La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Tarihte Mardin


Auteur :
Éditeur : Hilâl matbaacılık Date & Lieu : 1972, İstanbul
Préface : | Pages : 210
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 175x240 mm
Code FIKP : Liv. Tr.Thème : Histoire

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Tarihte Mardin

Tarihte Mardin

Hanna Dolapönü

Hilâl matbaacılık


Eğer tarihin bir lezzeti varsa, o lezzetin ruhu insanın gözünü ilk defa açtığı yurdunda gördüğü ışığın lezzetidir. Bu lezzet, kiminde yurduna ait olayları anlatmak, kiminde ise yazmak şeklinde tecelli eder.

Bu his ben, okuduğum birçok eserlerden memleketimi ilgilendiren kısımlarını yazmaya şevketti. Her şeyi hiç bir etki altında kalmadan, büyük bir titizlikle, en doğru şekilde anlatmaya çalıştım. Bununla beraber bu eserde memleketime ait bütün bilgiler yer almış değildir. Ancak bu eser bir kılavuzdur. Ondan istifade etmek isteyenlere rehberlik ve öncülük edecek nitelikte bulunacağı kanısındayım.

Tanrım!.. Bu ümidi beslerken lütfuna sığınıyorum. Sevgili yurdumuzdan inayet ve merhametini esirgeme.



ÖNSÖZ

Eğer tarihin bir lezzeti varsa, o lezzetin ruhu insanın gözünü ilk defa açtığı yurdunda gördüğü ışığın lezzetidir. Bu lezzet, kiminde yurduna ait olayları anlatmak, kiminde ise yazmak şeklinde tecelli eder.

Bu his ben, okuduğum birçok eserlerden memleketimi ilgilendiren kısımlarını yazmaya şevketti. Her şeyi hiç bir etki altında kalmadan, büyük bir titizlikle, en doğru şekilde anlatmaya çalıştım. Bununla beraber bu eserde memleketime ait bütün bilgiler yer almış değildir. Ancak bu eser bir kılavuzdur. Ondan istifade etmek isteyenlere rehberlik ve öncülük edecek nitelikte bulunacağı kanısındayım.

Tanrım!.. Bu ümidi beslerken lütfuna sığınıyorum. Sevgili yurdumuzdan inayet ve merhametini esirgeme.

M. H. Dolapönü



TÜRKÇEYE UYGULAYANIN ÖNSÖZÜ

Sayın Metropolit Hanna Dolapönü, uzun bir çalışma sonunda (Itr-El-Nardin fi Tarih Merdin) Tarihte Mardin adlı değerli bir eser hazırlamıştı.
İstanbul Süryani Kadim Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu, bu eseri çağdaş türkçeye uygulamak, düzene getirmek ve baskıya vermek ödevini bana verdi.
Sayın hocam M. H. Dolapönü'nün bana olan öğretmenliğinin emeğine karşı bu ödevi yerine getirmek benim için ödevlerin en ulvisi ve en zevklisiydi.
Eseri tetkik ettim, uzun bir çalışmadan sonra aslına sadık kaldım, ancak yazarın kısa biyografisi, Cumhuriyet devrine ait Mardin'e genel bir bakış ve çevrenin eşsiz mimarî sanat motifleriyle bazı eski eserlere ait bilgileri ilave ettim. Bundaki gayem memlekete ve millete hizmet etmektir. Hizmetimin hedefine ulaşması oranında amacıma ulaşmış olacağım.
Bu çalışmada bana yardımları dokunan arkadaşlara ve bu eserin basılmasına destek olan Süryani Kadim Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu'na sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

P. Cebrail Aydın
İstanbul



Metropolit Hanna Dolapönü kimdir?

Metropolit Hanna Dolapönü, 1885 yılının 27 eylününde Mardin'de doğdu. Babası papaz Yusuf Efendi, annesi ise Nani (Naima) -hanımdı. Rahmetlinin daha küçük yaştan itibaren okumaya ve öğrenmeye karşı olan büyük arzusunun, evinde aldığı terbiyeden oluştuğu muhakkaktır. Henüz 6 yaşındayken kilisede başladığı ilk öğrenimine Kebuşîlerin okulunda devam etti. Rahmetli, patrik Abdullah, genç Hanna Dölapönü'nün ruhanî mesleğine olan sevgisini görünce, kendisinin 5 mart 1908'de kiliseye intisap etmesine dellalet etti. O sıralarda Dolapönü "23 yaşındaydı. Turabdin ve Sedye1 Manastırları'nda 5 yıl ruhanîlik" stajı gören Hanna Dolapönü, 1913 yılında Deyrülzafaran Okulu öğretmenliğine getirildi. Bu sürede hem Deyrülzafaran matbaasını idare etmekte, hem de «Hikmet» isimli derginin yazıişleri müdürlüğünü yapmaktaydı. Kendisine tevdi edilen görevlerdeki üstün başarısı üzerine 18 mart 1918'de Patrik III. îlyas tarafından yetkili rahipliğe terfi ettirildi. Bu arada Deyrülzafaran'daki görevleri yanında Benabil köyü kilisesini de yönetmekteydi. Kendisini, 1919 yılında Adana'daki Süryanî Yetimhanesi'nin Mesul Müdürlüğünde, 1922'de ise Beyrut'ta kurulmuş olan yetimhanenin, başında görüyoruz. Rahmetli, bu yetimhanelerin başında bulunduğu yıllarda, bir tek dakikasını boşuna harcamamış, idarecilikten artırabildiği boş vakitlerini ders vermekle değerlendirmiştir.

1925'te Halep'te inşaatı tamamlanan kilisenin açılış merasimine Patrik III. îlyas'ın refakatinde gelir; ve çok önemli olan, Süryanîce bir konuşma yapar. 1926'da Patrik tarafından Kudüs'e; gönderilir: Bu defaki görevi, Kilisenin vakıf işlerindeki aksaklıkları gidennektir. Fakat o yalnız bu işle yetinmeyip, okul işlerinde" de yardımlarını esirgememiştir. 3 yıllık bir. çahşmadan sonra, hava değişimi için. Deyrülzafaran'a geri döner.

Bundan sonraki çalişmalarını Mardin ve çevresinde buluyoruz. Olumlu çalışmalarının semeresi olarak Mardin Ruhanî ve Yönetim Kurulları'nın kararıyle Mardin ve çevresi Süryanî Kadim Kilisesi Bâşkanlığı'na getirilir. Cemaatin isteği, üzerine bu görevinde devamlı -olarak kalır, Mardin ve çevresi kiliselerinin gelişimlerine büyük katkılarda bulunur. Bu başarılı çalışma devresinin mükâfatı olarak gene cemaatin arzusu ve Patrik I. Efram'ın senato kararıyle 20 Nisan 1947'de Mardin ve Deyrülzafaran Metropolitliği'ne atanır.

Metropolitliği sırasında diyakos, papaz ve rahipliklere yaptığı basiretli tayinler, kiliselerin onarılmasında gösterdiği unutulmaz gayret ve açılışlarında yaptığı etkili konuşmalar anılmaya değer.

Denilebilir ki, rahmetli Dolapönü, doğuştan şairdi, yazardı. Süryanîceyi çok iyi bilirdi. Arapça dil ve gramerine bihakkın vakıftı. Çok iyi bir araştırmacıydı. Çalışmaktan yılmazdı. Türkçe, süryanîce ve arapça dilleriyle yazılmış 48 eseri vardır. Bu eserler dinî, tarihî ve edebî mahiyetedir ve çoğu basılmıştır.

M. H. Dolapönü, aydın bir din adamı ve gerçek bir tarihçiydi. İşte, ölümünden pek az önce söylediği şu cümle bu yönünü veciz bir şekilde ortaya kovmuştur : «ölümden korkmam. Ama ne var ki, ölüm kalemi kırıyor!.»

Dolapönü, görevinde taviz vermezdi. Kilisenin de bir bakıma Anayasa hocası idi denilebilir. Üzerinde titizlikle durduğu noktalardan biri de cemaatin dinî kuralları ve âyini daha iyi anlayabilmesiydi. Bu sebeple o, her bakımdan Türk olan Süryanî cemaatinin dinî kuralları ve âyini, ancak türkçe olduğu takdirde en iyi şekilde anlayacağına karar vererek dinî kural ve âyini türkçeye çevirmeyi uygun görmüş ve başanyle tatbik etmiştir.

Rahmetli, vatanına ve milletine son derece bağlıydı. Gerçek dindarlığın gerektirdiği, üzre herkese kardeş gözüyle bakardı. Onun için insan olmak yeterdi. Türklüğüyle her zaman övünürdü.

Ölümden korkmazdı. Alçak gönüllüydü, iffet sahibiydi. Ondaki Allah korkusu kendisini her zaman vicdaniyle başbaşa bırakacak güçteydi. Bu hasletler onda o derece kuvvetliydi ki, tam dört defa kendini felcin, zalim pençesinden kurtarmayı bilmişti.

İnsan onun yanında, huzura kavuşurdu. Kuvvetli bir hatipti. Kelimelerini öylesine seçerdi ki, karşısındaki, bir an daha iyisinin olamayacağını düşünmekten kendini alamazdı. Hele ölüm törenlerindeki konuşmaları!.. İnsanı huzura kavuşturmasını pek güzel başarırdı.

Geldi... ve gitti... Bırakmış olduğu eserler onu kalplerde her zaman yaşatacaktır.

P.C. Aydın

1) Turabdin, Midyat çevresi manastırlarındandır. Seyde ise Deyrülzafaran'ın
kuzeyindeki bir manastırdır.

Birinci bölüm

Mardin ve tabii manzarası

Bir dağın tepesinde kurulmuş olan Mardin, Mezopotamya'nın eski şehirlerinden biri olduğu kadar, Türklerin Anadolu'daki ilk duraklarından da biridir1. Tabiatın kendisine bahşettiği güzelliği, mutedil iklimi anlatmakla bitirilemez. Üzerinde kurulduğu dağlar, eteklerinde göz alabildiğine uzanan bağ ve bahçelerle bezenmiş yemyeşil ovaya sanki bekçilik etmektedir.

Tarihî Kartal Kalesi'nin şöhreti o kadar yaygındır ki, pek çok şaire ilham kaynağı olmuştur.

Medeniyetin, tekniğin sihirli değneği bu zümrüt ovayı bugün nura boğmuştur. Geceleri güney yönünden muhteşem Kartal Kalesi'ne bakan biri, ovada parıldayan binlerce ışığı ikinci bir göğün yıldızları sanır.

İkinci bölüm

Mardin'in adı

Mardin'in adı hakkında pek çeşitli rivayetler varsa da, mantığı ve tarihe en uygun düşeni şu olsa gerektir:

Mardin'in esas adı Merdin'di2. Zaten halkının çoğu da bugün böyle demektedir. «Kaleler» anlamına gelir. Şehre bu ismin verilmesine sebep de yakınında birçok kalenin bulunmasıdır. Bu kaleler şunlardır: Kartal Kalesi veya Kartal Yuvası, Kuşlar Yuvası denilen kendi kalesi, Kalıtmara Köyünün kalesi olan Kadın Kalesi, Deyrülzafaran'ın rkuzeydoğusundaki Arur Kalesi yahut Arur Yuvası ve ona yakın olan Erdemeşt Kalesi.

Bununla beraber ismi bazı kitaplarda Merdö veya Merdi şeklinde de geçmektedir.

Mardinli Mar Abhay'ın tarihini yazan (M.S. 350 - 460), atalarının geçici meskenlerinin Mezopotamya'nın Merdi mıntıkasındaki Rakman Köyü olduğunu bildirmektedir.

1) Aynı zamanda Süryanîlerin de kutsal merkezidir.

2) Süryanîce "Kaleler" anlamaına gleir.

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues