BİRKAÇ SÖZ
Bu çalışma ilkin Berhem dergisinde yayımlandı. Okuyuculardan, konuyla ilgilenen çevrelerden sıcak bir ilgi gördü, beğeniyle karşılandı. Bundan cesaret alarak, yazardan konuyu genişletip bir kitap haline getirmesi ricasında bulunuldu. Dostumuz Medyalı dileğimizi geriçevirmedi ve bu değerli yapıtı size sunma olanağını tanıdı bize.
Batı bibliotekleri Zerdüşt ve öğretisine ilişkin kitaplarla dolu. Konu çeşitli yönleriyle elealınmış, Avesta tekstleri Batı dillerine çevirilmiş ve bilim çevrelerinde canlı tutulan araştırma alanlarından biri olmuştur. İslam ülkelerinde ise Zerdüşt ve öğretisine ilgisiz kalınmış, unutulup gitmesine çalışılmıştır. Mecusilik olarak adlandırılan Zerdüştlük, tüm diger Islam öncesi inanç ve öğretiler gibi yadsınmış, batıl inançlardan biri sayılarak taraftarları kâfirlikle suçlanmış, Cizye ödeyenler kategorisinde görülmüştür. Oluşturulan korku ve kuşku ortamında bilim ve düşün çevreleri genel olarak konudan uzak durmayı, geçerli ve güzel olan her şeyin İslam'la dünyaya indiği savını adeta onaylamayı yeğlemişler.
Sözgelimi Türkiye'de, İslam-öncesi dinsel ve kültürel değer lerin kaynağı sözkonusu olduğunda, Şamanizm derde deva olarak öne çıkarılmış; yalnız Türk kültürü değil, Kürt kültürü de Şamanizme bağlanmak istenmiştir. Oysa Şamanizm özgün bir sistemi olan bir din değil; insanların doğa güçlerine tapındığı, büyü ve düşten medet umduğu bir evrenin adıdır. Yani Türklere özgü bir din değil bu. Ama onlar da tıpkı diğerleri gibi doğal olarak sözkonusu bu evreyi yaşamışlar. Ve o dönemden kalan bazı ögeleri -yine tüm diğer halklar gibi- kültürlerinde hala koruyup yaşatıyorlar.
Yapılan araştırmalar İrani halklar ve Kürtlerin yanısıra Türkmenlerin de Zerdüşt öğretisinin etkisinde kaldıklarını, bunun Alevilik ve Bektaşiliğin uzandığı başlıca gözelerden biri olduğunu açıkça gösteriyor. Peki Türk araştırmacılar neden Zerdüşt adından özenle kaçınıp her şeyi Orta Asya Türklerinin dini olarak niteledikleri Şamanizme bağlıyorlar? Zerdüşt Türk kökenli olmadığı için mi? Yoksa ulusal kültürümüzün beslendiği kaynakları bize unutturmak için mi?.. Din önderlerinin hangi ulus ya da kabileye mensup oldukları okadar önemli mi?
Dr. A. Medyalı bu kısa ve özlü araştırmasıyla, gözlerimizi kültür kaynaklarımızdan birine, inanç, adet, töre, düşünce ve davranış dünyamızın özgün bir kaynağına çeviri yor.
Bu araştırmanın Müslümanlığı ya da bir başka dini benimseyen insanların inançlarına yönelik herhangi bir amacı yok. Yazarı ve biz yayınevi çalışanları, ne kimseye herhangi bir dine bağlanmayı ne de inançlarından vazgeçmeyi öneriyoruz. Bu bilimin işi değil ve bizim de böyle bir niyetimiz yok. Sorun ulusal kültürümüzün dayandığı kaynakları araştırıp aydınlığa çıkarmak, eski ve köklü bir uygarlığın sahipleri olarak kültürümüzün izlediği tarihsel süreçleri kesintisiz bir biçimde birbirine bağlamayı sağlamaktır.
Bu çalışmanın geniş kapsamlı araştırmalara duyulan özlemi daha da kamçılayacağı, kültür tarihimiz bakımından önemli bir kazanım olacağı kanısını paylaşıyoruz. |