SUNUŞ
Jön Türkler arasında demokratik ideallerini yılmadan ve -en önemlisi- saptırmadan savunabilmiş olan kimselere az rastlanır. İbrahim Temo bu «ideolojik kahramanlardan- biridir. 1889'da İttihad-ı Osmani adıyla kurulan, sonradan İttihad ve Terakki olarak şöhret kazanacak olan gizli cemiyetin kurucuları arasında rol almış, sonra bu cemiyetin Romanya'da ve Balkanlarda yayılmasına çalışmış, ilk mesai arkadaşlarının bir kısmının kendilerine tayin ettikleri amaçları pek de seçemediği yıllarda (1909) Osmanlı Demokrat Fırkası'nın kuruluşunda önemli katkısı bulunmuş olan Temo'nun hayat çizgisi hep demokratlaşma kaygısıyla şekillenmiştir. Bu saf, gerçek anlamda halkçı ilhamın önemi, -lafzen- demokrasiyi savunan fakat «elit»ist ya da totaliterliğe taviz vermeden Osmanlı İmparatorluğu'nda iş yapılamıyacağına inanan arkadaşlarının tutumuyla kendi fikirleri karşılaştırıldığında ortaya çıkar. Bundan dolayıdır ki siyasi hayatının parlemento çalışma«elit»ist ya da totaliterliğe taviz vermeden Osmanlı İmpa- ve Terakki'de belirmiş otoriter eğilimlere bir tepki olarak partisinin Hürriyet ve İttilaf'a katılmasını tasvip etmesiyle sonuçlanmıştır.
Temo bundan sonra doğum yeri olan Romanya'ya dönmüş ve orada mesleği olan hekimlikle uğraşmıştır. 1939 yılında çıkan hatıratı bize Abdülhamit devrinde gerek Tıbbiye'ye hazırlık sınıflarında gerekse Askeri Tıbbiye'de öğrenciler arasında muhalefet hareketlerinin nasıl şekillendiği konusunda önemli ipuçları vermektedir. Fakat bunun ötesinde -belki de zihni aleminin Balkanlarda oluşan kısmının tesiriyle diğer Jön Türk anılarında nadiren bulunan günlük hayat imgeleri sağlamaktadır. Bunları genel olarak toplumsal yapıyla ilgili bilgiler olarak değerlendirmemiz mümkündür.
Sözünü ettiğim imgeler arasında ilk akla gelen Arnavut asıllı, Struga doğumlu fakir bir taşralının hangi yollardan geçerek Tıbbiye'ye kadar gelebildiğinin anlatılmasıdır. Struga'nın «nim rüşdiye»sini aşmanın ilk kademesi her halde Temo'nun kendi dinamik psikolojisinde aranmalıdır. İkinci kademe şehirden geçen subaylardan öğrendiği Fransızca, aritmetik ve coğrafyanın dağarcığına aktarılmasıdır. Üçüncüsü ise payitahta kadar uzanan bir Arnavut -«klienteliat» ağdır. Böylece Selanik'e kadar yayan giden Tema İstanbul'a geldiğinde Mahmut Paşa Camii yanında Balkanlardan gelen «seyyah»lara kolaylıklar sağlamakta ihtisaslaşmış bir kahveden başlayarak, Hemşerisi Hayri, sonra onun tanıdığı Arnavut İsmail Bey Toptani, Toptani'den Arnavut jeoloji profesörü Haydar Bloşmi Bey yoluyla Mülkiye Tıbbiyesine yerleştiriliyor. Bu ağ'ın çalışması Arnavut Milliyetçiliğinin sonradan nasıl şekillenmiş olacağı hakkında bize önemli ipuçları veriyor.
Fakat Temo'nun kitabından aynı yıllarda etkisi tamamen aksi istikamette çalışan bir diğer «ağ» olduğunu anlıyoruz. O da çok daha geniş bir toplumsal birim kurma yolunda çalışan «milli edebiyat»ın etkisidir. Temo'nun toplumsal yapı hakkında sağladığı bu ilginç veri öğrencilerin kendi aralarında tartıştıkları anlatılmasından çıkarılabilir. Kuleli hazırlık okulunda öğrenciler dünya görüşleri açısından iki grubu ayrılıyorlar: çoğu taşralı «sofu meşreb ve müteassıb grubu» ve Namık Kemal gibi milli edebiyat kurucularının eserlerini okuyanlar.
Birinci grubun ideolojik mihrakı sünntlik-alevilik münakaşalarından oluşuyor. İkinciler ise dikkatlerini «hürriyet» konusuna çeviriyorlar. Böylece, Osmanlı toplumunun «geleneksel» adını verebileceğimiz toplum yapısının nasıl giderek yeni bir şekil almaya başladığını görüyoruz.
Bir diğer ilginç yapı Kuleli'deki grup çalışmalarından çıkarabileceğimiz toplumsal gruplaşma imgesidir. Bu gruplaşmada birinci «takım» taşralılardan ikinci takım ise «İstanbullu»lardan ve büyük şehirlerden gelenlerden oluşuyor. Gene bu ikiliğin tersine çalışan bir unsur öğrencilerin öğrenci olarak katıldıkları mektep idaresi karşıtı hareketlerdir.
Öğrencilerin Abdülhamld'in baskılı idaresi yıllarında şekillendirebildikleri bu toplu protestolardan biri okullarının öğrenim programını Batıdaki programların düzeyine getirmek için başlattıkları grevdir. Bu protestonun her iki yönü de -bir uyanıklığın ifadesi ve öğrenci kimliğinin yeni etkisi- daha ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gereken faktörlerdir.
Temo'nun anıları bu şekilde yüzeye çıkarılabilecek birçok bilgiyi kapsamaktadır. Yeniden yayınlanması uzun zaman bulunmasında zorluk çekilen bir belgeye yeni can vermekle önemli bir görev üstlenmiş bulunuyor.
Şerif Mardin
Başlangıç
Aileler cins ve ecdadile anılırlar, geçmiși ile kaim olurlar. Devletler, milletler, cemaatler dahi teşekkülleri, satvetleri, tarihi ile temadi eder ve ancak onunla beka bulur.
Her vekayii unutturmamak için en ufak bir hareketi zapt, ilerde gelecek efradın yaşamasını ve milletini tanıttırmak gayretinde bulunur, ve istikbalde gelecek beşeri ve milli hareketlerin muhakemelerine bırakır.
Altı asırlık ömür süren Osmanlı imparatorluğunun tarihçe malûm olan mevcudiyeti üç büyük devire ayrılabilir: 1 - İki asırlık hayatı, Osmanlı hükumetinin teşekkülü olup, fütuhat, tevessu ve satuetle, Asya, Avrupa, Afrika kit'alarında Türklük namına yaptığı fütuhat ve husule getirdiği inkılab.
2 - Devri tevakkuf (duraklama) olup ve fakat asarı medeniyesinin çoğalması.
3 - Tedricı zafiyet ve muhtelif zamanlarda taksimata ...
|