PREFACE
The means of production, which determine the social order, together with the religious and cultural structure of a society are the crucial factors defining the relations between individuals and genders. In other words, there exists a dialectical union between the social environment and gender relations.
Before monotheistic religions came into being, Mesopotamia and Anatolia were "lands ofgods", without any gender discrimination. By contrast, the position of women started to deteriorate more and more with the emergence of a patriarchic society which became part and consequence of the monotheistic mindset. In the past, on the other hand, goddesses too took their part beside the male gods throughout ali the areas of life according to their peculiarities.
At times BC and even until today the Kurdish society has generally earned its living from cattle breeding and agriculture. As cattle breeding often requires common property and joint production, this production system included women in working life and denied or diminished the tough rules of religion that in no way matched the reality of social life.
With the emergence of private property and the consequences of the Islamic belief system (the adoption of Islam and the establishment of emirates or mirs), women gradually disappeared from social life and male dominance started to prevail in ali areas of life. Feudality and its ideology, the Islamic thought system, were the main causes of this development. For this reason, there are extreme differences between Kurdish societies closely attached to Islamic rules and those who believe in heterodox teachings with regards to gender relations. This can be clearly seen when comparing pre-Islamic Kurdish societies with Islamic Kurdish societies.
In the Zoroastrian belief system, for example, and its strong and innovative continuation, the Mazdek teachings, the equality of man and woman is an integral and essential aspect. Moreover, after Mazdek had been killed, his wife Hurreme took his place and continued to propagate his teachings. Consequently, her followers have been named Hurremdin. The Hurremdins spread out över a large area in Iran, Kürdistan and Mesopotamia and disseminated this teaching. Many thought forms that mark today's Alevi, Ahlehaq and Yezidi believe systems can be traced back to the rules and the name of Hurremism. Thus, in societies that are followers of the "Melek cult", in which religious rituals and ceremonies are held by man and women side by side, the Kurdish woman occupies an important social role. Before coming under the influence of islam, Kurdish women, just like men, took their place in Kurdish society both in economic matters, as well as in terms of political, religious and military affairs. Within Kurdish society there are in fact numerous women who ruled their tribes for decades.
With the dissolution of the emirates and the uprising of the Kurdish people âgainst the Ottomans in the 19* century, Kurdish women again entered the scene of warfare and politics. in travel reports, written by western travelers in the 19"1 century, the mastery of women riders and warriors is being praised. Furthermore, it has been emphasized that they enjoyed more liberty than the women of the neighboring people.
Over the past centuries, Western writers approached the Kurdish woman from an exotic and romantic point of view; whereas Eastern writers, including Kurdish ones, preferred to ignore her altogether. As a consequence there has been asignificant gap and neglect regarding the literatüre on Eastern women and especially Kurdish women. For this reason, this study is in a way aiming at bringing the Kurdish woman back into mind and displaying her visual history.
Certain interesting visual products of Western travelers, researchers and photographers accompany this study, which is essentially focusing on "The Kurdish Woman of the Ottoman Period." We have to state that "the Eastern women", most of the time ignored by Eastern writers, has been brought back onto the agenda by VVesterners. in order to visualize this topic, Ottoman photos as well as postcards and predominantly drawings have been included in this Albüm.
As observed by Western travelers, despite enjoying a relative freedom in terms of productive means and according to her ethnical and ethical peculiarities, the women in Kurdish society too represent a gender under suppression. Today, a much harsher, ongoing problem of identity can be observed, as the suppression has reached a further dimension by confining the Kurdish women within an "honor trap." in times of war this trap narrows and becomes unendurable.
For this reason, the full liberation of women as the suppressed and discriminated gender depends on the creation of a democratic society, in which each individual enjoys equal rights in accordance to their particular identity.
Within this context, I would like to thank my friend İkram Oğuz, Mehmet Tanrikulu, Haluk Öztütk and Veysi Aydın, who translated this text into Kurdish and İhsan Türkmen, who made the visual arrangements of the Albüm.
Mehmet Bayrak
ÖNSÖZ
Bir toplum içindeki bireylerin ve cinslerin ilişkilerini belirleyen asıl etkenler, toplum düzenini biçimlendiren üretim ilişkileri ile o toplumun inançsal-kültürel yapılanmasıdır. Başka bir deyişle, toplumsal ortamla cins ilişkileri arasında diyalektik bir birlik vardır.
Semavi dinlerin ortaya çıkmasından önce, cinsiyet ayrımı olmaksızın "tanrılar diyarı"na dönüşen Mezopotamya ve Anadolu; semavi dinlerin erkek cinsini önceleyip, kadın cinsini gerilere iten yaklaşımından dolayı, kadın kimliği giderek silikleşmeye başladı. Oysa, geçmişte hayatın tüm alanlarına ve özelliklerine ilişkin erkek tanrılar yanında, kadın tanrıçalar da vardı. Kürt toplumu Milat'tan önce ve sonra, hatta günümüze kadar genellikle hayvancılık ve tarımla geçiniyor. Hayvancılık, çoğunlukla ortak mülkiyeti ve ortak üretimi de beraberinde getirdiği için; bu üretim ilişkisi zorunlu olarak kadını, çalışma yaşamının içine çekiyor ve dinin, toplumsal yaşamın bu gerçekliğine uymayan katı kurallarını ya benimsemiyor ya da törpülüyordu. İslamiyetin benimsenmesi ve feodal mirliklerin oluşmasından sonradır ki, özel mülkiyetin yaygınlaşması ve İslamî ümmetçi düşüncenin etkisiyle kadın sosyal yaşamdan giderek çekilir ve erkek, yaşamın her alanında başat cins konumuna gelir. Feodal ilişkiler ve onun ideolojisi olan ümmetçi düşünce, bunun en büyük etkenidir.
Bu nedenle, İslamî öğretilere bağlı Kürt topluluklarıyla, heterodox öğretilere bağlı Kürt toplulukları arasında karşı cins yani kadın-erkek ilişkileri açısından belirgin farklar vardır. Bunu, İslamiyetten önceki Kürt toplumu ile İslamiyet sonrası Kürt toplumunu karşılaştırdığımızda da rahatlıkla görüyoruz. Sözgelimi Kürtler'in geçmişte bağlı bulunduğu Zerdüşt düşüncesi ile onun güçlü ve yenilikçi devamı niteliğindeki Mazdekçilik öğretilerinde, kadın-erkek eşitliğini esas alan bir anlayış vardır. Hatta Mazdek öldürüldükten sonra karısı Hurreme, onun yerine geçerek düşüncelerini yaymaya devam ediyor. Peşine takılanlara Hurremdin adı veriliyor. Hurremdinliler, İran- Kürdistan- Mezopotamya bölgelerinde geniş alanlara dağılarak bu öğretiyi yayıyorlar. Bugünkü Alevilik'le Ahlihaqlik'a ve Êzidilik' e damgasını vuran birçok düşünce, kaynağını, onun kuramcısı ve isim-anası olduğu Hurremilik'ten alıyor. Nitekim, dini töre ve törenlerin kadın ve erkeklerce birlikte yapıldığı "Melek Kültü"ne bağlı bu topluluklarda, Kürt kadınının önemli bir rolü vardır.
İslamiyetin kurumsal etkisine girmeden önce Kürt toplumunda kadınların da tıpkı erkekler gibi, ekonomik ilişkilerin yanısıra politikada, dinde ve askerlikte görev aldıklarını görüyoruz. Kürt toplumunda, onlarca yıl aşiretlerini yöneten kadın sayısı az değildir.
19. Yüzyılda mîrliklerin çözülmesinden ve Kürt halkının Osmanlı'ya başkaldırmasından sonra, kadının yeniden savaş ve politika sahnesine çıktığı görülüyor. 19. Yüzyıla ilişkin Batılı seyahatnameler; Kürt kadınının ustalıklı at biniciliğinden (süvarilik) ve savaşçılığından övgüyle söz ederken; onların komşu halkların kadınlarına oranla daha özgür olduklarını vurguluyorlar. Batılılar, geçmiş yüzyıllarda Kürt kadınına daha çok ekzotik ve romantik bir bakışaçısıyla yaklaşmış, Kürtler'in de içinde yer aldığı Doğulu aydınlar ise kadını adeta esgeçmişlerdir. Bundan dolayı da, başta Kürt kadını olmak üzere Doğulu kadın konusunda bir literatür eksikliği ve bellek zayıflığı yaşanmıştır. Bu nedenle, bu çalışma bir bakıma insanların belleklerini yeniden tazelemeyi ve Kürt kadınının görsel tarihini gözler önüne sermeyi amaçlamaktadır.
Esas alarak "Osmanlı Dönemi Kürt Kadını" üzerinde yoğunlaşan çalışmaya; Batılı gezgin, araştırmacı ve fotoğrafçıların kimi ilginç görsel ürünleri eşlik etmektedir. Hemen belirtelim ki, Doğulu aydınlarca çoğu kez görmezlikten gelinen "Doğulu kadın" olgusunu da, öncelikle Batılılar gündeme getirmiştir. Konuyu ete-kemiğe büründürmek amacıyla, başta gravürler olmak üzere Kürt kadınına ilişkin Osmanlı fotoğraf ve kartpostallarından oluşan birçok görsel ürüne Albüm'de yer verilmiştir.
Geçmişte Batılı gezginlerce de tesbit edilip resmedildiği üzere; üretim ilişkilerine ve içinde bulunulan etnik ve etik özelliklere göre değişiklik gösteren göreceli bir kadın özgürlüğüne rağmen, kuşkusuz Kürt toplumunda da kadın "ezilen" bir cinstir ve günümüzde daha da ağırlaşmış olan bir kimlik sorunu vardır. Çünkü bu ezilmişlik, günümüzde daha da ileri boyutlara varmış ve Kürt kadını bir "töre kıskacı" içine sokulmuştur. Savaş ortamlarında bu kıskaç daha da daralmakta ve çekilmez bir hal almaktadır.
Bu nedenle, baskı altında tutulan ve ezilen bir cins olarak kadının gerçek anlamda özgürleşmesi de, herkesin doğal/özgül kimliğiyle eşitçe yaşadığı ve şiddet/savaş kültürünün sona erdirildiği bir demokratik toplumun yaratılmasına bağlıdır.
Bu vesileyle, metnin Kürtçe çevirisini yapan İkram Oğuz, Haluk Öztürk, Mehmet Tanrıkulu ve resimlerin alt yazılarını düzenleyen Veysi Aydın ile, Albiim'ün görsel düzenlemesini yapan İhsan Türkmen kardeşe teşekkür ediyorum.
Mehmet Bayrak |