La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Kürdîstan tarihi


Auteur :
Éditeur : Komal Date & Lieu : , İstanbul
Préface : Pages : 232
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 130x195 mm
Code FIKP : Liv. Tr. 941Thème : Histoire

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Kürdîstan tarihi

Kürdîstan tarihi

M. Emin Zeki

Komâl


Türkiye'de «Osmanlı» sözcüğü, anlamı ile birlikte ortadan kalkıp, onun yerini «Türklük»; «Turancılık» sözü ve kavramı alınca; Osmanlı yönetimindeki diğer halklar gibi, ben de Kürt Ulusunun, yani kendi ulusumun bünyesinde yerimi aldım. Daha doğrusu ulusal bilinci bütün gücüyle duymaya başladım. Ne var ki, ben, bağlı olduğum ulus ve onun tarihi hakkında gereken bilgiye sahip değildim. Çünkü Osmanlıların ümmetçilik ve Osmanlılık politikası, onun yönetimindeki ulusları uyuşturmuş, onları kendi milliyetleri hakkında gerektiği gibi düşünmekten alıkoymuştu. Bu yoldaki bazı yöresel olayları da, başta silah zoru olmak üzere türlü yollarla yoketmişierdi.

Bazen kendime sorardım: «Kürtler hangi kökene ya da ırka dayanıyor, asıl vatanları ve tarihleri hakkında nasıl bilgi edinebilirim.» Ancak doyurucu bilgiye sahip olamazdım.

Kürt bilim adamlarına sorduğum sorular da beni doyurmazdı. Ki bunların hemen hepsi din bilimine ilgi ...


YAZARIN ÖNSÖZÜ

Türkiye'de «Osmanlı» sözcüğü, anlamı ile birlikte ortadan kalkıp, onun yerini «Türklük»; «Turancılık» sözü ve kavramı alınca; Osmanlı yönetimindeki diğer halklar gibi, ben de Kürt Ulusunun, yani kendi ulusumun bünyesinde yerimi aldım.
Daha doğrusu ulusal bilinci bütün gücüyle duymaya başladım. Ne var ki, ben, bağlı olduğum ulus ve onun tarihi hakkında gereken bilgiye sahip değildim. Çünkü Osmanlıların ümmetçilik ve Osmanlılık politikası, onun yönetimindeki ulusları uyuşturmuş, onları kendi milliyetleri hakkında gerektiği gibi düşünmekten alıkoymuştu. Bu yoldaki bazı yöresel olayları da, başta silah zoru olmak üzere türlü yollarla yoketmişierdi.

Bazen kendime sorardım: «Kürtler hangi kökene ya da ırka dayanıyor, asıl vatanları ve tarihleri hakkında nasıl bilgi edinebilirim.» Ancak doyurucu bilgiye sahip olamazdım.

Kürt bilim adamlarına sorduğum sorular da beni doyurmazdı. Ki bunların hemen hepsi din bilimine ilgi gösterirlerdi.

Bir gün, bunlardan birine bu konuda sorduğum bir soruya şöyle karşılık verdi: «Kürtler, Kürt bini Amr-el-Kahtani soyundan gelmektedir. Dolayısıyla Araptırlar», dedi. Bir başkası ise; «Kürtlerin aslı Cinlere dayanır. Bunlar cesat adındaki bir cinin soyundan gelmektedirler», diye cevap vermişti.

Bu adamların verdikleri bayağı ve anlamsız cevaplara üzüldüm. Ulusumun tarihini ve aslını araştırmayı kararlaştırdım. 1910 yılından itibaren İstanbul'da bulunduğum zamanlar ya da başka yerlerde, bu konu ile ilgili dokümanlar toplamaya başladım. 1912 yılına kadar resmi görevlerimin ağırlığına rağmen bir hayli kitap inceleme fırsatı bulabildim. 1912 yılında bir görevim nedeniyle Avrupa'ya gittiğimde; Fransa ve Almanya'da çeşitli kütüphanelerde bu konu ile ilgili tarihi eserlerin bir bölümünü okuma ve notlar çıkarma olanağı buldum. Bu arada, doğu ülkeleri üzerinde çalışan yabancı bilim adamlarının bizimle ilgili geniş, sabırlı araştırmalarından oluşan yapıtları karşısında hayran olduğumu belirteyim.

Birinci Dünya Savaşı başlayınca doğal olarak bu çalışmalarıma ara vermek zorunda kaldım. Savaş bitince konuyu yeniden ele aldım. Özellikle savaştan sonra Avrupa'da yayınlanan değerli yapıtları topladım. Sonra her fırsatta șurdan burdan elde ettiğim belgeleri de birleştirerek bu kitabı yazmaya başjadım. Yaklaşık ikiyüz sahife kadar yazdım. Fakat kötü bir şans sonucu 1919 yılının Kurban Bayramında mahallemizde çıkan bir yangında, evle birlikte bu konudaki bütün her şeyim yanıp kül oldu. Böylece tüm emeklerim boşa gitti.

Türkiye'den Bağdat'a gelince, aradan bir hayli zaman geçti ki bir gün Millet Meclisi Kütüphanesindeki kitapları karıştirırken Wladimir Minorski'nin Kürtler ve Kürdistan'la ilgjli eserine rastladım. Kitabı okudum ve bilimsel değerini takdir ettim.

Bundan sonra da başarısızlıkla sonuçlanan eski çalışmama yeniden başladım. Bütün gayretimi harcayarak eski, yeni, elime geçenlerin hepsini topladım. Bu arada Bağdat Eski Eserler Müdürü Sir Sdney Smit de bana çok değerli bilimsel yardımlarda bulundu.

Gereken dokümanları böylece hazırladıktan sonra 1930 yılında kitabı yeniden yazmaya başladım. Hükümetteki çeşitli yorucu görevlerime rağmen, bu konudaki çalışmalarımı kendime önemli bir amaç edindiğim için, önüme çıkan engeller beni yıldırmadı.

Böylece ilkin başladığım Kürt ve Kürdistan Tarihi ile bunun ikinci cildi olan Kürt Devletleri Tarihi'ni tamamladım. Bundan sonra da Süleymaniye Tarihi ve Kürt Meşhurları adlı iki kitap yazdım. Çalışmalarım sırasında dostlarım, kitaplarımı Türkçe ya da Arapça yazmamı salık verdiler.

Bunu kabul etmedim. Etmem de. Çünkü, bir Kürt yazarının kendi ulusu için yazdığı Kürt ve Kürdistan tarihini başka bir dilde kaleme alması, hiç bir yönden doğru bir davranış olamaz. Her ne kadar Kürt meşhurlarından Şeyh İdris-i Bitlis'i Osmanlı Sultanlarından Beyazıt ve diğer yedi padişah hakkında yazdığı eserini Farsça kaleme almış, ona «Heşt Bıhişt: Sekiz Çenet» adını vermlşse de, bu eser Kürtler için ve onlar hakkında yazılmadığından ötürü Kürtçe olmaması bir anlam ifade etmez.

Ancak Bitlis Emiri Şerefhan'ın, Bir Kürt reisi ve bilim adamı olarak Şerefnameyi Farsça yazması için hiç bir akla yakın neden yoktur. Çünkü her şeyden önce bu, Kürt ulusunun tarihiydi. Bunun içindir ki ulusumun tarihini kendi dilinde yazdım. Kitapta geçen Arapça ve Farsça sözcüklerin yazılışları üzerinde herhangi bir değişiklik yapmadım. Buna hakkım olmadığı gibi neden de yoktu.

Ben, kitabımın bütün noksanlıklar ya da kusurlardan uzak olduğunu savunmuyorum. Buna rağmen bu kitap; Farsça, Arapça, Türkçe, Fransızca, Almanca, İngilizce yazllmış 250 ciltlik eserin incelenmesinden sonra hazırlanmıştır.

