La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Dersimli Memik Ağa


Auteur :
Éditeur : Belge Date & Lieu : 1990-01-01, İstanbul
Préface : Pages : 128
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 135x190 mm
Code FIKP : Liv. Tr. 2007Thème : Littérature

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Dersimli Memik Ağa

Versions

Memik Ağa

Haydar Işık

Belge

Yeni Sesler dizisi, sürgün edebiyatına yaptığı açılışı Haydar Işık’ın etkileyici romanı ile sürdürüyor. İç ve dış sürgünlerin ülkemiz insanında bıraktığı silinmez izler, tortular vardır. Ve bunlar ilk kez bilinç düzeyine böylesi yapıtlarla ulaşmakta. Bu ürünlerin, çoğalması insanlarımızın kendi tarihleriyle hesaplaşmasını da gündeme getirecek. Olağanüstü zenginlikleri bağrında taşıyan Anadolu topraklan, kendi tarihiyle açık, tabusuz bir hesaplaşmayı yapmak zorunda. Gerçek bir demokrasinin halk kesimleri arasında kendini durmadan yenileyen köklere sahip olması da, kendi tarihlerini yeniden tartışarak resmi ideolojinin ötesinde yazmasından geçiyor bir yerde.


 


Haydar Işık
1937’de Dersim’de “top, tüfek, mitralyöz gürültüleri içinde, dünyaya gözlerini açtı. Bu korku tüm çocukluğuna egemen oldu.” İlk öğrenimini Nazimiye’de yaptı. Akçadağ Köy Enstitüsü’ne gitti. Muş ve Tunceli’de üç yıl köy öğretmenliği yaptı. Bursa Eğitim Enstitüsü’ne yazıldı. Nazimiye, Nallıhan ve İzmir'de ortaokul öğretmenliği yaptı. 1974’de Ege Üniversitesi Eczacılık Yüksek Okulu’nu bitirdi. Aynı yılın sonlarında Almanya’ya, Türkiye’li göçmen çocuklara öğretmenlik yapmak üzere gönderildi. Türkçe ders kitaplarındaki ırkçı, militarist, çağ dışı ve yanlış yanları içeren Almanca bir broşür ve makale yayınladı. Çeviriler yaptı, Almanya’da yaşayan yazar evli ve üç çocuklu.


DERSİMLİ MEMİK AĞA

Memik Ağa öğlene doğru uyandı. Uyanır uyanmaz "Yemoş!" diye bağırdı. Karısı hazır bekliyormuş gibi içeri girdi. "Traş olmam için su getir!"
Hizmetçi Kemiz Kadın, içinde sıcak su bulunan ibrik, leğen, sabun ve havluyu alışılmış hareketlerle her zamanki yerine bıraktı.

Ağa bir kürsüye oturarak önce sıcak suyla ıslattığı yüzünü sabunladı. Sonra bir iki gündür uzamış, yarıdan çoğu kırlaşmış sakalını indirdi. Keserken bıyıklarına çok itina ediyordu. Kendisine çok yakışıyordu onlar. İki üç ayda bir birazcık düzeltirdi sadece. Yoksa bıyıksız olduğunu hiç hatırlamazdı. Zaten böyle bir şeyi düşünmek bile olanaksızdı. Bıyık, erkek olmak demekti. Şan, şeref ve namustu. Sever gibi okşarcasına bıyıklarım burarken, aynada kendisini izliyordu. Geceleri yatmadan önce bıyıklarını yağlar, üzüm sürer, çoğu kez de istediği formda kalsınlar diye bir bezle bağlardı. Onu bir gören bıyıklarından ötürü bir daha unutmazdı.

Kahvaltısı hazırdı. Yer sofrasına otururken:
"Çocuklar nerede?"
"Bilmiyorum. Herbiri bir tarafa gitmiştir." diye yanıtladı karısı.
Kahvaltı süresince hiç konuşmadılar. Yemoş, bunca yıldır birlikte aynı yastığa baş koyduğu kocasını izliyordu. Kendisi kuru zayıf bir şeydi. Kuvvetli bir rüzgarda ayakta duramayacak kadar zayıftı. Kanı adamakıllı çekilmiş yüzü, beyaz ile sarı arasında görünüyordu. Pörsümüş, buruş buruş olmuştu. Dile kolay onbir çocuk dünyaya getirmek. Beslemek, büyütmek, evlendirmek. Dindar, iyi kalpli, kimseyi incitmekten korkan bir karakteri vardı. Her gün Duzgın'e (Düzgün Dağı) döner onunla konuşur gibi uzun uzun mırıldanırdı. Yılın büyük...




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues