SUNUŞ
“Ben 9’umda öleceğidim. Bu hayat bana Allah’ın lütfüdur.” Manuel Kirkyașaryan 91 yașında ölmeden bir süre önce
Manuel Kırkyaşaryan’ı ve Anılarını Takdimimdir
Baskın Oran
Çok Olağanüstü ve Çok Sıradan Bir Çocuk
1906’da Adana’da doğan, 1997’de Sydney’de ölen Manuel Kırkyaşar- yan’ın, bildiği en iyi dil olan Türkçeyle I980'de banda okuduğu bu anılarla, hem çok olağanüstü hem çok sıradan bir insanla karşı karşı- yayız.
Bir bakıma olağanüstü; çünkü Tehcir’e 9 yaşındayken uğruyor, annesi daha fazla yürüyemeyeceği için gözlerinin önünde intihar ediyor, iki gün sonra sabah kalktığında babası yanında ölü yatmaktadır, dönüşte bütün kafileyi katledilmiş buluyor, gözünün önünde insanlar baston ve kamayla veya taşlanarak öldürülüyor, giysilerini defalarca soyup alıyorlar ve çocuğu çıplak bırakıyorlar (bir köylü çocuğu için bunu, hele o devirde düşünün), bir tür esir pazarında satılıyor, kendisini “evlatlık” alıp götüren evlerden defalarca firar ederek köy köy ve kapı kapı dolaşıp sığınacak yeni yer arıyor, yürüyerek Musul’a kadar gidiyor, oradan Halep'e geçiyor. Sonunda, aşağıda anlatacağım gibi, akrabalarını bulana kadar yaklaşık on yıl dolanıyor.
Bütün bunları bir çocuk, daha bulûğa ermediği çağdan başlayarak, tek başına yapıyor.
Bir bakıma ise, çok sıradan bir çocuk. Çünkü her canlının en temel içgüdülerini izlemekten başka bir şey yaptığı yok: Önce, canını kurtarıyor.
Arkasından, sığınacak delik arıyor.
Sonra da, yine içgüdüsünü başka bir biçimde izliyor: Adeta koklayarak, kendi insanlarını arıyor. Ailesinden hayatta kalmış olanları. Önce etrafta Hıristiyan var mı onu soruyor, Hıristiyanları bulunca Ermeni arıyor, oradan da ailesini buluyor. Tam bir içgüdüyle. Kimlik içgüdüsüyle.
Adanalı Manuel ve Zaruhi
Bu anıları banda okuduğu zaman 74 yaşında ve Sydney’de olduğu halde, yaşamış olduklarının etkisi yüzünden hâlâ adını vermeye çekinen ve kendini:
“Benim ismim M.K.” diye takdim eden Manuel Kırkyaşaryan, 6 Mart 1906’da Adana’da doğuyor.1 Hacinli2 olan babası Stepan, “Ters Kapı" semtine yakın bir yerde ayakkabı tamircisi. Anası Mariam, Adanalı. Dört ablası var.3 Önce, kentin içinde kerpiçten bir evde oturuyorlar. Sonra, dışındaki “Çarçapuk" adlı Ermeni mahallesinde iki katlı bir tuğla ev yaptırıyorlar.
Bu kitabın ilk baskısını okuduktan sonra MK’yla ilgili araştırmalar yapmaya başlayan Adanalı Ermeni dostum Le[v]on Erarslan’ın verdiği bilgiler şöyle:
“Büyük olasılıkla Tarsus Kapısı ve Taş Köprü aksının kuzeyindeki bir mahallede oturmakta idiler. Zira 1909 olayları sırasında evleri yanan Adana Ermenileri iki fabrikaya (biri Alman fabrikası, diğeri Tri- pianis) sığınmışlardı. Onların evi sanırım Tripanis fabrikasına yakındı.
1 Bkz. Kıbrıs'tan verilen doğum belgesi. 2 Adana'nın ilçesi. Bugünkü adı: Saimbeyli. 3 I908’de çekilmiş aile fotoğrafı için bkz. Foto-I.
.... |