Bu konunun bundan sonra da araştırılması ve incelenmesi gerekir. Bu da gençlerimizin ve tarih bilimi ile uğraşanların görevidir.

Bütün çabama rağmen tam başarılı olamadımsa bunun bütün günahı benim boynumda değildir. Her şeyden önce elime bunlardan başka kaynak geçmedi. Sanırım zamanımızda henüz başkası da yok. İleride bilim adamları, özellikle eski eserleri inceleyen bilim adamları, şüpheli durumda olanları tam bir açıklığa kavuşturacaklardır. Diğer bir neden de, doğulu tarihçilerin eserlerindeki düzensizlik ve bir bölümünün bilimsel değerden yoksun olmasıdır.

Birçok tarihçinin eserlerinde Kürtlere, Kürdistan'a, Kürt büyüklerine ait işlenen çeşitli konular görüyoruz. Ancak bu konular arasında bağ, ilişki ve açıklamalarda noksanlıklara da tanık oluyoruz. Bu noksanlıklar onların diğer uluslarla ilgili konularında da söz konusudur. Örneğin:

İbn'ül Esir' El Kâmil adlı ünlü tarih kitabında, yazar; Cafer adında bir Kürt büyüğünün, Abbasi Halifelerinden Mütasım'ın ordusunu iki kez yendiğini yazıyor. Bir de bu olayın Dasin dağında olduğunu yazıyor. Başka bilgi vermiyor... Bu savaş niçin oldu? Ne gibi şartlar altında oluştu? Cafer'in kişiliği nedir? Yönetim durumu nedir? Nerede egemendi? Bildirilmiyor...
Yine İbni Miskevi'de «Tecarub-ül Umem» adlı kitabında şöyle diyor: «İbni Şamşame'nin kumandasındaki Mısır ordusu, Suriye'de Rumlarla savaşıyordu. Durum Mısırlıların aleyhine gelişiyordu. Tam bu sıralarda orduda bulunan Kürt birliklerinin kumandanlarından birisi olan Ahmet Dahhak'ın, atını düşmanların saflarına doğru sürdüğü, safları yararak Rum güçlerinin başkumandanının yanına kadar vararak onu öldürdüğü görüldü. Bu olay Rumların morallerini bozarak, yenilmelerine yol açtı.» Bundan sonra yazar; Ahmet Dahhak'ın kişiliği, Mısır ordusunda bulunan Kürtlerin durumu, hangi nedenle bu savaşa katıldıkları ve benzeri konuların hiçbirisi hakkında bilgi vermiyor.

Bununla birlikte, gerek doğu, gerek batı yazarlarının yapıtlarında konularımızla ilgili çok geniş bilgiler vardır. Ancak bunlar ve bundan sonra çıkacak olan belgeler, üzerinde şüphe edilen bazı konuları da aydınlığa çıkaracaktır. Nitekim, tarih bilimî ile uğraşanlar, bu yöntemleri, tarihin karanlık bölümlerinin aydınlığa çıkarılma yollarını bilirler. Bu önemli görev de kuşkusuz Kürt gençliğinin temel görevlerinden biridir. Bunu onlar gerçekleştirecektir.

Mehmet Emin Zekî
İrak Hükümeti Eski Bakanı
15 Mart 1931



SUNUŞ


M. E. Zeki'nin «Kürt ve Kürdistan Tarihi» uzun süredir yayınlamayı düşündüğümüz bir kitap. Elde olmayan nedenlerden ötürü, kitabın yayınını ancak 1977'lerde gerçekleştirebildik.

Okuyucu, kitapların basım ve yayımında karşılaşılan güçlükleri genel çizgileri ile bilmektedir.

Mali finansmanın ve dağıtımda önümüze çıkarılan engellerin zorbalıkla teçhiz edilmiş barajları ise oldukça açıktır. Bu nedenle Komal yayın programına aldığı kitapları zamanında okuyucuya sunamamaktadır.

Ancak bu kitapların yayınlanmasının gerekli ve zorunlu olduğu da kabul edilmelidir. Çünkü ilgili konuda büyük bir boşluğun olduğu bilinmektedir. Kaldı ki, tarih, Kürdistan tarihi, yeniden yazılacaktır. Komal - Kürdistan tarihini yeniden yazacak olanlara, tarihi yalandan, tahrifattan, tepetaklak edilmiş gerçeklerden mümkün olduğu ölçüde arındıracak olanlara yararlı olmanın bilinci ve sorumluluğu ile hareket etmektedir. Bu bir görevdir. Ve görev bütün zorluklara rağmen yerine getirilecektir.

M. E. Zeki'nin kitabı kendi alanında derli toplu eserlerden biri. Kitabın kendi muhtevası içinde bellibaşlı eksiği, yazarın bizzat şahit olduğu çağdaş Kürdistan tarihinin en önemli olayları hakkında etraflı belirlemelerin olmaması. Kitabın Kürtçe yazılması da, önemli özelliklerden biri. Bunun yanında yazarın Kürt direnme harekelerinin seyri boyunca, önce Osmanlıların, daha sonra da İngiliz mandası olan İrak monarşisinin hizmetinde çalıştığını biliyoruz. Yukarıda Kürdistan tarihinin yeniden yazılacağını belirttik. Bu aynı zamanda kendinden önceki ürünlerin eleştirisi giderek yargılanması demektir. Şüphesiz M. E. Zeki ve eseri de bu perspektifin içindedir.

M. E. Zeki'nin kitabının bu Türkiye basımında Arapça çeviri esas alındı. Kullanılan kavramlar, kitaplar gözden geçirildi. Geniş bir bibliyografya eklendi. Konu ile ilgilenenlere yararlı olacağını umuyoruz.

Temmuz 1977
Komal



Yazar Hakkında

M. E. Zeki, Güney Kürdistan'ın (şimdiki Kuzey Irak) önemli merkezlerinden biri olan Süleymaniye'de doğdu. (1880)
Babası Hacı Abdurrahman, M. E. Zeki'nin eğitimi üzerinde bizzat durarak, yetişmesiyle titizlikle ilgilenmiştir. İlk öğreniminden sonra Süleymaniye'de Askerî Rüştiyeyi bitiren M. E. Zeki, Bağdat'taki Askerî İdadiye'ye girmiştir (1896). Daha sonra İstanbul'da Harp Akademisine yazılmış ve Yüksek Harp Akademisini birincilikle bitirmiştir.

M. E. Zeki 1906 yılında Bağdat'taki 6. Orduya atandı. Meşrutiyetin ilânından sonra kendi isteği ile merkezi Edirne'de olan 2. Orduya gönderilmiştir. Ancak Bağdat'tan ayrılarak yeni görevine başlamak üzere gelmiş olduğu İstanbul'da, İstanbul'un haritasını yapmak için kurulan kurulda görevlendirildi. Bir yıl sonra, Osmanlı İmparatorluğu - Bulgaristan sınır çizimi çalışmalarına topoğraf olarak katıldı. Daha sonra da Osmanlı - Rus sınır anlaşmazlığını çözmek için atandığı yeni görevine gitti.

Balkan Savaşı başlayınca cephede görev almak için başvurdu. İsteği kabul edilerek Çatalca Cephesinde 5. Fırkaya erkân-ı harp olarak katıldı (1912). Bu görevde iki yıl çalıştı. Daha sonra Fransa'ya, bazı subaylarla birlikte askeri kursa gönderildi (1914). Bir yıllık kurs döneminden sonra, tekrar Osmanlı - Rus sınır anlaşmazlığı nedeniyle, bir kurulla birlikte çalışmalara başladı. Buradaki çalışmalardan sonra aynı kurulla birlikte M. E. Zeki Tiflis'e gitti.

Bir süre sonra Rus - Osmanlı savaşı nedeniyle İstanbul'a döndü. 1. Tümende görevlendirildi. Bu arada Ayastefanos'ta açılan bir pilot kursuna devam etti. 1915 Eylülünde binbaşı rütbesi ile erkân-ı harp olarak Bağdat'a gönderildi. Burada Irak ve yöresi komutanlığına atandı. İstihbarat Şube Müdürlüğü görevinde de bulunan M. E. Zeki; Selmanpak, Dolapça, Gelal ve Kûtülamare savaşlarına katıldı.

Bağdat'ın düşmesinden sonra Musul'a geldi. Bir süre sonra izinli olarak İstanbul'a döndü.

1 Temmuz 1917'de Mustafa Kemal'in komutasındaki 7. Ordu'nun Erkân-ı Harp Reis Muavinliğini (Kurmay Başkanı Yardımcısı) alarak, aynı ordu ile birlikte Halep'e gitti. 7. Ordu Komutanlığına Fevzi Paşa'nın atanmasıyla M. Emin, Fevzi Paşa ile birlikte Filistin Cephesine gitti. 28 Ekim 1917'de Kudüs, Nablus ve Halilülrahman savaşlarına katıldı. Eylül 1918'de Kafkas Cephesinde 5. Orduya atandı. Birinci Dünya Savaşının bitmesi ile birlikte İstanbul'a gelen M. E. Zeki burada, Harp Tarihi Dairesi'nde görevlendirildi. 23 Temmuz 1923 yılına kadar bu görevinde kalan M. E. Zeki, bu tarihten sonra Bağdat'a döndü.

Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki çalışmaları karşılığında M. E. Zeki; 12 Nisan 1914'te gümüş liyakat madalyası ile, 13 Şubat 1914'te Almanlara ait gümüş haç nişanı ile (ikinci derece ve birinci derece olmak üzere iki kez), Irak cephesinde harp madalyası ile ve 1 Mart 1918'de Mustafa Kemal'in önerisi ile gümüş imtiyaz madalyası ve miralay rütbesi ile ödüllendirilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında şu kitapları yazmıştır:
1 Osmanlı Ordusu,
2 Osmanlı Seferleri Hakkında İncelemeler,
3 Irak'ı Nasıl Kaybettik?
4 Harb-ı Umumi'de Osmanlı Cepheleri Hadiseleri,
5 Irak Seferi ve Hatalarımız,
6 Selmanpak Meydan Muharebesi ve Zeyli,
7 Bağdat ve Son Hadise Ziyaı,
8 Irak Tarihi Harp Muhtasarı.

Yayınlanmayan eserlerinden «Kûtülamare Hücum Muhasarası» adlı eseri ise, Londra Savaş Tarihi Kütüphanesi'ne armağan edilmiştir.

1924'te Irak'a gelen M. E. Zeki, Bağdat Harp Okulu'nda ders vermeye başlamış ve burada yönetici olmuştur.

24 Kasım 1925'de, Irak hükümetinde İskân ve Ulaştırma Bakanlığı yaptı. Bu görevden sonra Eğitim Bakanlığına getirilen M. E. Zeki, burada beş ay kaldıktan sonra ayrıldı. Daha sonraları Süleymaniye'den milletvekili seçilerek, hükümette görev almış ve Milli Savunma Bakanı olmuştur.

Nuri Sait Paşa'nın birinci hükümeti kurulunca M. E. Zeki, bu hükümette Ekonomi Bakanlığına getirilmiş, ikinci Nuri Sait Paşa hükümetinde de aynı görevde bulunmuştur. Daha birçok bakanlıklarda görev alarak çok yer değiştirmiş, öyle ki sekiz kez Ulaştırma Bakanı olmuştur.

Irak'ta bulunduğu sıralarda ise şu eserleri yazdı:
1 Tarih-i Kurd-û Kürdistan (iki cilt)
2 Kürt Meşhurları
3 Süleymaniye Tarihi.

1948 yılının Temmuz ayında ölen M. E. Zeki, Süleymaniye'de toprağa verildi.




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues