetleme gücüne de sahip oluyordu."
Bu hikayeler, bir'ilerinin, Yusuf'un kuyusu kadar derin iç dünyalarına nüfuz etme çabasından ibarettir, bunun için yazılmıştır. Kötü bir insan olmayabileceğimi anlatmanın bir yolu olarak seçildi bu yazı mecrası. Kendim neredeyim? Murat Davman mı benim, yoksa adı söylenmiş ya da söylenmemiş Yusuf'lardan biri mi? Beni tanırlar...
Hem sanat, arınma olduğu kadar kandırma çabası değil mi?
İçindekiler
Sunu / 7
Gönül şakası - Akif Kurtuluş / 9
Yazgıların tableti / 13
Cinayet süsü / 25
Akvaryum / 33
Cemile / 43
Hepsi bu! / 51
Senin ondört yaşın / 61
Kan / 69
İşkence süsü / 81
Açmakta olan gül, istedi / 105
SUNU
Bu hikayeler toplamını size sunarken, öncelikle Murat Davman adının sahibi; polisiye yazarı Ümit Deniz'i anmalıyım. Onun Murat Davman hikayelerini hiç okumadığımı itiraf etmekten utanç duyuyorum. Murat Davman adını epeyce küçük bir çocukken, yaşımı hatırlamıyorum, Ordu da Millet Sineması'nda öğrendim: Aklımda kalan, Orhan Günşiray'ın bir sahilde cinayeti çözdüğü final sahnesi... O da hayal meyal; Orhan Günşiray'ın yüzündeki muzip bıçkın ifadeyi hatırlıyorum. Demek ki, bir gün polisiye biçimini kullanarak derdimi anlatmak istediğimde ve aklıma bir dedektif ismi getirmeye çalıştığımda, anılarımdan çıkıp bana, ben olayım diyen Murat Davman halindeki Orhan Günşiray'ı da anacağım.
Sonra 1984 (Orwell) yılında, Selimiye'de askerliğimi yaparken, bana emirle Kürtçe cinayet ağıtlarını yanık sesiyle söyleyen Siirtli Bayram onbaşıyı hatırlamalıyım. Bu kitaptaki iki öykü o ağıtların başka türlü yazımından ibarettir. Görev gereği deyip kendimi kandırarak ve büyük hayallere dalarak okuduğum er mektuplarından hangisinin sahibi Akvaryum'u yazdırdı bana, onu unuttum.
Bu hikayelerden Güldal'a adanmış olanlar ki son üçüdür, bir çaresizlik ifadesiyle, diğer bazıları bir amaç arayışını ve bazıları da başka tür kader dolanımlarını ifade etme kaygımdan yazıldı. Hepsinin ortak yanı, Yusuf'un kuyusu kadar derin iç dünyalarına nüfuz etme çabasından ibarettir, bunun için yazılmıştır. Kötü bir insan olmayabileceğimi anlatmanın bir yolu olarak seçildi bu yazı mecrası.
Kendim neredeyim? Murat Davman mı benim, yoksa adı söylenmiş ya da söylenmemiş Yusuf'lardan biri mi? Beni tanırlar...
Hem sanat, arınma olduğu kadar kandırma çabası değil mi?
Reha Ma ğden
Mayıs 1999
Gönül şakası
dokunaklı bir sezondu, av mevsiminde av, avcıydım av yasağında
huylandın karmaştım filan ama, bu koruda gece gönüllü silahlanır
sokaklar kapandır, odalar pusu, ruhunu burkar aldanış
neden herkes gönlünü değil de, tuzağını korur
unutma ki yarasalar da bilir körebe oynamasını
gönlünü bulamaz da, çarpar kanatlarını duvara, kendi kanını sorar
planlar hazır, kaçış yolu tamam, ustalaştın bu soygunda
yine de çırak çıkar birinin gönlü, her şakada vurulur
muhbir kim, ilk kurşun neremi çeldi, kimse susmasın
bir tek gönül bu görüşmeye gizlilik kaydı koyar
değil mi ki en çok bana yakıştı vahşet, kazandım acı çektim
söz kandırmasın seni, dil nutkumu tutar da, asıl gönül konuşur
kırılacağın şeyleri sorma hayata, yanıtı yok aldatmanın
çünkü her şakada oyunbozandır gönül
ve herkesin aslında kendi gönlüne bir borcu kalır
Akif Kurtuluş
Temmuz 1997
Hikayeler
Yazgıların tableti
"Babilonya'da Tanrı'nın sayılan niteliklerinden biri, Yazgıların tableti'ne sahip olmaktı ve bunun çeşitli nedenlerle çalındığını ya da zorla ele geçirildiğini okuruz. Bunlara sahip olan Tanrı, evrenin düzenini denetleme gücüne de sahip oluyordu."*
Katil üçüncü cinayetten sonra ipucu bırakmaya başladı ve Murat Davman'a göre bunu bilerek yapıyordu. Üçüncü cesedin yanına bırakılan, başlığında büyük haflerle "Meslekler" yazılı liste, dosyalarına aşina olduğu ilk iki cinayetle öncekileri birleştiriyordu. İlk iki cinayet tümüyle kusursuz -ve nedensiz- görünmüştü ve Murat Davman, "Neden," diye soruyordu yardımcısına, "neden kendini ele vermeye karar verdi?"
Çevreleri ve geçmişleriyle sıkıntısı bulunamayan üç erkek öldürülmüştü. Listede ise altı "meslek" sıralıydı. Şefi Murat Davman'ın elindeki listeyi alıp, "Buna neden liste diyorsun ve eğer bu bir listeyse neden başlığında Meslekler, yazıyor," diye sordu ve zekasını yorma zahmetine katlanmayacağını hissettirerek ekledi: "Her neyse, eğer haklıysan geriye kalan üçünü engellemelisin; ilk üçü onbeş güne sığdığına göre, çok az vaktin var." Sözünü bitirip gözde dedektifine kapıyı gösterdiğinde asayiş telsizinden dördüncü cinayetin anonsu yapılıyordu!
.....
* Bu hikayenin başlığı altındaki alıntı, Samuel Henry Hook'un, "Ortadoğu mitolojisi" adlı kitabındandır. İmge yayınları'ndan çıktı.
Reha Mağden
Yazgıların Tableti
Avesta
avesta | Edebiyat: 53 | 10
Yazgıların tableti
Reha Mağden
Editör: Abdullah Keskin
Kapak: Ahmet Naci Fırat
Tashih ve mizanpaj: Avesta
Birinci baskı: 1999, İstanbul
Baskı: Gülen ofset
© Reha Mağden
© Avesta yayınları, 1999
Avesta basın yayın reklam tanıtım müzik dağıtım ltd. şti.
Asmalı mescit sokak
Şahin han 35 / 403
Beyoğlu / İstanbul
Tel - fax: (0212) 251 71 39
Avesta yayınları @hotmail.com
ISBN: 975-7112-62-3
Reha Mağden : Ayşe'yle Hamdi'nin oğlu; Çağlayan'ın küçüğü. Değerlerini çok geç bildi; Ayşe ölmüştü.
Ekim ve Arçil'in babası. İlki yirmi, öteki beş yaşında. İkisi de yanında değil. Teyzesiyle oturuyor. Bazan bir'ileri geliyor. Yetmiyor.
Taylan'ın yeğeni. Juliette Binoche'ye benzeyen Neriman'ın küçüğü Taylan'ın. Beş yaşındayken, (Taylan onbeşinde) avlusunda kendiliğinden otlar biten metruk evin yıkılmış kapısının eşiğinde otururlarken onun parmağını ısırdı.
Tarih sırasıyla Yaşar, Ali Ünsal, Mazhar, Ahmet Haluk'un arkadaşı. Onları görmüyor.
Akif'i, Adnan'ı, İlhami'yi seviyor; her birinin birer parçasından alsa, sanki tamamlanacak.
45 yaşında. Sait Faik abisi. Hepsi bu!