SONUÇ
Bugün dünyada temel sorun, farklılıklardan müteşekkil bir toplumun bir arada ve barış içerisinde yaşamasını sağlamaktır. Dünyanın her bölgesinde kendisini sistemden dışlanmış hisseden grupların talepleri politik ve hukukî gündemde ilk sırada yer almaktadır. Türkiye’de de, uzun süreden beri, farklı toplumsal kesimler ve bilhassa Kürtler, sistemin baskıcı ve tektipleştirici karakterinin özgürlükçü ve çoğulcu yönde evrilmesi için taleplerini kamusal alanda dile getirmektedirler. Türkiye’deki toplumsal barışın inşası, bu taleplere karşı alınacak tavırla yakından ilgilidir. Eğer siyasal sistem, bu talepleri talep sahipleri ile karşılıklı bir ilişki içerisine girerek karşılama yönünde bir tercihte bulunursa, toplumsal uzlaşma ve barışın sağlanması ihtimali artacaktır. Ama bu talepler, bugüne kadar olduğu gibi, bastırılmaya ve görmezden gelinmeye devam edilirse, toplumsal fay hatlarındaki kırıklar derinleşecek ve çatışmalara son vermek imkân dâhilinden çıkacaktır.
Türkiye’deki toplumsal uzlaşmazlıkların nedenlerinden biri, anadilinin ve bu çalışmada incelendiği gibi Kürtçenin eğitimde kullanılmasına dönük taleplerin karşılanmamasıdır. Eğitimde anadilinin kullanılmaması, anadili Türkçe olmayan Kürt öğrencilerin eğitimden eşit bir şekilde faydalanamamasına ve bu eşitsizliğin toplumsal bir çatışma yaratmasına yol açmaktadır. Bu çatışma ortamını besleyen bir başka faktör de, öğretmenler ve öğrenciler arasında, öğretmenler ve veliler arasında, anadili birbirinden farklı olan öğrenciler ve dolayısıyla toplumdaki farklı kültürler arasında dilden kaynaklı iletişimsizlik olarak görülebilir. Bu eşitsizliğin ve iletişimsizliğin tahrip ettiği topumsal barış bir yana, eğitimde anadilinin kullanılmaması, anadili Kürtçe olan öğrenciler açısından çok yönlü olumsuz sonuçlar ihtiva etmektedir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında, anadilinde eğitim talebinin karşılanması noktasında gündeme gelebilecek tedbirler, eğitsel, yasal, idarî ve kültürel olarak sıralanabilir.
Mevcut eğitim politikaları ve pratikleri siyasî, dilsel, eğitsel ve kültürel açılardan zayıflatıcı ve dışlayıcıdır. Daha önce de değinildiği gibi, bu politikalar ve pratikler, özellikle Kürt öğrenciler açısından ciddi dilsel, eğitsel, psikolojik, bilişsel, toplumsal tahribatlara yol açmıştır. Diğer bir deyişle, öğretmenler ve öğrenciler arasında baskıcı ilişkilerin gelişmesine, öğrencilerin eğitime geriden başlamalarına ve dolayısıyla sınıfta kalmalarına, okulu terk etmelerine ve nihayetinde okulda başarısız olmalarına, Kürtçe konuştukları için damgalanmalarına, farklı şiddet türlerine maruz kalmalarına, hayatlarının ileriki aşamalarında da kendilerini ifade etmekte sorunlar yaşamalarına, anne-babalarıyla ilişkilerinin zedelenmesine ve anadillerini kaybetmelerine yol açmıştır. Ayrıca, mevcut eğitim politikaları, öğretmenlerin çalışma koşullarını olumsuz yönde etkileyerek, verimli ve etkin bir eğitim-öğretim sürecini engellemektedir. Tüm bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması için alınması gereken köklü eğitsel tedbirler vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir: 1. Kürt öğrencilerin eğitiminde kullanılacak Kürtçe-Türkçe çiftdilli eğitim modelleri geliştirilmeli, 2. Baskıcı öğretmen-öğrenci ilişkilerinin dönüştürülmesi için eğitimler verilmeli, 3. Çiftdilli öğretmen yetiştirme bölümleri açılmalı, 4. Çiftdilli eğitim müfredatı geliştirme ve ölçme-değerlendirme merkezleri kurulmalı, 5. Eğitimde anadilinin kullanılması ve çiftdillilik hakkında kamuoyunun tüm kesimlerinde farkındalık yaratılmalı, 6. Öğretmen adaylarına dilsel ve kültürel çeşitlilik hakkında eğitim verilmeli, benzer bir eğitim hizmet-içi eğitim seminerleri yoluyla öğretmenlere verilmeli, 7. Kürtçe bilen öğretmenlere çiftdilli öğretim metodları ve örnekleri hakkında kaynaklar sağlanmalı, 8. Kürtçenin konuşulduğu bölgelerde çalışan Kürtçe bilmeyen öğretmenler Kürtçe öğrenmeye teşvik edilmeli, 9. Kürtçe bilen öğrencilere yönelik Kürtçe okuma-yazma kursları açılmalı, 10. Ebeveynlere yönelik Kürtçe okur-yazarlık kursları açılmalı, 11. Öğrencilerin Kürtçe dil becerilerini geliştirmeye yönelik TV programları hazırlanmalıdır... |