"1915 DİYARBEKİR, KÜRTLER" PROJESİ VESİLESİYLE
Değerli okurlar, 7 Ocak 2012 tarihinde kuruluşunu gerçekleştirdiğimiz İBV, çalışmalarını çeşitli etkinliklerle devam ettirmektedir. Bir yıl önce başlattığımız "1915 Diyarbekir, Kürtler" başlıklı proje çalışmasını tamamladık. Haziran 2013 tarihinde Vakfımız tarafında yürütülmesine karar verdiğimiz proje için çalışanlarımızdan Tülin Dağ ve gönüllülerimizden Kadir Kaçan Global Diaologue ve Açık Toplum Vakfı'na fon başvurularında bulundular ve kabul edilen projenin çalışmalarına başladık. Proje koordinatörlüğünü Namık Kemal Dinç'in üstlendiği projede saha araştırmacısı olarak Adnan Çelik ve Serdar Öztürk yer aldı.
"1915 Diyarbekir, Kürtler" adlı sözlü tarih çalışmasının sonbahar ve kış mevsimlerine denk gelmesinden dolayı proje saha çalışanlarının zor koşullar altında fedakarca bir çalışmayı yürüttüklerini belirtmek durumundayım. Özellikle proje çalışmaları sırasında öngörülen 60 kişiye ulaşılması ve görüşmelerin yapılmasında bizlere destek veren değerli dostlarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Toplum, tarih ve ulus bilinci oluşumuna katkıda bulunmak; sanat, kültür, bilim, sosyoloji ve tarih çalışmaları yapmak; araştırmacılara ve öğrencilere destek vermek amacıyla kurduğumuz vakfımız kısa sürede önemli mesafeler kat etmiş, Kürdistan'ın dört parçasında büyük ilgi görmüş ve uluslararası tanınırlık kazanmıştır. Vakfımızın duruşunun, bütün Kürdleri kucaklayan, özgürlükçü ve bağımsızlık fikriyatına verdiği önemin, Kürdistan meselesini ucuza kapatmak isteyen güç odaklarını rahatsız ettiğini biliyoruz. Vakfımızın çalışmalarından rahatsızlık duyan karanlık güçlerin bundan sonra da boş durmayacaklarının bilincindeyiz.
Yüz yıl önce, İttihat Terakki Fırkası'nın Osmanlı İmparatorluğu'nu Türk esasına dayalı bir imparatorluk olarak kurma hayali farklı bir konseptle bugün "Yeni Osmanlıcılık" adı altında sürdürülmektedir. İttihat ve Terakki Fırkası, 20. yüzyılın başında çok önemli kararlar aldı. Kararlar arasında Ermeni nüfusu çürütülecek, Rumlar göçertilecek, Kürdler asimilasyona tabi tutulacak ve Aleviler Müslümanlaştırılacaktı. Gayri Müslimlere ait ne varsa millileştirilecekti. Bu plan, adım adım uygulandı. 1915 Ermeni Soykırımı gerçekleştirildi. Süryaniler de aynı uygulamalara tabi tutuldu. Rum nüfusu mübadeleyle göçertildi. Türk resmi ideolojisi, Kürd nüfusuna yönelik asimilasyon ve imha politikasını hayatın her alanında uyguladı. Aleviler Sünnileştirilmeye çalışıldı. İttihat ve Terakki'nin devamı olan Kemalist Resmi ideolojiye karşı çıkan Kürdler ve Aleviler, acımasızca ezildi. Türk resmi ideolojisi, inkarı, asimilasyonu ve imhayı temel politikası yaptı. Yakın Doğu'nun otokton (yerli) halkları olan Kürdler, Ermeniler, Süryaniler, Rum-Pontus'lar alaktonlar (dışarıdan güç ile gelenler) tarafından ülkeleriyle birlikte imha ve ilhak edildiler. Bu plan günümüz koşullarına uyarlanarak aynı Türkçü zihniyetle devam etmektedir. Kürdler üzerinde yüz yıldır süren asimilasyon politikası, Kürdlerin mücadelesi sonucu geriletilmiştir. Ancak Türkçü ve tekçi zihniyetten vazgeçilmemiştir. Kendi himayelerinde biat eden statüsüz, kişiliksiz bir Kürd toplumu hedeflenmiştir.
Kürdlerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Türkmenlerin, Ezdi Kürdlerin, farklı inanç ve gurupların, kendilerini özgürce yönetme ve hayatın her alanında temsiliyetinin sağlanacağı özgür, demokratik bir Kürdistan'ın doğmasını ve bölgede örnek bir model olmasını engellemek için DAİŞ projesi hayata geçirildi. Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve bazı bölge devletleri tarafından desteklenen DAİŞ çeteleri aracılığıyla kurban bayramında Kürdler yeniden kurban edilmek istendi.
Özellikle son iki yıldır, Türk hükümeti görünürde "Kürd sorununa çözüm" adı altında, kandırma ve oyalama politikası yürütmektedir. Kürd ve Kürdistan sorununa yönelik sinsi bir plan uygulamaktadır. Amaçları, Kürd sorununu çözmek değil, Kürdleri çözmek, ayrıştırmak ve Kürdistan'ın dört parçasında kanla ve canla kazanılmış kazanımları boşa çıkarmaktır. Kürd ve Kürdistan'ın statüsüz bırakılmasında büyük rol sahibi olan 'uluslararası Anti- Kürd nizam'ın bölgesel ve yerel aktörleri, Kürdistan'ın özgürlük ve bağımsızlık istemlerine karşı durmayı sürdürmektedirler. Kürdistan'a yönelik abluka ve imha planı uygulamadan kalkmış değildir. Bu planı boşa çıkarmanın tek yolu Kürdler arası ittifaktır. Kürtlerin hedefi, öncelikli olarak tarihi düşmanlarıyla değil, Kürdlerin Kürdlerle barışını sağlamak olmalıdır; Kürdistan'daki parçalanmışlık hayatın her alanında devam etmektedir. Maalesef parçacı ve bölgeci zihniyet bütün Kürd organizasyonları üzerinde hala etkilidir. Bu zihniyetin Kürd toplumu içinde etkisizleştirilmesinin yolu, hayatın her alanında yüksek Kürd ve Kürdistan bilincini yaygınlaştırmak ve Kürd ulusal duygusunu geliştirmek ile mümkün olabilir.
Yüksek Kürd bilinci, örgüt ve grup çıkarlarının, ülke ve ulus çıkarlarına tabi kılınmasıdır. Yüksek Kürd bilinci, Şengal'i, Kobanê'yi, Hewler'i, Mahabad'ı, Qamışlo'yu ve Amed'i aynı milli duyguyla sevmek ve sahiplenmektir. Yüksek Kürd bilinci, Kürdistan'ın bir parçasının çıkarını düşünürken, diğer parçaların çıkarlarına zarar vermemek ve zararı minimize etmektir. Bugün Kobane'de eşsiz bir direniş sürdürülmektedir. Bu direniş bütün Kürdistan'ın dört parçasına örnek olmalıdır. Güney Batı Kürdistan'ındaki Kürd kadınlarının milli duruşları herkese ilham vermektedir. DAİŞ musibetinin Kürdlere ders olması ve bu vesileyle Kürdler arası ittifak ve barışın gerçekleşmesi ve kalıcilaşması önemlidir.
Bir yıldır devam eden "1915 Diyarbekir, Kürtler" adlı proje toplumsal hafızamızın tazelenmesi, toplumlararası yüzleşme açısından çok önemlidir. Bu değerli çalışmanın hazırlanması, yürütülmesi ve başarıyla sonuçlandırılmasında emeği geçen proje koordinatörü Namık Kemal Dinç'e, proje idari asistanı Tülin Dağ'a, proje asistanı Kadir Kaçan'a, saha araştırmacısı ve kitap yazarı Adnan Çelik'e, saha araştırmacısı Serdar öztürk'e ve desteklerini esirgemeyen proje Danışma Kuruluna Vakıf Yönetimi olarak teşekkür ediyoruz.
Ayrıca proje çalışmasına destek sunan Global Dialogue, Açık Toplum Vakfı ve Anadolu Kültür A.Ş.'ye; desteğini bizden esirgemeyen Vilma Kuyumciyan'a, İstanbul Bilgi Üniversitesi Kürdoloji Birimi'ne, Bilgi Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Doç. Dr. Bülent Bilmez'e, Diyarbakır'da düzenlenen panele sundukları destekten dolayı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi yöneticilerine ve ayrıca Ruknettin Gün'e şükranlarımızı sunuyoruz.
Yönetim Kurulu Adına İsmail Beşikci Vakıf Başkanı İbrahim Gürbüz
Giriş
"Beriya çîrokê dîrokê ev a l'ber destên te!" Amed Çeko Jiyan
Bu kitabin ortaya çıkmasına vesile olan araştırma, Kürtler arasında 1915 Ermeni Soykırımı'nın büyük bir açıklık ve cesaretle konuşulması gözlemine dayanmaktadır. 2000'li yılların başından itibaren Ermeni meselesi Türkiye'de gündeme gelmeye başladı. Hrant Dink'in katledilmesinin ardından bu tartışmalar daha da yoğunlaştı ve soykırımın yüzüncü yılı yaklaşırken devletin resmi inkar söyleminin gerçekleri gizlemeye yetmediği 24 Nisan 2014'de dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yayımladığı "taziye" mesajıyla daha bir görünür oldu. Yaklaşık yüz yıldır aralıksız işletilen yalan, çarpıtma ve dezanformasyon yöntemleriyle unutturulmak istenen soykırım gerçekliği, Türkiye'nin batısında önemli oranda sonuç almış olsa da Kürtler arasında bu unutmaya karşı direnen bir hafıza ve hatırlama pratiğinden söz etmek gerekir.
Türkiye'de genelde aydınlar ve daha dar bir zümre içerisinde konuşulan Ermeni meselesi, Kürtler arasında çok geniş kitleler tarafından konuşulmakta ve tartışılmaktadır. Belki de bugün yaşadıkları ...
1- "Hikayeden önce tarihtir elinin altındaki", Amed Çeko Jiyan, Berbang jî Şahid E, J&J (Amed, 2014). |